Asker adayı 5.5 milyon kişi var TSK’nın yıllık ihtiyacı 346 bin!
Başbakan Yıldırım, Türkiye’de askerlik yapmak için birikmiş 5.5 milyon kişi bulunduğunu, yıllık asker ihtiyacının ise yaklaşık 346 bin olduğunu açıkladı.
Abone olÖMER TÜRKDÖNMEZ
Başbakan Binali Yıldırım, Türkiye’de askerlik yapmak için birikmiş 5.5 milyon kişi bulunduğunu, yıllık asker ihtiyacının ise sadece 350 bin olduğunu söyledi.
Gazete ve televizyon yöneticileriyle İstanbul Çengelköy’deki Vahdettin Köşkü’nde düzenlenen iftar programında buluşan Başbakan, ekonomiden seçim anketlerine, bedelli askerlikten UBER’e, enflasyondan cari açığa, rating kuruluşlarından ABD ilişkilerine kadar birçok konuda soruları yanıtladı, önemli açıklamalar yaptı... İşte Başbakan Yıldırım’ın ana başlıklarıyla dile getirdiği konular:
Devlet Bahçeli'nin af çıkışı
Bizim gündemimizde af yok. Ben Sayın Bahçeli’yle bu ilk açıklamasından sonra konuştum. Kendisi hassasiyetlerini dile getirdi. Karar sizin tarzında bir ifadede bulundu. Biz de onun üzerine zaten görüşümüzü açıkladık ve gündemimizde af olmadığını ifade ettik.
Bedelli askerlik talebi
Şu anda yoklamaya tabi olan, yani askerlik çağı gelmiş olanların sayısı 585.210, yoklama kaçağı 570.422, bakaya 56.947, firari 5772. Askerliğini ertelemiş olanlar 2.930.279, bu öğrencilik dışında erteleyenler. Bir de öğrencilik nedeniyle ertelemiş olanlar var. Onlar da 1.885.438. Silah altında bulunan er sayısı da 360.869. Ve 2019’da planlanan silah altına alınacak sayı 345.933. Toplam 5.448.858 kişi var askerlikle ilişkisi devam eden. Ancak biz önümüzdeki sene 345.933 kişi alabileceğiz. Bunu 345.933’e böldüğümüz zaman 15.7 yıl, yaklaşık 16 yıl sürüyor. Bunların yaşlarını dondursak bile 16 yıl boyunca askerlik bu vatandaşlarımızın önünde bir engel, sorun olarak devam edecek; gerçek bu.
İhtiyacımız belli, 350 bin. Ama birikmiş 5.5 milyon vatandaş var, nasıl çözeceğiz? Bir şekilde çözülmesi lazım. Tabii esas olan savunma gücümüzde bir zafiyet yaşanmaması. Eldeki rakamlar böyle bir zafiyetin olmadığını gösteriyor; bu bir. İkincisi; özellikle 15 Temmuz’dan sonra Silahlı Kuvvetlerde silah altında vatani hizmet gören askerlerden ziyade profesyonelliğe geçtik.
Aldığımız önemli bir karar daha var... Operasyonlara, ön planda asla silah altındaki er-erbaşları göndermiyoruz. Arka planda lojistik destek veriyor. Bu insanlar ne yapacak? Hayatını planlayacak, geleceğini planlayacak. O bakımdan bunun siyasi istismar edilecek bir yanı yok, rakamlar ortada. Yani bir yandan operasyonlar yaparken, bir yandan terörle mücadele yaparken, bir yandan da askere alınmayı bekleyen binlerce insan var. Türkiye’nin gerçekleri budur. 5.5 milyon insanın sorununun farkındayız. Tüm hassasiyetler göz önüne alınarak sorunu nasıl çözeriz ileride değerlendirilir. Ama bugünkü gündemimiz değil.
