May güvenoyu aldı, ama Brexit krizi sürüyor

İngiltere Başbakanı May, partisinin parlamento grubundaki güven oylaması krizini aştı ancak krize yol açan Brexit anlaşmasının geleceği belirsizliğini koruyor.

Abone ol

İngiltere Başbakanı Theresa May, dün yapılan oylamada, partisinin meclis grubunun güvenini aldı ancak güvensizlik oyu veren 117 milletvekili, İngiliz siyasetçinin en önemli projesi olan Brexit anlaşması için tehdit oluşturmaya devam ediyor.

May taraftarları, partinin 3'te 2'sinin "güven" ifade ettiğini öne çıkarırken, karşıtlar, İngiliz Başbakanın partisinin 3'te birinin güvenini yitirmiş olmasının altını çiziyor.

Parti tüzüğü gereği May hakkında parti içinde 12 ay boyunca güven oylaması istenemeyecek ancak bu May'in kuvvet kazandığı anlamına gelmiyor. Parlamentodaki dengeler ve oylamalar May için "hayati tehlike" niteliğini koruyacak.

May, geçen salı Brexit anlaşmasının parlamentoda oylanmasını başarı şansı görmediği için ertelemişti. Anlaşma, Kuzey İrlanda konusunda içerdiği "tedbir maddesi" nedeniyle hem parti içindeki sert Brexitçilerin, hem de May'in azınlık hükümetine dışarından destek veren Demokratik Birlik Partisinin (DUP) ret oyuyla karşılaşacaktı.

Tahminlere göre Kuzey İrlanda'daki aşırı sağ DUP'un 10 milletvekilinin yanı sıra 100 kadar muhalif milletvekili de muhalefet partileriyle hareket ederek anlaşmanın parlamentodan geçmesini engelleyecekti. May hakkındaki güven oylaması ile anlaşmaya karşı çıkan Muhafazakar Partililerin sayısının tahminlerin de ötesinde olduğu ortaya çıktı.

May geçen hafta parlamentoda yapılan kritik oylamalarda parti içi muhalefetin muhalefet partileri ile hareket etmesi yüzünden yenilgiye uğramıştı.

İngiltere'nin AB'den resmen ayrılacağı 29 Mart 2019'a yaklaşık 3 ay kaldıysa da parlamentodaki Brexit oylamasının ocaktan önce yapılması beklenmiyor.

Corbyn faktörü

Ana muhalefetteki İşçi Partisi yetkilileri, May hükümeti için parlamentoda da güven oylaması teklifini gündeme getirebileceklerini ifade ediyor.

Ancak Muhafazakar Parti içindeki sert Brexitçiler ile DUP'un, erken seçimle veya liderliğini Jeremy Corbyn'in yaptığı İşçi Partisinin hükümete gelmesiyle sonuçlanabilecek böyle bir oylamaya şu an için sıcak bakmadığı gözleniyor.

Paradoksal biçimde şu ana kadar May liderliğindeki Muhafazakar Partiyi bir arada tutan en önemli faktör "Corbyn tehlikesi" oldu.

İşçi Partisi liderliğine seçildiği ilk günden itibaren basının ve kendi partisi içindeki muhaliflerin baskısı altında tutulan ve devrilmeye çalışılan Corbyn, erken seçimde herkesi şaşırtan bir başarıyla yüzde 40 oy oranına ulaştı.

Theresa May, seçim sürecinde "ulusal güvenlik tehdidi" diye nitelendirdiği Corbyn'i, Brexit süreci için de en büyük tehdit olarak ilan etmiş bulunuyor. May, partisi içindeki sert Brexitçi milletvekillerine hitaplarında, "Corbyn riskine" işaret ediyor.

Muhaliflere vaatler

Başbakan May, muhalif milletvekillerine, AB'deki muhataplarıyla görüşerek "tedbir maddesi" konusunda "yasal ve siyasi güvenceler" alma sözü verdi.

May'in öncelikli amacı tedbir maddesine zaman tahdidi getirmek veya İngiltere'nin tedbir maddesinden tek yanlı çekilmesine imkan açmak olacak. Bunu başaramaması halinde ise May, tedbir maddesi yürürlüğe girmeden önce AB ile kapsamlı serbest ticaret anlaşması sağlamamayı vadediyor.

May'i güven oylamasıyla deviremeyen muhaliflerin partiden kopabileceği ve yeni bir parti kurabileceği belirtiliyor. Muhaliflerin ilk talebi May'in görevi bırakması, yeni liderin de anlaşmayı yeniden müzakere etmesi oldu. Bunlar, AB'nin yeniden müzakereyi reddetmesi durumunda da anlaşmasız ayrılınması ve Dünya Ticaret Örgütü kuralları çerçevesinde ticarete devam edilmesini savunuyor. Muhaliflere göre AB ile kapsamlı serbest ticaret anlaşmasına varmak, anlaşmasız ayrılığın ardından çok daha kolay olacak.

May de son dönemde yaptığı açıklamalarda "anlaşmasız ayrılık" halinde önlemler geliştirmesi için bürokrasiye talimat verdiğini vurguluyor.

Ancak bu seçeneğin İngiltere'ye maliyetinin vahim boyutlara ulaşabileceği görüşünde olanlar da var.

