İnşaatta vasıflı eleman sektörü terk etti

Abone ol

A. Levent ALKAN / ARAŞTIRMACI-YAZAR

Bugünlerde gelişmiş ülkelerin inşaat sektörü, ikinci dibi için hazırlanıyor. 2000 krizi teknoloji sektörlerinden geliyordu. Bu kriz ise gayrimenkul sektörleri ile bunların türev ürünleri etrafından şekillendi. İnşaatın balon dönemi sorunları; çimento, iş makinesi, vinç ve kalifiye eleman kıtlığıydı. 2005-2008 yılları arasında Türk ekonomisinde inşaat sektörü gündemini işte bu sorunlarla meşguldü. TOKİ, bir çimento fabrikası kurmayı bile düşünür olmuştu. Ve balon patladı. Ardından tam tersi bir süreç yaşanır oldu. Çimentoda kapasite fazlası, atıl makineler, boşta kalan vasıflı elemanlarıyla inşaat sektörü çok hızlı bir dönüşümü yaşadı. İnşaat sektörü ekonominin motorudur. En hızlı büyüyen o sektördü. Yabancıların en çok ilgi duyduğu ekonomi alt kolu dönemlerini, saunada 80 santigrat derecede kum saatini çevirip ter attığımız zaman dilimine benzetebiliriz. 2010 ikinci çeyreğine geldiğimizde ise, açıklanan inşaat maliyet endeksi sektörün vasıflı istihdamının; turizm, ulaştırma, tarım hayvancılık, gıda gibi krizde görece talep kaybı az sektörlere kaydığına şaşıramıyoruz. Tıpkı saunadan çıkıp aniden soğuk su havuzuna atladığımızdaki, yaşadığımız şok etkidir; sektörün girdiği bu soğuma evresi. Saunada biriktiğimiz o terler, soğuk su havuzunda üzerimizden çözülürken, sanki gelecek kuşaklara 2005-2010 küresel sistemik krizinin sorunları miras bırakılmadan, mevcut dönem içinde çözümleniyor.

Balon dönemlerinde baraj bendinin gerisinde dingince durur sular. Bir gün gelip de baraj duvarı devrilirse, işte o zaman başlarız nedensellik analizlerine. Daha önce kulak ardı ettiğimiz uyarılar baş tacımız oluverir birden ancak; çok geçtir artık. Son krizde baraj duvarının ilk yıkıldığı Eylül 2008 olayı sonrasında sel, önüne gelen her şeyi sürükleyen bir sistemik etkiydi. Bu etki bulaşma, kırılganlık gibi küreselleşme sorunlarından çok daha derindi. Kökenleri ta 2005'te Rajan Raghuram'ın "Has financial development made the world riskier" makalesine kadar uzanıyordu. Çünkü Rajan, 2005-2010 küresel sistemik krizinin ayak seslerini duymuş ve uyarmıştı. Biz bu ve buna benzer uyarıları duymak istememiştik. Bugün ise krizin uzun süreceği konusunda tartışılmıyor bile.

Borçsuz çoban yoksul beyden yeğdir

Piyasalarda kısmı bir toparlanmanın kaydedildiği 2010'un ilk aylarının hemen ardından, hükümetlerin müdahalelerinin yüklediği fatura; kriz koşullarına rağmen, tasarruf önlemlerini işaret ediyordu. Ekonomilerin yönlendirici büyüklüğü, çarpan gücü, besin kaynağıdır bankacılık sektörünün. 1929 krizi, bankacılık sektörünün ekonomide gizli bir Merkez Bankası olduğunu ortaya koydu. Sadece büyük buhran sırasında değil, Tekila krizi ve 2001 ulusal krizimiz sırasında da benzer sorunlarla boğuştuk. Avrupa'nın son kriz gündeminde, bankaların stres testleri yer alıyor. Testin tutarlılığı ve doğruluğu konusunda o kadar şey yazıldı ve söylendi ki, aslında bu testi geçemeyecek çok sayıda banka olduğuna inanıldı. Oysa ABD'nin geçen yıl bankalarına uyguladığı stres testi sonrasında, böylesi bir algılama yaşanmamıştı. Test Avrupa'nın 91 bankasına uygulanmış ve sadece 7'si başarısız olmuştu. Başarısızlık oranı %7.69'du. CEBS'nin raporu, AB hükümetlerinin toplamda sağladıkları sermaye desteğinin olumlu sonuçlarına gönderme yapıyor. 38 bankanın halen devletten yardım gördüğünü de atlamamak lazım. 17 banka ise testin sınırında kalmış.

İnşaat sektörü istihdamı payandayı çözüyor

İşte tüm bunlar, sektörel farklılaşımlara işaret ediyor. Bu krizde büyüyebilen sektörler arasında, donanım ve yazılım teknolojileri sektörünün yer aldığını hatırlayın. Krizler, gelir dağılımında zenginleri daha zenginleştirici, fakirleri de daha fakirleştirici etkilerle geliyor. Böylece orta gelir sınıfı olarak bilinen demografik segment, sanki yerle bir ediliyor. Krizler, nedenlerine bağlı olarak, belirli sektörleri uzun süre etkisi altında tutarlar. İpoteğe dayalı menkul kıymet piyasası ve inşaat sektöründe uyarılar kulak ardı edilerek balonlar oluşturulmaya devam edilince kriz kaçınılmaz bir son olmuştu. Gayrimenkul sektörü ABD'de ikinci dibini yaşıyor. Ulusal ekonomimizde ise 21 Temmuz sonuçları, 2010 ikinci çeyreğinde "bina inşaat endeksi" maliyetlerin çeyreklik dönem artışının %4.5 olduğuna işaret ediyor.

