1 trilyon dolar piyasaları yatıştıramıyorsa, ne yatıştıracak?

Abone ol

Atılım MURAT

Son bir senede ne kadar çok şey değişti. Bir yıl önce, küresel ekonomiyi canlandırmak için büyük teşvik paketleri açıklanıyordu. Bugün G-20 toplantısında, toparlanmanın kalıcı olup olmayacağı değil, ülke riskleri için alınacak önlemler konuşuluyor. AB'nin açıkladığı $1 trilyon büyüklüğündeki paket, piyasaları yatıştıramıyor. Piyasanın risk iştahını izlememize yardım eden göstergeler, negatif sinyaller vermeye devam ediyorlar. Avustralya Doları'ndaki düşüş sürüyor. Spekülatif emtia bakır, son iki ayda yüzde 25 geriledi. Şanghay Endeksi, 13 ay önceki seviyesine geldi. EUR/JPY paritesi 108 seviyesine kadar düştü. Petrol, sadece mayıs ayında yüzde 15 değer kaybetti. Bankalar arası piyasanın nabzını ölçen LİBOR oranı ile hazine bonosu arasındaki fark, bir ayda 10 baz puandan 30 baz puana yükseldi. Bankalar, 'karşı taraf' riski nedeniyle, birbirlerine borç vermek istemiyorlar. Fransa ve Almanya'nın büyük bankalarının, sorunlu ülkelerde büyük pozisyonları var. AB krizi, ABD ve Çin'i fazla etkilemez diyenler çok yanılıyorlar. Pazartesi akşamı verdiği mülakatta, ABD ekonomisinin yavaşlamayacağını söyleyen Fed Başkanı Bernanke hala uyanmamış gibi gözüküyor. Aslında ABD yönetiminde ilk uyanan Obama'nın danışmanı Larry Summers oldu, Kongre'den $200 milyar büyüklüğünde yeni bir teşvik paketi istedi. 

Bu ortamda USD, EUR, GBP, JPY gibi önemli paraları sırayla değerlendirirsek; Dolar'ın genel gücü devam ediyor. Altı para biriminden oluşan 39 yaşındaki Dolar Endeksi, haziranda da yükselirse, yedi ay aralıksız yükselmiş olacak. Böyle bir yükseliş tarihte görülmemiş. Endeksin yüzde 58'ini Euro oluşturuyor. EUR/USD kısa süre içerisinde 1,1650-60 seviyesini görebilir. Üçüncü çeyreğin sonuna doğru 1,10 seviyesi gündeme gelebilir. EUR/USD'da 'bir' seviyesi için temkinliyim. 'Bir' seviyesinin bu yıl içinde görülmesi, Yunanistan'ın parasal birlikten çıkması gibi 'ciddi' olaylara bağlı. Bir çıkışın yaşanma olasılığı yüzde 30-40. GBP/USD paritesi 2.10'lardan 1.40'lara düştüğü halde, İngilizler ihracatlarının artmadığından şikayet ediyorlar. Fazla şaşırmalarına gerek yok, çünkü ekonomileri fazla bir şey üretmiyor. İngiltere, finans ve gayrimenkul sektörüne ağırlık verip, diğer sektörleri unuttu. Yeni koalisyon hükümeti, nasıl bir önlem paketi açıklarsa açıklasın, GBP üzerinde baskı oluşturabilir. Biraz toparlanmış gibi gözüken GBP/USD, 1.40'ın altına sarkarak, 1.36-1.37 seviyelerini yeniden test edebilir. 1.35'in altı şimdilik düşük bir olasılık. Riskten kaçış başladığında, en çok fayda gören paralar USD ve JPY'dir. Japonya'nın borç oranının yüksek olduğu vurgulanıyor, ancak bunun iç borç olduğu unutuluyor. Japonya'nın dış borcu yok. ABD, açığını kapatmak için dışarıdan borç alıyor. Aradaki fark bu.Güz aylarında risk iştahında bir düşüş bekliyorum. USD/JPY, 3. çeyrekte 85-86 seviyelerini görebilir. Bunun dışında, JPY için ilginç bir gözlemim var. Son 15 seneye baktığımızda, USD/JPY her 5 yılda bir dip formasyonuna girmiş (1995, 2000,2005). 2010'da da aynısı yaşanabilir. 1995, 2000 ve 2005 gelişigüzel yıllar değiller. Bu yıllarda USD/JPY'de yaşanan dipler, Fed'in faiz artırımlarının sinyalini vermiş. 2011 senesinde Fed faiz artırımlarına başlayabilir. Beklentileri fiyatlara sokan piyasa profesyonelleri, USD/JPY dip yaptıktan sonra, düşük faiz oranına sahip JPY'yi satıp, faiz artırımı beklentisi ile USD alabilirler. Beş yıllık dönem, 2010'da da devam edecekmiş gibi görünüyor.   

VakıfBank’ta yeşil fonlama tutarı 5.7 milyar TL Erişilebilirlikte mülkiyet paylaşımlı konut sahipliği Arz - talep dengesi için tarımsal uygulamalara “üretim planlaması” İklimlendirme, ikinci yarı yıla sipariş artışıyla girdi Eğitimin sigortası da hazır