”İş gücü piyasalarına esneklik sağlanmalı”
TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Boyner, 2010-2011 faaliyet programına ilişkin basın toplantısı düzenledi
Abone olİSTANBUL - Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner, sadece Türkiye değil, tüm dünyada yaygınlaşan istihdamsız büyüme sürecinin yeniden tekrarlanma ihtimaline karşı iş gücü piyasalarına esneklik sağlamanın tek çare gibi gözüktüğünü bildirdi.
Boyner, bazı TÜSİAD Yönetim Kurulu üyeleriyle birlikte düzenlediği 2010-2011 faaliyet programına ilişkin basın toplantısında yaptığı konuşmada, küresel krize değinerek, krizin 2009 son çeyreğinde dip olarak tanımlanabilecek bölümünün artık aşıldığının düşünüldüğünü söyledi.
Türkiye'de finansal piyasalar derinleşmezse özellikle küçük ve orta boy işletmelerin bazı zorluklar yaşayabileceğine işaret eden Boyner, finansal piyasaların derinleşmesinin şart olduğunu, ancak reel sektörün de daha sağlıklı yapıya kavuşması gerektiğini vurguladı.
Ümit Boyner, Türkiye'de küçük ve orta boy işletmelerin, büyük kısmı kayıt dışı olmak üzere, istihdamın yüzde 65'ini, üretilen katma değerin ise yüzde 10'unu ürettiğini hatırlatarak, söz konusu işletmelerin sürdürülebilir büyüme modelinde paylarının artması için birtakım yönlendirmeler yapılması gerektiğini belirtti.
Finansman imkanlarının kısıtlı kalmasının kriz sonrası dünya ekonomisinin büyüme hızını sınırlayacağına dikkati çeken Boyner, bunun Türkiye'nin ekonomik ilişkilerinde yüzde 50'den fazla payı olan AB için de aynı olduğunu ifade etti.
Boyner, "Bir başka ifadeyle büyümeye başlasak da ihracat ve doğrudan yatırımlar açısından çok yüksek beklentilerin olmayacağı bir dönemi yaşamak durumundayız" dedi.
Dünyada sağlanan destek paketlerinin borç stoku, bütçe açıkları ve enflasyon üzerinde etkilerinin olacağına işaret eden Boyner, "Merkez bankaları muslukları açtılar, faizleri düşürdüler. Buradan çıkış, yeni artçı şokların potansiyel yüksek maliyeti nedeniyle makul ve yavaş olmak zorunda" diye konuştu.
"BRIC, iktisadi dengeleri altüst edecek boyutta"
BRIC (Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin) ülkelerine de değinen Boyner, bu ülkelerin çok ciddi büyüme iştahıyla hareket ettiklerini, bunun iklim değişikliği, enerji arz güvenliği ve küresel gelir dağılımı bağlamında iktisadi dengeleri altüst edecek boyutta olduğunu söyledi.
Ümit Boyner, sözlerini şöyle sürdürdü:
"G-20'nin artık bir iktisadi örgüt olmaktan çok, bir düzenleyici olarak küresel sistemik kararları alması gereken bir yapıya kavuşması ihtiyacından bahsediyorum. BRIC'in büyüme performansı dünyada fiyatlar üzerinde etkili olacak. Bu gelişmeler, bizim için enflasyon baskısı ve cari işlemler açısından ciddi risk demektir. Bu da Türkiye'nin enerji arz güvenliğini sağlamak, tarım sektörünü modernize ederek verimlilik artışı elde etme zorunluluğunu ortaya koyuyor.
Daralan kar marjları, yavaşlayan büyüme, azalan finansman imkanları, artan girdi fiyatları ve iklim değişikliği senaryolarına uyma çabaları, tüm dünyada işsizlikle mücadele açısından da riskler içermekte. Sadece Türkiye değil, tüm dünyada yaygınlaşan istihdamsız büyüme sürecinin yeniden tekrarlanma ihtimaline karşı işgücü piyasalarına esneklik sağlamak tek çare gibi gözüküyor."
TÜSİAD 2010-2011 faaliyet programı
"Türkiye bölgesinde konumunu fırsata çevirebilmeli"
Boyner, Türkiye'nin içinde bulunduğu enerji koridorlarına işaret ederek, Türkiye'nin bölgesinde konumunu fırsata çevirebilmesi gerektiğini vurguladı.
AB konusuna da değinen Boyner, "Tek Avrupa hedefine yönelik iddialı modeline sabırla ilerleyen, ancak iç problemlerini aşmakta ve ekonomik entegrasyonu tam anlamıyla sağlamakta dönemsel problemler yaşayan AB... AB'nin küresel bir rekabet gücüne ulaşması ve bölgesel gücünün tescil edilmesi için, ancak Türkiye'nin AB üyeliğine kavuşması gerekiyor" dedi.
