Piyasalar 'not'a yatırım yapıyor

10 başekonomist, analizlerini DÜNYA'ya açıkladı: Hızlı büyüme yok. En büyük risk cari açık ve Avrupa'daki borç sorunu...

Abone ol

Ece CEYHUN - Jülide YİĞİTTÜRK GÜRDAMAR

İSTANBUL - Türkiye'nin, en geç yılın ikinçi yarısı için beklediği "not" artışı, piyasalardaki beklentileri de bu yönde şekillendirmeye başladı.

Not artışının ardından "yatırım yapılabilir ülke" kategorisine girmesiyle birlikte Türkiye'nin, başta cari denge olmak üzere makro dengelerde daha güçlü dinamikleriyle sahip olacağına işaret eden ekonomistler, 2011 yılındaki olası risklerin ise daha çok dış konjonktür kaynaklı olacağı görüşünü dile getiriyorlar. Ekonomistler 2011 yılında Türkiye için en önemli riskin, içeride olası bir enflasyon ve cari açık dışarıda ise Avrupa ekonomilerinin borç sorunu olacağını düşünüyor. Ekonomistlere göre aynı zamanda seçim yılı olan 2011'de anketlerden benzer bir Meclis yapısını olacağının işaretlerinin gelmesi halinde seçim, piyasa açısından sıkıntı yaratan bir unsur olmayacak.

Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz'ın görev süresinin dolacağı 2011 yılında da Yılmaz ile devam mı edileceği, yoksa piyasaların yeni kaptanının farklı bir isim mi olacağı da önemli. Çünkü Yılmaz'ın göreve geldiği dönemde yaşanan süreç uluslar arası piyasalardaki belirsizlikle de birleşmiş ve banka yüklü faiz artırımı yapmıştı. DÜNYA, Türkiye'nin önde gelen ekonomistlerine 2011 yılı beklentilerini sordu. Ekonomistler, büyüme, enflasyon, cari açık ve uluslar arası piyasalara ilişkin öngörülerini paylaştı.

2011 yılı tahminlerinde hem fikir olunan nokta daha yavaş büyüyen bir Türkiye ekonomisi ile karşı karşıya kalacağımız yönünde. Merkez Bankası'nın ve diğer kurumlarınn yeni önlemlerle ekonomiyi belli bir dengede götüreceğine kesin gözüyle bakan ekonomistler 2011 Türkiye'sinin yüksek büyüme hızı ile değil bütçe ve borç dinamiklerinin sağlamlığı ile öne çıkacağını tahmin ediyor.

2010 yılında küresel ekonomiye damga vuran gelişmeler, Avrupa borç krizi, Fed'in ikinci tur parasal genişlemeye gitmesi, kur savaşları, parasal genişleme ile gelişmekte olan ülkelere sermaye akımlarının hızlanması ve bu ülke para birimlerinin değer kazanması, merkez bankalarının finansal istikrara yönelik aldıkları tedbirler, emtia fiyatlarının hızlı yükselişi olurken ekonomistler, 2011'de Avrupa'daki borç sorunlarını emtialardaki yükselişi izlemeye devam edecek. Ayrıca düşük faiz ortamının hisse senedi piyasalarını destekleyeceği de kaydediliyor.

Fortis Bank Araştırma Direktörü Haluk Bürümcekçi, Türkiye ekonomisinin 2011 yılında büyüme hızının yüzde 5 olmasını beklediklerini kaydederken BGC Partners Başekonomisti Özgür Altuğ bu yıl daha iyi performans göstermesi beklenen ülkeler arasına emtia üreticisi ülkelerinde eklenmesinin beklendiğini kaydetti.

HSBC Başekonomisti Dr. Murat Ülgen'e göre kısa vadede enflasyon düşüş trendini sürdürecek ama emtia fiyatlarındaki yükseliş orta vadede tüketici fiyatları üzerinde baskı oluşturacak.

ING Bank Başekonomisti Sengül Dağdeviren de seçim ortamında olağanüsttü gelişmeler görülmediği takdirde yabancı yatırımcının Türkiye'ye olan yabancı yatırım iştahının yüksek olmasını bekliyor. Destek Menkul Değerler AŞ Araştırmadan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Banu Kıvcı Tokalı'da Türkiye ekonomisi açısından Merkez Bankası'nın proaktif yaklaşımının başarıya ulaşması ve cari açıktaki genişlemenin kontrol altına alınması halinde Türkiye'nin pozitif ayrışmasının daha belirginleşebileceğini öngörüyor.

