"AB kapısında 50 yıl bekleyen başka ülke yok"
Başbakan, Ermenistan ile ilişkiler konusunda da "Ermenistan'ın sürece iyi niyetle bağlı kalması ile bölgede istikrar adına önemli bir adım atılmış olacaktır" dedi
Abone olMADRİD - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'den başka AB'nin kapasında 50 yıl bekletilen başka bir ülkenin olmadığını belirterek, şu anda AB üyesi ülkeler içinde, bir çoğundan önde olan bir Türkiye olduğunu ifade etti.
Başbakan Erdoğan, Ermenistan ile ilişkiler konusunda da "Ermenistan'ın gerek ikili normalleşme sürecine iyi niyetle bağlı kalması ve gerekli siyasi iradeyi sergilemesi halinde, bölgede istikrar adına önemli bir adım atılmış olacaktır" dedi.
Erdoğan, Neuva Economia Forum'un Ritz Otel'de düzenlediği toplantıda, "Türkiye-İspanya: Barış, İstikrar ve Refah için Ortak Vizyon" başlıklı bir konuşma yaptı.
Avrupa Birliği'nin Türkiye'nin dış politikasının öncelikleri arasında yer aldığını belirten Erdoğan, şöyle konuştu:
"Bu vesileyle İspanya'nın Dönem Başkanlığını üstlenmiş olmasından çok büyük memnuniyet ve heyecan duyduğumuzu ifade etmek istiyorum. İspanya'ya bu ağır görevinde başarılar diliyorum. Bizim AB'ye katılım sürecine ilişkin tutumumuz açıktır: Hedefimiz tam üyeliktir. Tam üyelik hedefiyle çıktığımız bu yolda, başka bir seçeneğin halkımız tarafından kabul edilmesi mümkün değildir. Bu, AB açısından da bir yükümlülüktür ve beklentimiz AB'nin yükümlülüklerine sadık kalmasıdır. Bizim ilk müracaatımız 1959. Resmi müracaatımız 1963. Aradan geçen sürece baktığımızda gördüğünüz gibi ortalaması verecek olursak 50 yıl var... Böyle bir süreç var. 50 yıl AB kapısında bekletilen bir başka ülke yok. Şu anda AB üyesi ülkeler içinde bir çoğundan önde olan bir Türkiye var, her yönüyle ve Türkiye AB'ye yük olmaya değil, Türkiye AB'den yük almaya, AB'ye katkıda bulunmaya geliyor. Aynı zamanda 1.6 milyarlık İslam dünyası ile batı dünyası arasında çok önemli bir köprü olacağını da bunu da ifade etmem gerekir. Çünkü Medeniyetler İttifakı'nın iki önemli ülkesi İspanya ve Türkiye, adres olarak da AB'yi zaten ortaya koymuşlar. Bu şekilde bu yolculuğa çıkmış durumdayız."
"Bu bilmece son derece faydasız bir uğraş"
Türkiye'nin AB üyeliğinin, bugün küresel düzeyde karşılaşılan sorunlara cevap niteliği taşıyan çok önemli bir sentez olduğuna işaret eden Erdoğan, "Türkiye'nin Avrupa ile veya AB ile bütünleşmesi tüm siyasal, ekonomik, kültürel ve bunların ötesinde stratejik sonuçlarıyla kıtamızın sınırlarını aşan önemli bir projedir" dedi.
