2012 seçimlerine yaklaşılırken dünyayı neler bekliyor?

Abone ol

A. Levent ALKAN / Araştırmacı-Yazar

Yine, politik ekonomi. Yine ekonomi ve siyaset bilimi devlet üzerindeki rolleri boyutunda kesişirler. Sistemik krizden bir şeyler öğretmek ister. Ama politik ekonomi buna sonuna kadar direnir. Buradaki çelişik durum, köy pazarına sebze meyve yetiştirip, satan ve bahar olduğunda tekrar eken, çiftçinin durumu gibidir. Çiftçi, kendi ocağında tüten meyve sebzeyi en sağlıklı standartlarda, her türlü safsatadan arındırarak üretir. Pazara satacağı? Onu sormayın. Onda gözboyama, onda kandırma, yanıltma, gösteriş, aldatma; aslın önündedir. Çiftçi, her uğraşının sonucunun pazardaki beğeniyle bittiğini öğrenmiştir. Serada hormona, yapay gübreye yaslanmış üretimiyle müşterisinin memnuniyeti zirvelere çıkar. Aynı pazar, politikacılarda seçimlerle seçmen karşısındaki tutumlar olarak gerçekleşir. Seçim etkisinin görülmediği hiçbir ülke yoktur. Dünya coğrafyası üzerinde yer alan ülkelerin hepsi, seçim ekseninde alabildiğine kırılgandır. Tabii, her ekonominin de seçimden etkilenme boyutu farklıdır. Bazı ülkeler sistem için çok önemlidir. Bu durumda onlara "sistemik önemde" ülkeler tanımı yapıştırılır hemen. Bu ülkeler, kendi sorunlarına ek olarak, küresel ekonomi için de yedeğinde sorunlar biriktirirler. Yaygınlaşır, dengeleri alt üst ederler. Yeni zayıflıklar ortaya çıkartırlar. İşte bu nedenle, bir dizi hassas sorunun yanıt bulduğu ya da yanıtsız kaldığı nokta olur seçim. Krizdeki akış, bir anda yön değiştirir. Büyük buhranda, başkan Hoover'la, Rosenberg yönetiminin ekonomi politikalarındaki farklılıklar, krizin gidişini nasıl değiştirmişti hatırlayalım. 

Yaşadığımız küresel sistemik kriz, yıllarca ötelenmiş sorunların üzerini açan masumane girişimle başlamıştır. Tıpkı, her büyük depremin habercisi bölgesel deprem hareketliliği gibi, bir hareketlilik yaşanmıştı ekonomilerde. Ancak yönetimlerin çıkarı, bu doğal uyarıları görmezden gelmek noktasındaydı. Bildik tüm tozları, kirleri hasıraltı etmek, istisnasız var olan bir hizmettir. Sorunları ötelemek, seçmenine tatlı görünmek isteme gerekçesine bir boyun eğiştir. Toplumsal yararlılıkları tartışmasız adımlar, çok daha kısa vadeli çıkarlar adına boşuna harcanır. Kriz, tüm bu ötelemeleri dünyanın önüne kusar. Bir anda içinden çıkılmaz gerçeklere dönüştürür. Neden abartıdır. Bekletme, öteleme, hasıraltı, görmezden gelme gibi başlıkların içini doldurulacak sayfalarca sorun, dünyanın bir anda önünde yığılır. Bir avuç toprak, bir oluverir. Bugün ABD'nin, Euro Bölgesi'nin, Japonya'nın yaşadıkları bu türden gelişmelerdir.

Kriz, ışığın huzmesini tayflara ayıran prizma hünerinde, bir ayrışıma tabii tutar ülkeleri. Gelir dağılımı, tikel ve tümel olarak uçlara doğru esnedi. Tıpkı İzlanda, Yunanistan, İrlanda'da yaşananlar gibi, küresel ekonomi ormanında birkaç ağaç devrilmişti. Bu, tümel boyutta ormanı ve dünya coğrafyasını etkisi altında bırakmıştı. Bulaşma etkisiyle tüm coğrafyayı etkisi alabilen, derin bir kriz olmuş, tüm ormanı etkisi altına almıştı. Ormanın kendi doğasındaki izleklere dönülmüştü. Korkular yaşanıyordu. 1929 buhranıyla benzeşik yanları tedirginliği besliyordu. AB ülkeleri, krizin en büyük hasar gören ülkeleriydi.

