AB’de finansın sefaleti ve kurtarıcıları

Abone ol

Dr. Mustafa YILDIRAN / Cumhuriyet İİBF

AB ülkelerinin borçlanmada ayarı kaçırması ve ardından gelen küresel krizin vurduğu finans kesiminin yol açtığı yıkıntılar, krizden çıkış sinyallerini olumsuz etkilemektedir. Özellikle Yunanistan ile ilgili spekülasyonlarda hesaplarda yolsuzluk, aşırı borçlanma ve bütçe açıklarının hızla yükselmesi gibi sorunlarla başlayan yeni bir krize sürüklenmesiyle AB açısından endişeleri artırmıştır. Ayrıca benzer sorunların, Portekiz, İspanya, İngiltere gibi ülkelerde de yaşanması ihtimali finansal piyasalarda sürekli tedirginlik durumu oluşturmaktadır.

AB ülkelerinin kriz sürecinde iki temel zaafı ortaya çıkmıştır. İlk olarak, Avrupa Merkez Bankası'nın (ECB) çözüm üretmede yetersizliği, ikincisi de, AB ülkelerin finansal yapılarının göründüğü kadar seffaf ve sağlam olmadığı ortaya çıkmıştır. Batıdan dünyaya yayılan standartlara ve ilkelere bağlılık düsturunun görünürde çalıştığı, gerçekte ise mevcudiyetinin tartışmalı olduğu belli olmuştur. Bu bunalımda çıkışın yolu ise, mali kurtarma operasyonlarının etkinliğine bağlıdır.

Küresel krizle mücadelede ilk kurtarma operasyonları bankacılık sektörüyle ilgiliydi. Özellikle ABD ve Avrupa ülkelerinde kriz sürecinde bankalara yönelik, sermaye desteği, aktif ve hisse senedi satın almaları ile yükümlülüklere garanti verme gibi çeşitli şekillerde kurtarma işlemleri yapılmıştır. Ülkelerin 2007 yılından 2009 Ocak ayına kadar toplamda sağladığı sermaye desteği miktarı 1.5 trilyon dolardan fazladır. Yine aynı dönemde aktif satın almaları şeklindeki desteğin miktarı da, 5.2 trilyon dolar seviyesindedir. Borç garantileri şeklindeki desteklerin tutarları da 4.6 trilyon dolardan fazladır. İki yıl içerisindeki mali kurtarma maliyeti 10 trilyon dolardan fazladır. Bu durum ülkelerin yüklendiği maliyeti göstermek açısından önemlidir. Ülkeler arasında ABD diğer ülkelerden daha fazla kurtarma operasyonu maliyetine katlanmıştır. ABD'den sonra en çok kurtarma maliyeti ortaya çıkan ülke Almanya'dır. Bunun yanı sıra, İngiltere, İspanya ve Japonya'da mali kurtarma operasyonlarına büyük miktarlar harcayan ülkeler arasındadır. AB genelinde ülkelerden bağımsız olarak, birlik tarafından bankacılık kurtarmalarına yönelik müdahaleler sınırlı kalmıştır. Fakat bankaların finanse ettiği ülkelerin acze düşmesi, AB'yi mali kurtarmaya zorlamıştır.

AB üyesi 16 ülke ve Uluslar arası Para Fonu'nun katılımıyla 750 milyar Avro'luk bir kurtarma fonunun oluşturulması kararı sonunda çıkmıştır. Ayrıca ECB piyasadan doğrudan tahvil alımı yapacaktır. Bu mali kurtarma operasyonu AB ülkelerine çare olabilecek midir? Sorusu bu aşamada önemlidir. Yapılan bu müdahale çapı itibariyle büyük ve maliyetli bir müdahaledir. Bunun sonucunda Yunanistan gibi ülkeler açısından 'kurtarılma beklentisi'nin boş olmadığı ve 'batmayacak kadar politik' güce sahip oldukları hissini vererek ahlaki tehdidi yükseltecektir. Bu maliyetin tüm AB ülkelerinin vatandaşlarının üzerine yıkılması da ahlaki tehdidin boyutunu genişletmektedir.

Dünyada son kredi mercii olarak ülkelerin tek başına gücünün yetmemesi ve grup olarak yeni mali yüklerin altına girmesi farklı bir finansal gelişmedir. Fakat bu gelişmenin sonucu artık 'kurtarılmayacak kadar büyük finans sorununun' oluşmasına neden olabilecek, finansta ahlaki tehdidin birkaç ülkeyi aynı anda batırabileceği ve daha büyük mali krizlerin oluşmasına yönelik altyapının oluştuğunu iddia etmek yersiz olmayacaktır.

Tüketici tüketmiyor, tükeniyor 2 bin 667 projeye 2,2 trilyon lira yatırım A Milli Erkek Basketbol Takımı finale kaldı Erdoğan'dan İstanbul Sözleşmesi açıklaması: Hiçbir anlamı yok Adalet Bakanı Tunç'tan kadına şiddete karşı 'sıfır tolerans' mesajı