Filistin davasında asla tarafsız değiliz
Cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Erdoğan, "Biz Filistin davasında asla tarafsız değiliz. Büyük bir millet, büyük bir devlet olarak da asla tarafsız olmayacağız" dedi
Abone olANTALYA - Cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, cumhurbaşkanı seçimi kampanyası kapsamında geldiği Antalya'da, büyükşehir belediyesince Beach Park Tesisleri'nde düzenlenen iftara katılarak vatandaşlara hitap etti.
Ramazan ayının en güzel özelliklerinden birinin kimsesizlerle, gariplerle ve yetimlerle daha sık bir araya gelinmesini sağlaması olduğunu anlatan Erdoğan, "Hiç kuşkusuz bu ülkenin tüm dezavantajlı kesimlerine hem devlet olarak 365 gün sahip çıkmak gibi bir sorumluluğumuz var. Ramazan bize bu sorumluluğumuzu hatırlatıyor" diye konuştu.
Türkiye'nin sınırlarının yanı başında çok büyük acılar ve çok büyük trajedilerin yaşandığına vurgu yapan Erdoğan, Irak, Suriye, Mısır, Libya, Myanmar, Patani gibi yerlerde yaşanan olayların ortada olduğunu söyledi.
"İslam dünyasında maalesef sıkıntılar çok" ifadesini kullanan Başbakan Erdoğan, son olarak İsrail'in 400 ton bomba yağdırdığı Filistin'de ölü sayısının 120, yaralıların da 700 civarında olduğunu söyledi.
Erdoğan, şöyle devam etti:
"İsrail her zamanki kinini, kanını orada estiriyor. Bizimle biliyorsunuz özellikle Marmara Gemisi olayında uluslararası sularda meydana gelen olaydan sonra yaşananlar vardı, biz ilişkileri kesmiştik ve araya dünyanın bir çok ülkeleri girdi, sonunda özür dilediler, tazminat davasını, böyle bir yargı süreci değil, 'biz işte şu kadar tazminat ödeyelim' dediler. Ama üçüncü bir şartımız daha vardı, dedik ki 'Filistin'e ablukayı kaldıracaksınız.' Güya ona da evet noktasına geldiler. Fakat gel gör ki şimdi bu olay patlak verdi. Bu ne demektir, 'Biz Türkiye'yle bir normalleşme kabul etmiyoruz. İsrail, Filistin'e bu uygulamasını devam ettirdiği sürece Türkiye'nin İsrail'le bir normalleşme sürecine girmesi mümkün değildir. Kuru kuruya bir kınamadan bahsetmiyorum, madem bizden normalleşme istiyorsunuz, bu normalleşme bizim Filistin'e ablukayı, ambargoyu kaldırmamız isteğini yerine getirmemiştiniz, demek ki siz bu noktada samimi değilsiniz. Bizim de bu noktada İsrail'le normalleşme döneminde atmaya hazırlandığımız bazı adımlar vardı ki, bu adımlar şimdi artık kapalı bir kutunun içerisine girmiş bulunmaktadır."
"Suriye'de 4 yıldır çocuklar yetim ve öksüz kalıyorlar" diyen Erdoğan, Irak'ta da yine çocukların annesiz babasız kaldığına şahit olduklarını söyledi.
Srebrenitsa soykırımının 19. yıl dönümünde yakınlarını, sevdiklerini kaybedenlerin hüznüne ve gözyaşına bir kez daha şahit olduklarını dile getiren Başbakan Erdoğan, "Şuna gönülden inanıyoruz, mazlumun ahı, mazlumun gözyaşı, mazlumun yürek ateşi döner eninde sonunda zalimi yakar" dedi.
"Kalbimiz, aklımız dört bir yanımızda feryatları yükselen işte bu kardeşlerimizdedir, öyle olmak zorundadır" diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"İşte şu anda IŞİD denilen örgütün 49 tane başkonsolosluk görevlimizi, biliyorsunuz, rehine alması olayı var. Yaklaşık 1 aydır ellerinde rehine. Bu örgüt niçin bizim vatandaşlarımızı rehin almıştır, bunları artık bırakmasının gereğini özellikle hatırlatıyoruz. Bunları ellerinde rehine olarak tutma halkına sahip değiller. Bunları özellikle bırakmalarını kendilerine hatırlatıyoruz. 100 yıl önce biz zor duruma düştüğümüzde bütün bu coğrafya kalbiyle ve yokluk içinde çıkarabildiği imkanlarıyla bizim yanımızdaydı. Çanakkale'de, Filistinli kardeşlerimiz bizim yanımızda yer aldılar, bugün de onların yardıma ihtiyacı var. Devlet olarak, millet olarak zor duruma düşmüş olan kardeşlerimizin yanında olmak sadece insani değil, aynı zamanda tarihi sorumluluğumuzdur."
