Bakanlar Kurulu 'özelleştirmeyi' konuştu
Bakanlar Kurulu Toplantısı'ndan sonra Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç açıklamalar yaptı. Arınç, Kurul'un tiyatro özelleştirmesini de görüştüğünü belirti. arınç, 'okul sütü' uygulamasındaki rahatsızlıklar için "Büyütecek bir durumb yok"
Abone ol
ANKARA - Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarı Murat Özçelik'in istifasının ya da görevden alınmasının söz konusu olmadığını bildirdi.
Arınç, Bakanlar Kurulu toplantısının ardından gazetecilere toplantıya ilişkin açıklamalarda bulundu ve soruları yanıtladı.
Bir gazetecinin Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarı Murat Özçelik'in istifa ettiği ya da görevinden alındığı yönünde haberler çıktığını belirterek, "Bu bilgiyi teyit ediyor musunuz?" sorusuna Arınç, "Hayır, teyit etmiyorum, böyle bir gelişme yok. Yani Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarı'nın istifası söz konusu değil. Şuanda görevden alınması da söz konusu değil" yanıtını verdi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın tiyatroların özelleştirilmesine ilişkin sözlerinin hatırlatılarak, bu konunun Bakanlar Kurulu gündemine gelip gelmediğinin sorulması üzerine Arınç, Başbakan Erdoğan'ın konuyu açtığını ve üzerinde görüşmeler yapıldığını ve konunun bütün teknik ayrıntılarıyla incelenerek bir taslak hazırlanması için ilgili bakanlara görev verildiğini bildirdi. Arınç, şunları kaydetti:
"Sayın Başbakanımızın konuşmasından sonra bu konuyu destekleyen de daha çok eleştiren görüşler de basında yer aldı. Bu da işin doğasında vardır. Bunları tabi karşılıyoruz. Şunu ifade etmek gerekir ki Kültür ve Turizm Bakanlığımızın bugüne kadar yaptığı faaliyetler çerçevesinde çok memnuniyet verici gelişme şudur; geçmişte şu kadar sahne ve tiyatro varken ve hatta İstanbul'un Anadolu yakasında bile henüz bir tiyatro bulunmuyorken bugün sayısı 50'yi aşan ve Anadolu'nun bütün bölgelerine yayılmış bir şehir tiyatrosu veya devlet tiyatrosu etkinliğinden bahsedilebilir. Bir yerde bütün elimizdeki kadroları kullanarak tiyatroyu Anadolu'ya götürmek, halkımızın ilgisine sunmak ihtiyacı görülmüştür. Bu gerek, yerine getirilmiştir. Bu bakımdan Sayın Kültür Bakanımızın çalışmalarını takdirle izlediğimizi ifade etmek istiyorum. Buna ilişkin veriler de sizlere sayısal olarak takdim edilebilir. Kaldı ki bütçe görüşmeleri sırasında da Kültür Bakanlığı üzerinde yapılan görüşmelerde hem tiyatroların hem sanatçıların verilerle, sayılarla hangi noktaya geldiğini açıkça görebiliriz.
Burada mesele şudur; Devlet Tiyatrosu'nda veya Şehir Tiyatroları'nda ama daha çok tartışılan konu Şehir Tiyatroları'nda belediyelerin yani işveren olduğu maaşlarını ve tüm imkanlarını tiyatro ve çalışanlarının ödenmekte olduğu yerlerde biz gerekli kalitenin artmadığını, izleyici sayısının fevkalade dikkat çekecek kadar yükselmediğini ve özgürlük anlayışının yeterince yer bulamadığını görüyoruz. Dolayısıyla sanat gibi bir alanda özgürlüğün daha geniş anlamda sağlanması lazım. Bir tarafta işveren, bir tarafta da işçiler diyelim, yani daha çok çalışanlar bunların arasındaki ilişkiyi sağlıklı olarak kurmak mümkün değil. Bakıyorsunuz basit bir yönetmelik veya yönetim anlayışına bile isyan edebiliyorlar. Diyelim ki İstanbul Büyükşehir Belediyesi işveren konumundadır, maaşlarını ödediği sanatçılarımızın hangi repertuvarları tercih edeceklerini, neyi, ne zaman oynayacaklarını, yönetimle ilgili sorunlarını, yönetimden birilerinin daha güçlü inisiyatif almasına isyan edebilmektedirler. Oysa, bütün dünyada geleneksel olarak bir kural vardır ki işveren durumunda olanların sürekli müdahalelerinden veya kurulacak bir müşterek yönetimle her zaman ağırlıklarını hissettirmelerinden bahsedebiliriz. Bunu sanatçı kimliği ile bağdaştıramayanlar olduğu gibi meseleye ideolojik olarak bakanlar da bulunabiliyor. O yüzden Sayın Başbakanımız çok da isabetli bir düşünce ile özerk veya devlete ait bir yapıyı değil, bundan sonra özelleştirme alanının daha da genişlemesi ile rekabetin ve kalitenin daha da yükseleceğini ve özgürlük alanlarının daha da güçleneceğini ifade etti. Bu konu Bakanlar Kurulumuzda tam bir kabul gördü."
