İşçilerden Gül'e mektup
Türk- İş Cumhurbaşkanı Gül'den Torba Yasa'nın TBMM'de yeniden görüşülmesini istedi.
Abone olANKARA - Türk-İş, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'den, çalışanların aleyhine olan kimi hükümleri nedeniyle Torba Yasa'nın yeniden görüşülmek üzere TBMM'ye gönderilmesini talep etti.
Konfederasyon Gül'e, yasaya ilişkin itirazlarını içeren bir mektup yolladı.
Genel Başkan Mustafa Kumlu ve Genel Sekreter Pevrul Kavlak imzalı mektupta, onaya sunulan 6111 Sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca sosyal taraflardan görüş ve öneri alınmadan hazırlandığı ifade edildi.
TBMM'de oy birliği ile tekriri müzakere kararı alınarak itiraz edilen bazı maddelerin yeniden görüşüldüğü anımsatılan mektupta, esnek çalışma biçimlerinin yaygınlaştırılmasına, işçilerin deneme süresini 4 aya çıkartılmasına ve turizm sektöründe çalışan işçilerin denkleştirme süresini 4 aya kadar uzatılmasına yönelik düzenlemelerin yasadan çıkarıldığına yer verildi.
Çalışanların hak ve çıkarlarını geriye götüren diğer bazı hükümlere ve belediyelerde çalışan ve istihdam fazlası olarak nitelenen işçilerin gönderileceği kurumlara ilişkin düzenlemeye yönelik taleplerin karşılanmadığı belirtilen mektupta, "Oysa ki bu düzenlemeler çalışanların haklarını geriye götürdüğü gibi bazı düzenlemeler de Anayasamızın eşitlik ilkesine aykırı düşmektedir. Arz ettiğimiz maddelerin TBMM'de yeniden görüşülmesiyle mağduriyetlerin engelleneceği ve çalışma barışına katkı sağlanacağını düşünmekteyiz" denildi.
İtiraz konuları şöyle:
-18 yaşını doldurmuş okumayan, çalışmayan ve evlenmemiş kız çocuklarının, sigortalının bakmakla yükümlü olduğu aile ferdi olarak genel sağlık sigortasından (GSS) yararlanması önerisi reddedilmiştir. Sadece 5510 Sayılı Kanunun yürürlük tarihinden önce 18 yaşını doldurmuş, sigortalının bakmakla yükümlü olduğu aile ferdi hakkını kazanmış kız çocukların durum değişikliklerine uğradıktan sonra da bu hakları korumaları sağlanarak kısmi düzenleme yapılmıştır. Ülkenin ekonomik ve toplumsal koşullarının dikkate alınarak, kız çocuklarının korunmasına devam edilmesi gerekmektedir.
-Kısmi süreli iş sözleşmesi ile çalışan işçilerin, kanunun yürürlük tarihinden sonra sadece ay içinde çalışmadıkları eksik günleri borçlanmalarına imkan sağlanmıştır. Kısmi süreli iş sözleşmesi ile çalışan işçilerin önemli bir kısmı iş akitlerinin devam etmesine karşın ay içinde olduğu gibi, yıl içinde de bazı aylarda işlerinin gereği çalışamamaktadır. Bu nedenle işçilere yıl içinde çalışamadıkları ayları da borçlanma imkanı sağlanmalıdır.
-Sigortalı işçinin bir takvim yılı içerisinde, bir ay kullandığı ücretsiz izin süresinde GSS'den yararlanması öngörülmüştür. Oysa toplu veya bireysel iş sözleşmelerinde kabul edilen mazeretlerine göre işçilere 3 ay veya daha uzun süreli ücretsiz izin verilmektedir. Bu nedenle en çok 3 aya kadar verilen ücretsiz izin sürelerinde de GSS'den yararlanılmalıdır.
