İsrail cezasız kalmamalıdır

Hükümetin girişimlerini 'ikiyüzlülük' olarak niteleyen MHP lideri Devlet Bahçeli, iktidara gelirlerse 'van minut'ların yerini, gerçek 'Türk yumruklarının' alacağını söyledi

Abone ol

ANKARA -  "Geride kalan yıllar AKP hükümetlerinin terörle mücadele politikalarının iflasının acı hatıraları ile doludur" diye konuşan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Irak'ta yıllardır süren kanlı oyunlara göz yumanların, Türkmenlerin ezilip horlanmalarına aldırmayanların, Mehmetçiklere bir cenaze merasimini bile çok görenlerin, Allah'ı zikredenleri eleştirenlerin yalnızca Gazze üzerinden Müslümanlara, Orta Doğu ölümleri üzerinden şehitlere sahip çıkmaya çalışmaları tam bir aldatmadır, tam bir istismardır, tam bir iki yüzlülüktür" dedi.

Bahçeli, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, MHP'nin, İsrail'in yardım gemisine yaptığı saldırıyı duyduğu andan itibaren gösterdiği tepkinin arkasında olduğunu ifade etti. Bahçeli, "Uluslararası sularda gerçekleşen bu saldırı, Türk milletine karşı yapılmıştır. İsrail cezasız, ölümlerle sonuçlanan bu düşmanlık karşılıksız kalmamalıdır" dedi.

Aradan geçen yedi günlük süre içinde hükümetin, "hamasi nutuklardan ve sahte çıkışlardan başka ciddi sayılacak hiçbir girişimde bulunmayacağını ve bu anlayışla etkili ve kalıcı bir sonuç elde edemeyeceğini gösterdiğini" savunan Bahçeli, "Yardım faaliyetinin sakıncaları konusunda Dışişleri Bakanlığı önceden uyarıda bulunmuş mudur? Dışişlerinin vaki uyarısından sonra Gazze'ye gitmeye hazırlanan bazı AKP milletvekilleri bu kararlarından vazgeçmişler midir?" sorularını yöneltti.

Dış destek alınamadı

"Olayın duyulmasının ardından sözlü bile olsa haklı ve yerinde tepkiler göstermeye başlayan Başbakan Erdoğan, hükümeti ve partisi, ilerleyen günlerde yaptırımdan kaçıp hamasete sığınarak süreci neden soğutmaya çabalamışlar?" diyen Bahçeli, şöyle konuştu:

"Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinden bağlayıcılığı ve yaptırımı olan kınama kararı çıkartılamamış, bunun yerine, etkisi olmayan Başkanlık açıklaması ile yetinilmiştir. Başbakan'ın dünyayı ayağa kaldıracağız iddiaları da daha baştan boşluğa düşmüştür. İsrail'in yaralı ve vefat etmiş vatandaşlarımızı iadesi bir diplomatik zafer gibi sunulmaya çalışılmış, ne Arap ülkelerinden ve bunların oluşturduğu birliklerden, ne de birbirlerine ön isimleri ile hitap edecek kadar samimi olunan nikah şahidi yabancı başbakanlardan veya eşbaşkanlık yaptığı küresel projelerin sahibinden İsrail karşıtı bir açıklama ve destek alınamamıştır."

"Elde Tevrat münakaşaya tutuştular"

"Uluslararası ilişkilerde yaşadığı derin hayal kırıklıkları ve geriye doğru attığı yanlış adımların Başbakan Erdoğan'ı giderek çaresizleştirdiğini ve hamasete sığınmasını kaçınılmaz hale getirdiğini" ileri süren Bahçeli, "Bu açıdan, gelişmeleri hükümetin yedi buçuk yıllık icraatıyla beraber değerlendirmek; yaşananları doğru ve tarafsız bir bakışla incelemek yerinde olacaktır" dedi.

Bahçeli, İsrail'in bölgedeki sert tavrının herkesçe malum olduğunu ifade ederek, İsrail'i uyarmak ve şiddetten döndürmek için siyasetçilerin "elde Tevrat birbirleri ile münakaşaya tutuştuklarını" söyledi.