"Türkiye'nin sanata da sanatçıya da ihtiyacı var"
Anayasanın 64. maddesinin "Devletin sanata, sanatçıya değer vermesi gerektiğini" söylediğini, kendilerinin de bu maddeyi ciddiye aldığını belirten Arınç, "Bazılarının ağzında sakız gibi çiğnediğinden değil ama Türkiye'nin sanata da sanatçıya da ihtiyacı var. Ancak, bu desteğin ne kadar daha güçlü olabileceği, sanatın daha ne kadar güçlenebileceği ve yönetim açısından ne kadar daha çok özgür olabileceklerini enine boyuna masaya yatırdık. Bu konudaki kararımız kesindir. Bu konuda teknik bir çalışmanın dünyadaki örnekleri de dikkate alınmak suretiyle çünkü elimizdeki veriler devlete ait tiyatro ve sanatın pek çok çağdaş batı ülkesinde bulunmadığını gösteriyor. Sadece bazı eserlere sponsor olmak suretiyle veya imkan hazırlamak suretiyle yarı zamanlı çalışan sanatçılardan bahsedilebiliyor" diye konuştu.
Arınç, Türkiye'ye özgü bir modelin de meydana getirilebileceğini belirterek, "Dolayısıyla ilgili Bakanlıklar; Maliye Bakanımız da, Kültür ve Turizm Bakanımız da, diğer Bakanlıklarımız da Türkiye'de nasıl özgür bir sanat ortamının meydana geleceği, mevcut Devlet Tiyatroları ve Şehir Tiyatroları'nın, belediyelere ait tiyatroların nasıl özelleşmesi halinde daha iyi bir kalite gelebileceği konusunda bir ön inceleme yapacaklar, Bakanlar Kurulumuza sunacaklar ve ondan sonra kesin kararımızı vermiş olacağız" dedi.
Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, "Okul Sütü Projesi" kapsamında yaşanan vakaların, besin zehirlenmesi belirtileri olmadığının ortaya çıktığını bildirdi.
Bakanlar Kurulu toplantısının ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Arınç, ilköğretim okullarında başlanan süt dağıtımında bazı zehirlenme vakaları yaşandığına ilişkin haberler geldiğinin belirtilerek, son durumun ne olduğuna ilişkin bilgi istenmesi üzerine, konunun üzücü ancak büyütülecek ve kampanyayı gölgeleyecek noktada olmadığını söyledi.
Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker'in verdiği rapordan alıntı yapan Arınç, dağıtımdan önce sağlık ve hijyen konularında bazı ön incelemeler yapıldığını anlattı.
Uygulama sürecinde süt tüketimini müteakip ortaya çıkacak muhtemel "laktoz intolerans" belirtileri ve süt alerjisi için öncelikli tedbir alındığını dile getiren Arınç, süt alerjisinin bazı kişilerde olabildiğini, ilk kez ya da aşırı dozda içildiğinde alerji belirtilerinin görülebildiğini kaydetti.
Süt alerjisine karşı ailelerden muvafakat alındığını da ifade eden Arınç, kutuların üzerinde de süte alerjisi olanların öğretmenine haber vermesi yönünde uyarı ibaresi konulduğunu aktardı. Arınç, öğretmenlere bu çerçevede eğitim verildiğini, süt tüketiminin ve öğrencilerin sağlık durumunun takip edilmesinin sağlandığını dile getirdi.
Arınç, şunları kaydetti:
"Diyarbakır, Sivas, Edirne ve Konya illerindeki Okul Sütü Komisyonu'ndaki Sağlık Bakanlığı yetkililerinden alınan bilgiye göre, cereyan eden vakaların, sizin bahsettiğiniz, bizim de takibimizde olan konuda besin zehirlenmesi belirtileri olmadığı, aşırı gaz, karın ağrısı, şişkinlik, bulantı ve ishal belirtisi olduğu da ortaya çıkmıştır. Bu da memnuniyet vericidir çünkü ilk planda biz de 'Acaba bir zehirlenme söz konusu oldu mu?' diye endişe etmiştik. Valilikler konuyu takip ediyor. Bugün dikkat ederseniz 7 milyon 200 bin çocuğumuza süt dağıttık. Bunların belki on binde birinde bu tür belirtilerin görülmesi de dikkat çekici bir diğer husustur."
