Türk sineması kelebeğin kanadında yükseliyor

Yılmaz Erdoğan’ın merakla beklenen eseri Türk sinemasına yeni bir soluk vaat ediyor.

Abone ol
Uğur YILMAZ
ugur.yilmaz@dunya.com
 
dunya.com – Yeşilçam’ın üzerini örten ölü toprağı 96 yılında Eşkıya ile atılmıştı. Sonra Ağır Roman, Masumiyet, Her Şey Çok Güzel Olacak, Gemide ve daha niceleri geldi, uyanış hareketini devam ettirdi. Seyirci vizyonda tercihini hep yerli yapımdan yana kullandı. Yapımcılar risk aldı. Küsen yönetmenler birer birer geri döndü. Nuri Bilge Ceylan, Zeki Demirkubuz, Serdar Akar gibi yeni isimler sivrilmeye başladı. 
 
20 yıla yaklaşan ara endüstriyi öldürmüş, sinema geleneğinin kaybolmasına neden olmuştu. Usta – çırak ilişkisi olmadığı için senaristler amatör, yönetmenler tecrübesiz, yapımcılar acemiydi. Sinema adına başarılı sayılabilecek filmler seyirci çekmiyor, milyonları vizyona toplayanlar ise ‘ucuz’luktan dökülüyordu. Nihayet 17 yıl sonra, hem genel seyirciye hitap eden hem de sanat değerini yitirmemiş bir  eser ortaya çıktı. Yılmaz Erdoğan’ın yazıp yönettiği Kelebeğin Rüyası bu özelliği ile büyük bütçesini karşılayacak seyirci sayısına ulaşırsa Türk sinemasının uyanışının tamamlanmasına ön ayak olacaktır.

 
Kaybedilmiş savaşın kahramanları
 
Gerçek kişilere yaslanan 'Kelebeğin Rüyası', Türkiye’nin de dünyanın da zor yılları 1940’larda Zonguldaklı Şairler Rüştü Onur (Mert Fırat) ile Muzaffer Tayyip Uslu’nun (Kıvanç Tatlıtuğ) şiire duydukları sevgi ile birbirlerine duydukları bağlılığı konu alıyor.  Garibanlıklarına rağmen umudunu yitirmeyen şairlerin öyküsü, cumhuriyet coşkusu sefaletle gölgelenmiş genç Türkiye’ninkine benziyor. 
 
 
Erdoğan klişelere boyun eğmeden hikayesini anlatıyor. Zalim görünüşlü bir baba var ama zulüm yok. İki veremli var ama tek bir kanlı mendil yok. İmkansız aşk var ve gerçekten imkanı yok. 
 
Film açık  bir ‘çatışma’ içermediği için seyirci zaman zaman hikayeyi takip etmekte zorlanabiliyor. Bu durum bir senaryo zafiyeti olarak da algılanabilir. Ancak görmek belki de zor ama çatışma hayat ile şairler arasında. Şairler ise o kavgayı çoktan kaybettiklerini biliyorlar, bu yüzden mücadele etmiyorlar. Bize ise sadece oturup nasıl kaybettiklerini izlemek düşüyor. 
 
Tatlıtuğ rüştünü ispatlarken Fırat yıldızlaşıyor
 
Yakışıklılığından bağımsız olarak Ezel dizisindeki ‘Sekiz’ karakteri ile ilk kez dikkat toplayan Kıvanç Tatlıtuğ, çizgisini Kuzey Güney dizisinde dünya standartlarına taşıdı. Oyuncunun bu performansı sürdürüp sürdüremeyeceği büyük merak konusuydu. ‘Kuzey’e taban tabana zıt bir karakterle de kayda değer bir performans ortaya koyan Tatlıtuğ, Türk sinemasının son dönemdeki en büyük kazanımlarından biri olduğunu ispatlamış oldu. 
 
 
Rüştü’nün aşkını ve buruk coşkusunu çok iyi yansıtan Mert Fırat ise filmin parlayan yıldızı olarak öne çıkıyor. Farah Zeynep Abdullah kısa rolü ile fazla dikkat çekmezken, Yılmaz Erdoğan finalden hemen önce kalabalığın ardından bakışı ile oyunculuk dersi veriyor. Belçim Bilgin oyunculuğu ile sırıtmazken dış görünüşü nedeniyle rolünde eğreti duruyor.
 
