Dericiler İtalya'nın tahtına göz dikti
1990'lı yılların başında bavul ticareti yapan Ruslar sayesinde altın dönemini yaşayan Türk deri sektörü, eski parlak günlerine dönmek istiyor. Kriz nedeniyle sektördeki tahtı sarsılan İtalya'nın yerine göz diken dericiler, esnek çalışma koşullarının sağla
Abone olAhmet USMAN -Sedat ALP
İZMİR - En parlak dönemini, Laleli ile simgeleşen bavul ticareti ve kayıt dışı ihracatın zirve yaptığı, pazar ekonomisine henüz geçen Rusya'nın her sunulan ürünü satın aldığı 1990'lı yıllarda yaşayan Türk deri sektörü, şimdi yaşadığı finansal krizle pazardaki tahtı sallanan İtalya'nın yerine göz dikti. İşlenmiş deride ihracatını artıran sektör, deri konfeksiyon, ayakkabı ve saraciyede ise başta işçilik olmak üzere yüksek maliyetler nedeniyle rekabet etmekte zorlanıyor. İş yasalarında esnek çalışmaya olanak sağlanmasını isteyen deri sanayicilerinin bir diğer önemli sorunu da düşük kurlar.
Son aylardaki nispi yükselme nedeniyle nefes alma fırsatı bulan deri ihracatçıları, yüksek katma değer yaratan sektörlere yönelik teşviklerin artırılmasını bekliyorlar. Dericilerin sorunları ve gelecek beklentilerini sektörün üretim merkezleri arasında yer alan İzmir Serbest Bölgesi'nde düzenlediğimiz toplantıda masaya yatırdık. DÜNYA Gazetesi Genel Yönetmeni Hakan Güldağ'ın moderatörlüğünü yaptığı, DÜNYA Gazetesi Yazarı Rüştü Bozkurt ve İzmir Temsilcisi Serap Zeybek Ihlamur'un da görüşlerini paylaştığı toplantıda katılımcılar yeniden yapılanma çalışmaları başlatan İzmir Serbest Bölgesi'nin yeni dönem çalışmaları hakkında da bilgi verdiler. Dericiler kooperatifi olarak yola çıkan, sırasıyla deri organize sanayi bölgesi, deri serbest bölgesi halini alan son olarak diğer sektörlere de açılan İzmir Serbest Bölgesi, özellikle kimya, gıda, mobilya gibi sektörlerden yeni yatırımcılar bekliyor.
Eyüp SEVİMLİ
İZBAŞ Yönetim Kurulu Başkanı, EBSO Yönetim Kurulu Üyesi
İtalyan dericiler Türkiye'ye yöneldi
Deri sektöründe konfeksiyon, ayakkabı ya da saraciyede sorun genelde aynı. Türkiye'de işçilik payları çok yüksek, bu maliyet de fiyatlara yansıyor. Bu yüzden kabul ettirilebilecek fiyatlar ortaya çıkmıyor. Şu an ayakta duranlar maliyetlerle, kurlarla en çok boğuşanlar, kar paylarını düşürenler. Bunlar bu maliyetlere katlanacak gücü olanlar. Şu an kurların bir miktar yükselmesi ile nefes aldılar. Kurlar yüzünden büyük kan kaybı yaşandı.
Hükümet daha geçen sene üretimin üzerine eğilmeye başladı. Öncesinde hiç eğilmiyordu. Sanki bu ülkede öyle bir sorun yokmuş gibi bakıyordu. Ağzımızı açsak karşımızda adeta bir duvar buluyorduk. Yeni dönemde üreticilerin hakkı teslim edilmeye başlandı. Kamu kurumlarının yerli malları tercih etmesiyle ilgili düzenlemeler yapılıyor, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı TOBB'dan istatistiki çalışmalar yapması istiyor, hammadde kaynaklarına erişimle ilgili çeşitli çalışmalar var.