"Kredi notunun durağana çevrilmesi haksız ve yersiz bir karardır"
Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, kredi değerlendirme kuruluşu Standard&Poor's'un Türkiye'nin kredi notu görünümünü pozitiften durağana çevirmesiyle ilgili olarak, "Bu haksız ve yersiz bir karardır. Çünkü orada söz konusu edilen bazı verilerin gerçek olmadığı ortaya çıkmıştır" dedi.
Bakanlar Kurulu toplantısının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Arınç, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın dün Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel ile yaptığı görüşmeye ilişkin bir soru üzerine "Bir tatil gününde birikmiş tüm meselelerin, neyse onlar, görüşülmesinden daha tabii hiçbir şey olamaz. Uzun sürmesi veya kısa sürmesine ayrıca bir anlam yüklenmesine bir ihtiyaç olmadığı kanaatindeyim" dedi.
Arınç, pazartesi günü yapılan MGK toplantısının beklentilerden farklı olarak kısa sürdüğünü hatırlatarak, şöyle devam etti:
"Zamanı iyi kullandığınızda bu da mümkün olabiliyormuş demek ki. Artık Türkiye bunlara alışacaktır. Eskiden toplumun üzerine karabasan gibi çöken MGK toplantıları, izliyorsunuz bir süreden beri artık Türkiye'de yok. Onun yerine herkesin düşüncesini , görüşünü rahatlıkla ifade ettiği, tamamen demokratik ve özgür bir ortamda gerçekleşen MGK toplantıları var. O niye kısa sürdü de, bu niye bu kadar uzun sürdü? Bence bunlar çok ayrıntılardır. Ama 1 Mayıs'ın alanlarda kutlanıyorken, bugünün tatil olmasından istifade ederek elindeki birikmiş işlere yönelmiş bir bakanımızın veya Başbakanımızın bu kadar niye uzun sürdü diye sorgulanması herhalde doğru değil."
"27 Nisan bildirisi ile ilgili olarak sorumluların hesap vermesi konusunda bir çalışmanız olacak mı?" sorusuna Arınç, "Bu konuda bugün hiçbir şey konuşulmadı. 27 Nisan ile ilgili olarak da ben dahil bu konuya ilgi duyan bütün arkadaşlarımız düşüncelerini ifade etmişlerdi" yanıtını verdi.
Tutuklu milletvekilleri
Tutuklu milletvekilleriyle ilgili yürütülen çalışmanın Bakanlar Kurulu gündemine gelip gelmediğine ilişkin bir soruya Başbakan Yardımcısı Arınç'ın "Bakanlar Kurulu gündemimizde tutuklu milletvekillerinin ismi geçmediği gibi, bu konuda bir kelime konuşulmadı" cevabını verdi.
Konunun, TBMM'de görüşüldüğü için Bakanlar Kurulu'nda görüşülmemesinin doğal olduğunu belirten Arınç, "Mesele Adalet ve Kalkınma Partisi'ne geldiğinde, yine bu, hükümette konuşulacak konu değildir. Sanıyorum Merkez Yürütme Kurulu toplantısında söz konusu olabilir. Hazırlanan taslak, tasarı veya görüş ve düşüncelerin AK Parti'nin üst kurulunda değerlendirilmesi gerektiği herhalde düşünülecektir. Daha sonra bu konunun gerçekleşme şansını hep birlikte göreceğiz. Bakanlar Kurulu'nda kesinlikle görüşmedik" dedi.
"Bu haksız ve yersiz bir karardır"
Arınç, kredi değerlendirme kuruluşu Standard&Poor's'un Türkiye'nin kredi notu görünümünü pozitiften durağana çevirmesiyle ilgili de "Bu konu üzerinde görüşüldü. Merkez Bankası Başkanımızın da sunumu vardı. Hazine ile ilgili Başbakan Yardımcımız, Maliye Bakanımız, Ekonomi Bakanımız bu konular üzerinde düşüncelerini ifade ettiler" diye konuştu.
