Fed artırım için sabırlı davranır, TL 2014’ten daha değerli olur
Türkiye İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali, Fed’in faiz artırımlarının da varlık alım programlarının azaltılması örneğinde olduğu gibi ilk etapta piyasalarda dalgalanmalara neden olabileceğini düşünüyor
Abone olTürkiye İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali, altı yıldan beri faiz oranlarını ‘sıfır’a yakın düzeyde tutan Amerikan Merkez Bankası Fed’in her ne kadar Amerikan ekonomisinden faiz artırımı için olumlu sinyaller alsa da küresel piyasalardaki gelişmeler ve petrol fiyatlarının seyri nedeniyle sabırlı olacağını düşünüyor. Nitekim Fed’in de aralık ayında gerçekleştirdiği son toplantıda yaptığı açıklamalarla bunu teyit ettiğine değinen Bali, bunun piyasalarda yaratacağı dalgalanmanın da aynı varlık alım programının bitirilmesi sürecinde olduğu gibi varlık fiyatlarının yeniden değerleneceğini ve ardından Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelere fon akışının süreceğini belirtti. Bali, Türk Lirası’nın da 2015 ortalamasında 2014’ten daha değerli olacağı öngörüsünde bulundu.
2015 yılında piyasaların gözü kulağı yine Fed’de olacak. Geçen yıl varlık alım programının sonlandırılmasının daha telaffuz edildiği süreçte bile varlık fiyatları her seferinde yeniden değerlenirken bu sene de Fed’in para politikasında normalleşme sürecinde sahnede faiz artırımı olacak. Piyasada Fed, faiz artırım sürecine girdiğinde Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelere fon akışının sürüp sürmeyeceği ve Avrupa Merkez Bankası (ECB) ve Japon Merkez Bankası (BOJ)’un sürdüğü likiditenin bu etkiyi nötralize edip etmeyeceği tartışılıyor.
Küresel yavaşlama ve petrol fiyatları
İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali, uluslararası piyasalardaki gelişmeleri değerlendirirken şöyle konuştu: “Fed’in para politikası kararlarında işgücü piyasasındaki gelişmeler ve enfl asyonun seyri belirleyici oluyor. Son aylarda ABD’de işsizlik oranının yüzde 6’nın altına gerilemesinin ve açıklanan verilerin ekonomik aktiviteye ilişkin olumlu sinyaller vermesinin faiz artırımı için uygun zemini hazırladığını gözlemliyoruz. Bununla birlikte, küresel ekonomideki yavaşlama sinyallerinin güçlenmesine ek olarak petrol fiyatlarındaki gerilemenin enflasyon açısından aşağı yönlü bir risk oluşturması Fed’in faiz artırımlarında aceleci davranmayacağına işaret ediyor. Nitekim, Fed Aralık ayında gerçekleştirdiği son toplantısında altı yıldır sıfıra yakın düzeyde tuttuğu politika faizini artırmaya başlamak için “sabırlı” olacağını belirtti."
Fed’in son açıklamalarının para politikasında normalleşmenin 2015 yılı ortalarına doğru başlayacağı ve tedrici bir şekilde olacağı yönünde algılandığına da değinen Bali, “Fed’in para politikasının geleceğine ilişkin söylemlerinin ve piyasalarda oluşabilecek spekülasyonların 2015 boyunca da aralarında Türkiye’nin de yer aldığı gelişmekte olan ülke piyasalarında zaman zaman dalgalanmalara neden olacak. Bunun da piyasalara yönelik sermaye akımları üzerinde olumsuz etkide bulunabileceğini düşünüyorum” ifadelerini kullandı.
