Ocak-şubatta yavaşlasak da marttan sonra yine canlanırız

Herkesin 2012'ye temkinli baktığını belirten Akbank Genel Müdürü Ziya Akkurt, 'hacıyatmaz'a benzettiği Türkiye ekonomisinin, dış kaynaklı şoklardan bir miktar etkilense de her zaman tekrar ayağa kalkma başarısını defalarca gösterdiğini belirtti.

Abone ol
 
Ece CEYHUN
İSTANBUL - Akbank Genel Müdürü Ziya Akkurt, 2011 yılının son aylarında ekonominin canlılığını koruduğunu kaydederek bu yıl ocak - şubat durgun geçse de marttan itibaren yeniden ekonominin dinamizm kazanmasını beklediklerini söyledi. 
Türk ekonomisini ‘hacıyatmaz'a benzeten Akkurt, "Türk ekonomisi dış kaynaklı şoklardan bir miktar  etkilense de her zaman tekrar ayağa kalkma başarısını defalarca göstermiş bir ekonomi. Hiçbir zaman yere düşmez. Biz çalkantılı dönemlerde biraz yatarız, ekonomimiz esnekliğini gösterir. Ancak sağlam temellere dayalı, dinamik ekonomimiz tekrar ayağa kalkar ve büyüme performansını sürdürür. Yılın ilk iki ayı Avrupa'daki gelişmeler nedeniyle durgunluk olsa bile mart ve sonrasında canlılığı yaşarız. Önemli olan panik olmamak" dedi. 
Dünya ekonomisindeki gelişmeleri ve bankacılık sektöründeki öngörülerini DÜNYA ile paylaşan Ziya Akkurt, 2011'in çok dalgalı bir sene olduğunu, yıla Merkez Bankası ve BDDK'nın kararlarının damga vurduğunu kaydederek "O kadar hareketli bir sene oldu ki bir seçim yaşadığımızı bile unuttuk. Herkese seçimi 2010 yılında yaşadık gibi geliyor. Tabii bunda ekonomide dikkatli gidişatın etkisi de oldu. Ama 2012 daha sakin olacaktır" ifadelerini kullandı. 
Akkurt, 2012 yılında Avrupa'da liderlerin daha proaktif davranmasını beklediklerini de kaydetti. Akkurt, Avrupa'da sadece ekonomik gelişmelerin değil siyasi gelişmelerin de dikkatle izlenmesi gereken bir dönemden geçildiğini de kaydetti. Geçen senenin başlarında yaptığı ve yaşanan siyasi gelişmelerin de ilk adımlarına işaret ettiği analizine atıfta bulunan Akkurt, dünyadaki ve bölgedeki siyasi gelişmelerin orta vadede yeni sonuçlar getirebileceğini de aktardı. O dönemde ‘Siyasi resim değişecek' değerlendirmesinde bulunan Akkurt, resmin hala daha netleşmediğini aktararak yaşanan dönemin 1979 yıllarındaki gelişmelere olan benzerliğine dikkat çekti. 
Nasıl 1979-1980 döneminde Güney Avrupa sosyalizminden bahsediliyorsa bugünde benzer gelişmelerin yaşandığına dikkat çeken Akkurt, "O dönemde sosyalist iktidarlar gündeme geldi. Şimdi bunun tersi yaşanıyor, doğaldır. Kuzeyde de farklı değişiklikler olmuştu. Sonuçta bir değişimi yaşıyoruz" dedi.
Aynı şekilde 1989'da Berlin duvarı yıkıldığında yine Amerika'da krizler olduğunu, sonra 1990-1991-1992'de Avrupa'da kriz yaşandığını anktaran Akkurt, "Daha sonra o değişikliler ve krizler 1994'te bize kriz olarak yansıdı. O zaman iletişim teknolojisinin bugünkü imkanları olmadığı için bu krizler farklı ülkelere adım adım bulaşıyordu. Bugünkü fark, gelişen iletişim teknolojisi, küreselleşme ve dünya ekonomisinin yüksek entegrasyonu sonucu herkesin çalkantıları aynı anda yaşamasıdır. Herkes küresel ekonomideki yavaşlamadan etkileniyor ve herhalde bu çalkantıdan aynı anda çıkacağız" diye konuştu.
Kuzey Afrika'da yaşanan değişim rüzgarlarına da vurgu yapan Akkurt, refah dengesizliklerinin önce sosyal ardından ekonomik değişimi getirdiğini söyledi. Akkurt, bu refah dengesizlikliklerinin Çin ve Hindistan gibi ülkelerde de etkilerinin mutlaka hissedileceği öngörüsünde bulundu. Akkurt, bugün yaşananlarının orta vadede dünya ekonomisini mutlaka etkileyeceğini de belirtti.  