AB tarafından yapılan açıklamalarda ise varılan Brexit anlaşmasının "mümkün tek anlaşma" olduğu ve yeniden müzakere edilemeyeceği vurgulanıyor. AB, sadece İngiltere'nin dilediği bazı noktalara, metni değiştirmeksizin "açıklık" kazandırılabileceğine işaret ediyor.

Brexit karşıtı hareketler

Brexit anlaşması konusundaki krizin sürmesi halinde ülkenin AB'den ayrılmasının gecikmesi veya iptali de gündeme gelebilir.

İngiltere'de AB üyeliği konusunda yeni bir referandum yapılması için kampanya yürüten gruplar bulunuyor. Bunlara eski başbakanlardan Tony Blair gibi siyasetçiler ile Macar asıllı ABD'li işadamı George Soros da destek veriyor.

Önceki ay Londra'da düzenlenen Brexit karşıtı yürüyüşe yaklaşık 700 bin kişi katılmıştı.

Avrupa Adalet Divanının pazartesi günü açıkladığı kararda İngiltere'nin Brexit sürecini tek yanlı durdurabileceğine hükmetmesi, ülkedeki Brexit karşıtlarını cesaretlendirmişti.

AB yanlısı çevreler en azından Brexit anlaşmasının metninin halk oyuna sunulması gerektiğini savunuyor.

Başbakanlık karnesi zayıf

AB referandumu ertesinde istifa eden David Cameron'ın yerine parti içi seçimle başbakanlığı üstlenen May'in görev süresindeki karnesi de şansını yükseltmiyor.

Geçen yıl nisan ayında aldığı kararla gidilen erken seçimde tek başına iktidar çoğunluğunu kaybeden May'in otoritesi, aynı yıl peş peşe meydana gelen 5 terör saldırısı ve bir büyük yangın faciasıyla da aşındı. Toplamda 100'den fazla kişinin hayatını kaybettiği bu olaylarda, önceki 6 yılı İçişleri Bakanı olarak geçiren May'in doğrudan sorumluluğu olduğu değerlendirmesi yaygınlık kazandı.

Bu sicili Brexit konusunda kazanacağı başarıyla unutturma amacındaki May, azınlık hükümetine destek veren DUP'un kaprisleriyle de müzakerelerde dilediği ilerlemeyi kaydedemedi.

May'in 2 yıl 4 aylık iktidarında bir Savunma Bakanı, bir Başbakan Yardımcısı, bir İçişleri Bakanı, bir Dışişleri Bakanı, bir Çalışma Bakanı, bir Uluslararası Kalkınma Bakanı ile 2 Brexit Bakanının da bulunduğu 14 önemli istifa yaşanırken, bunlardan 10 doğrudan Brexit'e bağlı olarak gerçekleşti.

Kriz getiren anlaşma

May'in Brexit anlaşması, özellikle içerdiği "tedbir maddesi" nedeniyle İngiltere'de hiçbir kesimi memnun etmedi.

Madde, AB üyesi İrlanda Cumhuriyeti ile İngiltere'nin parçası olan Kuzey İrlanda arasında Brexit sonrasında fiziki sınır oluşmasını engellemeyi amaçlıyor. 


"Tedbir maddesi" ile İngiltere'nin bütünü, belirsiz bir süre için AB ile Gümrük Birliği içinde kalacak. İngiltere'nin tek yanlı olarak çekilemeyeceği bu düzenleme içinde ülkenin bazı AB kurallarına da tabi olmayı sürdürmesi gerekiyor. "Tedbir maddesinin" AB ile daha yakın bir ilişki içinde kalmasını öngördüğü Kuzey İrlanda ile İngiltere arasında mal dolaşımında ise "düzenleyici kontroller" yapılması yer alıyor.


Anlaşmayla İngiltere'nin AB'nin uydu devletine dönüşeceğini ve Kuzey İrlanda'nın da ülkeden kademeli kopacağını savunan sert Brexit yanlıları, AB'nin tedbir maddesinin kaldırılmasını engelleyerek İngiltere'yi, Gümrük Birliği ve sonu belirsiz müzakerelere maruz bırakacağını iddia ediyor. Bu kesimlere göre AB üyesi ülkeler de tedbir maddesini İngiltere ile ikili sorunlarının müzakerelerinde koz olarak kullanmaya yönelebilecek.


Ilımlı Brexit yanlılarıyla AB'de kalma taraftarları ise anlaşmanın, İngiltere'yi üye sıfatıyla yönetiminde söz sahibi olduğu AB'nin pasif parçası haline getireceği eleştirisini yöneltiyor.

May'in anlaşması parlamentodan onay alırsa, İngiltere ile AB arasında ülkenin fiili üye olarak kalacağı 4 yıla kadar uzatılabilecek bir geçiş süreci öngörülüyor. Bu süre içinde tarafların İrlanda sorununa da çözüm getirecek kapsamlı bir ticaret anlaşmasına varamaması halinde tedbir maddesinin devreye girmesi gerekiyor.

Tüketici tüketmiyor, tükeniyor 2 bin 667 projeye 2,2 trilyon lira yatırım A Milli Erkek Basketbol Takımı finale kaldı Erdoğan'dan İstanbul Sözleşmesi açıklaması: Hiçbir anlamı yok Adalet Bakanı Tunç'tan kadına şiddete karşı 'sıfır tolerans' mesajı