Bina İnşaat Endeksi [2010 II Çeyrek]

Ekonomideki diğer gelişmelerle bina inşaat endeksini yan yana değerlendirmek gerekiyor. Toplam bina inşaat endeksi artışında; malzemeler ve işçilikten oluşan iki ana kalem ve bunların birçok alt kolu bulunur. Malzemelerle işçilik iki temel alt sektör kolu olsa da, toplamda ağırlıkları %75 ve %25 şeklinde dağılıyor. Yani ikinci çeyreğin ilk çeyreğe göre %4.5 artışında, işçilik %1.47 etkide; malzemelerse, %3.04 etkide yer alıyor. 'İşçilikteki artışlar neden malzeme grubundaki artıştan fazladır' sorusunun yanıt analizimiz için oldukça önemli. Nisan 2010 istihdam verileri 2009 Nisan ile karşılaştırıldığında, %17.7 artışı ifade ediyor. Bu artış inşaat sektörü işgücünü, dönemsel değişimin lider sektörü yapıyor.

İşgücü Ekonomik Faaliyetler [Nisan 2010]

Bu kadar istihdam yaratıldığına göre, artan arzın fiyat üzerindeki etkisi aşağı yönlü olmalıdır; ancak olmuyor. Neden? İşçilik maliyetleri neden toplam malzeme fiyatı artışlarında fazla. Bunları birkaç başlık altında toplamak doğru olacak.

1. Son dönemde vergilerde artışlar vardı. Bunlar tüm kesimlerin maliyetlerini etkiledi.

2. Yurtdışına yönelik inşaat işi yürüten kuruluşlar, oluşturdukları kısmı taleplerle işçilik maliyetleri üzerinde yukarı yönlü etki oluşturdu.

3. Bir diğer neden de, küresel inşaat sektöründe yaşanan kriz, ulusal ekonomimizdeki ev taleplerini derinden etkisi altına aldı.

4. Kuşkusuz bu sektör, Lehman Brothers'ın batışını izleyen bir yıl içinde, (2009'un ikinci çeyrek ve yıl boyunca) kabuğunu değiştirdi.

Krize yakalanmış inşaat sektörü istihdamı, sektörün geleceğinde çok umutsuzdu. Çıkar yol olarak sektör değiştirdi. Bu şu demektir; seramik karo döşeme ustası, turizm sektöründe bahçıvan olmuş; beton ustası, garsonluk işlerine desteğe dönüştürmüştü işini. 2010 yılına gelindiğinde, sektörün istihdamı 2009'a göre ciddi bir artış yaşamıştı. 2009 yılı sektör için istihdamın başka sektörlere kaydığı yıl olmuştu. Baz etkisinde yer alan da 2009 yılıydı. Bu veri, 2010 yılı ilk altı ayı ile karşılaştırma gayesinde; düşük bir başlangıç, anlamına geliyordu. Fakat yalnız istihdam artışı bakış açısıyla, yüksek işçilik maliyetleri artışı çelişiyordur. Çünkü sınırlı bir 2010 toparlanmasında, işçilik arzı yetersiz kalıyordu. Bu durumda, istihdam kıtlığı yaşayan sektörün işçilik bedellerinde artış kaydetmesi, kaçınılmaz bir son oluyordu. Özellikle sermaye ve yatırım malı üretimi sektörlerinde kriz, talebi bıçağın ucuyla kesiyordu. Öte yandan tesisat alt segmentine -%3.75 ve -%2.20 gibi fiyat düşüşleri hakim olmuştu. Genel toplamda ise inşaat malzemeleri, +%5.1 yükseliyor.

Önümüzdeki dönemlerde hangi gelişmeler yaşanabilecek?

Gayrimenkul, bina, inşaat sektörleri, deflasyonist baskı altında ezilen en temel sektördür. GSYIH'de inşaatın oluşturduğu katkıyı azımsamak mümkün değil. Bazı sektörler, beraberlerinde birçok sektörü beslerler. Turizm ve inşaat gibi sektörler, diğer sektörlerle olan etkileşimleriyle birçok sektör üzerinde yönlendirici etkidedir. Agustín S. Bénétrix-Barry Eichengreen-Kevin H. O'Rourke üçlüsü, 21 Temmuz 2010 tarihinde, "How housing slumps end" isimli bir makale yayınladılar. Gayrimenkul piyasasının krizden nasıl çıkabileceğini tartışan önemli bir bakış açısını temsil ediyor. Kim bilir belki de sektörlere ilişkin o lokomotif teorisini değiştirecek gelişmelere tanık olacağız. Gelişmiş ülkelerdeki ivme, gelişenlere taşınamadığı ölçüde, gelişmişlerin gayrimenkul piyasaları duracak, gelişenlerinkiyse toparlanmaya devam edecek. Önümüzdeki dönem bize bunları da öğretecek...

Elon Musk: İngiltere zalim bir polis devleti Bahçeli'den son dakika Ahmet Türk açıklaması İstanbul Eğitim Araştırma Hastanesi'nde yangın Deniz Akkaya hakkında gözaltı kararı Tüketici tüketmiyor, tükeniyor