"Uzun döneme yönelik politika geliştirmek durumundayız"
Arzu ettikleri Türkiye'nin, refah toplumunun en önemli şartının toplam faktör verimliliğine dayalı bir büyüme olduğunu söyleyen Boyner, ithalat bağımlılığını artıran bir büyüme sürecine geçildiğini, bunun, şartların aynı kalması durumunda, cari işlemler açığı yaratacağını belirtti.
Ümit Boyner, "AB süreci bizce nedensiz Gümrük Birliği tartışmalarına rağmen çok somut aşamalara ulaştı. Ancak uzun dönemi görmek, uzun döneme yönelik politika geliştirmek durumundayız" diye konuştu.
Boyner, sürdürülebilir büyümenin kısa dönemli politika tercihleriyle elde edilemediğini, birkaç yılda elde edilen kalitesiz büyümenin hızla kaybolduğunu, ortaya çıkan işsizliğin giderek yapısallık arz ettiğini ifade etti.
"Bu gerçekten bize yakışmıyor"
"Siyasi dalgalanmaya" da değinen Ümit Boyner, şunları kaydetti:
@page@
"Siyasi başarının tek ölçütü var, huzurlu, mutlu, umutlu bir toplum yaratabilmek. Bugün içinden geçtiğimiz kutuplaşma, diyalogsuzluk, Meclis'te canlı olarak izlediğimiz seviyesiz tartışmalar, rahatsız edici bir siyasi polemik, siyasal sisteme müdahale iddiaları, 'bildiklerimizi anlatırız' tehditleri, adil yargılanma sürecinde yaşadığımız vicdan hesaplaşmaları... Bu gerçekten bize yakışmıyor. Böyle bir arka plan önünde sanayi politikasından bahsetmek, sürdürülebilir büyümeden bahsetmek, yapısal işsizlikle mücadeleden bahsetmek biraz zor oluyor. Gündemin gerçek önceliklere dönmesi lazım. Huzur olmayan bir ortamda refahtan bahsetmek çok mümkün değil. Bu tür kavgaları 1990'lı yıllara gömdük diye düşünüyorduk. Ama problem dönemsel değil daha çok yapısal nitelikte."
Bu nedenle 2010 programlarında tüm refah açılımlarının önünde duran sığ demokrasi ve kalitesiz siyasi gündem konularına değindiklerini anlatan Boyner, "Buraya biz ileriye umutla ve inanarak bakmak için geldik. Türkiye'nin geleceğine inanıyoruz, potansiyeline ve kendimize güveniyoruz. İstihdam yaratan biziz, sorumluluk kamunun olduğu kadar bizim de" şeklinde konuştu.
"Temel konu yüksek ve sürdürülebilir büyüme sürecine girmek"
TÜSİAD'ın 2010-2011 faaliyet programı hakkında da bilgi veren Boyner, faaliyet programının girişimcilikten, iklim değişikliğine kadar 15 ana temel konuyu içerdiğini belirtti.
Yatay konuları "Sürdürülebilir büyüme; verimlilik tabanlı büyüme", "Demokratik standartların yükseltilmesi / siyasi reformlar", "AB uyum süreci" ve "Dış siyasi ve ekonomik ilişkiler" olarak 4'e böldüklerine işaret eden Boyner, temel konunun yüksek ve sürdürülebilir büyüme sürecine girmek olduğunu vurguladı.
Boyner, TÜSİAD'ın 2010'da başlıca çalışmalarının başında, istihdam yaratma, işsizlikle mücadele, işgücü piyasasında katkıların giderilmesi, vergi politikası ve kayıt dışı ile mücadele, mali uyum politikasına dönüş ve enflasyon riskinin bertaraf edilmesi, kısa vadede büyümenin dış finansman ihtiyacı, cari işlemler açığı problemi, enerji piyasasının liberalleştirilmesi, enerji boru hatları politiği ve enerji arz güvenliğinin geldiğini belirtti.
Yeni bir vergi sistemi tasarımına kadar çeşitli konuları ele alacaklarını vurgulayan Boyner, kamu harcama reformu konferansı gerçekleştireceklerini ifade ederek, "Kamu harcamalarının takibi konusunda ciddi kültürümüz olduğunu düşünmüyorum. Bu çalışmaları önemsiyoruz" dedi.
Ümit Boyner, nisan ayında demografik gelişmenin işgücü, sosyal güvenlik, eğitim ve sağlık boyutlarıyla ilgili bir rapor açıklayacaklarını da söyledi.
