Özelleştirmeden 39 milyar dolar geldi; 22 bin kişi işsiz kaldı
İSMMMO, "Özelleştirme Anayasası" raporu hazırladı.
Abone olİSTANBUL - İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası'nın (İSMMMO) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı, TBMM kayıtlarından yararlanarak hazırladığı "Özelleştirme Anayasası" raporuna göre, gerçekleştirilen özelleştirmeler sonucu 22 bin kişi işsiz kalırken, özelleştirmeler sonrasında devlet yaklaşık 39 milyar dolarlık gelir elde etti.
İSMMMO'nun Özelleştirme İdaresi Başkanlığı, TBMM kayıtlarından yararlanarak hazırladığı "Özelleştirme Anayasası" raporuna göre, özelleştirme uygulamalarının hız kazandığı 1986 yılından 2010 yılının Mart ayına kadar geçen sürede 270 kuruluş özelleştirme kapsamına alındı. 199 kuruluşta hisse senedi veya varlık satış devir işlemi yapıldı. Bunların sonucunda 188 kuruluşta hiç kamu payı kalmazken, bu işlemlerden devletin kasasına giren kaynak 39 milyar dolara yaklaştı. Bu kaynağın yüzde 78.8'i yani yaklaşık 30.5 milyar doları iki dönemdir iktidarda bulunan AKP tarafından gerçekleştirildi.
Davalar 6 kat arttı
Özelleştirme gerek yöntem, gerek hukuk gerekse de istihdam açısından çeşitli tepkileri de gündeme getirdi. 1998 yılında çeşitli kişi ve kuruluşlar tarafından özelleştirme uygulamalarına karşı açılan idari ve adli dava sayısı 695 iken 2007 yılına gelindiğinde devam eden idari dava sayısı 3 bin 391, adli dava sayısı 240 olarak tespit edildi. Sadece 2007'de açılan idari dava sayısı 268, adli dava sayısı 80 oldu. Özelleştirme uygulamalarına karşı açılan dava sayısı 2008'de özellikle dikkat çekti. 2008'de yıl bin 351 idari, 16 adli dava açıldı. Yargı her yıl belirli sayıda davayı sonuçlandırsa da açılan davaların hızına yetişemedi ve 2008'de devam eden idari dava sayısı 4 bin 543'e ulaştı. Sonuç olarak, bugüne kadar yapılan özelleştirmelerin yüzde 78.8'ini gerçekleştiren AKP döneminde, özelleştirme davaları da 6 kat arttı.
24 yıllık özelleştirme süreci
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı verilerine göre, Türkiye'de, 1986 yılından bugüne kadar geçen sürede 270 kuruluştaki kamu hisseleri, 22 yarım kalmış tesis, 524 taşınmaz, 8 otoyol, 2 boğaz köprüsü, 103 Tesis, 6 Liman, şans oyunları lisans hakkı ile Araç Muayene İstasyonları özelleştirme kapsamına alındı. Bu kapsamda 199 kuruluşta hisse senedi veya varlık satış/devir işlemi yapıldı ve bu kuruluşlardan 188'sinde hiç kamu payı kalmadı. 2010 yılının mart ayı itibarıyla özelleştirmelerden sağlanan toplam gelir de 38.7 milyar dolara ulaştı. 25 kuruluştaki kamu payı ile 4 taşınmaz daha sonra, özelleştirme işlemine tabi tutulmadan kapsamdan çıkarılarak, tasfiye edilerek veya kapsamda olmayan başka bir kuruluşla birleştirilerek tüzel kişiliği veda etti. Halen özelleştirme kapsamında iki, kapsam ve programda 16 olmak üzere kamuya ait toplam 18 kuruluş bulunuyor. Bu kuruluşların 11'inde yüzde 50'nin üzerinde kamu payı var. Söz konusu iki kuruluşun programa alınması yönündeki çalışmalar devam ediyor. Bunun yanı sıra, özelleştirme kapsamında 192 taşınmaz, 77 tesis, 5 liman, 8 otoyol, 2 boğaz köprüsü, şans oyunları (Milli Piyango İdaresi) lisans hakkı da bulunuyor.
Çalışan sayısı azaldı
Özelleştirmeler sonucu devletin kasasına giren gelir artarken, aynı nedenle işsizlik de artmaya başladı. 1986 ile 2006 yılları arasında gerçekleştirilen kamuya ait şirket ve kurumların özelleştirilmesi sonucu buralarda çalışan sayısı da önemli ölçüde azaldı. Söz konusu yıllar arasında aralarında özelleştirilen ve Tüpraş, Petrol Ofisi, Erdemir, Kardemir, İsdemir gibi devlerin de bulunduğu 45 şirket statüsündeki işletmede özelleştirme öncesi 50 bini aşan personel sayısı 38 bine geriledi. Yine söz konusu dönemde özelleştirilen 25 kurumdaki toplam personel sayısı ise 15 binden 5 bine indi. Diğer bir ifadeyle söz konusu kurumlarda istihdam edilen 22 bin kişi işsiz kalmış oldu.
