Kılıçdaroğlu: 1. sınıf demokrasi yılda 40 milyar $ çeker
Ekonomiyi canlandırmak için "güçlü" çözümleri bulunduğunu ve akılcı teşvik mekanizmaları öngördüklerini belirten CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, seçim çalışmalarının yoğun temposu içinde DÜNYA’nın sorularını yanıtladı
Abone olTALİP AKTAŞ/ÇORUM-AMASYA
►CHP’nin bu seçimlerde iş dünyasından daha yoğun ilgi gördüğü yönünde değerlendirmeler var. Nedeni, CHP’nin kapsamlı ekonomi politikası programı mı, yoksa son yıllarda ekonomide görülen yavaşlama ve beklentilerin görece olumsuza dönmesi mi?
Aslında her ikisi de… Bizzat Sayın Cumhurbaşkanı, “ekonomi üç yıldır patinaj yapıyor” diyor, doğrudur. Daha kötü koşulların olduğunu biliyoruz ama çok karamsar tablo çizmemek adına işin olumsuz yönüne çok fazla girmiyoruz. Geleceğe yönelik olarak hazırladığımız projelerle ekonomiyi ve iş dünyasını rahatlatacak, Türkiye’nin yeniden üreten katma değer yaratan ülke olabilmesini sağlayacak güçlü çözümlerimiz var. Türkiye özellikle son üç yılda çok şey kaybetti; birden fazla nedenle kaybetti. Bir, dış politikası nedeniyle kaybetti, iki, eğitim sistemine vurduğu darbeyle, üç, ekonomideki çok başlılıkla, dört, sağlıklı tutarlı bir ekonomi politikası ortaya koyamadığı için, beş geleceğe yönelik doğru hedefleri oluşturamadığı için kaybetti ve teşvik politikası nedeniyle kaybetti. Adana’daki fabrikalar söküldü, Osmaniye’ye götürüldü. Neden? İşte bu yanlış teşvik politikalarıyla… İstihdam artmadı, üretim artmadı sadece var olanlar yer değiştirdi.
►2001 sonrası 10 yıllık dönemde gelişen ülkelerin dünya ticaretindeki payı yüzde 22’lerden yüzde 40’lara yükseldi. Türkiye dünyada ucuz ve bol paranın olduğu bir konjonktürde sizce neden aynı performansı gösteremedi?
Dünyada kaybetme algısını besleyen temel unsur, demokrasi ve hukukun üstünlüğünün eksikliğidir. Eğer ülkenizde demokrasi yoksa, yani işadamı gözüyle can ve mal güvenliği yoksa niye gelsin? TÜSİAD son derece mantıklı bir açıklama yaptı; dedi ki, “Hukukun üstünlüğünün olmadığı bir ülkeye yabancı sermaye gelmez..." Bırakın bunu TÜSİAD’ın söylemesini, bu evrensel bir kuraldır, ama Erdoğan çıktı TÜSİAD’ı vatan hainli- '1. sınıf demokrasi yılda 40 milyar $ çeker' ği ile itham etti. Bunu duyan yabancı yatırımcı niye gelsin? Esasen Türkiye’nin her yıl 30-40 milyar dolar doğrudan yabancı yatırım çekme potansiyeli var. Eğer Türkiye 1. sınıf bir demokrasi olabilseydi, sadece coğrafi avantajıyla bu sermayeyi çekebilirdi. Türkiye, komşu coğrafyalar için olağanüstü bir fırsat sunuyor. Siz ise bütün bu fırsatları teptiniz.
►Asgari ücret bu seçimlerin popüler konusu… Asgari ücretle çalışanların oranı oldukça yüksek, yoksulluk sınırı 1.300 liranın üzerinde... Neti 936 lira olan asgari ücretin vergi dışı bırakılması konusu neden bu kadar katı bir zeminde tartışılıyor?
AKP, vatandaşın kafasında bizim vaadimizin kaynağı ile ilgili soru işaretleri yaratmaya çalışıyor. 17 milyon yoksulun bulunduğu, geliri bin liranın altında 8 milyon emeklinin bulunduğu bir yerde, sizin kalkıp da “kaynak nerede” diye sormanız kadar ayıp bir şey yoktur. Bu ülkenin kaynağı var. AKP 12 yılı aşkın dönemde ne kadar kaynak kullandığını bilmiyordu, onu da biz hesaplayıp önlerine koyduk; 1 trilyon 862 milyar dolar kaynak kullandılar. Bütün cumhuriyet döneminde kullanılan kaynaktan daha fazlasını kullandılar.
►Ancak AK Parti bütçe dışı kaynak yaratmada ciddi bir başarı ortaya koydu. Gelecek iktidarların bu ölçekte bütçe dışı kaynak yaratması olanağı var mıdır?
Elbette var… Bütçe dışı önemli bir kaynak olarak 58 milyar dolarlık bir özelleştirme geliri vardı, ama en büyük kaynak bütçe geliridir. Bütün mesele şu; kaynağı nerede, ne zaman ve kimin için tercih ettiğiniz önemli. Bizim öngördüğümüz bütün projelerin milli gelire oranı yüzde 2.9. Eğer bir siyasal iktidar, milli gelirin 2.9’u kadar bir kaynağı nerede kullanılacağının tercihini değiştiremiyorsa, o zaman neden iktidar oluyor ki?
