Pusulayı şaşıran Güney Avrupalılar, krizde ikinci dibi tetiklediler (1)

Abone ol

A. Levent ALKAN / Araştırmacı-Yazar

Yüksek yaşam standardının yüksek bedelinin olması bir kuraldır. Yunanistan, Portekiz, İrlanda, İspanya, İtalya'dan oluşan güneyli Avrupa'lılar her zaman ucuz fon kaynağı bulmuş ve bunu refahları için kullanmışlardır. Kredi derelecelendirme sisteminin çarpık değerlendirmesi, günümüz koşullarında ayan beyandı artık. Güneyliler, en az yatırım yapılabilir seviyesinde, hatta A seviyesinde derecelendirilen riskleriyle açıkca şımartılıyorlardı. 1991 yılında Sovyet Rusya'dan kopan ülkeler, Avrupa'nın gedikli ihracatçılarına ucuz emek pazarı olmuştu. Almanya'nın, şimdilerde Çin'i aynı amaç için kullandığını biliyoruz. Bunlar, uzun yıllar Avrupa'dan ayrı düşmüşlerdi. Avrupa'nın ayrık otu güneyliler, 2005-2010 küresel sistemik krizine kadar topladıkları ucuz fonları, yüksek refah şeklinde ülkelerine taşımışlardı. Dönüp dolaşıp kürkçü dükkanına döndüğünde, "eğreti kuyruk tez kopuyordu". En zayıf halka Yunanistan, küresel finans sistemine yeni bir Minksy anı yaşatıyordu. En çok korktuğumuzsa, yeni bir Lehman Brothers olayına dönüşüp, dönüşmeyeceğiydi.

Obama 21 Ocak'ta finansal sistemini denetleyip düzenleyerek, kamunun fonksiyonunu ön plana çıkaran planı açıklıyordu. İlk tepkiler çok sertti. Çünkü Obama Glass Steagal'a geri dönüp, Graham Leach Bliley'i tamamen feshediyordu. Önce Wall Street, ardından finansal kuruluşların temsilcileri, Obama'yı 1930'lara dönmekle ağır ithamda bulunuyor, ortamı gerdikçe geriyordu. Finansal öfkenin barışcıl siyahi lideri Obama'nın imdadına, ABD'den gelen makroekonomik veriler yetişiyordu. Buna bir de, Avrupa bölgesinde güneyin sorunlu ülkelerinden gelen olumsuz veriler de eklenince; terazilerin oku artık USD'ın lehine çevriliyordu. Burada düşünelim biraz. Böylesi bir dönüşümü, uzunca bir süredir bu köşelerden dile getirmiyor muyduk? Özellikle altında oynanan spekülatif oyunun, (600USD/Ons'tan 1150USD/Ons seviyesine geldiğinde) USD'daki değer artışıyla bozulacağını, somut portföy örnekleriyle açıklamıyor muyduk?

Yunanistan, küresel finans krizinde yeni bir Lehman Brothers olmaya adaydı. Buna hemen; Portekiz, İrlanda, İspanya hatta İtalya'da ekleniyordu. Çünkü bu ülkelerin sorunları ortaktı; yüksek bütçe açıkları, yüksek dış borçluluk. Düşük iç tasarruf oranı açısından bakıldığında, Güneyli Avrupa'lılar arasında en zor durumda olan Batının her zaman özel değerlerle yüreklendirdiği ezeli komşumuz Yunanistan, aşırı bütçe açıkları ve dış borcu şöyle dursun; küresel ekonominin gündemine, uygunsuz ve zamansız bir muhasebe oyunu sorununu da taşıyordu.

Makro ekonomi ile piyasa arasındaki köprü

Maslow 1954'de temel ihtiyaçları nefes almak, susamak, uyumak, acıktığında yemek yemek gibi fiziksel; saldırılardan korunabilmek gibi genel güvenlik; şefkat, sevgi, ait olma gibi sosyal ihtiyaçlar; öz saygı, ün gibi psikolojik ihtiyaçlar ve kendini gerçekleştirme seviyeleriyle tanımlamıştı. 2005-2010 küresel sistemik krizi, küresel finans sisteminin gördüğü en derin güven krizlerinden birisiydi. Öyleyse bu kriz, Maslow'un gereksinimler pramidini en temelden nasıl dinamitleyebiliyordu? Yanıt göz ardı edilmişlikte, açgözlülükte, büyük ve güçlüleri kolla, küçük ve zayıfları yolla politikasında, asilden yetkin vekil olabilmekte, altın paraşütlü yöneticilerin asimetrik ödüllendirilmelerinde, mevzuatı, denetimi, gözetimi yetersiz türev ürünlerde, sürekli yanlış gösteren saat misali derecelendirmelerde, yetkileri genişletilip her işi yapar hale gelmiş kurumların, en defansif tasarrufları en riskli enstrumanlarda plase eden yöneticilerinde gizliydi.