Fed'in adımları ilerleyen dönemde olumlu etkiler
Adnan Bali, 2013'ün mayısında Fed ilk defa aylık varlık alım programını azaltmaya başlayabileceğini açıkladığını hatırlatarak o dönemde bu olasılığın sadece konuşulmasının bile gelişmekte olan ülke piyasalarında önemli dalgalanmalar yaşa tığına vurgulayarak şu değerlendirmeyi yaptı: “2013'ün Mayıs ayında Fed varlık alım programını azaltmaya başlayabileceğini açıkladığında da gelişmekte olan ülke piyasalarında önemli dalgalanmalar yaşanmıştı. Ancak, izleyen dönemde, Fed’in varlık alımlarını hızlı bir şekilde değil, tedrici olarak azaltmasına ve gelişmekte olan ülke ekonomilerinin eskiye nazaran daha güçlü makroekonomik temellere sahip olmasına bağlı olarak söz konusu dalgalanmalar kısa süreli olmuştu. Fed’in faiz artırımlarının da varlık alım programlarının azaltılması örneğinde olduğu gibi ilk etapta piyasalarda dalgalanmalara neden olabileceğini, ancak izleyen dönemde yeniden fiyatlamaların yapılmasının ardından gelişmekte olan ülkelere yönelik sermaye akımlarının devam edeceğini düşünüyorum. Ayrıca, faiz artırımının ABD ekonomisindeki toparlanmadan kaynaklanması nedeniyle bu durum önümüzdeki dönemde gelişmekte olan ekonomileri dış ticaret kanalıyla olumlu yönde etkileyebilecek.”
2015 ortalamasında TL az da olsa daha değerli olacak
İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali, Türk Lirası’nın 2014’ten daha iyi performe edeceğini, fonlama maliyetlerinin ise politika faizine daha yakın olacağını da düşünüyor. Adnan Bali, “Yurtdışından Türkiye’ye yönelik sermaye akımlarında önemli bir bozulma olmayacağı öngörüsü ve TCMB’nin enfl asyondaki gerilemeye paralel olarak likidite koşullarını gevşetebileceği değerlendirmesinden hareketle, 2015 yılı ortalamasında TL’nin döviz sepetine karşı 2014’e göre az da olsa değer kazanmasını, kısa vadeli fonlama maliyetlerinin politika faizine yakın ve yatay sayılabilecek bir seyir izlemesini beklemek yanlış olmayacaktır” dedi.
Yurtdışı, yabancı tabanını genişletiyor
Adnan Bali, İş Bankası’nın 2014 yılı performansı hakkında da bilgi verdi. İş Bankası’nın toplam kredileri önceki yılın sonuna göre yüzde 12 oranında büyüyerek 151 milyar TL seviyesine ulaşırken ilk 9 aylık dönemde kredilerin toplam aktifler içerisindeki payı da artarak yüzde 65’i aştı. Bali, kredilerdeki artışın ağırlıklı olarak kurumsal ve ticari krediler ile KOBİ kredilerinden kaynaklandığına değindi.
Bali, “2014 yılının ilk 9 aylık döneminde toplam kredilerdeki sektör liderliğimizi koruduk. İzlediğimiz sorunsuz ve sürdürülebilir büyüme politikası çerçevesinde, cari dönemde de aktif kalitesinden ödün vermedik, takipteki krediler oranı, üçüncü çeyrek sonunda yüzde 1.6 seviyesinde oluşarak sektör ortalamasının açık ara altında seyretmeye devam etti” ifadelerini kullandı.
Bali, 2014 Eylül sonu itibarıyla, toplam kaynaklarının yüzde 56’sını oluşturan mevduatlarının, 2013 sonuna göre yüzde 8 büyüyerek, 130 milyar TL düzeyini aştığını kaydetti. Bali, fon kaynaklarının çeşitlendirilmesi ve vade yapısının uzatılması politikası çerçevesinde, dokuz aylık dönemde, yurtiçi ve yurtdışı piyasalarda toplam 12 milyar TL tutarında menkul kıymet ihracı gerçekleştirdiklerini de söyledi. Bali, ihraç edilen menkul kıymetlerin toplam pasifl er içerisindeki payının yüzde 6.3’e yükseldiğini de belirtti.
