Hükümetten Rusya'ya Afrin yanıtı
Hükümet Sözcüsü Bozdağ, Lavrov'un Afrin'le ilgili sözlerine yönelik, " Fırat Kalkanı'nda olduğu gibi Afrin bölgesini Afrinlilere bırakacağız. Amacımız Suriye'yi bölmek değil. Suriye topraklarında kalıcı değiliz." dedi.
Abone olBakanlar Kurulu toplantısı sona erdi. Çankaya Köşkü'nde, Başbakan Binali Yıldırım başkanlığında gerçekleştirilen toplantı 4 saat 10 dakika sürdü.
Bakanlar Kurulu toplantısı sonrası Hükümet Sözcüsü Bekir Bozdağ açıklamalarda bulundu. Bozdağ "Türk Silahlı Kuvvetleri Afrin'de işgalci değildir, kalıcı değildir" dedi.
Hükümet Sözcüsü Bekir Bozdağ, Bakanlar Kurulu toplantısının ardından şu açıklamalarda bulundu:
"Adli Destek ve Mağdur Hizmetleri Kanun Tasarısı ve tasarı imzaya açıldı. Önümüzdeki günlerde parlamentoya sevk edilecektir. İlk defa mağdur haklarına ilişkin müstakil bir kanuni düzenleme yapılmaktadır. Bu çerçevede mağdurlara ilişkin pek çok yenilik getirilmektedir. Burada kastedilen mağdurlar, suç soruşturması ve kovuşturması sırasında suça muhatap olmuş mağdurları kapsamaktadır. Bunlar içerisinde özellikle kasten öldürme, ağır yaralama, cinsel saldırı ve işkence suçlarının mağdurları için maddi destek sağlanması, meslek edinmeleri amacıyla kurslar düzenlenmesi, eğer kamu görevlisiyse mağdurun yerleşim yeri gerektiğinde ve talebi halinde değiştirilmesi ve pek çok başka önemli yenilikler getirilmektedir."
Çocuk teslim merkezleri...
"Bu tasarı içerisinde ikinci bir konu, çocuk teslimi meselesinde yeni bir takım düzenlemeler yapılmaktadır. Bilindiği gibi boşanma gerçekleştiğinde mahkemenin verdiği karar çerçevesinde ailenin çocukla ilişki kurulması gündeme gelmekte ve bu konuda pek çok sorunlar yaşanmaktadır. Bugüne kadar bu icra daireleri üzerinden yapılmakta hem çocuklarımızı hem de ailelerimizi üzmektedir. Bu konuda yeni bir adım atılması, yeni bir düzenleme yapılması kararlaştırıldı. Çocuğun da yüksek yararını gözeterek atılan bu adım çerçevesinde kanun yasalaşması halinde, çocukla ilişki kurma konusu çocuk teslim merkezleri üzerinden yapılacaktır. İcra tarafından yapılmayacaktır. Herhangi bir masraf da ailelerden alınmayacaktır."
"Çocuğu göstermemek velayetin değiştirilmesi sebebi olacaktır. Ayrıca çocuğu göstermeyen taraf eğer nafaka alacaklısı ise geçici olarak nafakası kesilecektir. Eğer göstermeyen taraf göstermemek de ısrar ederse, çocuğu göstermeyen taraf hapsen tazyik edilecektir. Görüşmenin yapılma yöntemi ve diğer hususlar kanunda detaylı bir şekilde düzenlenecektir. Bu müeyyideler çocuk tesliminin herhangi bir zora gerek kalmadan, doğrudan yapılmasını sağlayacak son derece önemli değişikliklerdir. Bunun da hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyoruz."
"Ayrıca suç örgütleriyle, çıkar amaçlı suç örgütleriyle etkin ve kararlı mücadele yapmak maksadıyla TCK 220. maddedeki cezalarda artırıma gidilmektedir. Bugüne kadar 2 yıldan 6 yıla kadar olan örgüt kurma ve yönetme suçunun cezası 5 yıldan 10 yıla kadar artırılmakta. Örgüt üyeliği cezası 1 yıldan 3 yıla iken 2 yıldan 5 yıla çıkarılmakta ve cezanın örgütün silahlı olması halinde yarı oranında artırılması konusunda bir düzenleme getirilmektedir."
