İsviçre Frangı hala keskin bıçak
Abone olAtılım MURAT
İsviçre Merkez Bankası (İMB), son dönemde döviz piyasasına sürekli müdahale ediyor. Bunun nedeni; Euro'dan kaçan yatırımcıların güvenli liman olarak gördükleri Frank'a sığınmaları. İMB, piyasasına giren milyarlarca Euro'yu toplamaya çalışıyor. Bu kadar yüksek miktarda Euro satıp, Frank(CHF) almaya çalışan spekülatörler, piyasayı karıştırıyorlar. 2010'un başından beri, İMB'nin rezervleri milli gelirin yüzde 45'i kadar arttı. Yaptığı müdahalelere rağmen, İMB, CHF'deki artışı durduramadı. Kısa bir süre önce Euro karşısında tarihi zirvesine ulaşan CHF, yılbaşından beri yüzde 10 değerlendi. CHF, diğer para birimlerine karşı da güçlü görünüyor. İMB'nin müdahalelerine rağmen, CHF önümüzdeki dönemde de parlamaya devam edebilir. Yoğun sermaye girişleri dışında, açıklanan ekonomik veriler de CHF'yi destekliyor. İsviçre'nin ilk çeyrek büyüme rakamı yüzde 2.2 olarak açıklandı. Çok iyi bir büyüme rakamı olmasa da, Avrupa'nın birçok ekonomisinden daha iyi olduğu söylenebilir. Ekonomideki ısınma sürerse, önümüzdeki aylarda İMB'den faiz artırımları da gündeme gelebilir. Bu durumda, EUR/CHF'de satış pozisyonu almak mantıklı gibi görünse de(EUR satış, CHF alım), CHF pozisyonları daha çok 'korunma amaçlı' olarak kullanılabilir. Örneğin EUR/USD, GBP/USD gibi önemli kurlarda 'USD-alım' pozisyonu almış yatırımcılar, USD/CHF'de ayrıca 'CHF-alım' pozisyonu alarak, kurlardaki ters hareketlerden korunabilirler. CHF'ye kaçışın en önemli sebebi olan AB bankacılık krizini ciddiye almayanlar çok yanılıyorlar. İspanya bankacılık sistemi, bankaların kredi kalitelerinin düşmesi nedeniyle, uluslararası sermaye piyasalarından koptu. İspanyol bankaları, finansman ihtiyaçlarını artık 'tamamen' Avrupa Merkez Bankası'ndan(AMB)karşılıyorlar. AMB, İspanyol bonolarını teminat olarak kabul ediyor. Likidite sıkıntısı yok, ancak büyük bir güven bunalımı var. Bununla birlikte, spekülatörler artık Yunanistan ve Portekiz ile uğraşmıyorlar. Fransız, İspanyol ve İtalyan bonolarına saldırmaya başladılar. Bu ülkelerin 10 yıllık hazine faizleri ile Almanya'nın faizi arasındaki farklar artmaya devam ediyor. Fransa-Almanya 10 yıllık getiri farkı son bir haftada 2 katına çıkarken, İtalya-Almanya farkı tarihi zirvesine ulaştı. 210 baz puan civarında olan İspanya-Almanya 10 yıllık getiri farkı, 250 baz puanı geçebilir. Bunlar, krizin merkeze doğru kaydığının göstergeleridir.
AB'de durum bu iken, ABD'den de iyi sinyaller gelmiyor. İki hafta önce yazdığım 'V değil W' başlıklı yazıda, öncü gösterge ECRI Endeksi'nden bahsetmiş, haftalık olarak yayımlanan bu güvenilir indikatörün ABD ekonomisi için 'yavaşlama' öngördüğünü vurgulamıştım. Endeks geçen hafta 0 seviyesini de geçerek, son 52 haftanın en düşük seviyesi olan -3.5'e geldi. ECRI, 'yüzde 80 olasılıkla ikinci bir resesyon geliyor' diyor. Yine de önümüzdeki birkaç haftaya bakmak lazım. Bunun dışında, en geniş tanımlı para arzı kavramı olan 'M3' de ekonomide durgunluk sinyali veriyor. Bu göstergeyi, bankacılık sektörünün ne kadar kredi yarattığını takip etmek için kullanıyorum. ABD'de faizler sıfır olmasına rağmen, M3'ün daralma hızı 1930'lardaki seviyeye yaklaşıyor. Nisan ayındaki daralma hızı yüzde 5 olan M3, mayıs ayında yüzde 5.9 daraldı. M3'ün 1930'lardaki daralma hızı yüzde 7 idi. M3'ün, ABD tarihindeki bütün resesyonları yüzde 100 başarı oranı ile tahmin ettiğini belirteyim. M3'teki hızlı daralma iyiye işaret değil.