Dünya gündemine geçen hafta, gelişmişlerin içinden çıkamadıkları sorunlardan birkaçı düştü. ABD, gevşek para politikasında karşılığı bulunmayan para arzıyla, yürekleri hoplatıyordu. Küresel eksenler, bir kez daha dünyayı etkisi altına alıyordu. ABD ile Çin arasında "ticari savaş" vardı. Bir ultimatom verilmediği kalmıştı. Çin'in yuanı düşük tuttuğu, FED'in düşük faiz uygulamalarını sürdürdüğü bir dünya görmeyi, 2012'ye kadar sürdürecekti. Politik ekonominin gerçekleri 2012'deki kırılganlığı artırdı. Resmi oluşturan parçaları bir araya getirdiğimizde bakın şunlar ortaya çıkıyor.

1.Bütçe açığı, ABD'yi uyguladığı maliye politikalarını, vergi oranlarını gözden geçirmeye itiyor.

2.Çin'in ihracat boyutuna etki eden üç parametre; ucuz işçilik, hammadde fiyatları, yuanın bir ekonomi politikası olarak değerinin yitirmesidir. Orta ve uzun vadeli dinamikler bunların üçünü de etkiliyor. Ancak kısa vadede; ne işçilik, ne hammaddeler, ne de kur değişmeksizin, Çin'in dış satım politikaları değişmeyecektir. Çin, desteklerle dişlilerini yağlamayı sürdürecektir. Çin bütçe fazlasını, ABD sabit getirili enstrümanlarında değerlendirmek yerine başka alanlar bulmak zorundadır. Bu durumda dolar değersizdir. FED'in sıfır politikası değişmeksizin sürmektedir.

3.Diğer gelişen ülkeler, Çin'in zaman zaman fazla paralar için başvurduğu kanallar olarak yer alır. Çin'in yatırımları; Kanada, Malezya, Güney Kore para birimlerini daha şimdiden değerlendirdi.

Dünya ekonomisine yön veren ekonomik grupları üç başlık altında toplanıyor.  Gelişenler, AB, ABD, Asya ülkeleri ve gelişenlerin treni 2006 yılında Sirkeci Garı'ndan kalktı. AB ve ABD de aynı şekilde 2006'da Sirkeci Garı'ndan hareket ettiler. AB'nin treni Halkalı tren istasyonuna geldi bozuldu, durdu. Asya ülkeleri ve gelişen ülkeler, Sirkeci'den aldıkları treni, olağanüstü hıza ulaştırdılar. Bir süre sonra, rayların eski olduğunu farkettiler. Bu ayrışan ülkeler, raydan çıkmama önlemlerine eğiliyorlar. ABD'yi ise az ilerdeki istasyonda halk bekliyor. Treni ne yapıp edip istasyonda halka çok iyi göstermek zorundadırlar. Oysa bilirler ki bu tren, her an durabilir.

Tüm bu çelişkiler, ikiyüzlülükler, küresel ekonominin geleceğine yönelik korkuları besliyor, büyütüyor. Enflasyon, bütçe açığı, aşırı değerli gelişen ülke para birimleri gibi tedirginlik; dönüp dönüp ABD'yi vurmayı sürdürüyor. Euro, yok olmakla karşı karşıya. Olağanüstü bir mücadele veriyor. Her seferinde sarsılan güven, geri yerine oturtulamıyor. Dünya, bahçesindeki ayrık otlara, büyük buhrandan bu yana ilk kez çaresiz, onulmaz şekilde yeniktir. İster istemez günü düşünüyor. Yaklaşan seçimlerle, gündemini daraltıyor.

Bakan açıkladı! Narin Güran olayında kritik gelişme Borsa günü yükselişle tamamladı Galatasaray'da 'acil' toplantı kararı! İstifalar gelebilir RTÜK'ten Tele1, Flash Haber, Kafa Radyo'ya yaptırım kararı Haluk Levent'in Narin Güran paylaşımı ses getirdi