 
 
 
Şiir değil tablo gibi
 
Salondan yüzünde buruk bir gülümseme ile çıkan seyirciler  muhtemelen ‘şiir gibi filmdi’ diyecektir. Bir çok diyalog dahi şiirle ilerlese de Yılmaz Erdoğan’ın eserine ‘tablo gibi’ demek daha doğru. Giriş sahnesi ile dünya sinemasına kafa tutan filme gösterilen özen her bir planda kendini belli ediyor. Fotoğraf karesi gibi görüntüler film boyunca sunum halinde devam ediyor. 
 
 
Dönem filmi olmanın getirdiği masalsı hava, renk, makyaj ve kostümler ile mükemmel bir biçimde destekleniyor. Bu durum seyircinin kolayca filmin içine girmesine olanak sağlıyor. 
 
Kelebeğin Rüyası, Türk sinemasına yeni bir dönem ve yeni bir jön sunarken, Erdoğan’a başyapıt, seyirciye ise unutulmayacak bir film armağan ediyor, herkes kazanıyor.
 
Filmin Künyesi
 
Kelebeğin Rüyası
Yapım: 2013 - Türkiye
Tür: Dram
Süre: 2:18
Yönetmen: Yılmaz Erdoğan
Senaryo: Yılmaz Erdoğan
Oyuncular: 
Kıvanç Tatlıtuğ
Mert Fırat
Yılmaz Erdoğan
Belçim Bilgin
Farah Zeynep Abdullah
 
dunya.com puanı:

 


 

 
 
Haftanın vizyon filmleri
[PAGE]
Bu hafta 7 film vizyona girecek
 
 
Bu hafta 2'si yerli 7 film vizyona girecek. Türkiye'nin ilk fantastik filmi "Hititya: Madalyonun Sırrı", bu hafta sinemaseverlerle buluşuyor.
Yönetmenliğini Ulaş Şimşek ve Cengiz Deveci'nin yaptığı filmin senaryosunu Thomas Brückner yazdı. Gürkan Uygun, Emir Berke Zincidi, Ebru Cündübeyoğlu, Serra Yılmaz ve Avni Yalçın'ın rol aldığı filmin konusu şöyle:
"Alaz, Yaman ve Nehir birbirinden sevimli ve meraklı 3 kardeştir. Bu üç kardeşin babası arkeolog bilim-adamıdır ancak özel güçlere sahip annelerinden ayrı büyütülmüşlerdir. Bu meraklı 3 kardeş bir gün gizli bir keşif yaparak paralel evrende yer alan Hititya medeniyetine geçerler. Buradaki en önemli amaçları annelerine kavuşmak için kötülükler diyarının efendisiyle zorlu bir mücadeleye gireceklerdir."
 
"Sevimli Canavarlar"
 
Yönetmenliğini Pete Docter ve David Silverman'ın yaptığı "Sevimli Canavarlar" filminin yapımcılığı, Oscar ödüllü Andrew Stanton, John Lasseter ile Darla K. Anderson'a ait.
Canavarlar Dünyası adlı kendilerine has bir diyarda yaşayan ve enerji toplamak için arada bir insanların bulunduğu ortamlara gelmek zorunda kalan canavarların öyküsünü anlatan filmin senaryosunu Pete Docter ve Jill Culton yazdı. Filmin seslendirme ekibi de Steve Buscemi, John Goodman, Jennifer Tilly, Billy Crystal ve Bonnie Hunt'dan oluşuyor.
 
"Sefiller"
 
Victor Hugo'nun filminden kurgulanan "Sefiller"in yönetmenliğini, Tom Hooper üstlendi. Oscar ödüllü Russell Crowe'nın yanı sıra Helena Hugh Jackman, Anne Hathaway ve Amanda Seyfried ve Bonham Carter'ın rol aldığı dram türündeki oyunun konusu şöyle:
"Jean Valjean olarak bilinen mahkum, hapishaneden salınır. Kendisine yeni bir hayat kurmak ister ama müfettiş Javert'in gölgesi onu daima takip etmektedir. Fransız Devrimi'nin arifesinde geçen hikaye, ihtilalin her iki tarafının da yüzünü gözler önüne serer."
 
