Kur savaşları ticaret savaşlarına dönüşmez

Abone ol

Atılım MURAT

Eylül ayı finans piyasaları açısından iyi geçiyor. Dow Jones Endeksi, %8.4'lük artışla 1939'dan beri en iyi eylülü yaşıyor. Diğer borsa endekslerinde de benzer bir görüntü var. Risk iştahı yüksek. İMKB Endeksi en iyi performans gösteren borsalardan birisi durumunda. Genel olarak, bu olumlu ortamı sekteye uğratabilecek bazı olaylar önümüzdeki haftalarda görülebilir. AB ülkelerindeki risklerde bir değişiklik yok. Sorunlu ülkelerin borçlanmaları iyi gidiyor gibi görünebilir, ancak ihalelerden hemen sonra düşen risk primlerinin, sonraki günlerde yükselişe geçmesi pek iyiye işaret değil. Kaldı ki, tahvil ihraçlarının iyi geçmesinin ardında Avrupa Merkez Bankası(AMB) var. AMB alıcıların tedirginliğini azaltıyor; 'Siz tahvilleri alın, daha sonra bir sorun çıkarsa ben bu tahvilleri teminat olarak kabul ederim' diyor. Aslında öyle bir dönemde yaşıyoruz ki, merkez bankaları merkez bankacılığı dışında her işi yapıyor. Piyasada güven yoksa garantör, piyasanın desteğe ihtiyacı varsa spekülatör oluyorlar. Risk iştahı yüksek olduğundan, piyasalar merkez bankası politikalarından memnun olabilir (Türkiye'yi dışarıda tutuyorum). Fakat geçmişten günümüze değerlendirirsek, kağıt paraya en büyük darbeyi de merkez bankalarının indirdiğini söyleyebiliriz. Çarpıcı bir örnek verirsek;  1973'te $35 olan altın fiyatı, bugün $1300. Fazla söze gerek yok. Merkez bankaları, bugün de aynı politikalara devam ediyorlar. Uyguladıkları politikalar, banknota olan güveni azaltıyor. Hemen her merkez bankası, parasının değerini düşürmeye çalışıyor. Bu konu konuşulurken akla hemen Fed geliyor, ama Avrupa, İngiltere, İsviçre, Japonya, Brezilya merkez bankaları da aynı politikayı uyguluyor. Merkez bankamızdan beklenen de, TL'nin değerini düşürmesi. Geçen hafta 'Kur savaşları başladı' demiştim. Asıl önemli olan nokta, kur savaşlarını ticaret savaşlarının takip edip etmeyeceği. Piyasada oluşan güneşli havayı bulutlandırabilecek bir başka gelişme ticaret savaşlarının başlaması olabilir. Tabii ticaret savaşı denince, akla hemen ABD-Çin geliyor. Kasım ayındaki ara seçimler öncesinde Yuan'ın değeri konusunda istediğini alamayan ABD, Çin'e bazı yaptırımlar uygulamayı düşünüyor (gümrük tarifeleri). ABD'nin başarısız Hazine Bakanı Geithner, her gün bir açıklama yapıyor. Sekiz ay önce de yazmıştım, bir kez daha belirteyim. Çin'in, ABD'nin istediği oranda Yuan'ı değerlendirmesi imkansızdır. Ekonomisi çöker. Yuan'ı değerinin piyasaya bırakılması da ihtimal dışı. 1990'larda Asya ekonomilerinin paralarını yukarı itenler, 1998'de bu ekonomileri batırdılar. Ayrıca, Yuan'ın değerinin artırılması istenen sonucu da vermeyebilir. 1985-1987 yılları arasında, baskılar sonucunda Yen'in değeri Dolar karşısında yüzde 50 artmış, ABD ticari açıdan istediği sonucu alamamıştı. ABD'nin olası yaptırımlarına dönersek; Temsilciler Meclisi'nin Çin'e yönelik alacağı kararların, Senato tarafından onaylanmayacağını düşünüyorum. ABD'deki büyük şirketlerin karlarını etkilemeyecek sektörlere göstermelik önlemler gelebilir. Apple, Wal-Mart, Nike gibi şirketler, Çin üretimlerinden büyük karlar elde ediyorlar. Bu şirketlerin Çin'de büyük yatırımları var. Çin ihracatının üçte ikisi, ABD şirketleri ve diğer çokuluslu şirketlerden geliyor(markalama ve dağıtım). Yaptırımlar, bu dev şirketlerin karlarına darbe indirir. Hisse senedi fiyatları düşer. Makro verilerde kötüleşme sürerken, borsa endekslerinde ciddi bir düşüş ABD yönetimi tarafından istenmez.

Mersin'de yan yatan geminin mürettebatı kurtarılıyor Işıkhan: Kamu personeli sorunları çözüme kavuşturuldu İBB'nin 2025 yılı bütçesi kabul edildi Borsa günü düşüşle tamamladı 'Ateşkes' derken İsrail yine Beyrut'u vurdu