Erdoğan, şöyle devam etti:
"Türkiye'nin üye olduğu bir AB, Akdeniz'den Orta Asya'ya ve Karadeniz'den Orta Doğu'ya kadar uzanan geniş bir coğrafyaya daha etkin bir erişim sağlar. 'Avrupa'nın sınırları' diye bir bilmecede Türkiye'nin yeri olmamalıdır, olamaz. Türkiye böyle bir boş tartışmanın içinde sorgulanamaz, sorgulanmamalıdır. Eğer biraz coğrafya biliyorsak, Türkiye'nin haritadaki yeri de ayrıca bellidir. Türkiye'nin Asya'ya da Avrupa'ya da harita içinde çok önemli sinyalleri olduğu yine coğrafya olarak da ortadadır. Eğer olayı AB'de bu yönde değerlendiriyorsak, şu anda coğrafi sınırlar içinde Avrupa'da olmayanların AB'ye alınmış olması da manidardır. Bunlar acaba hangi kararla, hangi düşünceyle alınıyor, bunun üzerinde de durmak gerekir. Herhalde burada da siyasi kararlar verilmiştir. Şimdi bu siyasi kararlar sebebiyle Türkiye'nin önünü kesmek herhalde AB müktesebatıyla uyuşmaz. Ve bu bilmece sadece coğrafi içerikli olmayıp, aynı zamanda kültürel ve sosyolojik unsurlara dayandırılmaktadır. Burada altını çizerek ifade ediyorum, bu bilmece son derece faydasız bir uğraşıdır. Zira Türkiye zaten Avrupa'nın bir parçasıdır."
Kıbrıs sorunu
Bu noktada, Kıbrıs konusuna da kısaca değinmek istediğini dile getiren Başbakan Erdoğan, "Türkiye, uluslararası arenada ikili sorunların adil, kalıcı ve çözülebilir bir neticeye kavuşmasını önemsemiş ve bunun için çaba sarf eden bir ülke" şeklinde konuştu.
"Komşularla sıfır problem" anlayışı doğrultusunda iktidarları döneminde çok önemli açılımlar gerçekleştirdiklerini anlatan Erdoğan, şunları söyledi:
"Yunanistan'la, Suriye ile Irak ve İran'la, Gürcistan, Rusya, Bulgaristan ve Romanya ile ilişkilerimizi ileri boyutlara taşıdık, aradaki meseleleri cesaretle ele aldık ve üzerine gittik. Ermenistan'ın gerek ikili normalleşme sürecine iyi niyetle bağlı kalması ve gerekli siyasi iradeyi sergilemesi halinde, bölgede istikrar adına önemli bir adım atılmış olacaktır.
Kıbrıs'ta müzakere sürecinin adil ve kalıcı bir çözüme en kısa zamanda kavuşması yönünde, Anavatan ve garantör olarak desteğimiz sürüyor. Bu yolda bir adım önde olma ilkemiz var ve bunu Sayın Annan döneminde başlattık, öylece de devam ettiriyoruz. Politikamız 'kazan-kazan' ilkesine göre devam edecektir. Kıbrıs Türk tarafının Yönetim ve Güç Paylaşımı konusunda 4 Ocak'ta yaptığı öneri, müzakere sürecinde gerçek bir atılım şansı sunmuştur' Kıbrıs Türk tarafı, bu yönde büyük bir esneklik göstermiştir. Biz de Türkiye olarak paketin sunulmasında kendilerini teşvik ettik. Kuşkusuz bu açılımın kıymetinin bilinmesi ve çözüm yönünde bu fırsatın değerlendirilmesi gerekiyor.
BM Genel Sekreterinin çözüm müzakerelerinin başarısına atfettiği önemi, 1 Şubat'taki ziyareti vesilesiyle ortaya koymuş olmasını yararlı buluyoruz. Eylül 2009'da BM Genel Kurulu'nda kendisinden bunu rica etmiştim. Bizzat katılarak müdahale etmesinde fayda olduğunu kendisine ifade etmiştim. Bu şimdi 4-4,5 ay gecikmeyle gerçekleşti.
Bugüne kadar Kıbrıs Rum tarafının uzlaşıyı geciktiren tavrını ısrarla koruduğunu dikkatinize getirmek isterim. Müzakerelerin ebediyen devam edemeyeceği açıktır. Ada'da statükonun mağduru, çözüm iradesini kanıtlamış olan Kıbrıs Türk tarafıdır ve buna daha fazla izin verilmemelidir. Önümüzdeki kısa dönem, sürecin akıbeti açısından hayati önem arz ediyor. Kıbrıs Rum tarafının çözüm yolunda gerekli iradeyi göstermeye teşvik edilmesi hususunda, AB üyesi ülkelerin özel sorumluluğu olduğuna inanıyoruz. AB Dönem Başkanı İspanya'nın bu noktada da çözüme destek sağlayacağına inanıyoruz.