Anayasa paketinde özelleştirme düzenlemesi
Rapora göre, davalar sonucu Danıştay tarafından verilen yürütmeyi durdurma kararları ya da karar sürecinin uzaması, özellikle büyük çaplı özelleştirmeleri geciktirdi. Bu durum, iki dönemdir iktidarda bulunan ve bugüne kadar gerçekleştirilen özelleştirmelerde en büyük pay sahibi olan AKP hükümetini harekete geçirdi. Önemli gelir beklenen enerji ihaleleriyle, Milli Piyango, kamu bankaları, köprü ve otoyollar gibi önemli kuruluş ve varlıkların "istenmeyen engellere takılmasını" engellemek amacıyla 1990 yılında Anayasa Mahkemesi'nden dönen düzenleme bu kez Anayasa değişikliği olarak gündeme getirildi. Hükümet, hazırladığı 23 maddelik Anayasa değişiklik paketinin içine mevcut düzenlemede bulunmayan, "Yargı yetkisi, idarî eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimiyle sınırlı olup, hiçbir surette yerindelik denetimi şeklinde kullanılamaz" maddesini ekledi. Hükümet, paketin 12. maddesinde yer alan bu düzenlemeyle, idari yargının özelleştirme ihalelerinde "yerindelik denetimi" yaparak, süreci geciktirmesinin ve bu denetime dayanarak verdiği "kamu yararı" gerekçeli iptal kararlarının önüne geçerken süreci de hızlandırmış olacak.
Arıkan: Hükümet, 'sorunu' kökten çözüyor
İSMMMO Başkanı Yahya Arıkan, özelleştirmenin hukuki bilançosuna bakıldığında, sonu gelmeyen bir tablo olduğuna dikkat çekerek "Adli ve idari dava sayısı ÖİB kayıtlarına göre 2009 başı itibarıyla 5 bini aştı. İşte bu davalar sonucu yargıdan çıkan bazı kararlar, pek çok satış işleminde ya süreci uzattı ya da iptallere neden oldu. Özellikle, 'kamu yararı' bulunmadığı gerekçesiyle verilen yürütmeyi durdurma ya da iptal kararları 1986-2010 yılları arasında iktidara gelen tüm hükümetlerin canını sıktı. Bu hükümet, 'sorunu' kökten çözüyor. Ancak, yapılan işlemde kamu yararı bulunup bulunmadığını kim, nasıl denetleyecek" dedi.
"Yargı kararları çiğnendi"
Danıştay tarafından onaylanan, aralarında Tüpraş, Kardemir gibi kuruluşlarla ilgili alınmış bu yöndeki onlarca kararın, hükümetler tarafından "fiili imkansızlık" ya da "prensip kararlarıyla" uygulamaya konulmadığını anımsatarak şu değerlendirmeyi yaptı:
"Diğer bir ifadeyle, vatandaşın uymaması halinde hapis ya da para cezalarıyla karşı karşıya kalacağı yargı kararları siyasiler ve bürokratlar tarafından çiğnendi. Ancak, siyasiler dokunulmazlık zırhları, bürokratlar ise siyasilerin güvenceleriyle soruşturma ve yargı süreçlerinden kurtuldu. Deyim yerindeyse bu konudaki yargı kararları yürütme için geçerli olamadı. İdari yargının 'yerindelik yetkisi' kullanarak verdiği bu kararlar ilk olarak 1990 yılında dönemin Başbakanı Turgut Özal tarafından engellenmeye çalışıldı. Özal hükümeti Danıştay Kanunu'nda değişiklik yaparak Danıştay'ın tüzük incelemelerinde sadece 'kanuna uygunluk' denetimi yapacağı, 'yerindelik denetimi' yapamayacağı hükmünü getirdi. Fakat bu düzenleme Anayasa Mahkemesi'ne takıldı. Anayasa Mahkemesi'nin verdiği bu karar sonraki yıllarda bu yönde yasal düzenleme yapılmasının önüne geçmiş oldu. Ta ki, Türk Telekom, Petrol Ofisi, Tüpraş gibi dev özelleştirmeleri gerçekleştiren AKP iktidarına kadar bu konuda yeni bir girişim olmadı. AKP hükümeti, elde kalan enerji, kamu bankaları, milli piyango idaresi devasa ihalelerde olası 'yargı engellerini' ortadan kaldırmak için Özal'ın 1990 yılında yasal düzenlemeyle yapamadığını, Anayasa değişikliğiyle yapmak üzere kolları sıvadı."
"Devletin kasasına yaklaşık 39 milyar dolar girdi"
Arıkan, Bugüne kadar özelleştirmelerden devletin kasasına yaklaşık 39 milyar dolar gelir girdiğini, buna karşılık özelleştirilen kurumlarda çalışan sayısının 50 binden 38 bine gerilediğini belirtti. 23 maddelik Anayasa Değişiklik Paketi'nin 12. maddesinin içine "Yargı yetkisi, idarî eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimiyle sınırlı olup, hiçbir surette yerindelik denetimi şeklinde kullanılamaz" fıkrası yerleştirildiğine dikkat çeken Arıkan, "Bu durum, hükümetin büyük gelir beklediği enerji, Milli Piyango, kamu bankaları gibi ihalelerde de süreci hızlandırmış olacak" dedi.