Şimdiye kadar ECB'nin 1 trilyon euro fonlama yaptığını ve 1 trilyon euro daha fonlama yapmasının beklendiğine işaret ederek krizin faturasının esasında bu fonlamalarla netleştiğini ve 2 trilyon euro olduğunu ifade etti. 
Türkiye 'hacıyatmaz'a benziyor
Dünyada siyasi ve ekonomik resim değişirken Türkiye'nin hem ekonomideki hem de bankacılık sektöründeki rekabet avantajına dikkat çeken Akkurt, yılın son çeyreğinde yavaşlamış bir ekonomik ortam görmediklerini canlılığın sürdüğünü ifade etti. Avrupa'daki gelişmelerin olası bir durgunluk yaratma ihtimali bulunduğunu ve herkesin 2012'ye daha temkinli baktığını aktaran Akkurt, Türkiye ekonomisinin dinamiklerini de bir hacıyatmaza benzetti.
Akkurt, "Türk ekonomisi dış kaynaklı şoklardan bir miktar etkilense de her zaman tekrar ayağa kalkma başarısını defalarca göstermiş bir ekonomi. Hiçbir zaman yere düşmez. Biz çalkantılı dönemlerde biraz yatarız, ekonomimiz esneklik gösterir. Ancak sağlam temellere dayalı, dinamik ekonomimiz tekrar ayağa kalkar ve büyüme performansını sürdürür. Yılın ilk iki ayı Avrupa'daki gelişmeler nedeniyle durgunluk olsa bile mart ve sonrasında canlılığı yaşarız. Önemli olan panik olmamak ve frene sert basmamak" değerlendirmesinde bulundu. Akkurt Türkiye'nin ihracat performansı ile öne çıkmasını beklediğini de aktardı. 
Karlılıkta yüksek artış olmaz
Bankacılık sektörü açısından bakıldığında da 2011 yılının bankaların müşteriye daha yakın olmaya çalıştığı, daha çok kredi verdiği bir yıl olduğunu belirten Akkurt, bu yıl ise kredilerde yüzde 12 ile yüzde 15 arasında net artış yaşanabileceği tahmininde bulundu. Akkurt, karlılık açısından bakıldığında ise Kasım 2010'dan beri alınan tedbirlerin sektörün karından 8 milyar TL'yi erittiğini bu yıl ise bankacılık sektöründe karın aynı şekilde devam etmesini ya da az bir oranda yükselmesini beklediklerini söyledi. 
Akkurt ayrıca Basel II için açıklanacak sermaye yeterlilik rasyosu oranının da sektör açısından kritik bir bilgi olduğunu bildirdi. 
"Akbank daha çok KOBİ ve ticari kredilerde büyüyecek" de diyen Akkurt, proje finansmanında 2011 yılında 1 milyar doların üzerinde yeni kaynak aktardığını burada da aslan payını enerjinin aldığını belitti. Akkurt, 2012 yılında Akbank'ın yalnızca enerji piyasasına yönelik 850 milyon ila 1 milyar dolar arasında bir plasman yapmayı planladığını ifade etti.
Tasarrufa daha çok vurgu olmalı
Önümüzdeki yıl riski nerede gördüğünün sorulması üzerine Akkurt, hane halkının borçluluk oranının yükseldiğini ve tasarruf oranının artırılması için farklı adımlar atılması gerekliliği üzerinde durdu. 
Akkurt, Türkiye'nin bir taraftan tüketimi azaltırken diğer taraftan bireysel emeklilik fonları, kurumsal yatırımcı tabanının geliştirilmesi noktasında çalışmalarını hızlandırmasının gerektiğini vurguladı. Akkurt, "Uzun vadeli fonların desteklenmesi lazım. Üstelik Türkiye'de daha finansal sistemin içine çekilmemiş bir çok varlık var" diyerek yastık altı yatırımlara atıfta bulundu. Akkurt ayrıca Türkiye'deki gayrimenkul stoğunun covered bond gibi finansal enstrümanlara daha konu olmadığından da bahsetti. 
Daha önce okuduğu bir istatistiği de paylaşan Akkurt, "İngiltere'de 2007 sonunda varlıkların yüzde 80'i finansal sistemin içindeymiş. Bizde ise bu oran yüzde 30'du. Bu açıdan bakarsak alınacak daha çok mesafemiz" var ifadelerini kullandı. 
