'KOBİ'ler şeffaf olmadıkları için kredi bulmakta zorlanıyor'

Ankara Sohbetleri'ne bu hafta konuk Kredi Garanti Fonu Genel Müdürü Hikmet Kurnaz oldu.

Abone ol

Hüseyin GÖKÇE

ANKARA - Kredi Garanti Fonu (KGF) Genel Müdürü Hikmet Kurnaz, KOBİ'lerin, şeffaf olmadıkları için kredi kullanımında zorlandıklarını söyledi. TOBB, KOSGEB ve bankaların ortak olduğu KGF'nin ortak sayısının artmasıyla birlikte kefalet sorununun da çözüleceğini belirten Kurnaz, Hazine kaynaklı kredilerde, bankaların, KGF'nin kefaletiyle ilgili bazı konuları netleştiremediği için kredi kullanımının az olduğunu belirtti. Kurnaz, Ankara Temsilcimiz Ferit B. Parlak ve Ankara Haber Müdürümüz Hüseyin Gökçe'nin sorularını cevaplandırdı.

Kuruluşu çok eskilere dayanmasına rağmen doğal olarak, KGF krizlerle birlikte ön plana çıktı. Ancak kredi garanti işlevini yerine getiremediğine yönelik çok sayıda da eleştiri var. Üstelik eleştiriler şirket bazında değil, ortaklarınızdan TOBB'a bağlı odalardan da geliyor....

Düşündürücü. Düşündürücü olan KGF'den yakınanların, eleştirilerini hangi pencereden yaptıkları. Çarpıcı olan ve üzerinde asıl düşünülmesi gereken konu, KGF'ye kefalet talebi ile başvuran KOBİ'lerin, sadece teminat yetersizsizliği nedeniyle mi başvurup, başvurmadıkları.

Bakınız, kredilendirmenin bankacılıkta altın kuralıdır ve yüzyıllar boyu edinilmiş tecrübelerin ürünüdür: Kredilendirme sadece teminata bakılarak yapılmaz. Teminata dayalı borç verme ilişkisi, sabit gelirli tüketicilere verilen borçlar için geçerli olan bir durum. Oysa, bankacılık faaliyetleri bakımından kredilendirme ilkeleri, 'mevduatın korunması üzerine kurgulanmış kredilendirme kuralları' olarak bilinen esaslara dayalı. Bunlar kısaca 5 K olarak tanımlanan 'karakter, kapital, kapasite, karlılık ve karşılık'tan oluşur. Kredinin geri ödenmesi, teminattan ziyade, asıl kredinin kullanımı sonucu, elde edilecek faaliyet gelirine bağlıdır.

Makbul olan, kefaletin karşılıksız ve herhangi bir garanti olmadan verileni. Ama taraflar arasında şeffaflık ve tam bir bilgi akışı olması önemli. İşte teminatlandırma, tam da bu problemde hissedilir.

KOBİ'lerin genelde şeffaflıktan uzak bilanço yapıları kredilendirmede tehditler oluşturur ve teminata zorlar. Kefalet, kefil olunacak kişi hakkında, tam bir bilgiye sahip olmayı gerektiren bir ön kabule dayanır. Ne var ki gerçek hayat, her zaman idealin aynası değil. Dolayısıyla mesele, teminat yetersizliği ya da teminatı yeterli hatta fazla olduğu halde, finansmana erişimde sorun yaşayan KOBİ'lerin ayrıştırılabilmesinde. Bu da aşılamayacak bir sorun değil. Kredi veren bankalar ile KGF arasında karşılıklı menfaat olduğu konusunda hem fikir olduğumuzda ve temerrüt faizi oranlarına bir sınırlama getirecek şekilde, portföy garantisi sistemine geçmeyi birlikte başardığımızda, teminat tartışmaları da ortadan kalkacak.

"BİR BANKACININ KOBİ'YE 'KGF YUVANIZI BOZAR' DEDİĞİNİ DUYDUM"

Bankalar ile KGF arasında, teminatların paylaşımı konusunda da bir güven sorunu mu var ?

