Babacan: En önemli risk, kamu borç stoku
Bakan Babacan, dünya ekonomisindeki toparlanmanın riskleri de barındırdığına işaret etti.
Abone olİSTANBUL - Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, dünya ekonomisindeki toparlanmanın riskleri de barındırdığını belirterek, en çok kaygı uyandıran risk alanının ise ülkelerin kamu borç stoku ve bunun sürdürülebilirliği olduğunu söyledi.
Forum İstanbul 2010 toplantısında konuşan Babacan, "Gelişmiş pek çok ülkede kamu borçlarının GSYH'larına oranı yüzde 100'ün üzerinde. Bunu oranı kısa vadede düşürmeleri de mümkün görünmüyor. Bu da bu ülkelerin büyüme oranlarında baskı oluşturacak ve refah düzeyini de önemli oranda etkileyecek. Avrupa'nın potansiyel büyüme oranı kriz öncesine göre oldukça düşük seviyelere inmiş durumda" dedi.
Babacan, son yaşanan krizle birlikte piyasaların küresel ölçekteki entegrasyonun boyutunun daha iyi anlaşıldığının kaydederek, artık sorunların çözümünde küresel bir bakış ve çaba gerektiğini, politikaların koordinasyonu içinde eşzaman içinde bunların uygulanmasının son derece önemli olduğunu vurguladı.
Brüksel'de Salı günü AB Ekonomi ve Maliye Bakanları toplantısına katıldığını, burada ayrıca çok sayıda ikili görüşme de gerçekleştirdiğini kaydeden Babacan, başbaşa yaptığı görüşmelerde aslında işin boyutunun ne kadar büyük olduğu, kaygıların ne kadar yüksek olduğu ve çaresizliğin çok daha iyi anlaşıldığını kaydetti.
"Para birliği, sadece para politikalarıyla sürdürülemez"
Yunanistan ile ilgili tedbir paketinin bir araya getirilip uygulanmamasının Avrupa geneline etkilerinin çok büyük olacağını kaydeden Babacan, şöyle devam etti:
"Buna rağmen kendi içlerinde karar almakta çok zorlandılar. Bugün için kurtarıldı, bugün için bir çözüm bulundu. Ama bundan sonraki dönemde eğer para birliği varsa, para birliğini sadece para politikalarıyla sürdürmek mümkün değil.
Biz desek ki Merkez Bankası'na 'para politikası enstrümanları elinde, her türlü yetki de elinde, zaten bağımsızsın, Türkiye ekonomisinin bütün sorumluluğu size ait, hadi kurtarın, düzeltin.' Mümkün değil. Para politikaları işin önemli bir ayağı, ama tek bir ayağı değil. Bunun hemen yanında kuvvetli bir maliye politikası ayağı yoksa, yapısal reformlarla ilgili ciddi bir program yoksa bunu sürdürmek mümkün değil.
İşte euro para birliğinin de en önemli eksiği buydu. Bir yandan para politikalarını tek bir merkezden yöneteceksiniz, diğer yandan her ülkenin maliye politikaları birbirinden çok farklı bir çerçevede yürüyecek. Bu bir süre idare edildi. Peki ülkeler buna uymadı. Uymayınca bunun cezası ne? Bunun da cevabı yok. Mutlaka çok daha somut bir çerçeveye oturuş ve gerekli yaptırımların da beraberinde düzenlendiği bir maliye politikası en azından euro bölgesi ülkeleri için şart. Bunu bir an önce gerçekleştirmeleri gerekir. Aksi halde şu birkaç haftada yaşananları görüyorsunuz."
"Şimdiden Londra'daki kuruluşlar geliyor"
Babacan, İstanbul'un dünyanın ilk 10 finans merkezinden biri olma potansiyeli bulunduğunu da kaydederek, "Kurumlar vergisi, gelir vergisi, bankacılıkla ilgili vergiler, tüm bu vergi alanlarında da İstanbul, pek çok etraftaki alternatife göre daha önemli avantajlar sunacak. Şimdiden
Londra'daki kuruluşlar geliyor" dedi.
"Kamu dengelerinde sorun olmadığı için vergi artışına gitme zorunluluğumuz yok, fırsat buldukça indirimler bile yapabileceğiz" diyen Babacan, "Bu da İstanbul'un finans merkezi olmasında etkili olacak" değerlendirmesinde bulundu.
Babacan, 2023'ün Türkiye'sinde İstanbul'u da artık uluslararası bir finans merkezi olarak görmek istediklerini kaydederek, "Bugün bir New York, bir Londra, bir Frankfurt, Tokyo neyse, madem ilk 10 ekonomiden birisi biz olacağız diyoruz, o zaman ilk 10 finans merkezinden birisinin de İstanbul olmasını arzu ediyoruz, hedefliyoruz ve bu konuda da elimizden ne gelirse inşallah yapacağız" dedi.