EKONOMİSTLERİN 2011 PİYASA ÖNGÖRÜLERİ

Toparlanma hızı 2011'de yavaşlayacak

Fortis Bank Başekonomisti Haluk Bürümcekçi, önümüzdeki senenin makroekonomik çerçevesine bakıldığında, ekonomik büyüme hızının gelişmekte olan ülkelerin yavaş toparlanmaya devam etmesi ile sınırlı olacağının anlaşıldığını belirterek, "Asya ülkelerinde yüksek büyüme oranları görülürken, gelişmekte olan Avrupa, Afrika ve Latin Amerika'da sınırlı da olsa ekonomik büyüme başladı. Bunun önümüzdeki sene de devam etmesi mümkün görünüyor. Türkiye'nin ise, kriz sürecinde ekonomisi diğer ülkelere göre daha yüksek boyutlu daraldığı için, toparlanma hızı da yüksek gerçekleşti ve 2010 yılında diğer ülkelerden ayrıldı. Ancak, kriz öncesi üretim seviyelerinin ikinci çeyrek GSYH verilerinde yakalanmasının ardından, toparlanma hızının 2011 yılında yavaşlamasını bekliyoruz" dedi.

Bürümcekçi, Türkiye'nin büyümesini sekteye uğratacak gelişmeler olmaz ve ekonomi yönetimi de Orta Vadeli Program'da çizdiği mali çerçeveye sadık kalırsa, Türkiye'nin kredi notu bir kademe daha yükselerek, 2011 içerisinde yatırım yapılabilir ülkeler kategorisine geçeceğini varsayarken bunun da Türkiye'nin risk profilini güçlendirerek, uzun vadeli kredi ve doğrudan yatırım girişlerinin güçlenmesini destekleyeceğini düşünüyor. Bürümcekçi, sene başındaki vergi artışlarının endeksten çıkacak olması ve son dönemde gıda fiyatlarında kısmi bir düzeltmenin başlaması gibi nedenlerle, kasımda başlayan düşüşün devam etmesini şubat sonunda yıllık TÜFE'nin yüzde 5 seviyesinin bile altına gerilemesinin mümkün olduğunu düşünüyor. Bürümcekçi, "2011 sonunda TÜFE'nin yüzde 6 seviyesinde yılı tamamlamasını öngörüyoruz. Bu görünüm altında Merkez Bankası'nın da en azından kısa vadede enflasyon konusunda fazla bir baskı hissetmeyeceği görülüyor.

Bu doğrultuda, cari açıktaki artışla mücadeleyi ön plana çıkardığı görülen Merkez Bankası'nın ideal politika bileşimi olarak, bir yandan faiz dışı araçları kredilerdeki ivmelenmeyi önlemek için sıkılaştırma, diğer yandan kısa vadeli faizleri kurlardaki değerlenme eğilimini sınırlamak amacıyla kontrollü bir şekilde indirme şeklinde gördüğü anlaşılıyor" şeklinde konuştu.

Faiz tahminleri bu yıl daha sık değişecek

Akbank Başekonomisti Fatma Melek, "Önümüzdeki dönemde sermaye girişlerinin seyri, TL'nin değeri, enflasyon, cari açık ve kredi büyümesi Merkez Bankası'nın yakından takip edeceği göstergeler olacak. 2011 yılında yurtdışı kaynaklı sorunlar Türkiye'nin ekonomik istikrarına yönelik en ciddi riskler olarak karşımıza çıkabilir. AB borç krizi, euronun geleceği, dünya ticaretinde korumacılık eğiliminin artması ABD-Çin olası ticaret savaşları muhtemel belirsizlik faktörleri/riskler olarak karşımıza çıkıyor" değerlendirmesinde bulundu.

En önemli riskin enflasyonun özellikle gıda fiyatlarındaki dalgalanma ve emtia fiyatlarındaki artış nedeniyle yükselmesi ve bu durumun enflasyon beklentilerini etkilemesi olduğunu kaydeden Melek, "Dolayısıyla bu konjonktürde faiz tahminleri daha sık değişebilecek gibi görünüyor" diye konuştu. AB ülkelerindeki yavaşlamanın dış talebin 2011 yılında da zayıf seyrinde etkili olacağını belirten Melek 120 milyar dolar civarında bir ihracat, 200 milyar dolar düzeyinde ithalat beklediklerini kaydetti.