Hayır. Aslında böyle bir sorun yok. Hazine destekli kefaletlerde, banka tarafından tesis edilecek teminatların, garameten (belli bir oranda taksim) paylaşımı söz konusu. Belki bunu kastediyorsunuz. Ama bu konuda bir problem olmaması gerekir. Zaten güven sorununun olduğu yerde, ortaklık olmayacağına göre, sorunun güvenle ilgili olmadığı, KGF'nin özellikle her birisi, cephe olan banka şubelerine kendisini yeterince tanıtamamış ve benimsetememiş olmasından kaynaklandığı anlaşılıyor.

Bunu da sadece KGF'nin eksikliğine bağlamamak lazım. Bankaların genel müdürlüklerinin de, iştiraklerini şubelerine tanıtmaları beklenir. Geçenlerde, adı bende saklı bir bankamızın, bir şubesinde adı yine bende saklı olan bir personeli, bir KOBİ'nin kredi talebinin, KGF aracılığıyla değerlendirilmesi talebine karşı " KGF yuvanızı bozar" türünden bir cevapla KOBİ'nin talebini geri çevirdiğini duydum.

Zaman içinde, hepsi aşılır. KGF'nin, bankacılığa karşı alternatif finansman aracı olmadığının, sabırla işlenmesi lazım. Aslında, kredi garanti fonlarının ortaya çıkması, kredi kanallarının kapanmış olduğu, 1929 bunalımında bankacılığı tekrar canlandırmaya yönelik fikriyatın somut bir sonucu. Ve özellikle bankacılık ve ekonominin yapılandırılmasına ihtiyaç duyulan kriz dönemlerinde aranılan kurumlar. En canlı örnekleri, Sovyetler Birliği'nin dağılması sonrasında eski Doğu Bloku ülkeleri.

Bugün AB ülkelerinde KGF dahil, kredi garanti kuruluşlarının kefalet hacmi 80 milyar euroyu aşmış durumda. Bu tür fonlar piyasa ekonomisinin, karlılık kurallarına göre kurulmadıklarından dolayı hep kamunun desteğine ihtiyaç duydu. Bakıldığında, KGF'nin kefaletten dolayı, tazmin edilen kayıplarını, ortakların koydukları sermaye üzerinden ödemesi dışında, mahsup edeceği veya karşılayacağı bir kamu kaynağı yok. Dolayısıyla, teminat titizliği tartışmaları da asıl buradan ileri geliyor.

Sermayenizi korumak istemeniz çerçevesinde teminat anlaşılır olabilir. KGF bankacılık mevzuatına göre çalışmak zorunda mı ? KGF'nin teminat istemesi, kuruluş amacı ve felsefesi ile çelişmiyor mu ?

KGF'nin kefaleti, bizatihi kredidir. Kredinin illa ki para olarak verilmesi gerekmez. Kredi, bir kefalet şeklinde de karşımıza çıkabilir. Bankacılık Kanunumuz, öteden beri kefaleti krediden saymakta. Kredi, bir ülkede milli gelirden tasarruf edilen kaynakların, kullandırılma yol ve yöntemi olduğuna göre, kefaletimiz de belli kurallara dayanmalı. Kaldı ki, bankacılık mevzuatı açısından, sadece verilen kefaletler değil, kabul edilen kefaletler de kredi sayıldığından, kefil olduğumuz kurumlar bakımından da Bankacılık Kanununa uygun şekilde çalışmak zorundayız.

Kefaletin üç tarafı var. Bunlar kefil, lehine kefil olunan ve muhatap. Dolayısıyla, risk paylaşımının da bu üç taraf arasında olması ve lehine kefil olunan KOBİ'den ister bilançosu üzerinden, isterse bilanço dışı varlıklarından risk paylaşımına verebileceği oranda 'masa teminatı' ile katılması da beklenilmeli. Masa teminatının, mutlaka maddi anlamda teminat olması da gerekmez.

Kredinin değerlendirileceği kullanım yeri ile, kredinin geri ödeneceği konusunda güvence vermesi de KGF için yeterli bir teminat. Teminat, sadece kredileri tayınlamanın bir aracı değil. Bir ekonomide, teminat olacak değerlerin çeşitliliği ve zenginliği kredi potansiyeli açısından önemlidir.