Deride konfeksiyon üretimi 1990'larda çok hızlı bir büyüme yaşadı. Tekstildeki işçiler eğitilerek 2-3 katı ücretle deri konfeksiyona transfer edildi. Yani yüksek getiri ve katma değerden çalışan da payını aldı. O noktadan dönülmesi de çok zor oldu. Siz kazanamayınca da eski ücretleri veremediniz. Sektörden kaçışlar başladı. Halen deri konfeksiyonda çalışanların bugünkü maliyeti ürünün pahalıya mal olmasına neden oluyor. Ayakkabıda çalışanların ücretleri konfeksiyon kadar yüksek değil.
İşlenmiş deride şansımız fazla. Türkiye'deki deri üreticileri kaliteli üretim yapıyor. Kaliteli deride Türkiye'nin hala gücü var. Hayvancılık 1980'den sonra çok yara aldı. Yaylalara çıkmak yasaklandı, Turgut Özal tarım ve hayvancılığı göz ardı etti. Fakat hayvancılık hala geliştirilebilir. Her şeyden önce bir ülkenin kendi etini üretmesi lazım.
Hindistan ve Çin deride dünyada söz sahibi iki ülke. Hindistan hayvancılık ülkesi, özellikle küçükbaşta düşük maliyetli hammadde avantajı var. Çin de çok yüksek kapasitelerle çalışıyor. Bir fabrika günde 40-50 bin deri işliyor, yeterli hayvanı olmadığından da dünyadan hammadde alıyor. Ama istikrarlı bir pazar değil. Bu da müşteri kaybetmelerine neden oluyor. Daha çabuk, daha esnek, daha kaliteli üretimle, pazara yakınlıkla Türk deri sektörü konumunu avantaja çevirebilir. İtalya'nın durumu da bize ayrı bir şans veriyor. Marka olan deri firmaları bizdeki dericilere yöneldiler. Nasıl temin ederiz diye düşünüyorlar.
Bölgenin kuruluşu deri sektörüne dayanıyor. Şehir içinde kalmış dericilerin taşınacağı bir bölge gerekiyordu, burası belirlendi. Başlangıçta kimse buraya serbest bölge diye gelmedi. Zoraki olarak yatırım yapıldı ve çok kısa sürede geçildi. Daha sonra deri OSB halini aldı. Ardından dericiler için serbest bölgenin daha avantajlı olacağı düşüncesiyle deri serbest bölgesi statüsüne kavuştu. En son olarak da diğer sektörlere de açıldı. Bir dönem serbest bölge statüsü buradaki dericileri mutsuz etse de hala çalışmalar sürüyor.
Ne yazık ki sanayicinin sıkıntısı hiç bitmiyor. Akşam her şey yolunda olarak yatıyorsunuz sabah kalkıp bakıyorsunuz ki yeni bir yönetmelik çıkmış, ya da bir bürokrat mevcut yönetmeliği farklı uygulamaya başlamış, bütün düzeniniz bozuluyor. Maalesef ülke olarak bunu sürekli yaşıyoruz. Bölgemizin yeni sektörlere açılması yeni değil. Fakat yaklaşık bir yıldır isim değiştirme, tazelenme, silkinme ve taze bir bakışla yolumuza devam ediyoruz. Daha önce bunu yapamamıştık. Bölge ile ilgili güzel gelişmeler oluyor.
