Satın almalarla Çin neyi hedefliyor?

Abone ol

Dr. Ender Aykut YILMAZ

Çin uzun yıllardan beri göstermiş olduğu yüksek büyüme ile küresel ekonominin parlayan yıldızı. Büyümesinin ardında yatan büyük çaptaki ihracatı sayesinde (2009 rakamları ile 1.2 trilyon dolar), yüksek oranda döviz rezervlerine sahip. Çin uzun bir zamandır rezervlerini gelişmiş ülke, özelliklede ABD devlet tahvillerinde değerlendiriyor.

Çin ekonomisinin bir diğer önemli özelliği de, milli gelirinin yarıya yakınını tasarruf edebilme kabiliyetine sahip olması. Bu oran Fransa'da %20'ler, Almanya'da %26'lar, ABD'de %13'ler seviyesinde. Gerek yüksek tasarruf oranları, gerekse sahip olduğu yüksek rezervler, Çin'in yatırım yapma kapasitesini son derece artırmakta. Çin'in önünde yatırımların finansmanı noktasında pek bir sıkıntı görünmüyor.

Fakat Çin, bu tasarrufların değerlendirilmesine yönelik tercihlerinde artık geleneksel duruşunun dışına çıkıyor. Bir strateji değişikliği söz konusu. Çin artık kendisine katma değer sağlayacak sektörlerde satın almalara giderek, pozisyon alıyor. Çin neden böyle bir yolu tercih etti. Gelin şimdi bunlara bakalım.

Çin'in yaptığı strateji değişikliğinin ardında birçok faktör yatmakta;

· Ekonomik kriz Çin'e şunu gösterdi, ekonomisi sağlam olarak nitelendirilen ülkeler bile gün geliyor borç krizi ile karşılaşabiliyor. Çin ise yüksek miktardaki rezervlerini gelişmiş ülkelerin tahvillerine yatırıyor. Bu da Çin'in tahvillere yatırdığı paranın, her zaman için bir geri dönmeme riski ile karşı karşıya olduğu gerçeğini içinde barındırıyor. Çin bu yeni stratejisi ile bu tip riskleri minimize etmek istiyor.

· Ekonomik krizle birlikte sadece ihracata dayalı bir ekonominin ne denli kırılgan bir yapıya sahip olabileceğini Çin artık görmüş durumda.

· Gelişmiş ülkelerin yoğun parasal genişleme faaliyetleri sonucu ortaya çıkacak "örtülü devalüasyon"un, rekabet gücü üzerindeki negatif etkisini azaltmak istiyor.

· Ham madde ve enerji kaynaklarının çeşitlendirilmesi Çin için büyük önem taşıyor. Çin yüksek oranlı büyümesinin sürdürülebilirliği için ham madde ve enerji kaynaklarını artırmak zorunda.

· Satın almalar, know how transferi için ortamı uygun hale getiriyor.

· Dış piyasalara erişim kanalları satın almalar yolu ile genişliyor.

Çin satın almalarda kararlı fakat karşı taraf, yani piyasalarında bu alımların gerçekleştiği ülkeler bu olaya nasıl bakıyor. Satın almaların yoğunlukla, stratejik rakip olarak gördükleri Çin hükümetinin "sübvansiyonlu sermayesi" ile gerçekleştiriliyor olmasının onları düşündürdüğü kesin. Şimdiye kadar hep özel sektör eli ile yürütülen yatırımlarda, gelecekte karlılık haricindeki etmenlerin de etkili olabileceği hususu bu ülkeleri endişelendirmiyor değil.

Bütün bunların yanısıra, Çin'in bu nevi agresif satın almalara gidiyor olmasının bir takım iyi sonuçları da beraberinde getirecek olması kuvvetle muhtemel. Özellikle Amerika ve Avrupa'da, finansal zorluk yaşayan birçok firma bu sayede nefes alma imkânı bulacak.

Ama öyle görünüyor ki, bu satın almaların küresel ekonomiye sağlayacağı en önemli fayda, Çin'in kendisi dışındaki ekonomilere olan bağımlılığının somut bir şekilde artacak olması. Çin artık küresel istikrarı ihmal ederek ekonomisine yönelik kararlar almaktan geri duracak, dünyanın geri kalan kısmında yaşanan ekonomik sıkıntılara daha duyarlı olmak zorunda kalacak. Küresel kriz esnasında çok fazla ortaya konamayan uluslararası işbirliğini görmek isteyenler için iyi bir haber bu.

Yeraltı sularındaki azalma, kârı yüzde 10 düşürecek “Ülkenin birinci sorunu ekonomi değil Güneydoğu” Mersin'de yan yatan geminin mürettebatı kurtarıldı Borsa günü düşüşle tamamladı 'Ateşkes' derken İsrail yine Beyrut'u vurdu