Devlet Bahçeli, "Biz, bu 'öldürmeyin', 'çalmayın' ekseninde birbiriyle münakaşa eden muhataplarına 13 Kasım 2007 tarihinde kürsüden şiirler okuyan İsrail Cumhurbaşkanını TBMM'de hararetle alkışlamadan önce bu uyarıları niye yapmamış olduklarını hatırlatmak ve sormak isteriz" diye konuştu.

Başbakan Erdoğan'ın geçen haftaki konuşmasında belki de en çarpıcı vurgusunun "bugünün yeni bir milat olduğu, artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı ve İsrail'in bir yerlerden güç aldığını" söylemesi olduğunu ifade eden Bahçeli, "Şayet Başbakan Erdoğan bu sözünün arkasında durabilirse, bundan öncekiler gibi bu sözünü de yutmadan tutabilirse, bizim için bu son yorum diğerlerinden çok daha önemli ve stratejik sonuçlar doğuracak bir tespittir. Başbakan Erdoğan'ın bu noktaya yedi buçuk yılın sonunda ulaşmış olması bile kendisi için bir ilerleme ve başarı sayılmalıdır" dedi.

"Tam bir iki yüzlülük"

Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:

"AKP'nin göbeğinden böylesine bağlı olduğu, Devlet Başkanını TBMM zemininde bir kurtarıcı gibi ayakta alkışladığı, geleceğini küresel projelere göstereceği sadakatte aradığı bu ülkeye karşı, Başbakan Erdoğan'ın üstü örtülü bile olsa eleştirmeye çalışması, kendisi için muazzam bir gelişmedir, dönüşümdür, aşamadır.

Bu değişimin devamı halinde, ülkemizi düşürdüğü zilletten kurtaracak bir umudun ışığı belki doğabilecektir.

Unutmayalım ki, dünyada ezilen, horlanan, zulmedilen Müslümanlar yalnızca Gazze'de bulunanlardan ibaret değildir. Irak ve Kerkük başta olmak üzere başka coğrafyalarda da oluk oluk kan akmaktadır.

Yine unutmayalım ki, mukaddesatı için hayatını kaybeden şehitler yalnızca Mavi Marmara gemisindekilerden ibaret değildir. Her gün PKK terörü vatan evlatlarımızın hayatını almaya devam etmektedir.

Geçtiğimiz hafta içinde İsrail saldırganlığını Türk topraklarında protesto eden bazı grupların ellerine Türk bayrağını almamış olmaları konusundaki eleştiri ve uyarı hakkımızı saklı tutarak diyoruz ki; Irak'ta yıllardır süren kanlı oyunlara göz yumanların, Türkmenlerin ezilip horlanmalarına aldırmayanların, Mehmetçiklere bir cenaze merasimini bile çok görenlerin, Allah'ı zikredenleri eleştirenlerin yalnızca Gazze üzerinden Müslümanlara, Orta Doğu ölümleri üzerinden şehitlere sahip çıkmaya çalışmaları tam bir aldatmadır, tam bir istismardır, tam bir iki yüzlülüktür."

MHP'nin hedefinin, çıkış noktasının ve stratejilerinin kaynağının yalnızca "Başkent Ankara" olduğunu belirten Bahçeli, "İşte ancak o zaman, nafile sözler yerini yaptırımlara bırakacak, boş hamaset yerini stratejik adımlara terk edecektir. Ermeni hesap soramayacak, Peşmerge aşağılayamayacaktır. Başımıza çuval geçirenler ise köşe bucak kaçacaktır. Ve işte o zaman, sahte 'van minut'ların yerini, gerçek 'Türk yumrukları' alacak ve hak edenin başına inecektir" dedi.

Barzani ile kucaklaşan Başbakan

Bahçeli, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, geçen haftanın önemli gelişmelerinden birinin Irak'ın kuzeyindeki bölgesel yönetimin lideri Mesud Barzani'nin Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile kucaklaşması olduğunu söyledi.