-Yoksul olduğunu ileri sürenlerin de gelir testleri sonuçlanıncaya kadar prime esas kazancın alt sınırı üzerinden GSS primi ödemesi öngörülmektedir. Bu, asgari ücretten de olsa prim ödeyemeyecek durumda olanların gelir durumları tespit edilinceye kadar sağlık haklarını kullanmalarını önleyecek, telafisi olanaksız sonuçların ortaya çıkmasına da neden olabilecektir.
-Kurumca belirlenecek iş yerlerinde zorunlu olarak prim hizmet belgesinin iş yerinin görülecek yerine asılması ve bu konuda uygulanacak idari para cezasının kaldırılması öngörülmektedir. Yüksek kayıt dışı oranı düşünüldüğünde prim hizmet belgesini asma zorunluluğunun sadece kamu iş yerleri ile toplu iş sözleşmesinin uygulandığı iş yerlerinden kaldırılması uygun olacaktır.
-1 Ocak 2012'den itibaren, özel sektörde kısmi süreli iş sözleşmesi ile çalışan işçilerin zorunlu olarak GSS primlerini kendilerinin ödemesini öngören düzenleme kanun metninden çıkartılmalıdır. İşçilerin genel sağlık sigortası primlerini işverenleri ödemeli, özel sektörde işverenlerin ödedikleri primleri Hazine karşılamalıdır.
-Ticari taksi, dolmuş ve benzeri nitelikteki şehir içi toplu taşım iş yerleri ile güzel sanat kollarında Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından belirlenecek alanlarda iş akdi ile çalışanların sigortalılıkları zorunlu olmaktan çıkarılarak, isteklerine bırakılmaktadır. Bu işçiler düşük gelir grubunda yer almakta ve geçimlerini zorlukla sağlamaktadır. Primlerini kendilerinin ödeyerek sosyal güvenlik haklarını sağlamaları ise imkansız görülmektedir. Bu nedenle söz konusu işçilerin zorunlu sigortalılıkları devam ettirilmeli, sigortalılıklarının takibi için aylıkları sosyal güvenlik primlerini de içeren çeklerle bankalar aracılığıyla ödenmelidir.
-Kısmi süreli iş sözleşmesi ile çalışan işçilere, iş akitleri askıda iken çalışmadıkları sürelerde işsizlik ödeneği verilmesi, zorunlu sigortalılığı sona erdirilenlerin ise zorunlu sigortalılıklarının devam ettirilerek primlerinin işverenlerince ödenmesi gerekmektedir.
-İşsizlik Sigortası Fonu'nun bir önceki yıl prim gelirlerinin yüzde 30'unun kullanılmasına imkan sağlanırken, bu oranın yüzde 50'ye kadar yükseltilmesi için Bakanlar Kuruluna yetki verilmektedir. İşini kaybeden sigortalı işçilerin işsizlik ödeneğini hak etme koşullarının ve hak eden sigortalı işsize verilen ödenek miktarının, ülke koşullarına uygun hale getirilmesi gerekirken, fon kaynakları amacı dışında kullanılmamalıdır.
-Sektörel ve bölgesel krizlerin kısa çalışma ödeneği kapsamına alınması, özel ve subjektif uygulamalara yol açabilecek ve böylece İşsizlik Sigortası Fonu'nun amacı dışında kullanılması yaygınlaşacaktır.
-Belirli şartlarda sigortalı istihdam eden işverenlerin, prime esas kazançları üzerinden hesaplanan sigorta primlerinin işveren hisselerinin İşsizlik Sigortası Fonu'ndan karşılanması öngörülmektedir. Bu düzenlemede, İşsizlik Sigortası Fonu'nun amacı dışında işverenlere kaynak olarak kullandırılmasına imkan verilmektedir.
-Belediyelerde istihdam fazlası olarak belirlenecek işçilerin muvaffakatları alınmadan başka yerlere atanmaları halinde, ailelerin bölünmesi, okuyan çocukların eğitimlerinin aksaması gündeme gelebilecektir. Ailenin korunması ilkesi ile bağdaşmayacak sonuçlar doğuracak bu düzenlemenin kanun metninden çıkartılması ya da işçinin muvaffakatı alınarak atamasının yapılması gerekmektedir.