Gelir dağılımındaki adaletsizlik değişmedi

En zengin yüzde 20 ile en fakir yüzde 20 arasındaki 8 katlık fark 2012 yılında da değişmeden kaldı. Yüzde 10’luk dilimler esas alınarak yapılan hesaplamada ise zengin-yoksul farkı 14.2 kat olarak belirlendi.

Abone ol

Naki BAKIR

BRİFİNG

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2012 yılına ilişkin Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırmasını açıkladı. Buna göre Türkiye ortalamasında 2011 yılında 10 bin 774 TL olan eşdeğer hane halkı kullanılabilir geliri 2012 yılında yüzde 10.1 artışla 11 bin 859 TL’ye çıktı. Hane halkları yüzde 20’lik nüfus dilimleri halinde yoksuldan zengine doğru sıralandığında 2012’de en alttaki dilimde 3 bin 468 lira olan eşdeğer hane halkı kullanılabilir geliri, ikinci dilimde 6 bin 301, üçüncüde 9 bin 55, dördüncüde 12 bin 850, beşincide 27 bin 624 lira olarak gerçekleşti. Buna göre zenginden yoksula doğru yüzde 20’şerlik hane halklarını kapsayan 5 dilim baz alındığında en üstteki kesim gelirin yüzde 46.6’sını alırken, en alttaki yüzde 20 sadece yüzde 5.9 pay alabiliyor. En üstteki ile en alttaki arasında 8 katlık bir gelir farkı bulunuyor. Gelirde zengin-yoksul makası önceki yıla göre aynı kaldı. 

Yüzde 10’luk dilimlere göre gelir farkı 14 kat

Ancak TÜİK veri tabanı üzerinde en varlıklı ve en yoksul yüzde 10’luk dilimler esas alınarak yapılan hesaplama ise zengin-yoksul farkının 14.2 kat olduğunu gösteriyor. 2012 itibariyle en varlıklı yüzde 10’luk nüfus gelirin yüzde 31.1’ini alırken, en yoksul yüzde 10’un payı yüzde 2.2’de kalıyor. 
Gelir dağılımındaki bu dengesizliğin son on yılda neredeyse hiç değişmediği dikkati çekiyor. En yoksul yüzde 10’luk nüfusu barındıran haneler toplam gelirden 2002 yılında yüzde 1.9, 2003 yılında ise yüzde 2.3 pay almıştı. Bu pay 2006’da yüzde 1.8’e kadar düştükten sonra izleyen dönemde yüzde 2’nin biraz üzerinde seyretti, 2010, 2011 ve 2012 yıllarında yüzde 2.2 olarak gerçekleşti. 

Buna göre en yoksul yüzde 10’luk nüfusun toplam gelirden aldığı pay 2003’tekinin de altında bulunuyor. 2003-2012 döneminde en varlıklı yüzde 10’luk kesimin gelirden aldığı pay ise çok az düşerek yüzde 33.2’den yüzde 31.1’e indi. 

Gini katsayısı da bozulmaya işaret ediyor

Gelir dağılımı eşitsizlik ölçütlerinden Gini katsayısı da geçen yıl neredeyse hiç değişmedi. 2011’de 0.404 olan Gini katsayısı 2012’de sadece 0,002 puanlık bir değişimle 0.402 oldu. 
Gini katsayısı, bir ülkede milli gelirin dağılımının adaletli olup olmadığını ölçmeye yarıyor. Katsayı 0 ile 1 arasında değerler alıyor ve değerin yükselmesi eşitsizliğin artması anlamına geliyor. Örneğin herkesin aynı gelire sahip olduğu bir toplumun Gini katsayısı 0 olurken, tüm gelirin bir kişide toplandığı toplumun Gini katsayısı 1 çıkıyor. 

Yıllık ortalama hane geliri 26 bin 577 TL

Türkiye’de hane halkı başına düşen ortalama yıllık kullanılabilir gelir 26 bin 577 TL, ortalama yıllık eşdeğer hane halkı kullanılabilir gelir 11 bin 859 TL olarak hesaplandı. İstanbul Bölgesi 16 bin 126 TL ile ortalama yıllık eşdeğer hane halkı kullanılabilir geliri en yüksek olan bölge oldu. Bunu, 14 bin 160 TL ortalama gelirle Batı Anadolu Bölgesi izledi. En düşük ortalamaya sahip bölge ise 5 bin 870 TL ile Güneydoğu Anadolu Bölgesi oldu.