TCMB diğer kurumlarla(Hazine, Maliye ve BDDK) birlikte finansal istikrarı güçlendirme hedefine odaklanacağının altını çizen Melek, TL'nin orta vadede güçlü kalmasını beklediğini anlattı. Melek, "Yeni kararlarla birlikte döviz sepeti (0.5 Euro+0.5 Dolar) 1.80'e yükseldi. Kısa vadede faizde aşağı yönlü beklentiler dövizdeki talebin devam etmesine ve dalgalanmanın bir miktar yüksek kalmasına neden olabilir. Siyasi hareketlilik de dövizde kısmi dalgalanmalara yol açabilir. Orta ve uzun vadede TL diyoruz. TL'nin değerinde kısa vadeli dalgalanmalar görülse bile bunun kalıcı bir yükseliş trendine dönüşmesini beklemiyoruz.

TL'nin orta vadede sağlam seyrini sürdürmesini bekliyoruz. 2011'de %4.5-%5 oranında büyüme yüzde 6 enflasyon bekliyoruz. Enflasyon 2011'in ilk aylarında 2010 yılındaki baz etkisiyle %5.5 seviyelerine gerileyebilecek. Enflasyonun gerilemesi ve sermaye girişlerindeki seyrin devam etmesi durumunda TCMB'nin yılın ilk aylarında tekrar faiz indirimine gidebileceğini düşünüyoruz" dedi.

2011'de yatırım davranışları ve tercihleri farklılaşacak

BGC Partners Başekonomisti Özgür Altuğ, "2011 yılında mevcut tablonun kısmen devam etmesini beklemekle birlikte yatırım davranışlarında ve tercihlerinde belirgin değişiklikler olabileceğini düşünüyoruz. Ekonomik toparlanma sürecini başarılı şekilde atlatıp 2011 yılında iyi performans göstermesi beklenen ülkeler arasına Kazakistan, Azerbaycan gibi emtia üreticisi ülkeler eklenirken Polonya ve Rusya gibi kalabalık nüfuslu ve büyüme performansını 2011 yılında bir üst seviyeye çıkarması beklenen ülkeler de dikkat çekecek gibi gözüküyor" dedi. Relatif performansların ön plana çıkmasının muhtemel gözüktüğü 2011 yılında Türkiye'nin bugün itibariyle "hızlı büyüyen ülke" avantajını kaybedecek gibi gözüktüğünü kaydeden Altuğ, "Uluslararası kuruluşların 2011 tahminlerine baktığımızda Ortadoğu, Afrika, Asya, Latin Amerika'daki birçok ülke 2011 yılında Türkiye'den daha hızlı büyüyecek gibi gözükürken doğal olarak yıllık şirket kar büyümesi o ülkelerde relatif olarak Türkiye'den daha iyi olacak.

Dolayısıyla Türkiye 2010'da büyüme tarafında parlayan yıldız olma özelliğini 2011 yılında bütçe ve borç dinamikleri sağlam güçlü ekonomisi olan ülke olarak devam ettirecek" diye konuştu. Altuğ beklentilerini şöyle özetledi: "Haziran ayında yapılacak seçimlere rağmen bütçe ve borç dinamiklerinde devam eden iyileşme, genç ve büyük nüfusun sürekli tüketimi, başarılı ihracat çeşitlendirmesi, sağlam bankacılık sektörü ve hane halkının sorunsuz borç yapısı düşünüldüğünde Türkiye'ye portföy yatırımlarının 2011 yılında da devam etmesini bekliyoruz.

Doğrudan yabancı sermaye girişlerinin güçlü büyümeye karşın hayal kırıklığı yarattığı 2010 yılından sonra 2011 yılında 12 milyar doları aşan bir doğrudan yabancı sermaye girişi bekliyoruz. 2011 yılının bu anlamda sevindirici olacağını ve üstüne üstlük gelmesi muhtemel doğrudan yabancı sermaye girişlerinin yaklaşık yüzde 40'ının şirket satın alma yoluyla değil sıfırdan yatırım yaparak gerçekleşmesini bekliyoruz ki Türkiye, tarihinde bu kadar yüksek oranda sıfırdan yatırım çekme şansına sahip olmamıştı."