Hayvanları Koruma Kanunu...
"Ayrıca Hayvanları Koruma Kanunu ve bu konularla ilgili de bu tasarı içerisinde önemli düzenlemeler yer almaktadır. Bunlardan sadece bir tanesini paylaşmak istiyorum. Sahipli veya sahipsiz hayvanları öldürmek, işkence veya eziyet etmek bugüne kadar idari para cezasını gerektiriyor idi. Bu düzenlemenin yasalaşmasından sonra suç olarak tanımlanacak ve hapis cezası uygulamasına geçilecektir. Bu da son derece önemli bir değişikliktir. Bunu da buradan sizlerle paylaşmakta fayda görüyorum."
Zeytin Dalı Harekatı
"Güvenlikle ilgili, iç ve dış güvenlikle ilgili değerlendirmeler yapıldı ve Zeytin Dalı Harekatı tekrar enine boyuna değerlendirildi. Bildiğiniz gibi Zeytin Dalı Harekatı'nın başlangıcından bugüne kadar 52 Kahraman Mehmetçiğimiz şehit olmuş, 232 kahraman Mehmetçiğimiz yaralanmıştır. Ayrıca 7 sivil vatandaşımız şehit olmuş, 125 sivil vatandaşımız da yaralanmıştır. Şehitlerimize bir kez daha Allah'tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyoruz. Buna karşılık harekat kapsamı içerisinde PKK, KCK PYD, YPG ve DEAŞ terör örgütü mensubu 4 bin 44 terörist etkisiz hale getirilmiştir. 282’si köy, 50’si kritik nokta olmak üzere toplam 332 bölge kontrol altına alınmıştır. Afrin bölgesinin tamamı kontrol altına alınmış durumdadır. Kontrol altına alınan alan iki bin kilometre karedir."
"Ayrıca kontrol altına alınan yerleşim yerlerinde terör örgütünün kurduğu tuzakları, mayınları, el yapımı patlayıcıları tespit etme ve imha etme çalışmaları da devam etmektedir. Bölgede yaşayan halk için ve askerlerimiz için en büyük tehdit bu tuzaklardır, mayınlardır, el yapımı patlayıcılardır. Bugüne kadar 102 mayın, 739 el yapımı patlayıcı tespit edilmiş ve imha edilmiştir. Zeytin Dalı Harekatı planlandığı gibi başarılı bir şekilde devam etmektedir. Bundan sonraki sürecinde bugüne kadar olan süreç gibi başarı bir şekilde devam edeceğine yürekten inanıyoruz."
"Suriye artık hesap yapılacak bir ülke olmaktan çıkmıştır"
"Suriye'de yaşananlar hepimizi derinden üzmektedir. Esasında sadece son olaylar değil, bugüne kadar yaşananlar da maalesef çok kötü sonuçlar ortaya koymuştur. Kimyasal silah kullanımı sonucu ölenler insan olduğu gibi diğer silahların kullanımı sonucu ile ölenler de insandır, sadece kimyasal silah kullanıldığında değil, jetlerle bombalandığında diğer silahlarla siviller öldürüldüğünde de uluslararası toplumun aynı tepki vermesi gerekir. Zira ölen yine insandır, öldürülen silaha göre öldüren maddeye göre tavır takınmak doğru bir yaklaşım değildir. Ölen insana göre tavır takınmak esasında doğru bir yaklaşımdır."
"Bugüne kadar Suriye yönetiminin Suriye'de katlettiği 800 bin civarında insan ve göçe zorladığı milyonlarca insanın sorumluluğu elbette birinci derecede Suriye rejimine aittir. Ama bu katliamları durdurma güç ve imkânına sahip olanlar, bu zorunlu göç engelleme gücüne sahip olup da bu gücünü kullanmayanlar da buradaki katliamlardan ve olup bitenlerden mesuldür. Suriye yönetimi daha önce bildiğiniz gibi yine kimyasal silah kullanmıştı o zaman da dünya ayağa kalkmıştı fakat soruşturuldu ama adım atılmadı. Tabii bu konuda söz söylemenin ötesinde artık işler yapmak gerekir aksi takdirde söylenen sözlerin arkası gelmeyince orada daha büyük cinayetler, daha büyük olumsuzluklar yaşanmaktadır."