Jak GALİKO
Ege Deri ve Deri Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı
Sektörde kim esnek ekonomiye geçmezse hapı yuttu
Türkiye'de sorun sistemin, işlerin doğru yürümemesi. Deri sektörü Yeşildere'deydi, ‘3 sene içinde taşınmazsanız buraları yıkarız' dendi. Önerilen 4 noktadan biri olan mevcut bölgemizi belirleyerek çok hızlı şekilde yatırım yaptık. Sanayiciler uğraşılması gereken işlerin dışında işlerle uğraşmak zorunda kalıyorlar. Bizim derdimiz üretim, ihracat, istihdam olmalı. Serbest Bölgeler Kanunu 1985'te çıktı. Türkiye için bir atılımdı. İhracatçı firmalar formaliteden uzak şekilde çalışabileceklerdi. Ama ardından siyasetin kötü kararları devreye girdi. Şu an Türkiye'de 19 serbest bölge varken, AB'nin 27 ülkesindeki toplam serbest bölge sayısı 7'de kalıyor. Anlaşılır gibi değil. 12-24 kişinin çalıştığı serbest bölgeler bile var. Serbest bölgelerdeki olumsuzluklar denetimle engellenebilir. Ama Türkiye'de bunun yerine genele malediliyor, herkes aynı potaya konuyor. Bu mantıkla serbest bölgedeki çalışma avantajları yok oldu. Daha ucuza, bürokrasiden uzak, yabancı müşteriye daha iyi hizmet gibi avantajları gerçekleştiremedik.
Deri sektörü 1989-98 arasında Laleli'deki bavul ticaretinden dolayı önemli oranda kayıtdışı ekonomi içine girdi. Bugün bile sektörde büyük oranda kayıtsızlık hakim. Kayıtdışı ticaret azalıyor ama toplam ticaret de azalıyor. Çünkü Laleli'nin en büyük müşterisi olan Ruslar da bütün dünyaya açıldılar. Başta en yakın biz olduğumuz için buraya gelmişlerdi. Bütün şirketler çok büyük karlar elde etti. Bu sadece deri değil pek çok sektör için geçerli. 1998'de burası serbest bölge olduğunda 65 tane tabakhane varken, bugün bu rakam 17'ye düştü. Çünkü burada kayıtlı ekonomi var. Bu da kayıtsız çalışanla rekabet şansınızı bitiriyor. Bölgemizin büyümesi için deri dışı sektörleri getirmesi lazım.
Düne kadar ölçek ekonomisi ile gidiyorduk. Şimdi kim esnek ekonomiye geçmediyse hapı yuttu.
Made in İtalya, şu an batmak üzere olan bir ekonomiye sahip. Benim müşterilerimin yüzde 60'ı da İtalyan.İtalya Made in İtalya sarhoşluğu yaşadı, turizm gibi sektörlerle karınları doyacak sandılar. Şu an batmak üzere. Oysa 2006 senesinde Alman İşveren Sendikaları tedbirlerini alarak haftalık çalışma süresini 5 saat artırdı. Bunun karşılığında da 2011'de ilk kez otomotiv endüstrisinde lider değişti. Japon Toyata'yı geçen Volkswagen dünyanın en büyük üreticisi oldu. Devlet oradaki baskısıyla daha rekabetçi çalışılmasına öncülük yaptı. Türkiye'de emek yoğun branşlarda gereken ilgi gösterilmedi. Şu an Türkiye ithalat ikamesiyle büyüyor.
Dünyanın en iyi derilerinden biri Balıkesir kuzusundan çıkandır. Türkiye'nin küçükbaş stoku 30 milyon dolayında. Kesilen de 7-8 milyon adet. Hayvancılık büyümüyor. Deri sektörü ise yıllık 50-60 milyon adet küçükbaş derisi kullanıyor. Artık dünyada fonlar ham ürüne ve altına yatırım yapıyor. Türkiye'deki para değeri büyük bir fiyasko. Bugün dünyada stagflasyon var. Gidin deri mağazalarına ya suni ya ithal deri var. İtalya 2005-2006'da 11 milyar dolarlık ayakkabı satıyordu. Bu yıl 7 milyar dolara düştü. 160 milyar dolarlık dünya deri pazarının yarısını ayakkabı oluşturuyor. Türkiye olarak 70-80 milyar dolarlık bu pazardan aldığımız pay ise 260 milyon dolar. Neden? Daha kötü deri mi yapıyoruz? Üretimin yüksek seviyeye çıkması için katma değer üzerindeki yüklerin azalması lazım. Polonya'nın özel ekonomik bölgesinde işçilik yüzde 25 daha ucuz, İtalya'da 3 ay fabrikanı kapatırsan işçinin ücretini devlet ödüyor.