Arınç, şunları kaydetti:
"Şunu toplum iyi bilmeli ki Standard&Poor's isimli kredi derecelendirme kuruluşu kredi notunu görünümünü pozitiften durağana çevirmiştir. Yani kredi notu değişmemiştir Türkiye'nin. Sadece görünüm değişmiştir. Bu haksız ve yersiz bir karardır. Çünkü orada söz konusu edilen bazı verilerin gerçek olmadığı ortaya çıkmıştır. Yapılan açıklamada yer alan bazı maddi hatalarla ilgili olarak bizim kurumlarımız, Merkez Bankası ve Hazine de kendilerinden gerekli açıklamaları talep edeceklerdir. Mesela ihracat rakamları fevkalade yanlıştır. Evet, Türkiye'nin ihracatında, Avrupa ülkelerine yapılan ihracatta nispi bir düşüş vardır. Bu, Avrupa'daki piyasaların daralmasıyla ilgili bir konudur. Ama Türkiye'nin başka ülkelere ihracatı o denli artmıştır ki biz son 10 yıllık periyotta en yüksek ihracat rakamlarına ulaşmış bulunuyoruz. Yani Avrupa bu ekonomik krizin kıskacında fevkalade zor günler yaşarken, Türkiye Afrika, Ortadoğu, Uzakdoğu ve ABD ile olan ihracatını artırmıştır ve o kadar yeni pazarlar bulmuştur ki Avrupa piyasalarındaki daralma Türkiye'yi etkilememiş, bilakis daha çok ihracat yapmasını da gündeme getirmiştir. Şimdi buna bağlı olarak Standard&Poor's'a bizim kurumlarımız tarafından sorular yöneltilecektir. Unutmayalım ki bu kuruluş iflas etmiş iki ülkeyi, yani İzlanda ve İrlanda'yı neredeyse yatırım yapılabilir ülke haline getirme çabası içindedir. Türkiye'de şartlar bu kadar pozitif ve olumluyken onu durağan görünüme çevirmek yanında, diğerleriyle ilgili verilen kararları herhalde kamuoyu ve ekonomistler çok iyi takdir edeceklerdir."
Arınç, Standard&Poor's'un elindeki verilerin sağlamlığı konusunda sorgulama ihtiyacımız ortaya çıktı. Kendilerine sorulacak ve onların vereceği cevaplarla belki bu değerlendirme çok daha uygun bir hale getirilmiş olacaktır. Yani Standard&Poor's'un kredi notu görünümün pozitiften durağana çevirmesi hoş bir şey değil. Bu yanlışlıkları hem kamuoyuyla hem de bu kuruluşla paylaşacağız" dedi.
"Suriye'deki gelişmeler maalesef hala olumlu değil"
Başbakan Yardımcısı Arınç, Suriye'deki gelişmelerle ilgili sorulan bir soru üzerine de "Suriye'deki gelişmeler maalesef hala olumlu değil. Yine kan dökülmeye devam ediliyor, şiddet devam ediyor. Aldığımız bilgiler, bazı şehirlerdeki öldürme olaylarının fevkalade kötü biçimde devam ettiğini gösteriyor" değerlendirmesinde bulundu.
Arınç, şunları söyledi:
"Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Özel Temsilcisi Kofi Annan'ın gözetimle ilgili olarak aldığı kararların yeniden gözden geçirilmesinde bunun sayısının daha da arttırılmasında ve eğer belirlenen kararlara uymamakta Esed yönetimi devam ederse, BM Güvenlik Konseyi'nden daha radikal yatırımların alınması için Türkiye'nin ve ilgili ülkelerin mutlaka katkı sağlayacağını düşünüyoruz. Suriye ile ilgili olarak yine ülkemizde barınma ihtiyacı duyanların sayısı 25 bin civarındadır. Türkiye bütün imkanlarını onlar için seferber etmiştir ve insani yardım konusunda da Türkiye açık bir taahhütte bulunmuştur. Bu da BM tarafından da diğer ülkeler tarafından da ibretle ve tekdirle izlenmektedir."
"Murat Özçelik şu an görevinin başındadır, istifası söz konusu değildir"
Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarı Murat Özçelik'in görevinin başında olduğunu, istifasının ya da bir başka şekilde görevden alınmasının şu an söz konusu olmadığını belirterek, "Dedikodunun çıktığı bugün itibariyle böyle bir şey söz konusu değil. Şartların ne getirip, götüreceğini Türkiye'de yaşayanlar mutlaka göreceklerdir" dedi.
Arınç, Bakanlar Kurulu toplantısının ardından gazetecilere açıklamalarda bulundu ve soruları yanıtladı.
Merkez Bankası'nın kanun gereğince yılda iki defa Hükümet'e sunum yaptığını anımsatan Arınç, Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı tarafından yılın ilk sunumunun Bakanlar Kurulu'nda gerçekleştirildiğini söyledi. Ekonomideki yönelimlerin, gidişattın, elde edilen verilerin olumlu olduğunun Merkez Bankası tarafından ifade edildiğini belirten Arınç, para politikası kararları, enflasyonda hedef olarak gösterilen rakamlar ve büyümenin cari açık ve diğer konuların olumlu seyir takip etiğinin Başçı tarafından da dile getirildiğini kaydetti.
