Frene sert basmıyoruz
MB Başkanı Yılmaz, "Tedbirlerimiz, sürdürülebilir borçlanma, finansal istikrar, büyüme ve fiyat istikrarını hedeflemektedir" dedi.
Abone olANKARA – Yeni yılın ilk enflasyon raporunu açıklayan TCMB Başkanı Durmuş Yılmaz, yüzde 70 olasılıkla 2011 yılı sonu enflasyon tahmininin orta noktasının yüzde 5.9 olacağını açıkladı.
Toplantının ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Yılmaz, bir gazetecinin, "parasal sıkılaştırmanın devam edeceği hatta bir miktar güçlendirilebileceği gibi senaryolar sizin tarafınızdan açıklandı. Ancak küresel durgunluk Türkiye veya birkaç gelişmekte olan ülke gibi fırsatlar yarattığı yönünde bir anlayış var. Acaba biraz sert frene basmıyor muyuz. Uluslararası konjonktürde gerek satın almalar gerekse büyümesi yönünde bir fırsat olmaya çıkmışken veya böyle bir algı varken Merkez Bankası’nın biraz frene basması ve 2011’de de bunu devam ettireceğini söylemesini ekonomik açıdan nasıl değerlendiriyorsunuz" sorusuna karşılık, "Frene sert basmıyor muyuz. Özellikle satın almalar birleşmeler gibi konularda biraz frene fazla basmadık mı sorusunun cevabı ‘hayır’. Biz bankacılık sistemimiz, ekonomimiz büyümesin demiyoruz. Böyle bir şey de diyemeyiz söyleyemeyiz. Amaç büyümek, istihdam yaratmaktır. Ancak bunun sürdürülebilir olması lazım. Risklerden uzak olması, dur kal dur kalk olmaması lazım. Şu anda aldığımız bu tedbirler ekonominin potansiyel büyümesi paralelinde sürdürülebilir borçlanma, finansal istikrar, büyüme ve fiyat istikrarını hedeflemektedir" diye konuştu.
Yılmaz, bütün bunların hepsinin bir anda Merkez Bankası’nın yapmasının mümkün olmadığını belirterek, dolayısıyla finansal istikrarla ilgili olarak diğer kamu ve kuruluşların üzerlerine düşen görevleri de olduğunu onlarında bu konuda tedbirlerini aldıklarını söyledi.
İki günlük süre stresi artırdı
Bunun üzerine "Daha önceki örneklere bakıldığında faiz kararının hemen arkasından zorunlu karşılık kararı Resmi Gazete’de görülüyordu. Böyle bir fark yaşandı. Bu farklılaşmanın gerekçesi nedir" sorusu yöneltildi. Yılmaz bunun üzerine şöyle konuştu:
"Son banka meclisi kararından önce PPK toplandı. PPK strateji belirleyen bir kurul. Eldeki verilere ne anlam verilmesi gerektiğini ve nasıl tedbir alınması gerektiğini inceliyor ve bunun bir kısmı banka meclisinin görev alanına giriyor. Son yaptığımız toplantı Perşembe günüydü araya Cuma günü girdi. Pazartesi günü zaten planlanmış bir banka meclisi vardı. Şuna da hak vermek lazım. Bankalarımız dövize gelecek mi, bilanço dışı kalemlere zorunlu karşılık gelecek mi gelmeyecek mi durumu vardı. Bu iki günlük süre herkeste stresi artırdı diyebilirim evet ama burada herhangi bir gecikme söz konusu değil. Bundan sonra böyle olacak. Bunu danışmamız gerekir diye düşünüyorum."
Hepimizin burada bulunmasının özel bir mesajı yok
Bir gazetecinin enflasyon toplantısında bütün yönetimdeki isimlerin burada bir arada bulunmasının piyasalara bir mesaj vermek mi olup olmadığını sorusuna Yılmaz, "Hepimizin burada olmasının özel bir masajı yok" dedi.
Faiz kararını oybirliğiyle aldık
Bir gazetecinin "PPK faiz indirim kararı oy birliğiyle mi alındı? Sizin karırınız olumlu mu?" demesi üzerine Yılmaz, kararın oy birliğiyle alındığını, dolayısıyla kendi oyunun rengini söylemesine gerek olmadığını, kararının evet olduğunu kaydetti.
