Babacan'dan IMF'ye çağrı
Devlet Bakanı Babacan, IMF'nin kota reformunun süratle tamamlanması çağrısında bulundu.
Abone olWASHINGTON - Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Uluslararası Para Fonu'nun (IMF) kota reformunun süratle tamamlanması çağrısında bulunarak, "Yükselen ülkelerin IMF ve Dünya Bankası'nda yetersiz temsili, bu kuruluşların meşruiyeti ve etkinliğini ciddi olarak etkiliyor" dedi.
Babacan, IMF-Dünya Bankası Yıllık Toplantılarının internet sitesinde yayımlanan açıklamasında, küresel ekonominin İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemin en derin resesyonundan çıkmakta olduğuna, ancak bölgeler ve ekonomiler arasındaki toparlanma oranlarının farklılıklar gösterdiğine dikkati çekti.
Bu toparlanma döneminde bazı risklerin varlığına işaret eden Babacan, bu riskler arasında borç sürdürülebilirliği ve mali dengesizliklerin, sadece günümüze ait döneme değil, aynı zamanda ilerleyen yıllar için de tehdit oluşturan önemli zorluklar olarak ortaya çıktığını kaydetti.
Babacan, dikkat gösterilmesi gereken diğer bir konunun da yüksek işsizlik oranları olduğunu ifade ederek, istihdam yaratımı ve sürekli yüksek seviyelerde seyreden işsizlik oranlarının aşağı çekilmesinin, özellikle bütçe açıkları ve kamu borç stoklarının rekor düzeylerde olduğu bir zamanda uğraşılması zor sorunları oluşturacağını belirtti.
Özellikle gelişmekte olan ülkelerdeki yüksek işsizlik oranlarının büyüme oranlarına sürekli baskı uygulayacağına dikkati çeken Babacan, üçüncü bir risk alanının ise finansal sektör olduğunu kaydetti.
Babacan, bilançolara bakıldığında, birçok bankanın normale dönmesinin uzun zaman alacağını gördüklerini ifade etti.
Türkiye ekonomisi
Türkiye ekonomisinin, son küresel krizden önce güçlü temellere sahip olduğunu dile getiren Babacan, bu nedenle krizin Türk ekonomisi üzerindeki etkilerinin nispeten sınırlı olduğunu belirtti.
Babacan, bunun tesadüf ya da talih işi değil, esasen yapısal reformların ve ihtiyatlı politika yaklaşımının bir sonucu olduğunu kaydederek, 2002 yılından sonra, bankacılık sektörünün yeniden yapılandırılması ve onarılması yolunda önemli adımlar attıklarını anımsattı.
Yeni kredi kartı yasası, mortgage yasası, bankacılık yasası gibi güçlü ve emek isteyen birçok reformu hayata geçirdiklerini anlatan Babacan, bütçe açığı ve kamu borç stoğunun çok makul seviyelere indirilmesine yönelik tedbirleri yürürlüğe koyduklarını belirtti.
Babacan, Türkiye'nin çok büyük bir mali ayarlama sürecinden geçtiğini kaydederek, "Dolayısıyla, son kriz etkisini gösterdiğinde, manevra alanına sahiptik. Ayrıca, ekonomimizin rekabet edebilirliğini geliştirecek, istihdam piyasasının esnekliğini artıracak ve kırılganlıkları yok edecek bir dizi yapısal reformu uyguladık" dedi.
Krizin ortaya koyduğu tehditleri yatıştırmaya odaklanırken, uzun vadeli vizyonu gözden kaçırmadıklarını belirten Babacan, bu bağlamda, çıkış stratejisini formule eden birkaç, aynı zamanda da ilk ülkelerden biri olarak, geçen yılın eylül ayında Orta Vadeli Programı açıkladıklarını hatırlattı.
Babacan, bu programın, politikaların öngörülebilirliğini güçlendirdiğini ve genel güven seviyesini geliştirdiğini kaydetti.
Önümüzdeki 3 yıl içinde özellikle mali politikalar açısından neler yapıyor olacaklarını, borçlarını adım adım nasıl azaltacaklarını detaylarıyla açıkladıklarını ve bunun birçok öngörülebilirliği getirdiğini belirten Babacan, iç ve dış talepteki güçlü toparlanma ve özel yatırımlardaki artışla birlikte, Türk ekonomisinin 2010'un ilk yarısında yüzde 11 oranında olağanüstü bir büyüme kaydettiğini ve bunun, genel eğilimin tersine, istihdamsız bir toparlanma olmadığını ifade etti.
Babacan, 2010'un ilk yarısında, 2009 ile karşılaştırıldığında Türkiye'de 1,5 milyon yeni istihdam yaratıldığını, bunun, Türkiye'deki işsizlik oranını geçen yılla karşılaştırıldığında yüzde 2,6 düzeyinde aşağıya indirdiğini belirtti.
Kriz boyunca Türkiye'nin, kredi notu 2 derece artan tek ülke olduğuna dikkati çeken Babacan, "Sadece kredi derecelendirme kuruluşları değil, piyasalar da ekonomimizin güçlü performansı ve sağlıklı durumuna ve politikalarımızdaki güvene dair övgülerde bulundular" dedi.
Babacan, kriz süresince hiçbir Türk bankasına devlet fonu aktarmak zorunda kalmadıklarını, kredi temerrüt takası (CDS) "spread" lerinin, Türkiye'den daha üst derecelere sahip birçok gelişmiş ekonomiden çok daha düşük seviyelere indiğini, garanti sistemine dokunmak zorunda kalmadıklarını ve kriz dönemi boyunca mevduat teminat planının aynı kaldığını kaydetti.
"Kota çalışmaları süratle tamamlanmalı"
Küresel sorunların koordineli ve sürdürülebilir çabalar gerektirdiğine işaret eden Babacan, "bu bağlamda, uluslararası finansal kuruluşlar, politikalarımızın koordinasyonunda merkezi bir rol oynuyor" dedi.
Babacan, meşruiyet için bu kuruluşlarda adil bir temsil mevcudiyetinin gerekliliğine vurgu yaparak, bu hususun, kuruluşlar tarafından alınan kararların etkinliği açısından çok önemli olduğunu kaydetti.
Bu perspektiften bakıldığında, yükselen ülkelerin IMF ve Dünya Bankası'nda yetersiz temsilinin bu kuruluşların meşruiyeti ve etkinliğini ciddi biçimde etkilediğini ifade eden Babacan, IMF'nin 14'üncü kota gözden geçirme çalışmalarının süratle tamamlanması çağrısında bulunarak, bunun, kota paylarının gelişmiş ülkelerden dinamik yükselen piyasalar ve gelişmekte olan ülkelere önemli boyutta kaydırılmasını içermesi gerektiğini belirtti.
Babacan, IMF İcra Kurulu'nda gelişmiş ülkelere ait bazı sandalyelerin yükselen piyasa ekonomilerine kaydırılmasının da Kurul'un temsiliyeti ve meşruiyetini geliştireceğini kaydetti.
Önemli ögelerini Dünya Bankası ve IMF reformlarının oluşturduğu küresel yönetimin geliştirilmesi için ileriye doğru adım atılması yolunda değerli bir fırsata sahip olduklarını ifade eden Babacan, tüm ilgili tarafların, herkesin yararı için, çok ihtiyaç duyulan reformları işbirliği ruhu içinde tamamlamaya yönelik fırsatı değerlendirmesi gerektiğini sözlerine ekledi.