Döviz ve faizle ilgili tedbirler
2018 yılının başından itibaren gelişmekte olan ülkelerin paraları Amerikan doları karşısında değer kaybetmeye başladı. Yani ekonomide yaşanan olayları bir dış kaynaklı sebepler, bir de iç kaynaklı sebepler diye ikiye ayırmak lazım. Dolayısıyla bu değer kaybı bütün paralarda var, hatta avroda da var. Amerikan yönetiminin aldığı kararlar doğrultusunda ciddi anlamda dolarda bir değer artışı söz konusu.
Bir de tabii bizim içten kaynaklı bazı konularımız var. O da nedir? Petrol fiyatındaki artışla beraber enflasyonun aynı şekilde etkilenmesi kısmen artış eğilimine girmesi. Ayrıca, petrol ithalatı nedeniyle cari açığın doğal olarak artması. Biz petrolümüz olan doğalgazımız olan bir ülke değiliz. O bakımdan bunlar da bir anlamda cari açığı etkileyen faktörler. Bunların da katkısıyla işte değerlendirme kuruluşları falan, Türkiye’nin çifte açığını ve açıktaki büyümeyi ilerisi için bir olumsuz gelişme olarak öngörüyorlar ve sık sık toplanıyorlar, dağılıyorlar, açıklama yapıyorlar, not indiriyorlar, izlemeye aldık diyorlar, tabii bunlar masum şeyler değil.
"ABD bizi daha iyi anlayacak"
Avrupa Birliği ile ilişkilerimizde seçimden sonra yeni bir dönemin açılacağını öngörüyoruz, ümit ediyoruz, alınan sinyaller bu doğrultuda. Amerika’nın bizi düne göre daha iyi anladığını düşünüyoruz. Hem Suriye YPG-PYD konusundaki tutum, Menbiç’ten PYD’nin, YPG’nin çıkarılması ve yerine Türkiye-Amerika olarak birlikte orada güvenliği tesis etmeleri hususunda bir çalışma var. Verilen silahların kontrol altına alınması konusu var.
Ekonomide önce-sonra karşılaştırması
Arkadaşlar, şimdi ekonomiyle ilgili dış kaynaklı ve içeride de ekonomi üzerinden prim yapmaya çalışan, çalışma gayreti olduğunu görüyoruz; bunu ifade etmek isterim. Size bir örnek vereceğim; 1924’ten 2002’ye kadar geçen süre içerisinde ortalama her yıl Türkiye yüzde 4,7 büyümüş. Az büyümüş, çok büyümüş, ama ortalaması 4.7.
2003-2017’de ortalamamız 5.7, yani yüzde 1 puan var. Diyebilirsiniz ki, ya yüzde 1 puanla ne böbürleniyorsunuz, topu-topu yüzde 1 puan artırmışsınız. Eğer 1924’ten bu güne 1 puan fazla büyüseydik, 5.7’yi Cumhuriyetin kuruluşundan bugüne kadar muhafaza etseydik, arkadaşlar Türkiye 2.6 kat daha büyüyecekti. Tercümesi ne? İlk yedinci ülke oluyor. Bir Amerika, iki Çin, üç Japonya, dört Almanya, beş İngiltere, altı Fransa, yedi Türkiye. İlk yedi içinde yerini alacak. Evet, 1 puanlık farkla, 2 trilyon 250 milyar dolarla bu hale gelecekti. Dolayısıyla yani buradan geleceğim sonuç ne? İstikrar. Güçlü iktidar, Türkiye’nin ihtiyacı olan güven ve istikrar arkadaşlar. Güven ve istikrarı yakaladığımız an neler yapabileceğimiz ortada. Biz ortalama 5.7 büyümeyi yaparken, demokrasimizi de en az 4 sefer müdahale oldu. Onlara rağmen bu büyümeyi yaptık. Yani ne olacak diyorsun, müdahale yaptılar. Müdahale olması üç ay önce, üç ay sonra, en az 6 ayımızı götürdü. Yılı yarım tamamlıyorsunuz. Tahribatı düzeltinceye kadar en seri şekilde 6 ayımız gidiyor.