Bakanlar Kurulu'nda Sermaye Piyasası Kanunu'nun ihtiyaçlara cevap verememesi sebebiyle hazırlanan taslağının da görüşüldüğünü bildiren Arınç, taslak üzerinde bazı bakanların talepleri, eleştiri ve itirazları olduğunu, Sermaye Piyasası Kanunu Taslağı'nın ilgili bakanlıklar tarafından gözden geçirileceğini, son şeklini aldığında Bakanlar Kurulu'na getirilerek, TBMM'ye sevkinin gerçekleştirileceğini vurguladı.
Arınç, diğer iç ve dış gelişmeler konusunda da ilgili bakanlar tarafından Bakanlar Kurulu'na bilgiler verildiğini söyledi.
Şike soruşturması
Türkiye Futbol Federasyonu'nun şike olaylarına karşı aldığı kararların yeterli olup olmadığı yönündeki bir soruya da Arınç, "Bir bakan olarak ve hükümet sözcüsü olarak üzerimdeki sıfatı bir kenara koyayım, Bülent Arınç olarak ben bu konuda tarafım" diyerek yanıt verdi.
"Sporda Şike Kanunu" diye bir kanun olmadığını, sporda şiddetin önlenmesi ve buna ilişkin tedbirlerin alınmasıyla ilgili bir kanun bulunduğunu anımsatan Arınç, şöyle devam etti:
"Bu Kanun Meclis'ten oy birliğiyle çıkarıldı, daha sonra bu Kanun'un değiştirilmesi gündeme geldi. Meclis değiştirdi. Bu Kanun halen yürürlükte. Onunla ilgili bir soruşturma, şu anda kovuşturma devam ediyor. Tahliye edilenler var ama tutukluluk hali devam edenler var. İşin cezai boyutu yargıdadır, bu konuda bir şey söylemek durumunda değilim.
Ancak Futbol Federasyonu'nun da Federasyon'a bağlı kurumların da bu konuda bir karar vermesi lazım. Beklenen kararı geçtiğimiz pazar günü açıkladılar. Bu, eleştiriler de aldı, eleştiri yapmayanlar açısından da demek olumlu bir karardı. Buna yönelik eleştirilerde, gidilecek yasa yolları varsa bu yasa yollarının sonucunu beklemekle karşı karşıya kalacağız. Bence hoş olmayan bir durum var ama bunun Türk sporunda hangi sonuçları vereceğini bundan sonraki gelişmelerin hangi istikamette olacağını doğrusu bilmiyorum. Şahsım adına bu konuda ben de gelişmeleri dışarıdan takip eden bir insanım. Türkiye'de şike, şikeye teşebbüs, teşvik primi... Adını ne koyarsanız koyun, temiz kalması gereken spora bunlar bulaştığı zaman bu fevkalade kötü sonuçlar veriyor. Umarım ki alınacak kararlarla spordaki bu lekelenmenin ve çirkinleşmenin önüne geçilmiş olsun."
Bülent Arınç, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın dün Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel'i kabulünde Suriye konusunun gündeme gelip gelmediğinin sorulması üzerine, Başbakan Erdoğan ile Genelkurmay Başkanı Özel'in neler konuştuğunu bilmediğini ve bu konunun Bakanlar Kurulu'nda gündeme gelmediğini söyledi.
Başbakan Erdoğan'ın fırsat buldukça her perşembe günü Cumhurbaşkanı ve Genelkurmay Başkanı ile görüştüğünü anımsatan Arınç, "Bu takvime bağlanmış değil her an akşam da gece de gündüz de üst üste olmak suretiyle de görüşme yapılabilir. Türkiye dinamik bir ülke, şartlar gerektirir, Sayın Başbakan bilgi almak üzere kendilerini davet eder, onlar da gelirler bilgi verirler" diye konuştu.
Arınç, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarı Murat Özçelik'in istifa ettiğine dair haberlerinde doğru olmadığını vurgulayarak, "Sayın Murat Özçelik şu an görevinin başındadır, istifası söz konusu değildir. Bir başka şekilde görevden alınması da şu an itibariyle söz konusu değildir. Bütün bu konuşmalarımı, sizler bu konuyu yakından takip eden arkadaşlar olarak tecrübelerinizle bilirsiniz. Şu an, dedikodunun çıktığı bugün itibariyle böyle bir şey söz konusu değil. Şartların ne getirip, götüreceğini Türkiye'de yaşayanlar mutlaka göreceklerdir" dedi.