►Düşük gelirliyi gözetme tercihine belirli bir oranda bütçe açığını göze almak da dahil mi?
Elbette… Ama istikrar bozulmayacak, mali disiplin bozulmayacak. Bu çerçevede makul bir bütçe açığı da dikkate alınır. Bütün ülkelerde bu yönde uygulama var.
Geliri temel ihtiyaçlarını karşılamada yetersiz kalan sosyal kesimler için, birçok ülkede uygulanan “Asgari gelir” ya da “Yurttaşlık geliri” gibi bir uygulamanın anayasal bir kurum olarak düzenlenmesi mümkün mü?
Türkiye 1978 yılında ILO sözleşmesini imzaladı ve izleyen yıllarda taahhütlerini yerine getirdi. Bir tek Aile Sigortası hariç. Biz Aile Sigortası uygulamasını getireceğimizi ve yoksulluğu tarihe gömeceğimizi söylüyoruz. Hiçbir ailenin geliri bugünkü değedrle 720 liranın altında olmayacak. Tabii, bu tür bir asgari gelir sisteminin anayasal kurum olarak düzenlenmesi de mümkün; yapılabilir.
►Son 7 yılın ortalama büyümesi yüzde 3.5’in altında, kişi başına 10 bin dolar civarındaki gelir artmıyor ve dışa açık büyüme modelinde ihracat 150 milyar dolar sınırında patinaj yapıyor... Türkiye’nin yeni bir büyüme modeli için öncelikleri neler olmalı?
İlk 100 günde ve ilk yıl içinde yapacaklarımızı seçim bildirgemizde ortaya koyduk. Temel önceliğimiz şu; yatırım iklimini yeniden yaratacağız. Yatırımlar için akılcı teşvik politikalarını devreye sokacağız. Yalnızca tüketen değil, yüksek katma değerli üretim yapan, rekabetçi, bir ekonomi modelini esas alacağız. İnsan odaklı bir kalkınma anlayışıyla hareket edeceğiz. Büyüme ile sadece zenginleşmeyi değil, insani gelişme seviyesini yükseltmeyi de hedefliyoruz. Gelir adaletsizliğine son vereceğimizi ve işsizlikle etkin şekilde mücadele edeceğimizi söylüyoruz. İşgücünün niteliğinin artırılmasını hedefl iyoruz. Gençlerin ve kadınların işgücüne ve üretime daha fazla katılmasına fırsat yaratacağız. Ve ekonomi yönetiminde de hukukun üstünlüğünü ve öngörülebilirliği esas alacağız.
►Bir türlü çözülemeyen kronik sorun bölgeler arası gelişmişlik farkı ve bunun yarattığı ekonomik ve sosyal sorunlar... Bu çerçevede özellikle Doğu ve Güneydoğu’ya özel, istihdam ve üretim açısından belli ölçekleri gözeten etkili bir teşvik mekanizmasına ilişkin önermeleriniz var mı?
Tabii önemli bir konu… Kullanılacak teknoloji ve yaratacağı istihdam dikkate alınarak çok özel teşvikler pekala getirilebilir. Ayrıca bölge için önemli olan hayvancılık meselesiyle ilgili yeni bir yapı kuracağız. Ona bağlı entegre tesisleri teşvik etmek gerekiyor. Tabii bölgenin yeni cazibe merkezlerine de ihtiyacı var.
►Nihai olarak yeniden kamunun doğrudan yatırımları söz konusu olabilir mi?
Biz birinci aşamada doğrudan özel sektörün girmesine yönelik teşvikleri oluşturacağız. Özel sektör girmezse, kamu-özel işbirliğini özendireceğiz; orada da beklediğimiz sonucu alamazsak, bu durumda ihtiyaç duyulan yatırımı kamu doğrudan kendisi yapacak.
"Sıra dışı bir vaat, neden?"
Seçim bildirgenizde, “CHP iktidarında işadamı üzerinde baskı kurmayacağız” diye ilginç bir vaat yer alıyor. Neden böylesi pek alışık olunmayan bir vaatte bulunma ihtiyacını duydunuz?
İşverenler üzerinde müthiş bir baskı var, özellikle de vergi denetimi yoluyla... Herhangi bir işveren çıkıp haklı bir gerekçeyle iktidara karşı eleştirisini dile getirse, oraya ilk gidenler vergi müfettişleri oluyor ve çok ağır cezalar kesiliyor. O nedenle, biz iş dünyasına şu güvenceyi veriyoruz; görüşü ne olursa CHP’yi eleştirdikleri zaman, kapısına asla bir vergi müfettişi gitmeyecek. Türkiye’nin bugüne kadar zaten böyle bir geleneği yoktu. O nedenledir ki, “Gelir İdaresi Başkanlığı’nı siyasi tasalluttan kurtaracağız” diyoruz. Orası bağımsız bir kurum olacak.