"Timothy Green'in Sıradışı Yaşamı"
 
Yönetmenliğini Peter Hedges'in yaptığı "Timothy Green'in Sıradışı Yaşamı" filmin senaryosunu Peter Hedges ve Ahmet Zappa yazdı.
Filmde, Oscar Ödüllü Dianne Wiest'nın yanı sıra Jennifer Garner, David Morse, Joel Edgerton ve Ron Livingston rol alıyor.
Dram, fantastik ve komedi türündeki filmin konusu ise şöyle:
"Stanleyville isimli küçük bir kasabada yaşayan ve aile olabilme umuduyla yanıp tutuşan Cindy ve Jim Green çiftinin bir türlü çocukları olmamaktadır. Bir gün, bebekle ilgili tüm dileklerini yazıp bir kutuya koyarlar ve arka bahçelerine gömerler. Kısa süre sonra, fırtınalı bir gecede evlerinde beliren Timothy isimli bir çocuk çiftin yaşamını sonsuza değin değiştirir."
 
"Suç Çetesi"
 
Senaryosunu Will Beall'in yazdığı "Suç Çetesi" filminin yönetmenliğini, Ruben Fleischer üstlendi.
Dram türündeki filmde Ryan Gosling, Emma Stone, Sean Penn, Giovanni Ribisi ve Josh Brolin rol alıyor.
1949'ta Los Angeles'ta geçen filmde, uyuşturucu, silah ve kadın ticaretini tek elden yürüten Mickey Cohen'in hikayesi anlatılıyor.
 
"Muhteşem Yaratıklar"
 
Yönetmenliğini ve senaristliğini Richard LaGravenese'ın yaptığı "Muhteşem Yaratıklar" filminin yapımcılığını Erwin Stoff üstlendi.
Dram ve fantastik türündeki filmde Oscar Ödüllü Emma Thompson'ın yanı sıra Emmy Rossum, Kyle Gallner, Viola Davis ve Margo Martindale rol alıyor.
Filmin konusu ise şöyle:
"Genç Ethan yaşadığı kente taşınan gizemli bir kıza ilgi duymaya başlar. Fakat Lena adındaki bu kızda, lisedeki diğer öğrencilerden farklı bir şey vardır. Lena'nın ailesi ve tüm soyu aslında büyücüdür. Kurallara göre 16 yaşını dolduran tüm genç cadılar iyi veya kötü taraf arasında bir seçim yapmalıdır. Lena'nın ise 16 yaşını doldurmasına sadece 2 ay kalmıştır. Aile büyüklerinin bazıları iyiliği seçebileceğini iddia ederken, büyük bir kısmı ise lanetin başladığı ve Lena'nın istese de istemese de karanlık tarafta, kötülerle birlikte yer alacağını iddia etmektedir. Hatta Lena kendisinden büyük bazı cadılardan daha da güçlü büyü yeteneğine sahiptir. Tüm bu gel gitleri yaşarken Ethan'a olan aşkı ise asla kabul görmez..."
 
"Hoca"
 
Yönetmenliğini Vahid Mustafa Yev'in yaptığı "Hoca"nın senaryosunu Vahid Nakış yazdı. Filmde Necibe Hüseynova, Telman Aliyev, Azer Aydemir, Nigar Bahadır Kızı ve İlgar Musayev rol aldı.
1992'deki Hocalı Katliamı esnasındaki bir düğün hikayesini anlatan filmin konusu şöyle:
"Alekper ve Günel evlilik işlemleri için Bakü Nikah Dairesi'ne dilekçe verirler. 25 Şubat 1992 tarihine nikah için gün alan Alekper, Karabağ-Hocalı'da bulunan keşif subayı olarak görev yaptığı bölüğüne geri döner. Düğün günü tüm hazırlıkları tamamlayıp, damatlığını giyerek Bakü'ye gitmeye hazırlanan Alekper, arkadaşları Yura Çyornıy, Arzu ve akrabaları Hocalı'nın Ermeniler tarafından ablukaya alındığını görürler. Alekper, zor bir seçim ile karşı karşıyadır. Ya üzerindeki damatlıkla Bakü'ye nikaha gidecek ya da Hocalı'da kalıp arkadaşları ile köyü ve ahalisini savunacaktır."
 
Deniz Akkaya hakkında gözaltı kararı Bakan Güler duyurdu: Kuzey Irak'ta kilit kapandı! Tüketici tüketmiyor, tükeniyor 2 bin 667 projeye 2,2 trilyon lira yatırım A Milli Erkek Basketbol Takımı finale kaldı