Kriz 2007'nin Agustos'unda ABD'de Minsky anını yaşıyordu. ABD'de çalan kriz rapsodisinin, Türkiye'de türküye dönüşmesi 13 ay gerekliydi. Minsky anını açtığımızda, Keynes'in küllerinden yeşermiş, makroekonomi ile piyasalar arasındaki köprünün en sağlam tanımı ile karşılaşırız. Profesör Minky'nin 1980'lerdeki makroekonomideki dönüşüm, er ya da geç piyasalara uzanır görüşü; 2000'li yılların kriz tecrübelerinde defalarda ispatlanma fırsatı buluyordu. ını görememişti ancak finansta bir kural olmayı başarmıştı. Nobel ödüllü Akerlof'un, Stiglitz'in ve ipoeteğe dayalı menkul kıymet krizini anlatan çok satan yayınların yazarı Shiller'in değişik şekillerde dedikleri gibi; "piyasa hareketlerinin analitik ifadeleri imkansızdır". Ne kadar göz ardı edilmeye çalışılırsa çalışılsın, makroekonomik kötü durum asla cezasız kalmaz. Profesör Minsky'nin makroekonomi-piyasa köprüsü, "çekirge bir sıçrar, iki sıçrar, sonunda yakalanır" atasözündeki gibi ergeç gerçekleşecek bir dönüşümü işaret eder.

Küresel krizde Trilem (Üç şey arasında çelişki)

Minsky'nin piyasa ekonomi ilişkisi, "resesyon bitti" şeklindeki manşetleri hatırlatıyordu. Sevinç ifadeleri, anında tüketici güvenine yansımıştı. Yani arap zemheride deveyi kesmiş, karnına girmiş, çölün zorlu kış koşullarını atlatmış; bir ara başını çıkartıp baharın geldiğini görünce, "mart kıçına parmağım, çıngıldasın oğlağım" der gibiydi. Oysa krizin gereksinim duyduğu, uzun vadeli yapısal sağlamlaştırıcı en temel düzenlemeler dahi uygulamada yoktu. Reformist her adım için, olağanüstü direnç gösteriliyordu.

Öyleyse 2007 Agustos Minsky anından, 2010 Şubat'ına kadar geçen süre neleri değiştirmişti. 2008 Şubat'ında Northern Rock, Mayıs'ında Bear Stearn kurtarılmıştı. ABD kriz yönetimi, durumun aciliyetini kongreye onaylatmaya çabalıyordu. Kongre vergi mükellefi üzerine binecek yükler nedeniyle batırılsın ve hatalar ödüllendirilip, sonraki krizler için teşvik unsuru olmasın istiyordu. Aslında kongre ta Lehman Brothers'ın batışına kadar haklı görülmüştü. Kongre bulaşma ve domino etkisini dikkate almamıştı ancak, bedeli ağır olmuş; Lehman Brothers'ın batışı sonrası tüm kartondan kaleler teker teker yıkılmıştı. Artık dünya için "bir musibet bin nasihatten yeğdi". Kongre TARP'ı, ardından 1.25tio USD'a kadar ipoteğe dayalı menkul alımını, sermaye desteğini, gerektiğinde kamulaştırmayı ve özel sektördeki birleşmelerin teşviğini uygulamaya başlatmıştı. Krizde 2009 yılının son çeyreğine aşırı olumlu beklentilerle girilmişti. Dubai'nin finansal çöküşü, Abu Dabi'nin desteğiyle son bulmuştu. Hemen sonrasında da Yunanistan'ı yaşamıştık. Küresel finans sistemi, krizde tam anlamıyla trilem (trilemma; üç şey arasında çelişkide kalma) içindeydi. Dünya ekonomisini çelişkide bırakan üç şey nelerdi? Birincisi Dubai, Yunanistan ve son olarak da Portekiz'in yaşadığı kırılganlıklardı. İkincisi olarak Çin ve Hindistan, krizde ayrışan güçler olmuşlardı. Ekonomilerinin yüksek iç tasarruf gücü, krizin emtia ve tarım fiyatı artışlarındaki balonunu desteklemişlerdi. Emtia ve tarım fiyatlarındaki artışlar, tüm dünya ekonomisine enflasyonu ihraç edebiliyordu. Böylece sadece kendi iç ekonomilerinde değil, tüm dünyada fiyat artışlarını tetikleyerek; dünyaya ölçeğinde de balonu yaşatıyorlardı. Üçüncüsü dünyanın bu krizden çıkışarken ihmal etmemesi gerekli reformlardı. Önlemleri uygulamaya alabilmek ve bu konuda kararlı olabilmek, gelecek krizleri de düşünerek düğmeye basabilmeyi gerektiriyordu. Çünkü krizde yıkılan güven olgusunu kalıcı olarak tamir edebilecek yegane parametre, krizin nedeni eksikleri giderici uygulamaları başlatma kararlılığıydı.

Türkiye’nin dev şirketi Dardanel'den flaş karar! KAP'a bildirildi Rusya'dan Batı'ya yönelik gıda yaptırımlarına devam kararı Türkiye teknik resesyona mı girdi? Cevdet Yılmaz cevapladı Taksi ve okul servislerine kamera zorunluluğu SPK'dan 10 şirketin sermaye artırımı talebine onay çıktı