Katmadeğeri yüksek sektör desteklenmeli
Yaşar İLETEN
İZBAŞ Başkan Yardımcısı ve İleten Group Yönetim Kurulu Başkanı
Kayıtdışı ile rekabetin güçlüklerini yaşıyoruz
Deri emek yoğun bir sektör. İzmir Serbest Bölgesi'nin yıllık işlem hacmi 400-450 milyon dolar civarında ve her sene artıyor. Burada kayıtdışı ile rekabetin güçlüklerini yaşıyoruz. Bizlerin kayıtdışına çıkmak gibi bir durumu yok. Serbest bölgelerde ithalatın KDV'sini ödemiyorsunuz, fon avantajları var. Bunlar yeterli değil ama yine de serbest bölge statüsünün devamının büyük faydası var.
Artık diğer sektörlere açılsa da bölgemiz hala deri ağırlıklı. Zaten kuruluş amacı da dericileri bir araya getirmekti. Faal fabrikalar içinde yarıya yakınını dericiler oluşturuyor. Son dönemde diğer sektörlerden gelen başvurular bizi sevindiriyor ve umutlandırıyor. Serbest bölgeler 10 sene önceki muafiyetlere sahip değiller ama yine de önemleri giderek artıyor. Önümüzdeki dönemde sektör dışındaki yatırımcıların da bölgeye daha çok ilgi göstereceklerine inanıyorum.
Talip SEPİCİ
Sepici Holding Danışmanı
Alıcılar kapıdan kovsalar biz bacadan girmeliyiz
Almanya ve Fransa'da deri fabrikaları kapanıyor ama İtalya'da devam ediyor. Sektörümüzde bütün dünya İtalya'yı birinci planda görüyor. Biz markaya doğru gidersek Türkiye de aşama kaydeder. Ama bizler günlük işlerle uğraşmaktan ileriye dönük işleri düşünemiyoruz. Dünya değişiyor, dönüşüyor. Bu dinamizmi yakalamak lazım. Hiçbir şey 10 yıl önceki gibi değil. Biz de işletmeler hep aile şirketi ağırlıklı. Kendi şirketlerimizi kurumsallaştırmalıyız. Bu da lafla yapılmamalı. Ar-Ge'ye önem vermeliyiz. Bu da ürün kalitesiyle ilgili bir durum değil. Bizim kaybettiğimiz nokta iyi deri yapmak değil. Bunu zaten yapıyoruz. İyi deriyi nasıl, nereye pazarlarız? Eskiden müşterilerimiz bize gelirlerdi, şimdi bizim alıcıların kapısına gitmemiz lazım. Hatta kapıdan kovsalar, bacadan girmeliyiz.
Dericiler olarak Menemen'de biraraya geldikten sonra, burayı serbest bölge haline getirmek için çok uğraştık. Bunu hepimiz istedik. Ama bunu sağladıktan sonra işler ne yazık ki istediğimiz gibi gitmedi. Direkt ihracat ağırlıklı firmalar burayı tercih etmedi.
Suzan SAVRANOĞLU ERMAN
Derma Deri Sahibi
Fiyatlarımız dünya markalarına bile pahalı geliyor
Sektörün pek çok sorunu var ama bunlar arasında en öne çıkanı maliyetler. Çok pahalı ürün üretiyoruz. Bizim şirketimizin tabakhane yanında konfeksiyon işleri de var. Malı nereye satarız diye uğraştık, didindik ve en uç noktaya ulaştık. Eskiden toptancılara satardık. Şimdi uluslar arası markalara satıyoruz. Bu pahalı malımızı kime satabiliriz diye düşünüyoruz. En uç noktadaki markalara bile satmakta zorlanıyoruz. Bu dünya markalarına bile pahalı geliyorsa, orada düşünmek lazım.
