Cesur musunuz?
Cesur iş adamları, iş yaptıkları ortaklarını, rakiplerini, işi bir bütün olarak değerlendiren kişilerdir.
Abone olCesaret savaşları kazanmakta, hakkını aramak için sesini yükseltmekte, değişikliklere ayak uydurmakta, bilinmeyeni bilinir kılmakta içimizden gelen güçlü sesin adı. Bazen kendimizi tarif edilmez korkuların, tereddütlerin, endişelerin ortasında buluruz, o içimizdeki sesin bizi yüzüstü bırakıp gittiğini düşünürüz. Bazense hiç beklemediğimiz bir anda cesaret adeta bizi ele geçirir, beynimizi kontrol altına alır: düşüncelerimizi, dilimizi, hareketlerimizi kumanda eder. Biz ise yarı şaşkınlık yarı gururla kendimizi seyrederiz. Hayatın her evresinde, emeklemeye başladığımız günlerden iş dünyasında merdivenleri hızla çıktığımız günlere dek içimizden gelen bu emin ses bizi yönlendirir. Kendi kendimize inancımızın en güven veren kanıtı olur.
İşte, cesur iş adamları bu sesle barışık olanlardır. Tabii cahil cesareti diye adlandırılan gözü kara cesaretle karıştırılmamalıdır bu yönlendirici ses. Cesur olmak sadece kendine güvenmekle bitmez ancak başlar: Risk almayı bilmek, yeniliklere açık olmak, geleceği gören projeksiyonlar yapabilmek, doğru saptama ve hesaplamalar üzerine atılım yapmak. Cesur iş adamları sadece kendini tanıyan değil; piyasaları, iş yaptıkları ortaklarını, rakiplerini, işi bir bütün olarak değerlendiren kişilerdir.
İş dünyasının cesur şirketleri Financial Times ve ArcelorMittal'in ortaklaşa düzenlediği Boldness in Business 2009 ödülleri farklı kategorilerde sahiplerini buldu: JP Morgan CEO'su Jamie Dimon, yatırımlarını kesmeden sabırla yeni petrol rezervi bulma çabalarıyla Tullow Oil; hayır projelerine fon ayırmasıyla Standard Chartered, Çin'de yenilenebilir enerji yatırımlarıyla Suntech, kullanıcılara servisle istediklerini yapmalarını sağlayan sosyal medya Twitter cesaretini kanıtladı. Neydi belli bir kategoride kazananı belirleyen? Cesur şirketi diğerlerinden ayıran faaliyetleri nelerdi? Peki ya bu faaliyetleri gerçekleştirmelerini sağlayan özellikler?
Cesur Bankacı Jamie Dimon
JP Morgan'ın başında başarılı bir şekilde görevine devam eden Dimon'ı 18 Eylül 2008'de Finans Bakanı Hank Paulson ofisinden aramış ve hiçbir ödeme yapmadan Morgan Stanley'yi satın alabileceğini söylemişti. Paulson'ın telefonu hükümetin tek yardım isteyeceği bankacının Dimon olduğunu net bir biçimde ortaya koydu. Dimon önderliğinde JP Morgan 2009'un ilk yarısında yükselişine hız verdi.
İç ve dış koşullar gereği Morgan Stanley satışı hiç gerçekleşmedi ancak hükümetin sıkı baskısıyla Mart 2009'da Bear Stearns'un alımı mucizevi bir hızla gerçekleşti. Bear'in hisselerinin değerini saptarken Dimon'ın stratejisi önce zararlara ve borçlara sonra artılara konstantre olmak üzerineydi. Normal şartlarda bir ay süren değerleme süreci 48 saat içinde sadece bir haftasonu uykusuz çalışmalar sonucunda tamamlandı. Satış, hükümetin 30 milyar dolarlık kredi vermesi sayesinde, hisse başı fiyatı 2 dolardan gerçekleşti. Bear'in milyonlarca dolarlık değeri Pazar gecesi televizyonlarda yayınlanan bir alt yazı haberiyle yok oldu. Dimon'ın cesareti varlıkları ve borçları tam olarak bilinmeyen bir yapıyı satın almasının yanı sıra Bear çalışanlarına gösterdiği samimiyet ve dik duruşta da hissedilmekteydi. Satıştan 2 gün sonra Bear'in durumdan rahatsız hatta kızgın 300 yöneticisiyle Bear'in toplantı odasında buluştu ve değişen durumu yüzyüze yeni ekibine detaylıca anlattı.