Güçlü dinamiklerimizle ön planda olmayı sürdüreceğiz

Destek Menkul Değerler AŞ Araştırmadan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Banu Kıvcı Tokalı, küresel ekonominin hangi yönde şekilleneceği aynı zamanda Türkiye ekonomisinin de görünümünü belirleyeceğini kaydederek, "Büyüme risklerinin olumsuz yönde gelişmesi durumunda, bizim ekonomimizin de bundan etkilenmemesi mümkün değil. Ancak, küresel ekonomi için öngördüğümüz "krizden çıkışın ılımlı adımlarla devam edeceği" ana senaryomuzun gerçekleşmesi durumunda, Türkiye ekonomisinin güçlü dinamikleriyle ön plana çıkan ekonomilerden biri olmaya devam edeceği beklentimizi koruyoruz" dedi.

Tokalı, 2011 yılının ana risk unsurlarını sıralayarak, "Küresel ekonomide ikinci dip yaşanması; likidite bollaşması sonucu enflasyonist risklerin artması ve kamu dengelerinin daha da bozulması; sorunlu AB bloğunun genişlemesi; emtialarda yeni balonların oluşması olarak sayabiliriz. İçeride ise, proaktif para politikasının başarılı bir şekilde yürütülememesi, dolayısıyla cari açığın sürdürülemez seviyelere ulaşması; genel seçimlerden politik istikrarsızlık yönünde bir sonuç çıkması; bankacılık sisteminin karlılığında sert gerileme ana kırılganlık noktaları olabilir" dedi.

Artan enflasyonist riskler karşısında sıkı para politikasına geçiş adımlarının, küresel ekonomik ve finansal dengeleri şekillendirmesi açısından önemli olacağını da kaydeden Tokalı, "Parasal sıkılaşmada öngörülenden hızlı davranması, hem emtialar hem de borsalar üzerinde sert düzeltme hareketlerine neden olabilir. Özellikle, para politikasındaki yeni proaktif yaklaşımın başarıya ulaşması ve cari açıktaki genişlemenin kontrol altına alınması halinde, olumlu ayrışma daha belirgin olabilir.

En iyimser tahminimiz, küresel ekonomide "V" tipi hızlı bir büyüme senaryosunun gerçekleşmesi ve böyle bir global ortamda Türkiye'ye yönelik hem uzun hem de kısa vadeli sermaye girişlerinin hızlanması. En kötümser senaryoda ise, gelişmiş ülke merkez bankalarının aldıkları önlemlerin reel ekonomide beklenen olumlu katkısının gerçekleşmemesi; bunun sonucu olarak küresel ekonomide ikinci dip senaryosunun gerçekleşmesi" dedi.

Merkez'in kararları kredi iştahındaki büyümeyi yavaşlatır

HSBC Başekonomisti Dr. Murat Ülgen, kısa vadede, MB'nin munzam karşılıkları artırmasıyla kredi iştahındaki ve dolayısıyla iç talepteki büyümenin bir miktar yavaşlamasını beklediklerini kaydederek "Yine kısa vadede enflasyonun kuvvetli baz etkisi ile düşüş trendinde kalacağını düşünüyoruz. Orta vadede ise, emtia fiyatlarının yarattığı baskının tüketici fiyatlarında hissedilmeye başlayacağını, öte yandan yılın ikinci yarısında seçimlerin de sonuçlanmasıyla beraber kredi not artırımı ihtimalini de göz önüne alarak TL'de toparlanma başlıyoruz" dedi.

2011 yılında bu akımların bir kısmının devam edeceğini tahmin eden Ülgen, "Gelişmekte olan piyasalar, Asya ülkeleri liderliğinde büyümeye devam ederken, gelişmiş ülkelerde potansiyelin altı büyüme görebiliriz. Gelişmekte olan piyasalar için en önemli risk unsuru ise güçlü büyümeyle beraber gelebilecek enflasyonist baskılar" diye konuştu. 2011'de Türkiye'de iç talep motorlu büyümenin biraz ivme kaybederek devam edeceğini öngören Ülgen, Merkez Bankası'nın cari açıktaki artışı yavaşlatmak için aldığı tedbirlerin de, yeni yılın ikinci çeyreğinden itibaren etkisini gösterebileceğini aktardı.

