Büyüyoruz ama nasıl?
Abone olA. Levent ALKAN / Araştırmacı - Yazar
Kuzey yarım küre, yaşadığı o sert kış günlerini baharın üstüne silkelerken kutluyor. Çoban, merada kışın bitişini; "mart kıçına parmağım, çıngıldasın oğlağım" türküsüyle müjdeler. Kışı, bir an krize benzetirsek; o zorlu atmosferden kurtuluş, bu kez sevinçle birlikte rehaveti de getiriyor. Hem ABD kanadından hem de ulusal ekonomimizden gelen son veriler, beklentilerden olumlu. GSYIH büyüme de işte bunlardan birisidir. 4.çeyrek büyüme %6 sonuçlandı. 2009 yılı da %4,7 küçülerek kapandı. Önceki dönemlerin üretim stokları, 4. çeyrekte eritilmiş. Mevsimsellikten ve takvim etkilerinden arındırılmış verilerle, ilk grafikte 2001'le küresel sistemik krizin 2007 sonrası, aynı eksene oturtuldu. Sinüsoidal eğrinin diplerini birleştiren doğru, durgunluğun son krize doğru açık bir eğimle salındığına işaret ediyor. Son krizdeki çöküş, 2001'den daha sert yaşanmış. İki kriz arasındaki dönemde; notumuz artırılmış, borçlanma maliyetimiz gerilemiş ve enflasyon istenilen patikaya çekilmiştir. Yine ilk grafikte, açılan şirketlerden kapananları çıkartan "net açılan şirket" adedi, ayrı bir eğri üzerinde incelenince, krizin reel ekonomideki yıkıcı etkileri belirgin olarak ortaya çıkıyor. Şirket adetleri iş ortamında istihdam yaratıcı, gelir iyileştirici, harcama artırıcı etkileri gösteren net ve reel ölçütlerdir. Net açılan şirketler, 2001 ve 2007'deki diplerini birleştiren bir doğru üstünde, büyümeden çok daha keskin bir eğimi ifade ediyor. Hızla artan işsizlik, 2007'den sonraki bütçe açıkları, unutulmaya yüz tutan faiz dışı fazla, dış ticarette etkinliği artan tüketim malı ithalatı gibi başlıklar; son dönem kırılganlığımızı onaylayan gelişmeler arasındadır.
Dış ticaretin bozulan eğilimi
2010 Ocak-Şubat toplam dış ticaret verileri, Avrupa'dan gelen büyük tehlikeyi işaret ediyor. 2010'un ilk aylarında ithalatımızda tüketimin hızla yükselen payı üzerinde etkili gelişmeler, şöylece sıralanabilir: 1. Krizin derinleşen etkileri, zaman içinde ciddi tehdidlere dönüşmüştür. Gelişmiş ülkeler, kriz öncesinde riskli gördükleri bölgelerde dahi ihalelere rağbet ediyorlar. Örneğin Enka, Gama, Yapı Merkezi, Tekfen gibi Ortadoğu, geçiş ülke ekonomileri ve Rusya'dan önemli işler kazanmış, pazar payı elde etmiş inşaatçıları, ihalelerde Avrupalı rakipleri zorluyor. Türkiye küresel ölçekte çok daha ciddi bir rekabet baskısına maruz karşı karşıyadır. Benzer etki diğer sektörlerde de gözleniyor. 2. Küresel rekabet, sadece sektörlere has yapısal sorunlarda değil, görece güçlü kalmış TL ile de güç kaybediyor. 3. Çin, korumacı politikalarıyla küresel rekabetteki yerimizi olumsuz etkilemeyi sürdürüyor.
Pansuman kurtarmalar mı cerrahi regülasyonlar mı?