AK Parti iktidarında biz sadece cumhuriyet tarihinin en yüksek performansını ekonomide göstermedik, aynı zamanda gelişmiş ülkelerle aramızdaki farkı kapattık. Mesela, 2002’yi baz alırsak reel olarak, 2017’ye kadar 2.3 kat büyümüşüz. Dünyanın büyümesi ne? 1.7 kat. Avrupa Birliği büyümesi 1.2 kat.
Yani kişi başı milli gelirde Avrupa Birliği ile aramızdaki farkı 33 puan kapattık. Üçte biri kadardı, şimdi üçte ikisi seviyesine çıktı. Bu performansımızla devam edersek, 13-14 yılda AB ortalamasını geçebiliyoruz.
Temel fıkrası ile devlet-millet farkı
Enf asyon üzerinden kıyamet koparılıyor. Yani yüksek enflasyon bizi de mutlu etmiyor, onu söyleyeyim. Ama unutmayalım arkadaşlar, 1992-2002 arası yüzde 71 enflasyon. Bir önceki 10 yıl, 2003- 2018 ortalama yüzde 10. Bugünlerde yüzde 11’e doğru tırmanıyor, belki biraz daha da yükselebilir bu kur hareketlerinden dolayı. Ama bunlar dediğim gibi geçicidir. Tekrar enflasyonu tek haneye düşürmek için kararlılığımız var. 2002’de her 100 liralık verginin 86 lirasını faize veriyorduk, şu anda 11 lirasını faize veriyoruz. Yani o kadar da vahim bir durumumuz yok.Size 2002 öncesini bir fıkrayla özetleyeyim:
Amerikalı, Alman, bir de Temel bir araya gelmişler. Yani millete ne kadar kaynak aktarılıyor, devlete ne kadar kaynak aktarılıyor, herkes anlatıyor kendi lisanınca.
Amerikalı diyor ki, Teksas Ovasında biz uzun bir çizgi çizeriz, paraları atarız havaya, çizginin soluna düşen devletin, sağına düşen de milletin diyoruz. Alman da, Frankfurt ovasında büyük bir daire çizeriz, paraları havaya atarız, dairenin içindekiler milletin, dışındakiler de bizim, devletin.
Temel’e sormuşlar, o da demiş ki; Konya Ovasına gideriz, paraları havaya atarız. Aşağı düşen devletin, yukarıda kalan milletin... 2002’deki iş buydu arkadaşlar, iş buydu, hepsi faize veriyor. Elde bir şey yok, derliyor-topluyor millet faize veriyor.
Rakamlarla ekonominin görünümü
2002’de 7 bin traktör satılıyor 1 yılda, 2017’de satılan traktör sayısı 72.900. Büyüme olmasa traktörü ne yapacak adam, turistik gezi için mi alacak?
Otomobil satışı 2002’de 91 bin, geçen sene 723 bin. Motorlu araç sayısı 8.5 milyondan 22 milyona çıktı Türkiye’de, 2.5 kat artış.
Beyaz eşya 2002’de toplam satılan 1 yılda beyaz eşya sayısı 2.5 milyon. 2017’de 8.5 milyon.
Turistik amaçlı yurt dışına çıkış Türkiye’den, 3 milyon vatandaşımız yurtdışına gidiyordu 2002’de, geçen sene 8.9 milyon Türk yurtdışına tatile gitti. 3 kat.
Yeni kurulan şirket sayısı, hani ekonomi büyümüyor diyorlar ya; 2002’de 30.800 şirket kurulmuş, geçen sene kurulan şirket sayısı 73.800. Büyümeyen ülkede bu kadar şirket nasıl kuruluyor?
Yabancı turist, 2002’de 12.9 milyon, 2017’de 40 milyon.
Yıllık konut satışı 1.4 milyon olmuş geçen sene. Böyle gidiyor rakamlar.
Şimdi bu rakamlar ortadayken büyümenin sanal olduğunu söylemek ne kadar insaflı, ne kadar doğru? Türkiye büyüyor, bunun ötesi-berisi yok, 3.5 kat büyüdük kardeşim. Nereden bakarsan bak, hangi hesabı yaparsan yap aynı yere çıkıyor.