İş Bankası haziranda 750 milyon dolar tutarındaki Eurobond ihracının yanı sıra mayıs ve eylül de 2.5 milyar doların üzerinde sendikasyon aldı. Son çeyrekte ise banka 5.5 yıl vadeli, 750 milyon dolar tutarında bir Eurobond daha ihraç etti.
Bali, “Özellikle yurtdışı ihraçlarla yatırımcı tabanımız her geçen gün daha da genişliyor” diye konuştu.
2015'te belirsizlikler azalsa da devam edecek
İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali, 2015 yılında da ekonomide ılımlı büyümenin devam edeceğini düşünüyor. Bali, “Bugünden bakıldığında, önümüzdeki yıl gerek global finans piyasalarındaki gelişmelerin gerekse yurtiçinde enflasyon başta olmak üzere makro eokomik göstergelerin ışığında oluşturulacak TCMB politikalarının faiz oranları ve kurlar üzerinde belirleyici olacağını öngörüyoruz. Gelişmiş ülkelerdeki para politikalarının izleyeceği yön ve jeopolitik riskler de dikkate alındığında 2015’in belirsizliklerin azalarak da olsa devam edeceği bir yıl olacağını düşünüyorum. Bu çerçevede 2015 ekonomide yine büyümenin ılımlı seyredeceği bir yıl olacaktır” dedi. Bali bu beklentiler ışığında İş Bankası olarak kendilerinin de mevduat ve kredide çok yüksek hızlı büyümeler yerine, sürdürülebilirliği ve uzun vadeli aktif kalitesi ile kârlılığı ön planda tutan stratejilerini izlemeye devam edeceklerini söyledi.
Bankaların fon sağlamada sıkıntısı olmaz
Adnan Bali, Fed’in faiz artırım sürecine öngörülen zamanda ve tedrici bir şekilde başladığı bir senaryoda, Türk bankacılık sektörünün uluslararası piyasalardan finansmana erişimde ise kalıcı bir sorunla karşılaşmayacağını öngörüyor. Nitekim bankacılık sektörünün geçmiş yıllardaki tecrübelerinin de bu durumu teyit eder nitelikte olduğunu kaydeden Bali, “2013 yılında ve 2014 yılının başında Fed kaynaklı endişelerin yanı sıra yurt içindeki gelişmelerin Türkiye’ye yönelik risk algısını bozulmasına rağmen bankacılık sektörü yurt dışından fon sağlamaya devam etti. Bu, bankacılık sektörünün yurt dışı yatırımcılar nezdindeki kredibilitesinin yüksek olduğunu gösteriyor” dedi.
Yurtdışında genişleme hedefi sürüyor 4 bölge odakta
İş Bankası son yıllarda bir taraftan iç piyasada büyürken diğer taraftan da yurt dışı ağını da büyütüyor. Bugün Türkiye’ye yakın coğrafyada 14 ülkede 2 iştiraki, iştirak şubeleri de dâhil toplam 57 şubesi ve 2 temsilciliği olan bankanın 2014’te Gürcistan ile birlikte İngiltere, Irak ve Kosova’da ikinci şubeleri açıldı. Bali, yurtdışındaki büyüme planları hakkında şu bilgileri verdi: “İlk şubelerimizi açtıktan bir süre sonra o piyasanın olanaklarından yararlanarak ikinci şubeyle derinleşmeye doğru adım atma stratejisi izliyoruz. İş Bankası olarak başta yakın coğrafyalar olmak üzere Türkiye’nin yoğun olarak ticaret yaptığı ülkelere odaklanıyoruz. Ortadoğu, Kafkasya, Kuzey Afrika ve Balkanlar yakından takip ettiğimiz coğrafyalar arasında yer alıyor. Bu kapsamda, 2015 yılında da yurt dışında şube ya da iştirak edinme yoluyla genişleme hedefimizi gerçekleştirmek için çalışmalarımızı sürdürüyoruz.”