"Türkiye, Suriye'de meydana gelen son saldırıya ilişkin tutumunu en net şekilde ortaya koyan ülkelerdendir, en üst düzeyde kınamasını Türkiye yapmıştır. Cumhurbaşkanımız, Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Sayın Putin'le Duma’da olan katliamı ve saldırıyı görüşmüştür. Tabii bu bölgede Doğu Guta'da yaşananlarla ilgili Türkiye uzunca bir zamandır Rusya üzerinden bir çalışma yürütüyor, oradaki sivillerin kötüleşen durumlarını ortadan kaldırmak, tahliyelerini sağlamak için de önemli çabalar ortaya koyuyor. Amerika'dan açıklamalar var, Rusya'dan açıklamalar var, baktığınız zaman bu açıklamalar birbirini teyit eden açıklamalar değil. Birisi başka söylüyor öbürü başka söylüyor ama bir de ortada fotoğraflar var, ortada görüntüler var, ortada haberler var. Bu fotoğrafları, görüntüleri izlediğimizde, incelediğimizde de bu görüntülerin normal silahlarla oluşmadığına dair de uzmanların kanaatleri var. Öyleyse burada bu konunun çok net bir şekilde geciktirilmeksizin soruşturulması ve aydınlatılmasında da fayda vardır. Tarafların iddialarına bırakılmayacak kadar önemli bir konudur bu. Uluslararası kuruluşların burada olup bitenleri süratli bir şekilde soruşturması ve dünya kamuoyunu doğru bilgilerle aydınlatmasında fayda vardır. Ancak bize ulaşan bilgiler, hem istihbarat örgütümüz üzerinden hem de elde edilen haberler, görüntüler ve fotoğraflar üzerinden baktığımızda burada kimyasal silah kullandığı çok net bir şekilde gözüküyor. Ancak bunun uzmanlar tarafından da elbette incelenmesi ve soruşturması son derece önemlidir."
"Sayın Trump'ın açıklamaları da o gün oldu başka açıklamalar da yapıldı, bu noktada şunu söylemek de lazım, burada uluslararası toplumun birlikte hareket etmesinde son derece önem vardır, fayda vardır. Aksi takdirde, birlikte hareket edilmediği takdirde başka olumsuz sonuçlar da ortaya çıkabilir uluslararası toplumun Suriye konusunda artık ve rekabeti bir tarafa bırakıp, kendi çıkarlarını bir tarafa bırakıp, insanın yararını, oradaki sivillerin masumların hukukunu koruyan, uluslararası hukuka, uluslararası sözleşmelere, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin kararlarına uygun hareket etmesinden geçmektedir. Eğer bu hareket yapılmazsa uluslararası hukukun da, uluslararası sözleşmenin de, Birleşmiş Milletler'in de, uluslararası örgütlerin de bir hiç olduğu ortaya çıkar. Bugüne kadar Türkiye hep söylüyor, dünya beşten büyüktür ama dünya birden de büyüktür. Çünkü 5 tane üye bir araya geliyor, biri veto ettiği zaman adım atılamıyor. Demek ki burada bir kişinin sözü her şeyi değiştirebiliyor. Onun için dünyanın birden de beşten de büyük olduğunu ifade eden bir ülke olarak, biz burada diyoruz ki, uluslararası hukuk, uluslararası sözleşmeler, uluslararası örgütler, anlamını, saygınlığını, otoritesini kaybetmek istemiyorsa kuruluş amaçlarına uygun hareket etmek zorundadır. Biz Türkiye olarak uluslararası örgütlerin kendi kuruş da amaçlarına uygun hareket etmeleri gerektiğini bir kez daha burada altını çiziyoruz. Burası, Suriye, artık hesap yapılacak bir konu olmaktan çıkmıştır. Hepimizin insanlığımıza, hepimizin vicdanına sahip çıkma vaktidir. Umarız ki, bundan uluslararası toplum söz söylemekten öte yapacağız somut işlerin gereğini yapar."