Yunanistan'ın borçları IMF'i de işin içine katan Avrupa ortaklı çözümle bir kurtarmayı daha yaşıyor. Ardından, küresel ekonomiye yine iyimserlik rüzgarları hakim oluyor. Krizin sistemik etkisi tartışma götürmez gerçektir ve öncekilerden farklı çözüme gerek duyar. Denetim ve düzenlemeden yoksun türev ürünlerin büyüttüğü çocukların kontrolden çıkmış sorunlarıdır, 2005'te kapımızı çalan. Türev ürünleri Ferrari otomobile benzer. Ferrari'yi orman yolunda, köy yolunda, teker boyu çukurların bulunduğu yolda sürmeye devam etmek, bu krizi getirmişti. Yolun Ferrari'ye uygun olmadığı, daha düşük hız, daha düzgün yol önerilerine mağruz kalıyordu. Hız denemelerinden birinde, virajı alamayan Ferrari, vadiye yuvarlanmıştı. Regülasyon ise, köy yolunda Ferrari'nin yuvarlandığı virajlara trafik işaretleri koymak, hız azaltıcı çelikler çakmak, kırmızı-sarı-yeşil ışıklar kurmak demektir. Bunlar ne anlama geliyor? Kurtarmalar günü kurtaran geçici, bir sonraki krizlere sorun bırakan çözümler olurken; regülasyonlar uzun vadeli, sonraki krizlerin selametini tesis eden girişimler olarak yer alıyor. Sonuçta kurtarmalar yaraya sadece pansuman olurken, regülasyonlar, cerrahi bir uygulamayla iltihabı vücuda hasar vermeden dışarı atıyor.
Kurtarmalar neden regülasyon müdahelelerine tercih edilir?
Kurtarmalar, küresel ekonominin küçük ve bölgesel ölçekli sorunlarına geçici çözümler sunabiliyor. Öyleyse kurtarmalar ne yaparlar? 1."Batamayacak kadar büyük" paradokslarından besleniyorlar. Bu durum, piyasalardaki ve reel ekonomilerdeki adalet duygusunu da rencide ediyor. 2. Sonraki krizlere sorunlarını taşıyorlar. Yağmakta olan yağmurdan koruyan şemsiye gibidirler. Ancak bu şemsiyenin tepesi kubbe şeklinde değil de, içe çökmüş çukur şeklindedir. Şemsiye, bugün için yağmurdan korur; ancak geleceğe de tepesinde su toplar. 3. Olumlu etkileri hemen görüldüğü için halkı ikna etmek oldukça kolaydır. 4. Yeni balonlara neden olabilirler. Yönetimler, elde ettikleri geçici başarıların kibri içinde esas sorunları görmezler. "Denizdeki balığın karada komisyonculuğu" bile yapılmaya başlar. Oysa iltihabik yara, içerlere doğru ilerliyor ve kök salıyordur. 5. Popülizm olup, yönetimlerin farklı çıkarlarına hizmet edebilirler.
İkinci grafikte yer alan devlet (D) ve özel (O) sektör çalışan ücret endeksi karşılaştırması, krizle beraber devlet çalışanlarının ücretlerindeki iyileşmeye güzel bir örnek teşkil eder. Özel sektör çalışanlarının kriz döneminde görece düşük kalan ücret performansları üzerinde, artan yüksek rekabet koşulları etkili olur. Deflasyondaki maliyet baskısı işvereni çepeçevre sararak, sınırlar. Kamu krizi dolaylı, özel sektör direkt hisseder. İkinci grafik bu durumu incelerken, iki farklı sonuca ulaşıyor. 1. 2001 ve 2007 krizlerinde, özel çalışanların ücretleri, kamunun altına düşüyor. 2. Toplamda devletteki çalışan ücret endeksi özelden çok daha yükseklerdedir. Bu etkiyi, "D" grafik çizgisinin "O" grafik çizgisini aştığı alanları "+" işaretle, altında kaldığı alanları da "-" işaretle toplayarak neti üzerinde görebiliriz. Yani devletin özelin üstüne çıktığı alanlardan, altına indiği alanları çıkararak fark etkiyi hesaplayan çalışmamız; belirgin bir "+" alana işaret ediyor. Bu da bize, devletteki ücretlerin krizlere katılığını besleyen popülist etkiyi ve özelin deflasyonist baskıya boyun eğen esnekliğini gösteriyor.
Küresel ekonomideki bol ve ucuz para, bir taraftan piyasalara sörf yaptırıyor; diğer taraftan reel ekonomileri döven dev dalgalara dönüşüyor. İşte böyle bir küresel ortamdaki büyümelerse, olsa-olsa sorunlarıyla birlikte büyüyebilen ekonomiler olabiliyor.