Krediler yüzde 15’in hafif üzerinde artacak
2012 yılından bu yana izlenen makroekonomik politikalara paralel olarak görece daha ihtiyatlı ve makul seviyelerde büyüyen Türk bankacılık sektörünün, 2015 yılında da bu büyüme stratejisini koruyacağını düşünen Adnan Bali, “Önümüzdeki yıl kredi hacmindeki yıllık artışın %15 seviyesinin cüzi üzerinde gerçekleşeceğini ancak, iç talep koşullarının ılımlı seyrini sürdüreceği öngörüsü ile birlikte uygulanan makro ihtiyati tedbirlerin etkisiyle kredi hacmi artışının tüketici kredileri ve bireysel kredi kartlarından ziyade ticari krediler kaynaklı olacağını tahmin ediyoruz” dedi. Bali, tahsili gecikmiş alacak rasyosunun da Ekim 2014 itibarıyla yüzde 3.0 düzeyinde olduğunu ve sektörün ihtiyatlı bir plasman politikası izlediğini kaydetti. Bali, tahsili gecikmiş alacak rasyosunun 2015’te de yüzde 3’ler seviyesindeki yatay seyrini sürdürmesini bekliyor. Bali, mevduatın ana fonlama kaynağı olmaya devam edeceğini ama piyasa koşullarına bağlı olarak bankaların fonlama kaynaklarını çeşitlendirmek ve vade uyumsuzluğunu azaltmak için tahvil ihraçları gibi alternatif kaynaklara yöneliminin de süreceğini belirtti. Bali, “Bu ihraçlarda küresel likidite koşulları ve jeopolitik gelişmeler borçlanma maliyeti ile tutarı üzerinde de belirleyici olacaktır” değerlendirmesini yaptı.
İç talebin ağırlığı artar, enflasyon ve cari açıkta iyileşme olur
Adnan Bali, büyüme, enflasyon, işsizlik ve cari açık beklentilerini anlatırken 108 dolar seviyelerinden düşen petrol fiyatlarının makro ekonomik verilere olan katkısına değindi ve özetle şu ifadeleri kullandı: “2014 yılının geride bıraktığımız döneminde büyümeye en yüksek katkıyı sağlayan net ihracatın, 2015 yılında en büyük ihraç pazarımız olan Avrupa Birliği’nde ekonomik aktivitenin zayıf görünümünü koruyacağına yönelik öngörülere ve Irak’taki mevcut sorunların devam etmesine bağlı olarak büyümeye daha düşük oranda katkı sağlayacağını tahmin ediyoruz. Dolayısıyla, 2015 yılında Türkiye ekonomisinde büyümenin 2014 yılına kıyasla daha fazla oranda iç talep ağırlıklı olacağını ve %3,5 civarında gerçekleşeceğini öngörüyoruz. 2014 yılsonunda %5 civarında gerçekleşmesini öngördüğümüz cari açığın GSYH’ye oranının 2015 yılında nispeten yatay seyredeceğini tahmin ediyoruz. İhraç pazarlarımızda devam eden sorunlara rağmen cari açığın genişlememesinde büyük ölçüde petrol fiyatlarındaki düşüş rol oynayacaktır. 2014 yılı sonunda yüzde 9 düzeyinde gerçekleşmesi beklenen yıllık TÜFE enflasyonunun, TCMB’nin enflasyon hedefini ön plana alan para politikası uygulamalarına devam edeceği varsayımı altında 2015 yılında yüzde 7 düzeyine gerileyeceğini öngörüyoruz. Nitekim Orta Vadeli Program’da da geçtiğimiz yıl öncelikler arasında ilk sırada yer alan “cari işlemler açığını düşürmek” hedefinin bu yıl yerini “enflasyonla mücadeleye kararlılıkla devam etmek” hedefine bırakması dikkat çekiyor. Petrol fiyatlarındaki düşüşün de bu süreci destekleyeceği anlaşılıyor. 2015 yılında enfl asyon ve cari açıkta beklenen iyileşmeye karşılık, yüzde 10 civarında seyreden işsizlik oranında bir değişiklik öngörmüyoruz.”