OHAL sonrası teklifin ilk maddesi komisyondan geçti
OHAL sonrası kanun teklifinin ilk maddesi komisyonda kabul edildi.
Abone olOHAL sonrası için hazırlanan kanun teklifinin valilere geniş yetki veren ilk maddesi Anayasa Komisyonu'nda kabul edildi.
AK Parti Grup başkanvekilleri Bülent Turan, Özlem Zengin, Muhammet Emin Akbaşoğlu ve Cahit Özkan'ın imzasını taşıyan, terörle mücadelede yeni düzenlemeler içeren Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, TBMM Adalet Komisyonunda görüşülüyor.
Teklifin tümü üzerindeki görüşmelerin tamamlanmasının ardından maddelerin görüşmesine geçildi.
CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, hiçbir güvenlik kaygısının temel hak ve özgürlüklerin gasbedilmesine dayanak olamayacağını ve hiç şüphesiz hiçbir hak talebinin de terörizme meşruiyet ve teröriste masumiyet kazandıramayacağını vurguladı.
Türkiye demokrasisinin eski sayılabilecek kadar bir maziye sahip olduğunu ancak dış ve iç kimi odakların güç ve işbirliğiyle 1950'den beri de bir türlü Türkiye'de demokrasi standartlarının yükselmesinin şu veya bu sebeplerle engellendiğini dile getiren Altay, "Bedelini 81 milyon olarak ödüyoruz. Bugün Türkiyi'de 27 Mayıs olmasaydı, 15 Temmuz olmazdı. 12 Mart olmasa 28 Şubat olmazdı. 12 Eylül olmasa 27 Nisan olmazdı ve 15 Temmuz olmasa 20 Temmuz sivil darbesi olmazdı. Bunu da diyelim." ifadesini kullandı.
Sandığın, demokrasinin en önemli barometresi olduğunu dile getiren Altay, "ben sandıktan çıkarım, her şeyi yaparım" anlayışının da doğru olmadığını söyledi. Altay, "Geçmişte Türkiye'de yaşanan başörtüsü krizi de olaylara ortak bir perspektiften, gerçek demokrasi penceresinden bakılamayışının bir sonucu ve ürünüdür." görüşünü savundu.
Altay, "Çözüm süreci vesilesiyle devletin valileri o hendekler kazılırken orada adeta şantiye şefi gibiydiler. Devletin bölgedeki garnizon komutanı ya da güvenlik yetkilisi, kaymakama, valiye başvurarak, 'şuraya, şu kadar silah sevk ediliyor' dedi. Devletin valisi, 'durun şimdi çözüm süreci var ellemeyin' dedi. Sonra işte anaların gözyaşı dinmedi." iddiasında bulundu.
Engin Altay, terörün panzehirinin, silah, panzer, tank, mermi olmadığını, terörün panzehirinin demokrasi olduğunu söyledi.
"Bütün hayatımızın her aşaması bir hukuk mücadelesidir"
AK Parti Grup Başkanvekili Özlem Zengin ise Altay'ın konuşmalarına tepki gösterdi.
Zengin, bazen hayatın şahitliğinin her şeyin önüne geçtiğini belirterek, şu değerlendirmelerde bulundu:
"CHP'nin Türkiye'de demokrasi ve başörtüsü kelimelerini yan yana getirerek konuşmaması gereken bir parti olduğunu düşünüyorum. Benim gibi kadınların hayatı mücadele ile geçti. 1990 yılında üniversiteyi bitirdim bütün hayatımızın her aşaması bir hukuk mücadelesidir. Yasaklarla uğraşarak geçmiştir ve bu yasakların kalkması konusunda da hiçbir dahliniz olmamıştır. Başörtüsü özgürlüklerinin verilmesinde hiçbir dahli olmayan bir partinin bu konuda demokrasiye dair ahkam kesmesini hakikaten anlamakta zorlanıyorum."
Türkiye'de demokrasi algısının gelişmesinde ve özellikle kadınların demokratik hayatın parçası olmasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ve AK Parti muazzam emeği olduğuna işaret eden Zengin, hiçbir hukuki düzenleme olmadan 2013 yılında ilk defa başörtülü kadınların Meclis'e gelmesiyle beraber bu yasakların tamamen ortadan kalktığını söyledi.
Darbeler konuşulurken hep aynı başlık altında muhalefet edildiğine işaret eden Zengin, "Kim, 1980'deki darbe ile 15 Temmuz'un aynı şey olduğunu bize söyleyecek. 'Sivil darbe' dediğiniz şeyle 1980 darbesiyle OHAL ile ilgili alınan kararı aynı kefeye koyuyorsunuz. Bu hakikaten büyük bir haksızlık. (15 Temmuz oldu, neticede sivil darbe geldi) diyorsunuz. El insaf." diye konuştu.
"Beş defa sınavdan atıldım"
Başörtüsü nedeniyle çile çeken insanlarla ilgili bir defa özür bile dilenmediğini vurgulayan Zengin, "Barolardan bahsediyorsunuz. Hala Türkiye'de barolarda başörtüsünü özgür hale getiren bir düzenleme bile yapılmadı. Senelerce başörtüsü kadınlar, meslek onuruna yakışmayan tavır içerisinde bulunmakla suçlandık. Yüksek lisans yapmak için beş defa sınavdan atıldım. Her birinde başka bir gerekçeyle." dedi.