"IMF konusu içi boşaltılmış siyasi tartışma haline geldi"
Boyner, bazı yönetim kurulu üyeleriyle düzenlediği basın toplantısında soruları yanıtlarken, IMF konusundaki sorular üzerine, burada sorunun kısa dönemli finansman açığını Türkiye'nin nasıl sağlayacağı konusu olduğunu söyledi.
Ümit Boyner, şöyle devam etti:
"Bu, içi boşaltılmış siyasi tartışma haline geldi. İyimser senaryoda aslında IMF düşünmedik ama bu açığı gidermek için bir kaynak bulunabileceğini varsayıyoruz. Hükümetten bu konuda biz de çok karışık sinyaller alıyoruz. Çok açık olduklarını söyleyemeyeceğim. Ayrıca zaman zaman hükümetin farklı üyelerinden farklı mesajlar gelebiliyor. Aslında ekonomi yönetiminin çok önemli bir boyutu da iletişim. Çünkü ekonomi biraz da beklentilerin yönetilmesidir. İnşallah sayın Bakan ile ay sonunda görüşeceğiz. Bu konuda hükümetten biraz daha tutarlı söylem duymak istiyoruz. Bu bir itibar veya siyasi nokta olmaktan çıkmalı. Gerçekten kısa vadede dış açığın finansmanı önemli konudur. Bunun bir şekilde giderilmesi hükümetin görevidir diye düşünüyorum."
Boyner, "asker-sivil tartışmalarına" ilişkin bir soru üzerine, "Çoğulcu parlamenter demokrasilerde askeri bürokrasi de siyasi denetimin altında olmak durumundadır" dedi.
"Anayasa çalışmasına başlamak için hiçbir zaman geç değil"
Anayasa konusundaki tartışmalar ve yaklaşımlara ilişkin soruları da Boyner, şöyle yanıtladı:
"Anayasa çalışmasına başlamak için hiçbir zaman geç değil. Çünkü bu bir süreç olacak. Özellikle bu toplumsal uzlaşma merkezi yapılacaksa belli bir zaman vermek zorundayız. Burada siyasi niyeti, iradeyi ortaya koymak lazım. Şunu görüyorum; ne yaparsak yapalım, ayağımıza takılan anayasa var. Herkes anayasanın aynı şekilde mi değişmesini istiyor? Burada bir uzlaşma oluşturmamız gerekir. Biz o yüzden barajı gündeme getiriyoruz. Diyoruz ki, madem uzlaşma içinde bir anayasa yapılmak durumunda, zemin ve uzlaşma ortamında yapılması için zaten çok ciddi anlamda temsili yüksek bir meclis seçmek zorundayız. Bu da barajlarla mümkün değil. 2002'de seçmenin yüzde 35'inin tercihi, yanlış hatırlamıyorsam, dışarıda kaldı. Böyle bir parlamento ile demokratikleşmeye gidemezsiniz. Bu demokratik bir parlamenter sistemi göstermez. Sayın Başbakanımızın bu konuda duyarlı olduğunu tahmin ediyorum. 'Türkiye hazır değil veya istikrar sağlamıyor' bu biraz kolaya kaçış... Bu 'Türkiye demokrasiye hazır değil' söylemiyle aynı yere geliyor. Biraz da halkımıza, seçmenimize güvenmeyi öğrenmek zorundayız. Niçin benim görüşüm meclisin dışında kalsın? Bunu istemek hakkımız diye düşünüyorum ve bu isteği çok doğal buluyorum. Burada öncelik Türkiye'nin demokratikleşmesiyle daha çoğulcu parlamenter sisteme geçmekse, herkes için bir anayasa yapmaksa başka şansımız yok diye düşünüyorum."
"Yeni ekonomik model, yeni sanayi stratejisi"
Türkiye'nin çok sağlam bir finansal sektörü bulunduğunu vurgulayan Boyner, bankaların kredi verirken işletmelerde şeffaflık istediğini, ancak Türkiye'de birçok firmada iç denetimin yapılamadığını, şeffaflığa ulaşılamadığını ifade etti.
Boyner, istihdam ve işsizlikle ilgili sorular üzerine de, Türkiye'de tüm kesimleri kapsayan, net bir sosyal güvenlik programının olmadığını dile getirerek, zaman içinde belli önlemlerin alınması ve Türkiye'nin daha verimli bir modele geçişinin sağlanması gerektiğini vurguladı. Boyner, "Yeni bir ekonomik model üzerinde, yeni bir sanayi stratejisi üzerinde çalışmamız lazım. Bizim programımızın özünü de bu oluşturuyor" dedi.
Ümit Boyner, başka bir soru üzerine de Boyner, dünyada ve Türkiye'de artan ölçüde şirketlerin sadece karlarıyla büyük şirket olamadığını, dolayısıyla birçok TÜSİAD üyesinin de şirket değerini sadece kar yaparak artıramayacağının farkında olduğunu vurguladı.