"Türk tarihine kara bir leke olarak geçecek bu buluşmanın, hükümetin baştan beri izaha çalıştıkları küresel projelere nasıl mahkum hale geldiğinin de en açık delili olduğunu" savunan Bahçeli, "Acaba dünyada kendisine yöneltilmiş kanlı eylemler hızla sürerken, katillerin dostu ile kucaklaşan başka bir ülke yöneticisi daha var mıdır? Maalesef ülkemiz buna da şahit olmuş, milletimiz bu alçalma halini de AKP zihniyeti ile iliklerine kadar yaşamak durumunda kalmıştır. Bizzat AKP'li bir hükümet üyesinin tarifiyle 'dünün postal yalayıcısı' olmakla küçümsenen bu zatın ziyaretinde, bu sözleri söyleyenin de aynı toplantıda utanmadan hazır bulunmuş olması, gerçekte hangisinin postal yaladığı hakkında herkese fikir vermiş olmalıdır" diye konuştu.

"Barzani'nin kim olduğuna bakarsak, nasıl bir kumpasın karşımızda olduğunu, Başbakan'ın nasıl bir aczin içene düştüğünü anlamamız da kolay olacaktır" diyen Bahçeli, "Kuzey Irak'ı Türkiye'ye karşı saldırılarda bir harekat üssü olarak kullanan PKK teröristlerinin yuvalandığı alanın sorumlusu, Barzani'dir" dedi.

"Başbakan layığını bulmuştur"

Kandil dağına giden yolların kontrolünün, her gün iki kamyon erzakın taşındığı kontrol noktasının da sorumlusunun, Barzani olduğunu öne süren Bahçeli, şöyle devam etti:

"Can almaya devam eden kanlı terör örgütü PKK'nın en büyük koruyucusu, Barzani'dir. Bölgede yuvalanan teröristlerin lojistik desteğini ve emniyetini sağlayan, Barzani'dir. Türkiye'nin PKK'yı dağdan indirmek için peşinden koşmak durumunda bırakıldığı kişi de Barzani'dir. Kendi ülkesindeki bölünme modelinin benzerini ülkemizde de uygulamak için içten içe siyasi faaliyet gösteren de Barzani'dir. PKK'yı terör örgütü olarak görmediğini ilan eden, PKK'yı Türkiye'ye karşı bir tehdit ve pazarlık aracı olarak kullanan da Barzani'dir. Başbakan'ın güvendiği, elini sıktığı, iş birliği yapmaya çağırdığı, beraber yemek yediği, hoş geldiniz dediği, karşılıklı görüştüğü Barzani budur.

Görüşmeler esnasında, arka plana peşmerge paçavralarının kamuoyu alıştırılana kadar asılmamış olması durumu ve gerçeği değiştirmeyecektir. Başbakan Erdoğan sonunda muhatabına kavuşmuş ve layığını bulmuştur. Resmi basın açıklamalarına sahne olan salonda, Irak Devletinin bayrağın bulunmaması son derece manidar ve tehlikeli bir gidişatın habercisi niteliğindedir. Önüne halılar sererek kucaklaştığınız zat, nihayetinde Irak Devletinin bir mensubudur. Bu şahıs ülkesinin bayrağı ile temsil edilmediğine göre, kafaların arkasındaki sinsi niyetler nelerdir? Bu iğrenç ilişkiyle birlikte, Türkiye'nin Irak'ta oluşması muhtemel yapay devletin varlığının savaş nedeni sayılacağına dair kuru tehdit de bütünüyle ortadan kalkmış, sözde kırmızı çizgi tamamen silinmiştir. Özellikle son yıllarda, binlerce vatan evladının kaybından sorumlu tutulması gereken bir suç ortağının ve şebeke reisinin Başbakan, Dışişleri Bakanı ve Cumhurbaşkanı ile buluşmuş olması ancak AKP'ye layık bir düşkünlük olarak tarihe geçecektir."

"AKP Hükümeti, terörle mücadeleyi yabancıların ipoteği altına sokmuştur"

Terör saldırılarının, AK Parti için ciddiye bile alınması gereksiz ayrıntılar haline geldiğini iddia eden Bahçeli, "Varsın Mehmetçikler toprağa verilmeye devam etsin, varsın aşiret reisleri hakaretlerini sürdürsün; yeter ki Okyanus ötesi ile aramız bozulmasın, yeter ki peşmerge reisleri gücenmesin ve bu duruma milletimizde sessiz kalsın. AKP'nin düştüğü açmazın özü ve özeti budur" diye konuştu.