Demirel'in köprüsü ile Erdoğan'ın köprüsü arasındaki fark
■ İki ayrı finans sistemi:
15 Temmuz Şehitler Köprüsü olsun, Fatih Sultan Mehmet Köprüsü olsun, milli bütçeyle yapılan köprüler, genel bütçeyle. Yani devletin kendi parasıyla vatandaşın vergisiyle yaptığı köprü bunlar. Ama Yavuz Sultan Selim Köprüsü, Osman Gazi Köprüsü farklı. Bu yap-işlet-devret modeliyle yapılmış bir köprüdür. Maliyeti belli. Adama diyoruz ki, biz size şu kadar trafik garantisi veriyoruz. Bu köprüyü yapacaksın, ne kadar sürede işletip bize teslim edeceksin...
■ Metin Temel Paşa'nın apoleti: Metin Temel Paşa bir kahramandır... Apolet meselesi çok önemli bir mesele. Bir yandan ben cumhurbaşkanı olursam hakimler ayağa kalkmasın diyeceksin, sonra beğenmediğin durum olursa apoletlerini sökerim diyeceksin, Muharrem İnce, Hitler’e özeniyor...
■ UBER yasal değil: Hem vergi mükellefi değiller, haksız para kazanıyorlar, hem de yasalara uymayan yöntemler kullanıyorlar. Bu iki nedenle biz karşıyız ve üzerine de gideceğiz, yoksa onların iş yapmasına itirazımız yok. Önce gelsinler vergi mükellefi olsunlar. Bu ülkeye sizden aldıkları paraların bir kısmını da ülkemize bıraksınlar. Taksici vergi veriyor. Taksicilerin hiç mi eksiği yok? Mutlaka var. Onlar da kendilerine çekidüzen verecekler.
■ Seçim anketleri: Gerçek anket sandıktaki sonuçtur. AK Parti olarak, Cumhurbaşkanlığı seçiminde ve genel seçimde biz gayet iyi görünüyoruz. İlk turda bu iş bitecek inşallah. Bu seçimlerin en önemli özelliği, birçok yenilikler var, en önemli yenilik, sistem değişikliğidir. Parlamenter sistemden başkanlık sistemine gidiyoruz. Bazıları diyor ki; Recep Tayyip Erdoğan tamam da, gerisi önemli değil. Bu da bir tuzaktır, böyle bir şey yok. Yani iktidara gelen hükümetin partisinin mecliste de güçlü olması lazım. HDP’nin barajı geçip geçmeyeceğini bilemem. Tabii bugünlerde HDP sevenler çoğaldı. CHP başta olmak üzere HDP’ye barajı aştırmak için el altından çalışıyorlar. Atatürk’ün partisinin düştüğü hallere bakın, yazıktır.
Karneler cep telefonuna geldi
■ Sohbet sırasında gazetecilere “Türkiye Cumhuriyeti-Başbakanlık” antetli not defteri ve kalem dağıtıldı. Bu sırada Yıldırım espriyi patlattı: “Batan geminin malları bunlar. Almayı ihmal etmeyin.” Biliyorsunuz Binali Yıldırım son Başbakan olarak tarihe geçecek tabii seçimden sonra sistem değişmezse...
■ Başbakan bir ara “Mühim bir telefon geldi” dedi ve ekledi “Hanım arıyor.” Sonra cepten konuşmaya başladı. Eşine “İş uzun sürebilir, siz buraya gelin” dedi. Sonra da gazetecilere şu açıklamayı yaptı: “Torunlar karne almış, göstermek için dedelerini bekliyorlarmış. Karneleri telefondan çekip bana gönderdiler. Ben de 24 Haziran’da da biz karne alacağız. O zaman görüşürüz” dedim.
■ 24 Mayıs 2016’da Başbakan olduğunu hatırlatan Binali Yıldırım, 24 Haziran 2018 itibariyle Başbakanlığının sona ereceğini belirtirken şunları ekliyor: Tabii yeni sisteme geçene kadar futbol maçlarındaki gibi uzatmalar olabilir, seçimler sonrası birkaç hafta daha başbakan kalabilirim.