Ülgen'e göre 2011 yılı için en iyimser senaryo, Avrupa'daki toparlanmanın hız kazanması ile Türkiye'de dış talebin canlanması ve büyümeyi desteklemesi, böylece cari açıktaki artışın kontrol altına alınması. Öte yandan küresel risk iştahındaki artışla da piyasaların güçlü seyretmesi. Ülgen'e göre en kötümser senaryo ise Avrupa'daki borç problemlerinin sürerek yurtdışındaki risk iştahını azaltması içeride ise faizlerdeki düşüş ile beraber döviz kurunda olası artış. Tabii bunun yanında yükselen emtia fiyatları ile beraber bunun enflasyona olumsuz yansıması.

Haziran ayındaki seçimlerde siyasi istikrarın devam etmesi ile beraber en az bir uluslararası kredi derecelendirme kurulusu tarafından Türkiye'nin kredi notunun 'yatırım yapılabilir seviyeye' yükselmesini bekleyen Ülgen, "Türkiye'ye gelen doğrudan yatırımın yaklaşık yüzde 80'inin Avrupa kökenli olduğunudüşünürsek, 2011 yılında uzun vadeli yatırımlardaki artışın sınırlı olacağını düşünüyoruz" dedi.

Fitch not artırırsa yatırım yapılabilir ülke kategorisine çıkarız

ING Bank Başekonomisti Sengül Dağdeviren, seçim sonrasındaki görünüme bağlı olarak Fitch'in olası bir not artırımı ile birlikte Türkiye'nin 2011 yılında yatırım yapılabilir ülke kategorisine çıkma olasılığı olduğunu kaydetti. Dağdeviren, 2011 yılında genel olarak olumlu havanın devam etmesini bekliyor.Dağdeviren, "2010 yılı 2009'taki durgunluğun telafi edilmeye çalışıldığı bir yıl olduğu için 2011'de büyümede beklenen yavaşlama önemli bir belirsizlik unsuru olmaya devam edecek gibi görünüyor. Dünya ekonomisinde büyümenin liderleri gelişmekte olan ülkeler olmaya devam edeceği için sermaye akımlarının devam etmesi bekleniyor. Gelişmiş ekonomilerde ise başta yüksek borç stokları ve bütçe açıkları olmak üzere yapısal sorunlara karşı atılacak güven yaratıcı adımlar önemli olacak. G20 ve Finansal İstikrar Kurulu'nun atacağı adımlar da yakından izlenecek. Dünya ekonomisine dair temel kırılganlık büyüme ve işsizlik olmaya devam edecek gibi görünüyor" dedi.

"Diğer birçok ülke ile birlikte büyümenin 2011'de Türkiye'de de yavaşlamasını bekliyoruz" diyen Dağdeviren, seçim harcamalarının yılın ilk yarısında büyümeyi olumlu etkileyeceğini ancak yılın ikinci yarısında kamu maliyesinde bir sıkılaştırma görülmesinin kaçınılmaz olduğunu dile getirdi.

Dağdeviren, "Türkiye'nin önümüzdeki 12-18 aylık dönemde gecikmeli olarak da olsa yatırım derecesinde kredi değerliliğine çıkarılacak olması güçlü bankacılık sistemi ile birlikte ülkeyi yatırımlar için tercih edilir ülke olarak tutmaya devam edecek gibi görünüyor. Yılın ikinci yarısı ise olumlu baz etkisinin ortadan kalkması ile birlikte enflasyonun yüzde 6'nın altında tutunması açısından kritik bir dönem olacak. 2011 yılında genel seçimler dışında izlenecek diğer önemli bir gelişme de Nisan ayında Merkez Bankası'ndaki başkanlık seçimi olacak. Daha uzun vadeli baktığımızda ise her ne kadar seçim takvimi Meclis'in uzun süreli çalışmasına imkân tanımayacak gibi görünse de yapısal reformlar konusunda atılacak adımların önemi artmaya devam edecek" diye konuştu.

Libya’da 8,1 milyon ton kapasiteli DRI tesisi yatırımına imza attı Kapasite fazlasına karşı strateji geliştirilmeli Filistin Büyükelçisi: Türkiye ilk ve en önemli ortağımız Katar ve FIFA'dan, 50 milyon dolarlık sosyal destek Borsa günü yatay tamamladı