Bankacılık sektöründe yeni yaklaşıma ihtiyaç var mı?
Abone olDr. Mustafa TURHAN / Finansal Riskleri Araştırma ve Uygulama Merkezi, Okan Ünv.
9500'e yaklaşan şube sayısı ve 180 binin üzerinde çalışan değerlendirmesine göre Avrupa Birliği ülkeleri içersinde 7.nci sırada yer alan "Bankacılık Sektörü" 800 milyara varan toplam aktif büyüklüğü ile GSYİH'nın yüzde 80'ni oranında dinamik unsurları ile devamlı büyüyen bir sektördür.
Finans sektöründeki olumsuz gelişmeler karşısında bankacılık sektörünün kredi / aktif oranı yüzde 50 olmuştur. Aktif payları artan 10 bankanın 3'ü kamu bankasıdır. 4'ü ise uluslararası sermaye payına sahip mevduat bankası, 3'ü ise özel sektör bankasıdır. 2008 verilerine göre Yüzde 10'un üzerinde aktif paya sahip 4 banka mevcut. Yüzde 14.3 ile Ziraat Bankası, yüzde 13.4 ile Türkiye İş Bankası, yüzde 12.1 ile Garanti Bankası, yüzde 12 ile Akbank, yüzde 9 ile Yapı ve Kredi Bankası, yüzde 7.1 ile Vakıflar, yüzde 7 ile ise Halk Bankları takip etmektedir. Nakit değerler, bankalardan merkez bankasından ve para piyasalarından alacaklar kalemi olarak ifade edilen likit aktiflerde de yüzde 9'un üzerinde paya sahip sadece 4 banka vardır. Menkul değerler portföyü sıralamasında da 5 banka yüzde 9'un üzerinde paya sahiptir.
Türk bankaları reel sektörü daha fazla destekliyor
Kredi hacmi yoğunlaşmasında yüzde 10'nun üzerinde paya 4 özel banka sahiptir. Ziraat, Vakıflar ve Halk Bankası yüzde 8 civarında payla özel sektör bankalarından sonra gelmektedir. Uluslar arası sermayeli bankaların kredi payları azalmaktadır. AB ülkelerinin 715 milyar Euro olan kredi hacmini hesaba kattığımızda Türk bankacılık sektörünün reel sektöre açtığı 170 milyar Euro kredi hacmi ile nasıl bir büyüme potansiyeline sahip olduğu ortadadır. Reel kesime verilen kredilerin toplam kredilere oranı ülkemizde yüzde 67 iken, Mesela, Fransa'da yüzde 35, İtalya'da yüzde 48, Yunanistan'da yüzde 44 olarak gerçekleşmiştir.
Şimdi gelelim mevduat meselesine. Toplam mevduatta sadece 5 banka yüzde 9'un üzerinde paya sahiptir. Ziraat Bankası'nın payı yüzde 18, İş Bankası'nın payı yüzde 14, Garanti ve Akbank'ın payı yüzde 11'lerde, Yapı Kredi Bankası'nın payı ise yüzde 9'dur.
Sayın Bakan Babacan, " madem bazı finans kuruluşları batmasına izin verilemeyecek kadar büyük, madem bu sebeple bunlara devlet yardımı yapılıyor beklide bunların bu kadar büyümelerine izin verilmemeliydi. Bunu G-20 toplantılarında dile getirdim." Demişse acaba bu toplantılarda ona sormadılar mı, "bu kapitalist sistemin dinamosu olan finans ve mali yapı içersinde nasıl olacaktı." Ve devam ediyor, " ABD şimdi tedbir alıyor. Bir banka toplam mevduatın yüzde 10'unu taşıyabilir…" diyor da neyi kastediyor. Sayın Bakan burada; "Bankaların kendi topladıkları mevduatın yalnız yüzde 10'u kadar kredi verebilir" veya "Bankacılık sistemindeki toplam mevduatın ancak yüzde 10'u kadarı ile ticari bir faaliyette bulunabilir" alternatiflerinden hangisini ifade etmek istemiştir. ABD Başkanı Barack Hüseyin Obama, Kongre'ye banka ve finans kuruluşları ile ilgili sunmuş olduğu plan mevduat bankacılığı ile yatırım bankacılığına ait faaliyetleri düzenlemek, banka ve finans kuruluşlarının yatırım alanlarını spesifik hale getirip riskli alanlardan uzaklaştırmak ve varlıkların fiyatlandırılmasını, kredi maliyetlerinin değerlendirilmesini gerçek ölçülerde yapmak konularını içermektedir. Hazine Bakanı Tim Geithner de "bankaların sermaye ihtiyacının karşılanacağını", "yatırımcıların risk alması gerektiğini" belirttiğine göre daha detayların belli olmadığı açıkça ortaya çıkmaktadır.
Bizde durum çok farklıdır. Kasım 2005'de Resmi Gazete'nin mükerrer sayısında yayınlanan 5411 sayılı "Bankacılık Kanunu" finansal istikrarın sağlanmasında, uygulama ve düzenlemelerin güçlendirilip tasarruf sahiplerinin haklarının korunmasında ve de kurumların güçlendirilmesinde gelecek için yeni bir finansal yapı ortaya koymuştur. Yeni düzenlemelerin temel amacı, finansal piyasaların etkin düzenli ve şeffaf yapıya kavuşturulması, bankaların finansal holding şirketlerinin finansal kiralama şirketlerinin faktöring şirketlerinin, faaliyetlerinin düzenlenmesi ve denetlenmesi fonksiyonunun BBDK bünyesinde toplanması, finansal piyasalarda risk doğurucu gelişmelerin önlenmesi, bankacılıktaki işlem ve atacılık maliyetlerinin azaltılması olmuştur. bununla ilgili olarak BBDK, bankaların büyüklüklerine ve faaliyet düzeylerine göre risk profili ve risk yönetimi denetimlerinde yeni esnek proaktif denetim teknikleri kullanmakta, sermaye yeterlilikleri, aktif kaliteleri, gelir-gider dengeleri
Karlılıkları, likiditeleri ve piyasa risklerine duyarlılıklarını derecelendirmektedir.
Makroekonomi içersinde çok önemli bir yer tutan finansal işlemlerin etkisi 2009 da artacak görülmektedir. Toplanan mevduatın krediye dönüşümü 2003 de yüzde 42'den 2008 de yüzde 80'lere ulaşmıştır. Ayrıca bu sektörün aktif karlılık kabiliyeti de yüzde 20'lere yaklaşmıştır.
Sonuç olarak, küresel finansal piyasalarla bütünleşmenin kaçınılmaz olduğu varsayımı ile hareket edilse bile Türk bankacılık sektöründe gelişmekte olan olumlu yapılanmanın dinamikleri ile çok oynamamak lazımdır.