'Masa teminatı' nedir ?

'Masa teminatı' ifadesi ortaklarımızdan TOBB, KOSGEB, TOSYÖV ve bankaların birer temsilcisinden oluşan, 'kredi onay komitesi'nde birlikte adlandırdığımız bir teminat türü. Üzerlerinde, bankaların ipotekleri ve rehinleri bulunan KGF için, herhangi bir bakiye değer taşımayan varlıklardan oluşturulan teminat. Masa teminatındaki espri, herhangi bir nedenle kredinin zora düşmesi halinde borçlu ile masaya, anlaşmaya oturabilmek. Masa teminatı dahi, KOBİ'lerin finansmana ulaştırılmasında KGF'nin çabasını ve hevesini doğruluyor.

'AVRUPA YATIRIM FONU KAYNAKLARI DA HAZİNE KEFALETİ GİBİ KABUL EDİLMELİ'

Bankalar bakımından KGF kefaletinin bir teminat değeri var mı ? Hazine'den sağlanan kaynağa istinaden verdiğiniz kefaletlerin teminat gücü daha mı kuvvetli?

Bankacılık mevzuatı bakımından, Hazine desteğinden verdiğimiz kefaletler karşılığında kullandırılan krediler, BDDK tarafından yapılan bir düzenleme ile hem şahıs kredi limitinde hem de bankanın sermaye yeterlilik rasyosuna göre açabileceği krediler toplamı bakımından risksiz krediler olarak kabul edildi. Ve Hazine destekli kefaletlerimiz, teminat gücü bakımından, nakit benzeri teminatlar ile eş bir değere yükseltildi. Bankalarımız penceresinden bakıldığında, BDDK'nın bu takdiri, KOBİ'leri ve bankaları rahatlatan bir karar.

Buna karşın dual bir yapıda, kefalet işlemlerimiz sürmekte. Ortaklarımızdan ya da 'çok taraflı banka ve mali kurum' sayılan Avrupa Yatırım Fonu-AYF'den sağlanan kaynaklara dayalı olarak verdiğimiz kefaletler, teminat riski bakımından gerçek ya da tüzel kişilerin kefaletlerinden farklı olarak, ayrıcalık göstermiyor. Tabii bu konu bankalarımız açısından da önemli. Özellikle AYF'den sağladığımız garantilere istinaden verdiğimiz kefalet işlemlerinde de, BDDK'dan Hazine desteğine benzer bir düzenleme bekliyoruz.

KGF'nin Hazine destekli kredilerinde, 10 milyar liralık bir hacim bekleniyordu. Ancak gördüğümüz kadarıyla, bunun yanına bile yaklaşılamadı...

Haklısınız. Zaten şaşırtıcı olan da burası. Ortaklarına kâr dağıtmayan bir kuruluşa, ortak olan bankalarımızın koydukları sermayenin, gelir kaybını, KGF'nin kefaletinden faydalanmak suretiyle, hiç olmazsa telafi edecek tutarda bir kredi hacmi yaratmaları beklenilmeli. Bugün özkaynaklarımızdan verdiğimiz kefalet hacmi, sadece 2010 yılında 600 milyon TL'ye yaklaştı. Hazine destekli işlemlerden yararlanmak isteyen KOBİ sayısı 547 iken, özkaynağımıza dayalı işlemlerde bu sayı 1.726 oldu. Bu durum iyi analiz edildiğinde, Hazine desteğinden yararlanmak bakımından bankaları tereddüde düşüren konuların başında risk paylaşım oranına göre, teminatların garameten paylaşılacağı hususunun geldiği görülüyor.

Zira, KGF kefaletinden yararlanmak isteyen KOBİ'lerin kredi teminindeki temel sorunların başında, teminat yetersizliği geldiğinden, garameten(alacak oranında) teminat paylaşımında, bankalar, kendilerini teminata daha çok ağırlık vermek zorunda hissediyorlar.