Türkiye'de de dünya markaları var ve onlar da ithal mallar getiriyorlar. Bunu irdelemeliyiz. Bunun nedenlerinden biri ham deri sıkıntısı. Ülke olarak dört iklime sahibiz ama tarım hep geriye gitmiş, hayvancılıkta ithalat başlamış. Eskiden çıkan malın neredeyse yedide biri çıkmaya başladı. Oysa ki en güzel kuzu derisi Türkiye'den çıkar. Sektörün başlıca sıkıntılarından biri de kurlar. 2003'ten bu yana gelen sıcak para nedeniyle döviz kurları sabit kalırken enflasyon sürekli arttı. 2003'te 20 dolar olan maliyet, 60 dolara çıktı. Pazardan öte maliyet sıkıntısı var. Bazı alıcılar ‘altın olsa bu fiyatı veremem' diyorlar. Şu anki pozisyonumuzu umut verici görmüyorum.
Süleyman TAHİROĞLU
Yateks AŞ Sahibi
İzmir Serbest Bölgesi'ne ortak Ar-Ge Merkezi kurmalıyız
Türk derisi bir dünya markası. Deri giysi ihracatı artmıyor ama işlenmiş deri ve ayakkabı ihracatımızda hatırı sayılır artışlar var. Bizim işlenmiş deriyi satma şansımız daha fazla. Ar-Ge ve inovasyonda rakiplerimizden ileriyiz. Dünyada hammadde fiyatları her yerde aynı. Pakistanlı da Hindistanlı da bizim gibi deriyi 10 dolara alıyor. Mesele bunu trendlere uygun olarak işleyip satmak. Konfeksiyon deyince ise iş değişiyor. Bizim konfeksiyon maliyetimiz 60-70 dolar iken Uzakdoğu'da bu rakam 10-15 dolara kadar düşüyor. Geçtiğimiz günlerde ayakkabıcılar, çantacılar, giysiciler olarak uluslar arası markalarla görüştük. 80-90 euroluk fiyatlar istediler.
Bunları bu fiyata üretmemiz çok zor. İşlenmiş deriyi satmak, bunu konfeksiyon haline getirip satmaktan çok daha kolay. Bizler Menemen'deki bu serbest bölgede çok sayıda sektör firması olarak faaliyet gösteriyoruz. Bölgemiz diğer pek çok serbest bölgeden farklı olarak arıtma tesisine sahip. Buraya arıtma ihtiyacı olan sektörlerden firmalar gelmeli. Bir de işlem hacmimizi artırmak için ihtisas gümrüklerinin sayısını artırmalıyız. Şu an deri ihtisas gümrüğüyüz. Mobilyada da ihtisas gümrüğü olmak için uğraşıyoruz. Artık Ar-Ge ve inovasyon devletin de bir politikası. Bölgede 25-30 deri firması var. Bölgede ortak Ar-Ge merkezi olsa, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı'nın teşvikleriyle bu tür çalışmaları hızlandırabiliriz.
Erdinç ARTKIY
Artkıy Deri Mamulleri Sahibi
Esnek çalışabilirsek üretimi başka ülkelere kaçırmayız
Deride kullanılan teknolojiler itibariyle ve ürün kalitesi olarak İtalya'dan geri değiliz. İtalyan derisi, Türk derisi gibi bir ayırım yok. Hammaddede dışa bağımlı hale geldik. Rekabette geri düşüyoruz. Hammaddeyi içeriden tedarik etsek rekabet edebiliriz. Konfeksiyon, ayakkabı ya da saraciye, bütün bunlar hep emek yoğun ürünler. 2003'ten bu yana düşük kur nedeniyle fiyatlar artmıyor, ama ücretlerde de tam tersi bir durum var. Şu an bizde işçilikler İtalya'dan yüzde 10-15 dolayında daha düşük ama eski Doğu Bloku ülkelerinden daha pahalıyız. İşleme ve bitmiş ürün rekabetinde geri kalmaya başladık. Ekonomik ürünlerde Uzakdoğu ile kaliteli ürünlerde eski Doğu Bloku ülkeleriyle rekabet edemiyoruz. Ürünleri deri olarak satar konuma geldik. Bu durumda da esnek çalışma ön plana çıkıyor. Şirkette geçen seneye göre eksideyiz. Daha esnek çalışma temposuyla bu sene artışa geçeceğiz.