"AKP Hükümeti, yıllar içindeki teslimiyetiyle terörle mücadelemizin yöntemini küresel gücün icazetine, tedbirleri ise Barzani'nin vereceği kararlara mahkum etmiş, terörle mücadeleyi yabancıların ipoteği altına sokmuştur" diyen Bahçeli, şunları söyledi:

"Kuzey Irak'a karşı caydırıcı etki icra edecek ekonomik önlem ve yaptırımlar uygulanamamış, askeri alanda Türkiye'nin gücünü ve imkanlarını harekete geçirmede kararlı bir duruş ortaya maalesef konulamamıştır. Türkiye'nin yapması kaçınılmaz olan geniş çaplı askeri harekatın önünü baştan kesen Amerika, sorunun çözümünü Türkiye içinde atılacak siyasi adımlara yönlendirme çabası içine girmiş ve açılım denen yıkımla yeni bir süreç başlatmıştır. Bu dönemde, bir taraftan 'terör örgütü demeyeni muhatap almayız' diyerek sözde kararlılık gösteren Başbakan, diğer yandan PKK'ya terörist diyemeyen Barzani ve Talabani ile görüşmelerini ısrarla ve pişkince sürdürmüştür.

Geride kalan yıllar AKP hükümetlerinin terörle mücadele politikalarının iflasının acı hatıraları ile doludur. Kuzey Irak yönetiminin PKK'yı himaye etmekten vazgeçirilmesi için caydırıcı ve zorlayıcı önlemleri uygulama imkanı varken, AKP hükümeti bunun yerine peşmerge reislerini daha da cesaretlendirecek yanlışlara sürüklenmiştir.

Hükümet, etkisiz müzakereler ve ikili görüşmeler, karşılıklı ziyaretler, üçlü mekanizma, koordinatör sistemi ve stratejik vizyon belgesi adı verilen oyalanma metinleriyle geçen yılların ardından terörle mücadelede hiçbir mesafe kat edememiştir. Her kanlı cinayeti 'teröristlerin son çırpınışları' olarak geçiştiren hükümet, bugüne kadar gereken siyasi ve hukuki tedbirleri almaktan kaçınmış, terör gibi çok organize bir faaliyeti sözde etnik kimliklerin okşanması ile çözeceğini zannetmiştir.

Bu sakat yaklaşım, yurt içinde ve dışında bölücülüğün daha da zemin kazanmasına yol açmış, bugün ülkemizin karşısına açıkça isyan ve eylem tehditleri savuran hainlerin çıkmasına, ayrışma ve bölünme dinamiklerinin bütün unsurlarıyla harekete geçmesine neden olmuştur. Başbakan Erdoğan'ın açılımla birlikte Iraklı aşiret reislerini resmi muhatap olarak tanıması, Türkiye ile PKK arasında dolaylı ve aracılı müzakere sürecini de başlatmıştır ve nihayet oynanan oyunun son perdesi de açılmış, adına geçtiğimiz yılın Temmuz ayının 23'ünde 'açılım' denen yıkım projesi, iyi şeyler olacak tezahüratları eşliğinde hayata geçirilmeye çalışılmıştır. Gelinen aşamada ise ülkemiz işbirlikçi hükümet eliyle PKK ile peşmerge reisi arasında bir tercihe doğru hızla itilmekte, 'ölümü göstererek sıtmaya razı edilmeye' çalışılmaktadır. Bu konuda bizlere ışık tutacak yegane ölçü ve kılavuz, açılım denen yıkımdan memnun olanların sicilleri ve kimlikleridir."

Tokat'ta 4 büyüklüğünde deprem İki dünya devi dört yıl sonra zarar açıkladı Şirketlerin gündeminde ilk madde alacakların kalitesi Kağıtta kapasite arttı, hurda açığı 3 milyon tona çıktı Prof. Dr. Naci Görür 5 yeri işaret etti: 'Büyük deprem olabilir'