"Bu mesele bir vicdan meselesidir"
Türkiye olarak insani yardım konusunda bütün gayretleri gösterdiklerini anlatan Erdoğan, AFAD, Kızılay ve TİKA vasıtasıyla yardımların sürdüğünü söyledi.
Suriye'den gelenlere kucak açtıkları için kendilerine eleştiriler yöneltildiğini hatırlatan Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:
"Bir milyon insan niçin Türkiye'de olacakmış, bombaların altında ölsünler mi? Aynı şey bizim başımıza gelse, acaba biz Suriye'ye kaçmak zorunda kalsak, kapılar bize kapansa ve bizim vatandaşlarımız ölümle başbaşa olsa bunu nasıl değerlendirirdik. Ve biz, AK Parti davasına gönül vermiş kardeşlerime sesleniyorum, Irak politikasında da Suriye politikasında da Filistin politikasında da Mısır politikasında da şunu bilesiniz ki biz tarihi sorumluluğumuzun insani ve İslami sorumluluğumuzun gereğini yapmaktayız, bunu herkes bilmelidir. Bosna'da maddi destek sağlayarak, oradaki kardeşlerimizi ayağa kaldırmaya çalıştığımız için bizi eleştirenler oldu. Oraya da aynı gaye ile gittik. Bize 'Myanmar'da ne işiniz var', 'Pakistan ile neden bu kadar çok ilgileniyorsunuz', 'Afganistan'la niye bu kadar ilgileniyorsunuz' diyenler var, işte bu mesele bir vicdan meselesidir, gönül meselesidir, vicdanı olmayanlar bunu anlayamazlar, bunu hatırlatmak istiyorum."
Devletlerin fiziki sınırlarının ve gönüllerdeki sınırlarının başka olduğunu ifade eden Erdoğan, "Biz bu ülkelerle fiziki sınırlara sahip olabiliriz ama gönlümüz birdir, geçmişimiz birdir, geleceğimiz de birbiriyle çok yakından ilişkilidir. Nasıl ki bir başka şehirde ikamet ediyor diye öz kardeşimizden vazgeçmiyorsak şunu biliniz ki 'fiziki sınırlarımızın dışında kaldılar' diyerek buralardaki kardeşlerimizden de vazgeçemeyiz. Şu anda Şam'a gidin Şam'da kendinizi görürsünüz, tarihimizi görürsünüz, Bağdat'a gidin Bağdat'ta kendinizi, kendimizi görürsünüz. 'Ah buradan bizim dedelerimiz mi geçti' dersiniz. Gidin Bosna'ya orada kendinizi görürsünüz" diye konuştu.
"Kardeşlik anlayışımız böyle vicdansız bir bakışa engeldir"
Bosna Hersek'in merhum Devlet Başkanı Aliya İzzetbegoviç'in son günlerinde yurt dışında bir seyahatte olduğunu ve durumunun ağır olduğunu öğrenince Saraybosna'ya gittiğini anımsatan Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:
"Hastaneye gittim, 'şuuru kapalı' diyorlardı, gittim ki konuşmaya başladık. Konuştuk, çok enteresandı, ne dedi biliyor musunuz,'Buralar' dedi, 'evlad-ı Fatihandır, buralar size emanettir' dedi, 'Ben gidiyorum' dedi, 'Tayyip kardeşim buraları yalnız bırakmayın' dedi. O bilge insan ertesi gün rahmetli oldu. Demek ki gitmeseydim göremeyecektim ve şu anda konsey başkanı olan oğlu bana şunu söyledi, 'Sayın Başbakan, biliyor musun siz hastaneye geldiğiniz ana kadar babamın şuuru kapalıydı, siz geldiniz şuuru açıldı, sizinle konuşmaya başladı' dedi. Gönüllerle konuşmak başka bir şeydir. Üzerimizde böyle tarihi bir sorumluluk var, tarihi bir yük var. Bunu anlayanlar olur, anlamayanlar olur. Biz anlayanlarla yolumuza devam edeceğiz anlamayanlar bizi o kadar da ilgilendirmiyor. Biz tarihi sorumluluğumuzu yerine getirelim. Çünkü bizim medeniyet tasavvurumuz, bizim vizyonumuz, bizim inancımız, kardeşlik anlayışımız böyle vicdansız bir bakışa engeldir."