Toplam gelirde ağırlık maaş-ücretin

Maaş-ücret gelirleri yüzde 46,5’lik oranla toplam gelir içerisinde en fazla paya sahip oldu. Bunu yüzde 20.4’le müteşebbis gelirleri ve yüzde 20 ile sosyal transferler izledi. Sosyal transferlerin yüzde 92’sini emekli ve dul-yetim aylıkları oluşturdu. Emekli ve dul-yetim aylıkları toplam gelir içinde yüzde 18.4’lük paya sahip olurken, diğer sosyal transferlerin payı yüzde 1.6 olarak belirlendi. Müteşebbis gelirlerinin ise yüzde 66.7’si tarım-dışı gelirlerden oluştu.

Nüfusun yüzde 16.3’ü yoksulluk sınırının altında

Eşdeğer hane halkı kullanılabilir gelirleri baz alınarak, kullanılabilir medyan gelirin yüzde 40, yüzde 50, yüzde 60 veya yüzde 70’ine göre çeşitli göreli yoksulluk sınırları hesaplandı. Eşdeğer hane halkı kullanılabilir medyan gelirin yüzde 50’si dikkate alınarak belirlenen yoksulluk sınırına göre nüfusun yüzde 16.3’ü yoksulluk riski altında kaldı. Kentsel ve kırsal yerler için hesaplanan yoksulluk sınırlarına göre bu oran, kentsel yerlerde yüzde 13.8, kırsal yerlerde yüzde 16,3 olarak gerçekleşti. 

Nüfusun yüzde 16’sı sürekli yoksulluk riski altında 

Dört yıllık panel veri kullanılarak hesaplanan "sürekli yoksulluk" oranı, son yılda ve önceki üç yıldan en az ikisinde yoksulluk riski altında olanlar olarak tanımlanıyor. Sürekli yoksulluğun hesaplanmasında eşdeğer hane halkı kullanılabilir medyan gelirin yüzde 60’ı dikkate alınıyor. Buna göre, 2012 yılında sürekli yoksulluk riski altında olanların oranı önceki yıla göre değişmeyerek yüzde 16 olarak gerçekleşti.

Maddi yoksunluk oranı çok az geriledi

Ciddi finansal sıkıntıyla karşı karşıya olan nüfusun oranı olarak tanımlanan ve belirlenmiş bu 9 maddeden en az 4’ünü karşılayamama ya da mahrum olma durumunu tanımlayan "maddi yoksunluk" oranı 2011 yılındaki yüzde 60.4’lük düzeyinden 2012 yılında yüzde 59.2’ye indi.

Nüfusun yüzde 86’sı tatil yapamıyor

Kurumsal olmayan nüfus içinde kendine ait konutta oturanların oranı yüzde 60,6 olarak belirlendi. Ancak nüfusun yüzde 40.6’sı konutunda "sızdıran çatı, nemli duvarlar, çürümüş pencere çerçevesi" gibi sorunlar olduğunu beyan etti. Yüzde 46,6’sı oturduğu konutta "izolasyondan dolayı ısınma sorunu" yaşadığını dile getirdi. Nüfusun yüzde 61.3’ü hanesinin taksit ödemeleri ve borçları (konut alımı ve konut masrafları dışında) bulunduğunu bildirdi.

Nüfusun yüzde 85.9’u "evden uzakta bir haftalık tatili", yüzde 61,8’i "beklenmedik harcamalarını" ve yüzde 78,8’i "yıpranmış ve eskimiş mobilyalarını yenileme ihtiyacını" ekonomik nedenlerle karşılayamadığını beyan etti.

Yeraltı sularındaki azalma, kârı yüzde 10 düşürecek “Ülkenin birinci sorunu ekonomi değil Güneydoğu” Mersin'de yan yatan geminin mürettebatı kurtarıldı Borsa günü düşüşle tamamladı 'Ateşkes' derken İsrail yine Beyrut'u vurdu