”Küresel kriz sürüyor, ciddi riskler var”
Bakan Babacan, küresel ekonomideki büyümenin suni tedbirlerle elde edildiğini söyledi.
Abone olANKARA - Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, küresel ekonomik krizin sürdüğünü, ciddi riskler devam ettiğini, küresel ekonomideki büyümenin suni tedbirlerle elde edilen büyüme olduğunu söyledi.
Babacan, ABD merkezli Franklin Center isimli düşünce kuruluşunun, Ankara'da, TOBB işbirliğinde, TOBB İkiz Kulelerde düzenlediği "26. TransAtlantik Konferansı"nda yaptığı konuşmada, "Bu tedbirlerin getirdiği birçok sonuç var, örneğin gelişmiş ülkelerin kamu açığı, bütçe açığı ve yüksek borç stoku ciddi bir risk alanı. Gelişmiş ülkelerin birçoğunun orta vadeli program hazırlaması ve nasıl çıkış stratejisi yapacakları konusu var" dedi.
Güney Kore'nin Gyeongju kentinde geçen ay yapılan G-20 Maliye Bakanları ve Merkez Bankaları Başkanları toplantısında gelişmiş ülkelere orta vadeli programlarını hazırlaması çağrısında bulunulduğunu hatırlatan Babacan, küresel ekonomi için işsizliğin yüksek olması ve yükselmeye devam etmesinin risk oluşturduğunu belirtti.
Babacan, "İşsizliğin yüksek olduğu ülkelerde iç tüketimle ilgili sorun olacak, bu da o ülkelerin büyüme rakamları üzerinde sürekli baskı oluşturacak. Finans sektöründeki kırılganlıklar da devam ediyor, birçok büyük banka hazine ya da merkez bankalarının sağladığı olağanüstü miktarda kaynakla ayakta duruyor. Bugün bu kaynaklar geri çekilirse birçok banka yarın kapılarını açamayacak. Bu sorunların çözülmesi yıllar, bazı ülkelerde on yıllar alacak. Bilançoların normale dönmesi zaman alacak. Bankacılık sektörünün zayıflığının ekonomik büyüme üzerinde sürekli baskı oluşturması da başka bir risk alanı" diye konuştu.
Gelişmiş bazı ekonomilerde başka bir sorunun ise yönetim zafiyeti olduğunu vurgulayan Babacan, "Bu ülkelere bakıldığında ya azınlık ya da koalisyon hükümetleri var. Hükümetler icraata başladığında kamuoyundan ya da meclisten gelebilecek baskılar konusunda maalesef kendilerini yeterince güçlü hissetmiyor. Bu da bir kaygı alanı, çünkü kriz dönemlerinde zor kararlar almak ve acı reçeteler gerekebilir. Alınan kararların uygulanması gerektiğinde bu yönetimler o kararları alabilecek mi bu konuda kaygılıyız, özellikle gelişmiş ekonomilerden bahsedildiğinde bu da gerçekten kaygı uyandırıyor" ifadelerini kullandı.
Türkiye ekonomisi
Türkiye'nin en zor reformlarını tamamlamış bir ülke olduğunu ifade eden Babacan, şunları kaydetti:
"Gelişmiş ekonomilerde bankacılık reformundan bahsedilirken, biz bankacılık reformumuzu 2006 yılında tamamladık. Bankacılık sektörümüzle ilgili çok önemli kararlar aldık, sadece karar almadık uygulamada çok ciddi davrandık, hiçbir bankaya taviz vermedik. Daha yüksek sermaye likidite rasyoları istedik. Konut kredilerinde yüzde 25 peşin ödeme hükmü koyduk, bunları krizden çok önce yaptık. Tüketici kredilerinin sadece Türk lirası olabileceği konusunda esaslar getirdik. Bütün bunlar bizim bankacılık sistemimizdeki riskleri kontrol altında tuttu ve bu krizde hiçbir Türk bankası sorun yaşamadı. Türkiye, krizde bankalarına kaynak aktarmak durumunda kalmayan nadir ülkelerden birisidir. Hatta mevduat garantisinin kapsamı ve büyüklüğü dahi krizde değişmemiştir. Şu anda bankalarımızın sermaye yeterlilik rasyosu yaklaşık yüzde 19'dur ve bankalarımız yoğun şekilde ticari ve bireysel kredi kullandırmaktadır."
Bu durumun Türk ekonomisinin krizden hızlı çıkışının dinamiğini teşkil ettiğine dikkati çeken Babacan, "Türkiye birçok ülkeden önce Orta Vadeli Programını (OVP) ve çıkış stratejisini açıklamış bir ülkedir. G-20 toplantısında gelişmiş ülkelere OVP hazırlayın çağrısı yapılırken, Türkiye bunu Eylül 2009'da dünyaya ilan etmiştir. Bu programda bütçe disiplininin nasıl sağlanacağı, kamu açıklarının nasıl kademe kademe düşürüleceği ve böylece kamu borçlarının nasıl sorun haline gelmeyeceği ortaya konulmuştur" dedi.