"Muhacir kardeşlerimize ensar sıcaklığıyla, samimiyetiyle yaklaşmalıyız"
Anadolu coğrafyasının 150 yıldır diğer bölgelerden gelen kardeşlerini bağrına bastığını söyleyen Başbakan Erdoğan, "Bugüne kadar başı dara düştüğü için Anadolu'ya, Türkiye'ye gelip de sırtımızı çevirdiğimiz, sınırımızı kapattığımız hiçbir kardeşimiz olmayacaktır ve olmayacaktır" dedi.
"Gerek Suriye'den, gerek diğer bölgelerden canlarını kurtarmak için ülkemize gelen herkes bizim kardeşimizdir" ifadesini kullanan Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:
"Bu muhacir kardeşlerimize ensar sıcaklığıyla, samimiyetiyle yaklaşmalıyız, onlara her türlü yardımı yapmalıyız. Bir kez daha ifade ediyorum, bu insanlara sahip çıkmak bizim tarihi sorumluluğumuzdur. Elbette bu kötü günler geçecektir. İşte o zaman bugün sahip çıktığımız, misafir ettiğimiz, ekmeğimizi paylaştığımız insanlar, onların çocukları, torunları inanın bizi asla unutmayacaktır. Büyük devlet olmanın, büyük millet olmanın gereği budur. Allah'a hamdolsun, gücümüz var, imkanımız var, Allah'a sonsuz şükürler olsun, tarihimizden ve ecdadımızdan devraldığımız bir medeniyet vizyonumuz var. İşte onun için Suriye hiçbir zaman yalnız olmayacak, Irak'taki mazlumlar hiçbir zaman yalnız olmayacak. Özellikle Filistin davası yeryüzündeki hamisini, Türkiye'yi asla kaybetmeyecek."
"Vicdanını ayaklar altına alanlardan olmayacağız"
Türkiye'nin gücü ve imkanı olduğunu vurgulayan Erdoğan, "Biz tarafsızlık adına, dengeler adına, stratejiler adına vicdanını ayaklar altına alanlardan olmayacağız. Unutmayın, zulme rıza gösteren de zalimdir. Kurda merhamet etmek kuzuya zulümdür. Filistin davasında tarafsız kalmak, doğrudan doğruya zalimin yanında yer almak, doğrudan doğruya zulme destek vermektir. Biz hiçbir zaman böyle bir millet olmadık, asla da olmayacağız" ifadelerini kullandı.
Daha önce bir toplantıda dile getirdiğini belirttiği "Boraltan Köprüsü acısı"nı yeniden anlatan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"1944'te 146 Azeri kardeşimiz Rus zulmünden kaçarak Türkiye'ye sığınmışlardı. Türkiye, işte o tarafsızlık adına, dengeler adına bu 146 kardeşimizi Stalin'in askerlerine teslim etti. Azeri kardeşlerimiz, tabii o dönem CHP'nin iktidar dönemi, burası manidardır. Bu CHP var ya bu CHP... Bunu çok iyi anlamak, çok iyi bilmek lazım. Bunun geçmişi sakat. CHP'ye gönül veren kardeşlerime de sesleniyorum, bu geçmişi iyi değerlendirmeniz lazım. Azeri kardeşlerimiz Boraltan Köprüsü'nden karşıya geçti. Askerlerimizin gözleri önünde kurşuna dizildiler. Karşıya geçerken de ne dediler biliyor musunuz? 'Bizi onlara bırakmayın, bizi siz öldürün' diye yalvarmışlardı. Hatta o acı hadiseden bir de türkü kalmıştı: 'Düşman bekler karşıda önüne kattı beni, can alınan çarşıda gardaşım sattı beni.' Ah CHP ah senin gidecek yerin var mı? Senin gidecek yerin var mı? Sen Azeri kardeşlerini Stalin'e satacaksın ve onları seyredeceksin, ondan sonra da biz bu ülkede şöyleydik böyleydik diye afra tafra yapacasın. Bitmedi, ne diyor: 'Dönüp seslendim geri merhametsiz birine, beni siz vursaydınız şu gavurun yerine.' İşte tarih bu. Gerideki o merhametsiz, maalesef tek parti döneminin CHP'siydi. Maalesef denge politikasıydı, tarafsızlık politikasıydı. İşte biz Türkiye'ye bu tür yeni kara lekeler asla bulaştırmayacağız. Kardeşlerini satanlardan olmayacağız, evlatlarını satanlardan olmayacağız. Vicdanı kurumuş bir dünya karşısında vicdanı yüceltmeye inşallah biz devam edeceğiz. Biz Filistin davasında asla tarafsız değiliz. Büyük bir millet, büyük bir devlet olarak da asla tarafsız olmayacağız. Şu mübarek Ramazan akşamında bir kez da Antalya'dan Filistin, Suriye, Irak, Somali, Myanmar başta olmak üzere garipleri, yoksulları, mazlumları bir kez daha yürekten selamlıyor, bir kez daha dualar ediyoruz."