Çelişki yok
Bir başka gazetecinin "PPK toplantısından hemen önce İstanbul’daki konuşmanızda faiz indirmeyeceğiniz yönündeki kararınız kamuoyuna yansımıştı. Ancak piyasalar alınan karardan sonra ters köşeye yattı. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz konuyla ilgili yaşanan eleştirileri nasıl değerlendiriyorsunuz?" şeklinde yönlendirdiği soruya Yılmaz, şeffaflık ve Merkez Bankası tarafından piyasaları öngörülebilir kılmanın Merkez Bankası’nın normları arasında olduğunu vurgulayarak şu açıklamaları yaptı:
"Bu norm bugün içinde geçerli. Son dönemde bize yöneltilen bir takım eleştirileri de nereden başladık ve nasıl geliştik diye bir tespit yaparak cevap vermek istiyorum. Biz Aralık ayında PPK’da yaptığımız toplantıda kararlarımızı açıkladıktan sonra ben iki televizyon programına çıktım ve bana orada soruldu. Bu bir seri indirim midir diye, bende bunun seri bir indirimdir evet veya hayır şeklinde bir cevap vermemi beklemeyiniz. Biz bir karar aldık. Bu kararı elimizdeki verilere göre her PPK toplantısında değerlendireceğiz ve duruşumuzu ona göre tekrar belirleyeceğiz dedik. İki televizyon kuruluşunda bu soruldu. Seri bir indirim olamayacağı dolayısıyla veri bağımlısı olduğumuzu verilere göre karar vereceğimizi söyledik.
Onun arkasından Viyana’da bir toplantı oldu. O toplantıda Türkiye üzerine bir yuvarlak masa toplantısı yapıldı. O toplantıda konuşmacıydım. Ben konuşmama şöyle başladım orada, biz bir kara aldık. Bu kara şu anda gerek yurt içi gerekse yurt dışı basında tartışılıyor. Bu kararın ne anlama geldiği konusunda daha fazla söz duymak istiyor ve anlaşılmasını istiyor. Bu nedenle ben irticalen konuşmayacağım para gelişmesinin doğru anlaşımsı için hazırladığım metni kelimesi kelimesine okuyacağım dedim. Metni orada okudum. O metin şu anda Merkez Bankası’nın internet sayfasına da konuldu. Sonra soru cevap kısmına gelindiğinde yepyeni bir durum söz konusu, Merkez Bankası diyor ki ben parasal sıkılaştırma yapıyorum. Benim hedefim fiyat istikrarını sağlamaktır. Bunun içinde ne gerekiyorsa diyor ama bir taraftan da faiz indirimi yapıyor. Acaba bunu nasıl açıklıyorsunuz. Bunun üzerine birden fazla soru geldi. Ben orada sorulan soruya paralel olarak şunu söyledim.
Konya’da yaptığımız toplantıda faiz indirimlerinin iki kanal üzerinden çalıştığını dolayısıyla cari açık üzerinde bir etkisi olduğunu söyledim. Faiz indirimlerinin iki etkisi var. Bunlardan biri kurlar üzerinde zayıflatıcı etkisi var. Buda ihracatı artırıyor bu cari açık üzerinde olumlu bir etki ama faizler indiği zaman kredi maliyeti düştüğü zaman piyasa üzerinde genişletici bir etkisi var. Bununda bir kısmı yurt dışında üretilen mal ve hizmetlere gittiği zaman bu açıdan da zıt istikametten cari açığı artırıcı bir etkisi var dedim. Bizim internet sayfamıza bakarsanız Konya’daki sunumun 44’üncü slaytta bunu net olarak görebilirsiniz.
Şöyle demişim, ‘cari açık iki kanaldan artmaktadır. Ucuz ve bol borçlanma imkanları sonunda kredilerde iç talepte ve ithal mal talebinde borçlanma TL’deki reel değerlendirme eğiliminin ekonomik temellerle uyumsuz düzeye ulaşması sonucunda mal talebinde hızlanma’. Dolayısıyla yeni bir şey değil. özellikle orada yazılı okudum. Soru cevap kısmında yinede soru soruldu. Bu açıklamayı yaptım. Benim orada söylediğimin birinci kısmı basında çıktı. İkinci kısmı konusunda çok fazla bir şey söylenmedi. Ancak sorunuz, ‘faiz indirimleri toplam talebi artırmak suretiyle cari açığı artırıyor dediniz mi’ ise evet dedim. Cevabım bu. Bunun ikinci bir bölümü vardı. Orası faiz indirimleri kur üzerinde bir etki yaptığıydı. TL’nin değer kaybetmesine ihracatın artmasına neden oluyor. Biz bugünkü konjonktürle baktığımızda kredi tarafının daha ağır bastığın söyledik. Dolayısıyla bir çelişki görmüyorum."
Kararlarımız diğer MB kararlarıyla ters düşmüyor
Bir gazetecinin, Merkez Bankası kendisini anlatmakta yetersiz mi kaldı yönündeki bir sorusuna Yılmaz, Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’nın son dönemde aldığı karaların dünyada diğer ülkelerin merkez bankalarıyla aldığı kararlarla ters olmadığının altını çizdi.
Mucize yaratan bir Başkan değilim
Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, faiz indirim ve munzam karşılıkların yükseltilmesiyle ilgili eleştirilere yönelik olarak "Kendisine güvenen, ne yaptığını bilen bir Merkez Bankası olarak aldığımız kararın arkasındayız" ifadesini kullandı. Yılmaz ayrıca son günlerde yaşanan eleştirilerle ilgili olarak da "Ben kendimi mucize yaratan bir başkan olarak görmüyorum, ayrıca sıkıntı yaratan başkan olarak da görmüyorum. Ben kendimi normal bir başkan olarak görüyorum" dedi.