KGF'ye sağlanan Hazine desteğinin, krizin sonucu olduğu düşünüldüğünde ve yaralanacakların, daha çok kriz mağduru KOBİ'ler olacağı gerçeği göz önüne alındığında kefalet talebinin değerlendirilmesi sürecini de kısaltmaya yardımcı olmak bakımından teminatların garemeten paylaşımı zorunluluktan doğdu.

Ancak bana göre, Hazine desteklerinden yararlanma konusunda, hala tereddüt edilen konuların başında, bankacılık mevzuatı bakımından KGF'nin kefaletinin hangi limitte kabul edilebileceği geliyor.

Açıkça ifade edilmese de bazı bankalarımızın, KGF'den kabul edecekleri kefalet toplamı için bir limit koydukları duyumunu almaktayız. Oysa, Hazine desteklerinden verilecek kefaletler, herhangi bir sınırlamaya dahil olmayacağından, bu durum kefil olan KGF için de geçerli. Özkaynaklarımızdan verdiğimiz kefaletler açısından, bankalarımızın KGF adına tahsis edecekleri limit ile bu durumun ayrılması gerekmekte. Kaldı ki, KGF 'kaldıraç oranını' da kaynak yapısına göre, bankalarımız üzerinde risk bırakmayacak şekilde kurguladı. Bu hesabı yaparken, ülkemiz bankacılık sisteminde 'takip oranlarını' uzun serilere göre ve periyodik dalgalanmaları da dikkate alarak belirledi.

KGF'ye ortak banka sayısının artması, nasıl bir değişiklik getirdi ?

Bildiğiniz gibi, T.Halk Bankası zaten kurucu ortaklarımız arasındaydı. Hükümetimizin, öteden beri KOBİ'leri önemseyen politikaları neticesinde, ilgili kanunda yaptığı değişiklikle 1 milyar TL'lik kaynağın KGF'ye aktarılmasına imkan verilmesinden sonra, ortaklarımız arasına, 4'ü katılım bankası olmak üzere 19 banka daha katıldı. KGF kefalet risklerini, her bankanın 'risk iştahına' göre yaygınlaştırmayı da başardı. Geçmişte kefalet işlemleri birkaç banka üzerinde yoğunlaşıyor ve temerrüde düşen kefaletlerimiz de bir kaç bankada toplanıyordu. Şimdi risk algımızda da değişme gözlemleniyor.

TOBB'a bağlı kuruluşların Sanayi ve Ticaret Bakanlığı müfettişlerince denetime alındığını biliyoruz. İnceleme tamamlandı mı?

Müfettiş kökenli biri olarak, teftişin her zaman faydalı ve öğretici olduğuna inanırım. Nitekim, öyle de oldu. Teftişe gelen Müfettiş mesleğine yakışan öğreticilik içinde iyi bir yol göstericilik de yapt›. Kendisine buradan KGF adına, unutulan teşekkürlerimizi de gazeteniz aracılığıyla iletiyorum. Dünyanın bütün akçeli işleri, hiçbir manevi değerin üstünde değil. Kurallar insanı açık denizde bile karaya vurdurmaz.

KGF'nin piyasada benzer işleve sahip bir rakibinin yokluğu çalışmalarınızda bir rehavete yol açıyor mu?

Rekabet her zaman geliştirici ve kaliteyi artırıcı. Her ne kadar piyasa ekonomisinin doğası gereği, rekabetin sosyal dayanışmayı ve paylaşımcı yönleri yok eden zararları bir gerçek olsa da, rekabetin faydaları da yok değil. Tabi ki bir şartla, kâr hırsının frenlenmesi halinde, rekabetin faydalı özelliği toplum üzerinde de hissedilir. Kredi garanti fonları kâr amaçlı kuruluşlar olmadığı için, kaynaklarını koyacak sivil toplum kuruluşlarına da ihtiyaç var.

'KGF'nin gelirleri işletme giderlerini karşılamaya yetiyor'

Sizinle ilk söyleşimizi yaptığımızda, KGF bir apartman dairesindeydi. Şimdi TOBB'un ikiz kulelerinde. Bankaların kârlılığı, diğer sektörleri kıskandırıyor. KGF de bankalar gibi kârlı mı ?