"Tabii Sayın Lavrov’un açıklamaları var, buna karşılık ABD'den yapılan açıklamalar var. Bu açıklamalar birbirini tekzip eden açıklamalar. Onun için biz Doğu Guta Duma’da yaşanan hadisenin derhal soruşturulması için çok net bir şekilde gerçeğinin ortaya konması gerektiğinin altını çiziyoruz ve bu konuda gecikmeye mahal vermeden adım atılması gerektiğini de ifade etmek istiyoruz. Tabi Suriye'nin Amerika ve Rusya'nın güç savaşına kurban edilmemesi de gerekir. Yani iki ülkenin bilek güreşine oradaki masumların ölümünün kurban edilmemesi de gerekir. Eğer siviller ölüyorsa masumlar ölüyorsa ve burada Uluslararası Hukuk çiğneniyorsa hepimizin beraber sivillere masumlara uluslararası hukuka sahip çıkmamız lazım. Burada görüyoruz ki Suriye'deki masum sivillerin hayatından ve uluslararası hukuktan önce ülkelerin kendi çıkarları önde geliyor öyle gözüküyor. Değerlendirmelerde çıkar esaslı değerlendirmelidir. Biz hep söylüyoruz artık Suriye konusu ülkelerin ulusal çıkarları penceresinden değerlendirilecek bir konu olmaktan çıkmıştır. Bir insanlık konusu insan onuru konusu, bir vicdan konusudur. Onun için burada çıkarlar üstü bir değerlendirme yapmakta fayda vardır."
"Türkiye'nin Afrin’de bulunması bir işgal değildir. Biz daha önce de açıkladık. Türkiye Suriye'nin toprak bütünlüğüne, siyasal birliğine, egemenliğine saygılıdır ve bu harekatta Suriye'nin toprak bütünlüğünü zedelemek değil aksine terör örgütlerine Suriye'nin işgal edilmiş toprakları korumak ve Suriye'nin bütünlüğünü korumak maksadı da taşımaktadır. Türk Silahlı Kuvvetleri Afrin’de işgalci değildir, kalıcı değildir. Biz orayı teröristlerden ve terör örgütlerinden arındırmak bölge halkının terör örgütlerinin baskısı ve zulmünden kurtulmasını sağlamak, hem sınır güvenliğimizi hem ülkemizin güvenliğini hem de bölgenin güvenliğini sağlamak için oraya gittik ve şu anda da Afrin bölgesi teröristlerden arındırılmış durumdadır. Ancak teröristlerin tuzakları mayınları el yapımı patlayıcıları ve diğer şeylerin tespiti ve imhası devam etmektedir. Daha öncede ifade ettik biz hedefimize bölgedeki huzur, sükun, barış istikrar ve güven ortamını sağlayınca ancak ulaşacağız. Fırat kalkanı Harekatı bölgesinde de bölgeyi teröristlerden temizlediğimiz de nasıl bölgeyi bölgenin gerçek sahipleri olan onlara teslim ettiysek şimdi Zeytin Dalı harekatı kapsamında da Afrin bölgesini Afrinliler'e emanet edeceğiz. Ve onlar kendi oluşturacakları yönetimle mecliste oranın her türlü işini ve ihtiyacını görmeye devam edeceklerdir ve Türkiye olarak da biz onlara bu anlamda yardımcı olacağız."
"Tabii bizim amacımız Suriye'yi bölmek değil. Suriye'de şu anda bir otorite boşluğu var devlet her tarafta egemen değil. Terör örgütleri işte PYD, PKK, YPG, KCK ,DEAŞ önemli bir alanı kontrol etmektedir. Orada devletin otoritesi de yoktur. Tabii Suriye'de meşru muhalefet de var başka gruplar var ve çok ihtilaf var çözüm bekleyen sorunlar var ve Suriye'de yaşananların silah zoruyla çözülemeyeceğini Türkiye olarak biz hep söyledik. Burada esas çözüm siyasi çözümdür. Siyasi çözüm ortaya çıktıktan sonra zaten buradaki durumun ne olacağı siyasi çözüme göre netleşecektir. Ama biz Türkiye olarak şunu söylüyoruz bizim Suriye'nin topraklarında gözümüz yoktur ,İşgalci değiliz, kalıcı değiliz. Burada siyasi çözüm ortaya çıktıktan sonra da buralar o siyasi çözüme göre şekillenecektir."