Türkiye'nin OVP'sini ortaya koymasından sonra güvenin hızla arttığını vurgulayan Babacan, şöyle devam etti:
"Kredi derecelendirme kuruluşları arka arkaya Türkiye'nin kredi notunu artırmış ve bu kriz döneminde dünyada kredi notu iki derece birden artan tek ülke Türkiye'dir. Krizde dünyada Türkiye'den başka kredi notu iki derece artan başka ülke yoktur. Ancak bu kredi notlarının Türkiye'ye yakışır notlar olduğunu düşünmüyoruz, çünkü piyasanın başka güven göstergelerine bakıldığında Türkiye kendinden kredi notu 6-8-10 basamak daha yüksek olan ülkelerden dahi daha düşük risk primlerine sahiptir. Geçen hafta Türkiye'nin CDS primleri, yani Türkiye'nin uluslararası sigorta tahvillerini sigorta ettirmeye çalıştığınızda ne kadar prim ödüyorsunuz, bu primler yüzde 1,2'ye kadar düşmüştür. Belçika, İtalya, İspanya, Portekiz ve İrlanda Türkiye'den daha yüksek risk primine sahip olan ülkelerdir. Yatırımcılar Türkiye'yi birçok AB ülkesine göre daha güvenli bir ülke olarak görmektedir."
Türkiye içindeki güvenin de çok önemli olduğuna değinen Babacan, "Bizim tüketici güven endeksimiz ve üretici güven endeksimiz şu anda kriz öncesi noktalara yükselmiştir. Türkiye'nin ekonomik büyümesinin temelinde de bu güven endeksi vardır" diye konuştu.
Türkiye'nin ekonomik büyümesi ve istihdam
Babacan, "Türkiye'nin ekonomik büyümesi bu yıl OECD'nin tahminine göre yüzde 6,8, IMF'nin tahminine göre yüzde 7,8 ve birçok piyasa analistinin tahminine göre yüzde 6,5-9 aralığındadır. Bu Avrupa'nın en yüksek büyüme oranıdır. Avrupa Birliği Komisyonu, OECD, IMF, Dünya Bankası ve birçok piyasa analistine göre Türkiye gelecek yıl Avrupa'nın en hızlı büyüyecek ülkesi olacak" dedi.
Bu büyüme istihdama da olumlu yansıdığını kaydeden Babacan, "Türkiye'de geçen yılın ikinci çeyreğinden bu yılın ikinci çeyreğine 1.5 milyon ilave istihdam olmuştur ve işsizlik oranımız geçen yıla göre yaklaşık yüzde 2,5 düşmüştür" diye konuştu.
Geçen yıl birçok ülkenin bütçe açıklarının arttığını, hükümetlerin krizden çıkış için vatandaşlarına harcama çeki dağıttığını, vergi oranlarını düşürdüğünü ve kamu harcamalarını görülmemiş boyutlarda artırdıklarını ifade eden Babacan, şunları söyledi:
"Bir ülkenin kamu borç stoku piyasalar açısından bir endişe kaynağı olarak görülmüyorsa bu politikalar kısa dönemde sonuç verebilir, ancak kamu borç stokunun yüksek olduğu ve piyasalar için endişe oluşturabilecek olan ülkelerde daha fazla harcama ve daha fazla borçla büyümek pek mümkün olmamaktadır. Çünkü artan borçluluk piyasa güvenini sarstığı için güven kaybı tekrardan büyümeyi vurmakta. Sonuç olarak daha fazla harcama, daha fazla açık, daha fazla borçluluk, hala ekonomik daralma ve ekonomik büyümemeyi sağlayamama gibi bir kısır döngü görüyoruz. Her ülkenin hesabını iyi yapması ve kendine uygun politikalar geliştirmesi gerekiyor."
Ticaret kısıtlamalar ve korumacılığın da dünya ekonomisi açısından diğer bir risk olduğunu belirten Babacan, "Bunu çok tehlikeli görüyoruz. Bazı ülkeler bazen popülist baskılar altında bu yollara başvurmaktadır. Ancak serbest ticaret ülkelerin ve küresel refahın temel unsurudur. Türkiye'de ticareti kısıtlayıcı adım atmadık, atmıyoruz. Serbest kur rejimi, serbest sermaye hareketleri de bütünlük içinde, tutarlı şekilde uygulandığında yine istikrarın ve ekonomide güvenin temel unsurlarıdır" dedi.