Büyük, belirli, fason çalışan markalara, direkt mağazalara ürün veriyorsanız esnek çalışmak zorundasınız. Ama mevcut İş Kanunu'na göre bu esnekliği gösteremiyoruz. Eskiden ülkeye dış kaynak geldiği için sorun yoktu. Cari açık sorun olunca gerçekten katma değeri olan ürünlere yönelmek gerektiği görüldü. 3 milyar dolarlık ihracat yapan bir sektörün 100 milyon TL katma değeri varken, bizim sektörümüzde katma değer çok yüksek. Bu tür yüksek katma değer üreten sektörlerin de ona göre teşvik edilmesi lazım. Deri ürünleri arasında en esnek çalışılabilen ayakkabı. Çünkü parça başı üretim olanakları var. Artık Uzakdoğu'daki fiyatlar da eskisi gibi değil. 1'e 10 düzeyinden 1'e 4'lere geldi. Esnekliği sağlarsak İtalya'nın bıraktığı üretimi Macaristan, Polonya gibi ülkelere kaçırmayız. Şu an doğuya doğru kayan bir üretim var. Biz mantalite olarak onlara göre daha şanslıyız. Aradaki yüzde 5-10'luk marjlara rağmen bu işleri alabiliriz.
Hakem GÜLŞEN
Hakem Ayakkabı Limited Şirketi Sahibi
Ayakkabıda Türkiye'ye rakip olabilecek tek ülke İtalya
Artık dünyada müthiş zorlu bir pazar var. Dünya Çin ile tanıştıktan sonra üretim çok zor hale geldi. Bu nedenle devletin üreten insanlara şefkatle yaklaşması, yardım etmesi lazım. Devletin yazılı dokümanlarında yardım ve destek; uygulamasında köstek vardır. Benim 6 ay sonrasının hedeflerini koymam lazım. 2012 kışının koleksiyon hazırlığını yapıyorum. Ama 6 ayda Türkiye'de 60 bin şey değişiyor. Öncelikle devletin bürokratlarının işin ne olduğuna bakıp, yardım edecek iradeyi kullanma özgürlüğü olmalı. Benim iş bulma sorunum yok.
Ama inanılmaz çaba harcıyorum. Çünkü 2012'de yüzde 30-40 büyümek zorundayım. Son 10 yılda enflasyon yüzde 130 oldu ama döviz kurları, o da son 6 ayda olmak üzere, sadece yüzde 10 yükseldi. 8 yıl boyunca ya zarar ettik, zarar etmediğimizde de sevindik. Ekonominin bir mantığı olmalı. Ayakkabıda inanılmaz bir ihracat şansı var. Dünyada Türkiye'ye rakip olabilecek tek ülke İtalya, belki biraz da İspanya. Deri işleme kültürü apayrı bir konu. Yetişmiş elemanın taşıdığı bir kültür. Bir tek teknolojiyi üretip kullanarak ayakkabı yapamazsınız. Ruhsuz olur. Bu bir sanat. Devletin bir don biçip herkese giydirmeye çalışması doğru değil. Her sektörün ihtiyaçları, potansiyeli farklı.