Kredi garanti fonları, kefalet işlemleriyle kâra geçen kuruluşlar değil ve bu amaçla da kurulmamışlardır. KGF'nin, ortakların koydukları sermayenin mevduat olarak tutulmasından elde ettiği gelir ve kefalet işlemlerinden elde ettiği komisyon geliri dışında, başka bir gelir kaynağı yok. Böyle bakınca, KGF, hiçbir kefaletinin tazmin edilmemesi halinde dahi gelirleri ancak işletme giderlerini karşılamaya yetiyor.

Bankalar açısından kârlılık mevduatlar›n güvencesi. Bu nedenle, bankalarımız kâr ettiklerinde değil, kâr etmediklerinde tartışılmalı. Gerçekten de kâr bankacılığın varlık nedeni. KGF doğası gereği, bankacılık işlemlerine göre teminat yetersizliği ve bilanço yapıları bakımından daha riskli işlemlere kefil oluyor. Bu gerçek göz önüne alındığında, komisyon gelirleri ile temerrüde düşen kefaletlerini karşılamasının, bir hayli zor olduğu görülüyor. Keşke kredi garanti fonları, kârlı çalışan kurumlar olabilse de, kurumlaşmış özel sektör firmaları da KOBİ'lerin finansmana ulaşmasında rol alabilseler. Ama, kefaletin maliyeti her zaman getirisinin üzerinde olmayı gerektiren özveri ister. KGF 'nin, OSTİM'de bir bürodan başlayan yolculuğunun, TOBB İkiz Kulelerine yükselişi, kolay olmadı. İşlem hacmindeki artışın yol açtığı fiziksel mekan ihtiyacı, bizi buralara taşıdı. KOBİ'lere hizmetin kalitesini yükseltmek için, böyle bir mekana ihtiyaç duyuldu. Ayrıca, ortaklarımızın, kendilerine yakışan bir yerde faaliyet göstermesini istemeleri de yer seçimimizde etkili oldu.

KURNAZ'ın dikkat çektikleri

Ferit B.Parlak

2007 yılı sonunda, yine bu sayfada konuğumuz olmuştu KGF Genel Müdürü Hikmet Kurnaz. 2007'nin son çeyreğinde, kredilerde sorun yaşanacağına, 2008 yılında ise bu sorunun artarak büyüyeceğine dikkat çekmiş, önlem alınması gerekliliğinin altını çizmişti. Kredi Garanti Fonu'nun sermayesinin yükseltilmesiyle, Türkiye'nin bu sorunu rahatlıkla atlatabileceğini vurgulamıştı. Kurnaz'ın söyledikleri, dönemin devlet Bakanı Nazım Ekren'in dikkatini çekmiş ve Hazine ile kamu bankalarının bu konuda çalışma başlatmasına vesile olmuştu. Günümüz piyasa koşullarında yeni, eski, küçük, büyük işletmelerin banka kredisine ulaşması çeşitli zorluklar taşırken, çok güçlü bir teminatı da gerektiriyor. KOBİ'lerin, uzun vadeli kredi kullanmalarında da bankaca talep edilen yüksek teminatlar önemli bir engel olarak ortaya çıkıyor. Yanı sıra KOBİ'lerin işlerini büyütürken mevcut kredi limitlerinin artırılmasında bankaca talep edilen ek teminatlar çoğu kez işletme ve banka arasında önemli sorunlar doğururken, KOBİ'lerin büyüme sürecine darbe vuruyor. Kurnaz'ın önceki gün anlattıkları, sorunun çözümü için büyük umutlarla yapılandırılan KGF'nin, bankacılık sisteminin ilgisizliği ve KOBİ'lerin şeffaf olmayışı nedeniyle istenen sonuca ulaşmada güçlük çektiğini gösteriyor.

Yeraltı sularındaki azalma, kârı yüzde 10 düşürecek “Ülkenin birinci sorunu ekonomi değil Güneydoğu” Mersin'de yan yatan geminin mürettebatı kurtarıldı Borsa günü düşüşle tamamladı 'Ateşkes' derken İsrail yine Beyrut'u vurdu