Teklifin birinci maddesine yönelik eleştirilere de değinen Zengin, kanun maddeleri değerlendirirken bir bütünlük içinde değerlendirmek gerektiğini söyledi. Yapılan düzenlemenin bir paragrafın ilavesi olduğunu belirten Zengin, 11. maddenin ilk paragrafına bakıldığı zaman zaten valilerde bu yetkilerin varolduğunun görüleceğini söyledi.
Zengin, seçilmişlerin çok kıymetli olduğunu ama atanmışlara da bir "çöp muamelesi" yapmamak gerektiğini vurguladı.
Yeniden söz alan Altay ise kendisinin, "Keşke Türkiye'de başörtüsü tartışmalarını yaşanmasaydı. Bu demokrasi ayıbıdır" dediğini söyledi.
Altay, "Siz, (bunu Türkiye'ye siz yaşattınız) diyorsunuz. Türkiye'ye bunu Türkiye üzerinde oyun oynayan, tezgah kuranlar yaşattı. Başörtüsü meselesinin yaşanması Türkiye'nin demokrasi ayıbıdır dedim. Siz bunu aldınız, 'vay efendim siz başörtüsü hakkında laf edemezsiniz' dediniz. Hanımefendi o başörtüsü sadece size ait değildir. Benim annemde de başörtüsü var." ifadesini kullandı.
Altay ve Zengin'in konuşmalarının ardından kısa süreliğine milletvekillerinin konuşmalarında da başörtüsüne ilişkin tartışmalar yaşandı.
"Sıkıyönetim komutanının yetkileri valilere veriliyor"
Öte yandan CHP İstanbul Milletvekili Zeynel Emre, teklifin, valilerle verilen yetkilerle ilgili birinci maddesine ilişkin yaptığı konuşmada, "ciddi belirti" kavramının her valiye göre değişebilecek bir kavram olduğunu ve bunun sınırını kanunun belirlemesi gerektiğini savundu. Emre, "(Sıkıyönetim kalkıyor) diyoruz ama adeta sıkıyönetim komutanının yetkileri valilere verilmiş oluyor." ifadesini kullandı.
CHP Mersin Milletvekili Alpay Antmen ise bu düzenlemenin OHAL'in kaldırılmasını anlamsızlaştıracağını ve süresiz OHAL anlamına geleceğini öne sürerek, maddenin tekliften çıkarılmasını istedi.
"Kanun teklifi çok muğlak"
HDP Batman Milletvekili Ayşe Acar Başaran da maddenin anayasaya aykırı olduğunu ileri sürerek, "Bu kanun teklifi çok muğlak ve çok ucu açık tanım var. Valiye aslında Teksas'taymışız gibi ilin şefi olma özelliğini yüklüyoruz. Yürütmenin ve yasamanın bile OHAL dışında bu kadar yetkisi yok ama biz bir atanmışa bu yetkileri veriyoruz." ifadesini kullandı.
İYİ Parti Antalya Milletvekili Hasan Subaşı, bürokratların, muhalefet milletvekillerine farklı yaklaştığını savunarak, bürokrasiye bu derece yetki verilmesinin son derece sakıncalı olduğunu öne sürdü. Subaşı, "Adaletin olmadığı yerde her iklimin barındığını ve her türlü terör örgütüne de iklim hazırladığını yeniden vurgulamak istiyorum." diye konuştu.
HDP'li Başaran ile CHP İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın konuşmaları sırasında Türkiye'de bazı illere valiler tarafından alınmayan bakanlar olduğunu iddia etmesi üzerine söz alan AK Parti İstanbul Milletvekili Abdullah Güler, 8-9-10 Eylül 2015 tarihlerinde Şırnak'ın Cizre ilçesinde yaklaşık 15 gün polis ve jandarma özel harekat timlerinin yaptığı bir operasyonun gerçekleştiğini söyledi.
Güler, şöyle devam etti:
"Peki bu operasyonu engellemek için ne yapmaya çalıştılar? 7 Haziran seçimlerinden sonra HDP'ye düşen iki tane bakan kontenjanı vardı. Partilerinin talimatları doğrultusunda, eş genel başkanlarıyla beraber Şırnak'ın İdil ilçesinde toplandılar. O bakanlar, Türkiye Cumhuriyeti'nin başbakanının talimatı gereğince değil kendi partilerinin talimatı gereğince 8-9-10 Eylül 2015 tarihinde kendi eş başkanları ve milletvekilleriyle beraber 850 teröristin öldürüldüğü operasyona girmeye çalıştılar. Sayın valimiz ne yapacaktı? Soruyorum sizlere. Ben o valimize teşekkür ediyorum."
Ayşe Acar Başaran da o dönemin tanıklarından biri olduğunu belirterek, "O dönemde geçici bir hükümet kuruldu. Bizim arkadaşlarımız da o kabinede bakanlardı. Tabii ki kendi partilerinin talimatlarıyla gidecekler." dedi.