"Yeni Türkiye idealinin en güzel örneği"
Cumhurbaşkanı seçimi nedeniyle yaptıkları mitingde Antalyalıların coşkusuna teşekkür eden Erdoğan, şehrin Türkiye'nin dışa açılan bir vitrini, kapısı, yeni Türkiye idealinin en güzel örneği olduğunu dile getirdi.
Yeni Türkiye'nin vizyon belgesini, herkesin kendini birinci sınıf vatandaş olarak hissettiği yeni Türkiye'nin yol haritasını paylaştıklarını ifade eden Erdoğan, "Şeyh Edebali'nin 700 yıl önce çerçevesini çizdiği 'insanı yaşat ki devlet yaşasın' anlayışı yeni Türkiye'nin temel referansıdır. Dün de ifade ettim. Biz kimsenin kimliğiyle hayat biçimiyle kökeniyle inancıyla siyasi görüşüyle ilgili değiliz. Biz bunların hepsinin üzerinde özellikle bir yeni Türkiye ideali peşindeyiz. Ülkemizde geçmişte kendi tarihiyle kendi kültürüyle hatta kendi vatandaşıyla gerilim içinde, çatışma içerisinde olan bir statüko anlayışının asla içinde olamayız. Yeni Türkiye'yi bu yanlışın ortadan kaldırıldığı, kendine ait değerlerin tamamını kucaklayan, tamamını yükselten bir anlayışın üzerine bina ediyoruz" diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, "Tarihimizde ilk defa milletin kendi tercihiyle belirlenecek cumhurbaşkanı, bu değişimin öncüsü, yönlendiricisi olacaktır. Biz bunun için cumhurbaşkanlığına aday olduk" dedi.
"Turistler 'yandım Allah' derlerdi"
Geride kalan 12 yılda Türkiye'nın nasıl sınıf atladığının görüldüğünü ifade eden Erdoğan, Antalya'nın da pek çok yerinin 12 yıl önce köy görünümünde olduğunu, bugünkü yolları, havaalanlarını yapmak için gerçekleştirdikleri çalışmaları anlattı.
Erdoğan, "O havalimanının hali neydi? Turistler gelir, adeta burada gelen turistler 'yandım Allah' derlerdi. Bizim Çemberlitaş Hamamı'ndan berbattı. O derece, ter, klimalar çalışmaz, su vesaire. Hemen süratle bir yıl, ya 13 ay ya 14 ay içerisinde hem ek pisti hem yeni terminal binasını süratle yaptık ve şu andaki Antalya havalimanına kavuştuk. Şimdi sıkıntı hamdolsun yok" diye konuştu.
Gençlerin eski Türkiye'yi hatırlamıyor olabileceğini belirten Erdoğan, onlara Türkiye'nin eski halinin, okulların, hastanelerin eski halinin anlatılmasını istedi.
En büyük gelir kaynağı turizm olan Antalya'da kanalizasyonların denize aktığını anlatan Erdoğan, "Gözünüzün önüne getirin acaba kaç tane mavi bayrak vardı? Biz geldiğimizde kaç taneydi, parmak sayılarını geçiyor muydu? Hamdolsun şimdi artık her yer rahatladı" dedi.
Türkiye'de ve Antalya'da 12 yılda gelinen noktanın değerlendirilmesini isteyen Erdoğan, "Geçtiğimiz 12 yılda yaptıklarımız eski Türkiye'den yeni Türkiye'ye geçişin alt yapısıdır, temelidir. İnşallah önümüzdeki dönemde yeni Türkiye'yi hep birlikte inşa edeceğiz. Antalya 30 Mart seçimlerinde yaptığı tercihle bizi anladığını, bizi desteklediğini ortaya koydu. Biz de Antalya'nın bu vefasını, bu kadirşinaslığını elbette karşılıksız bırakmıyoruz, bırakmayacağız. Sizlerin teveccühüyle cumhurbaşkanı seçildiğimde de Antalya'nın her türlü meselesini yine yakından takip edeceğim. Yine sıkça sizlerle birlikte olacağız" ifadelerini kullandı.
Erdoğan, konuşmasının sonunda, vatandaşların yaklaşan Ramazan Bayramı'nı kutladı.