Tahvil-bono piyasası derinleşmeli
Bankalar tarafından sınırlı miktarda örnekleri görülen tahvil ve bono ihraçlarının artması ve piyasanın derinleşmesi gerekliliği üzerinde duran Akkurt, "Özel sektör tahvil ve bono ihraçlarının derinleşmesi lazım. Bu ihraçlara kredi derecelendirme şirketleri tarafında da not verilmeli. Tabii bu ihraçların sadece bankalarla sınırlı kalmaması da önemli. Burada bankalar yolu açan olmalı, ardımızdan şirketler gelmeli. Fakat neredeyse 24 sene sonra yeniden ihraçlar yapılmaya başladı. Biz piyasanın gelişeceğine inanıyoruz" dedi. 
Biz işler kötü dersek yabancı gelmez
Şu anda yüksek seyreden faizlerde yeniden gerileme başladıkça yatırımların artacağı öngörüsünde bulunan Akkurt, şöyle devam etti: "Yabancı sermaye sıfır yatırımdan ziyade bitmiş yatırıma geliyor. Biz yeni yatırımlar yapmalıyız ki onlarda gelsin. Ekonomi iyiye gidiyorsa yabancı sermaye gelir. Doğrudan yatırım olarak gelir. Portföy yatırımlarına gelir. Biz işler kötü dersek yabancı sermaye gelmez. Biz bu trendi devam ettirmeliyiz. Gelen yabancı sermaye bir piyasada canlılık görmezse gelmez." 
Sendikasyonda yeni bankalar göreceğiz
Sendikasyonlarda çevirme sorunu olmayacağını ama maliyetlerin yükselmesinin belki bazı bankaların çevirme oranlarını düşürebileceğine dikkat çeken Akkurt, "Yurtdışında yapılacak sendikasyonlara Avrupa'dan yine katılım olacaktır. Ama katılımcı bankalar arasında yeni yüzler göreceğiz. Brezilya bankaları sahneye çıkacak. Rus bankalarını görebiliriz. Körfez Bölgesi daha çok gelebilir. Uzakdoğu bankalarında sermaye birikiyor" değerlendirmesinde bulundu. 
Türkiye'den cazip pazar yok
Büyüme planlarının sorulması üzerine ise Akkurt, Akbank için en cazip pazarın Türkiye olduğunu vurguladı. Gelişmiş ülkelerin borç sorunları ile gelişmekte olan bazı ülkelerin ise hem siyasi hem ekonomik sorunlarla uğraştığını hatırlattı. Üstelik bölgede bankacılık alt yapısı olarak bakıldığında Türkiye gibi gelişmiş bir hukuki ve teknolojik altyapının hiçbir ülkede olmadığını aktaran Akkurt, "Bankacılıkta gideyim bir bakayım, olmadı geri döneyim, deneme-yanılmaya dayalı bir bakış açısı olamaz. Bir süre önce bir çok banka kapımızı bize ortak olun ya da bizi alın diye çaldı. Fakat ilgilenmediğimizi söyledik. Yurtdışına çok daha uzun yıllar önce giden ve oradaki operasyonları belli büyüklüklere ulaşan bankalar var. Ama bizim için en cazip pazar Türkiye" şeklinde konuştu.  
Şubeleşmede yeni modeller gelecek
Yılı 926 şubeyle kapatan Akbank'ın bu yıl yurt içinde büyüme stratejisi kapsamında 60-70 civarında yeni şube açılışı ile 1.300-1.600 civarında istihdam yaratmayı hedeflediğini açıkladı. Akkurt, 1000 şubeli banka konumuna ise 2013 başında gelebileceklerini söyledi. 
Önümüzdeki dönemde bankaların öncelikli konularından bir diğerinin de yeni şube açmanın yanı sıra mevcut şubelerin etkinlik ve verimliliği olacağını da kaydeden Akkurt, şöyle konuştu: "Şubeleşmede farklı modeller gündeme gelecek. Küçük, personel sayısı az ama teknoloji yoğun şubeler göreceğiz. Şimdi Uzakdoğu'da bu tip şube modelleri üzerine çalışmalar var. Bankacılık ayrıca daha mobil hale geliyor. 2015-2020 arasında telekom şirketleri ile bankalar arasında daha yoğun bir iş akışı oluşacak."
Tüketici tüketmiyor, tükeniyor 2 bin 667 projeye 2,2 trilyon lira yatırım A Milli Erkek Basketbol Takımı finale kaldı Erdoğan'dan İstanbul Sözleşmesi açıklaması: Hiçbir anlamı yok Adalet Bakanı Tunç'tan kadına şiddete karşı 'sıfır tolerans' mesajı