Küresel regülasyon baskısı altında "değer" yaratabilmek (II)
Abone olDoç. Dr. K. Evren BOLGÜN / İş Yatırım Risk Yön. Müdürü
Yaşanan küresel kriz ile birlikte geçmişte bankacılık alanında çok iyi bilinen iş modelleri tarih olurken, yeni iş modelleri de hızla bir çok uluslararası piyasa katılımcısı tarafından yapılarına uygun olarak adapte edilmektedir. Ticari ve perakende bankaların yatırım bankalarından ayrı olarak son 10 yıla kadar uzun bir süre birbirinden bağımsız olarak faaliyet göstermeleri sözkonusu iken, son yıllarda bilindiği üzere küresel ölçekte bankaların bir çoğu öncelikli olarak piyasalar üzerinden borçlanmaya ve kurum adına finansal kıymet alım/satım işlemlerine ağırlık vermişlerdir. Bankalar finans tarihi boyunca temelde mevduat toplayarak kredibilitesi olan kişi veya kurumlara kredi vererek faaliyet göstermiş müesseselerdir. Ancak son yıllarda bankalar bu alanda da bankalararası tezgahüstü piyasalar üzerinden finansal borçlanmaya ağırlık vererek türev enstrümanlara bağlı kaynak yaratımı ve fon kullanımlarında farklılaşmaya yönelmişlerdir. Tarihsel olarak bankacılar hizmet odaklı çalışma anlayışı içerisinde bulunmakla birlikte, finansal krizlerin yaşandığı son yıllarda uluslararası alanda bankacıların satış ve prim odaklı çalışma iştahı ile hareket ettikleri gözlemlenmiştir. Geçmişte güvenilir büyüme modelleri temel hedef iken, son yıllarda hızlı karlılık ve hisse performansının ana hedef haline getirilmesi sözkonusu olmuştur. Bankacılar geçmişte çalıştıkları kurumlar ile uzun süreliği birlikteliği tercih ederek güvenilir finansal yatırım tercihlerini kişisel olarak da desteklerken, günümüzde bankacılar aşağı yönlü riskleri yeterince dikkate almaksızın yüksek risk stratejileri ile hareket etme cesaretini gösterebilmektedirler. Geçmiş yıllarda finansal kuruluşlar daha küçük hacimlerde faaliyet göstererek, finansal başarısızlıklar neticesinde sistemik risk yaratmaksızın sistem dışında kalabilirlerken, günümüzde bankalar oldukça büyük ölçeklerde küresel boyutlarda faaliyetlerde bulunarak iflas edemeyecek kadar büyük olma lüksüne sahip olarak daha büyük düzeyde sistemik risk yaratabilmektedir. Geçmişte regülasyon yaklaşımları daha hafif dokunuş şeklinde bir kurallar silsilesine bağlı iken, günümüzde yasal otoriteler daha şeffaf bir şekilde hareket ederek düzenleme faaliyetlerini farklı bir şekilde yürütmeye çalışmaktadır.
Finansal sistem mevduat tabanına dayanmaksızın bankalararası likiditeye eklemlenerek sağlıklı bir şekilde gelişme kaydedemez. Tasarruf etme alışkanlığı yerine borçlanma eğiliminin kolaylaştırılması suretiyle küresel yatırım ortamının iyileştirilmesi mümkün olamaz. Finansal başarısızlığın cezalandırılmadığı, aşırı risk alımının ödüllendirildiği bir "Finansal Kültür" ile sermaye piyasalarının gelişmesi mümkün olamaz. Yasal otoritelerin kontrol etkinliğinin dışında kalarak başıboş hareket eden finansal kuruluşlar üzerinden sermaye piyasalarının sağlıklı gelişimi sağlanamaz. Küresel kriz ile birlikte gelişmiş ülkelerde kamu kesiminin yarattığı ilave borç yükü etkisinin minimum önümüzdeki 10 yılı etkilemesi sözkonusudur. Kamu kesimi ağırlıklı olarak artan borç yüklerinin piyasalarda orta ve uzun vadeli borçlanma faiz seviyelerine artış yönünde yansıması çok muhtemeldir. Kamu kesimi borç çevirebilirliği ve borç kalitesinin düşmesinin yarattığı risklilik önümüzdeki yılların en önemli sistemik risk unsuru olarak gözükmektedir. Risk yönetişimi (governance) ve risk yönetimi yaklaşımlarının kriz öncesinde yetersiz kalmış olması yada yeterince uygulanamamış olması düşüncesi, önümüzdeki dönemde "Kurumsal Risk Yönetimi" yaklaşımlarının öncelikli hedef haline getirilmesine engel olmamalıdır. Finans sektöründeki en iyi uygulama sonuçlarına göre, sermaye piyasalarında faaliyet gösteren kurumlar risk yönetimi faaliyetlerini organizasyonel iş alanlarının odak noktasına yerleştirerek şirket değerinin yükseltilmesine gayret göstermektedir.
Sonuç olarak gelecek yılların finansal mimarisini geçmişten dersler alarak yeniden şekillendirmeye çalıştığımız bu günlerde kısaca ifade etmeye çalıştığım bu noktalar üzerinde detaylıca düşünerek gerekli düzenlemelerin yapılması durumunda daha iyi yarınla umutla bakabileceğimizi düşünüyorum.