Petrol Buluncaya Kadar...
Gana kıyılarında ve Uganda'nın batısında petrol bulunmasıyla Londra borsasında Tullow İngiltere'nin 4. büyük petrol şirketi oldu. Bundan sonra Heavey'ye düşen, petrol bulmada gösterdiği başarıyı üretim ve satışta da göstermek. 25 yıl önce sektöre girdiğinde Heavey'nin başarılı bir girişimci olabileceğini düşünenlerin sayısı çok azdı. Muhasebeci olarak özel sektöre girmiş, mesleğini çok da sevmemiş, kendi deyimiyle pek de başarılı olmamıştı. Tarım ekipmanı satan Tullow Engineering'in desteğiyle petrol alanında girişimciliğe soyunmuş, petrol sektörü ve Afrika'yla ilgili çok az bilgiye sahip olsa da heyecanla işe koyulmuştu. Senegal'de kurduğu Tullow Oil'de başta işler istediği gibi gitmemiş. İlk petrol araması yaptığı kuyu kuru çıkmıştı. Daha sonra arama çalışmalarında başarılar kazanmış, üretime geçebilmişti. Senegal'de tutunması şirket için iyi bir başlangıç olmakla beraber, şirketin büyümesi farklı lokasyonlardaki çalışmalarla hızlanmıştı. 2000 yılında BP'den 201 milyon sterling karşılığında Kuzey Denizi'ndeki petrol tesislerini satın aldı. Bu alım Tullow'un üretimini ve nakit akışını rahatlatarak küresel faaliyetlerini finanse etmesini kolaylaştırdı. 2004 yılında Tullow'un Güney Afrika merkezli Energy Africa'yı 520 milyon dolara satın alması büyümesini hızlandırdı.
Ödül kazanan diğer şirketler hep cesur kararlar almaktan çekinmeyenler oldu: Standard Chartered dünyanın en fakir ülkelerinde banka olmak için para sağlayan bir kurum olmanın ötesine geçti ve topluma eğitim ve medikal yardım sağlamak için hükümet ve sivil toplum örgütleriyle beraber çalıştı. Çin'in Wuxi şehrinde 6 milyon dolar değerinde hükümet desteğiyle kurulan güneş enerjisi firması Suntech 9 yılda dünyanın en büyük yenilenebilir enerji firmaları arasına girdi. Fotovoltaik paneller üreten firma ucuz işgücü sayesinde düşük maliyetlere hızlı üretim gerçekleştirmekte. 2008'de pazarın %40'ına sahipti. Suntech'in kurucusu Shi Zhengrong Çin'in ücra bir köyünden gelen ve yerel hükümet tarafından yurtdışında okumaya gönderilen bir avuç insandan biri oldu. Avustralya'da elektrik mühendisliği okurken güneş enerjisi üzerine çalışmalarını yoğunlaştırmış Profesör Martin Green ile güneş pilleri geliştirmeye başladı. Shi 2001'de kendi şirketini kurmak için Çin'e döndü. 10 yılda enerji ve finans camiasında başarılarından tüm dünyada bahsettirecek kadar büyüdü.
Kozmopolit New York'un karmaşık ortamından da gelseniz Çin'in küçük bir köyünden de, kariyeriniz inişli çıkışlı dönemlerden geçecektir. Zorlu dönemeçlerde savrulmamak ve yine kendinden emin ayağa kalkmak için cesaretinizi toplamalısınız. İçinizde derinlere sakladığınız o kendine güvenen sesi dinleyin. Başarı sizin olacaktır.