Özlem Değirmencioğlu
İZBAŞ Genel Müdürü
İZBAŞ'ın en güçlü noktası arıtma tesisi
İZBAŞ olarak yapmamız gereken çok şey olduğunun bilincindeyiz. Bunun için de planlı hareket edilmesi gerekiyor. Hem gelişim hem tanıtım anlamında bir planlama çerçevesinde yol alıyoruz. Bölgenin iç kapasitesini, kurumsal kapasiteyi ve tanınırlığı artırmak için çalışıyoruz. Bu eksende ilerlediğimizde pek çok sorunu da aşmış olacağız. Bizim gibi üretime dayalı serbest bölgelerdeki atık yönetimi önemli bir problem. Bu konu bölge için hem önemli bir handikap hem de önemli bir maliyet unsuru. Bu bizim bölgemizin adına da şu anda mücadele etmemiz gereken önemli başlıklardan biri. Şu anda arıtma bizim en güçlü noktalarımızdan biri. Türkiye için de bir artı değer. Bizim üretimden sapmadan ekonomi özel bölgeleri konusundaki gelişmeleri izlememiz gerekiyor. Çünkü henüz net bir fotoğraf göremedik. Benim kişisel değerlendirmelerim bunun bölgelerin gerçeğine göre yapılacak çalışmalara göre netleşeceği noktasında.
Deriye bakınca da sektörün kümelenme değil öbeklendiğini görüyoruz. Ancak deri sektörünün önümüzdeki dönemde küçüleceği görüşünde değilim. Katma değeri artıran, verimliliği yakalayan, kurumsallaşma noktasındaki dönüşümünü sağlayanlar yola devam edecek. Suni derinin başarısı da deri sektörünün üzerinde önemli bir darbe. Çevreci görüşlerin de kürk ve deri kullanımına tepkilerinin pazar üzerinde etkili olduğu göz önüne alınmalı. Deri bugün olduğu gibi yalnızca ayakkabıda, mobilyada, giyside çantada değil, bir noktada inovasyon ve Ar-Ge ile hiç beklenmeyecek alanlarda da kullanılabilecek bir emtia.
İzmir Serbest Bölgesi farklı sektörlerden yatırımcı bekliyor
Deri dışı sektörlere kapısını açtıktan sonra yeniden yapılanma çalışmaları başlatan İzmir Serbest Bölgesi Kurucu ve İşleticisi AŞ (İZBAŞ), farklı sektörlerden yatırımcı çekmeye çalışıyor. Aliağa Limanı'na 26, İzmir Limanı'na 40, İzmir merkeze 45, İzmir-Çanakkale asfaltına 11, Adnan Menderes Havalimanı'na 55, Foça'ya 20 kilometre mesafede yer alan bölge, 1 milyon 620 bin metrekare alan üzerine kurulu. Bunun 100 bin metrekaresi 1. Derece SİT alanı.
Burasının ileride açıkhava müzesi olarak değerlendirilmesi sözkonusu. 211 parselden oluşan bölge, günlük 9 bin metreküp kapasiteli bir arıtma tesisine sahip. Şu an 69 kullanıcı ve 40'a yakın aktif depo bulunuyor. Ağırlık deri, kimya, gıda, makine, elektronik, mobilya ve tekstil sektörlerinde. Türkiye'de yüzölçümü açısından 5'inci, işlem hacmi açısından 10. büyük bölge. Bu yıl işlem hacmi yüzde 18 dolayında artan bölgede Ocak-Kasım döneminde 328 milyon dolarlık işlem hacmine ulaşıldı. Mart ayından sonra bölgede doğalgaz kullanılmaya başlanacak. TEDAŞ trafoların bakım ve onarımlarını yapıyor. 2012'nin Ocak-Şubat aylarında elektrik dağıtımını bölge yönetimi devralacak.
Bölgede arsa olarak olduğu gibi binalarıyla birlikte satılan işletmeler de var. 2 bin metrekareden 20 bin metrekareye kadar yerler verilebiliyor. Çandarlı Limanı bölge için çok önemli bir potansiyel. Bittiğinde dünyanın en büyük 10 limanından biri olması öngörülüyor.. Atıksu Arıtma Tesisi'nin işletmesi Alman menşeyli bir firmaya devredildi. Mono deponi alanı oluşturma çalışmalarında son aşamaya gelindi.