Not tartışmasını özlemiştik!
Ülkemizdeki yaygın tanımlamayla; ‘sıfırcı hocalar’dan Moody’s, Türkiye’nin kredi notunu yatırım yapılabilir seviyenin altına indirdi. Bu karar hem büyük bir tartışma hem belirsizlik başlattı.
Abone olKredi derecelendirme (reyting) kuruluşları bir kez daha Türkiye’nin gündemine oturdu. Çünkü Türkiye’nin kredi notu, Standard & Poor’s’dan (S&P) uzun süre sonra Moody’s tarafından da “yatırım yapılabilir” seviyenin altına indirildi. Bu durum özellikle Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından çok sert eleştirildi ve siyasi olarak nitelendi. Özellikle orta vadede önemli ekonomik sonuçlar doğuracağı tahmin edilen bu not indirimini, anlaşılan o ki bir kez daha uzun süre tartışacağız.
► Kredi notu ne anlama geliyor, nasıl ifade ediliyor?
Bir ülke, şirket ya da kişinin kredi değerliliğinin ölçülmesine kredi değerlendirme (reyting), bu ölçme işlemini yapan kuruluşlara da reyting kuruluşu deniyor. Reyting kuruluşları, ülke tahvilleri için kredi ölçümlemesi yaparlarken ekonomik, siyasal durum ve riskleri ele alıyor ve buna göre karar veriyorlar. Farklı kuruluşlarca reytinglerde farklı harf grupları kullanılıyor. En yüksek not “AAA” ve en düşük not “D”dir (default yani ifl as.) Bu harflerin sonuna (+) ya da (-) işaretleri ve parantez içinde görünümü ifade eden “pozitif”, “negatif” veya “durağan” gibi açıklamalar yazılabiliyor. S&P ve Fitch bu harf gruplarını kullanırken Moody’s, bu gruplama yerine büyük ve küçük harflerden oluşan bir bileşim ve artı eksi yerine de 1, 2, 3 sayılarını kullanıyor. Kısa vadeli reyting, bir borçlunun bir yıl içinde temerrüt olasılığını ölçmeyi hedeflerken, uzun vadeli reyting, borçlunun ömür boyu durumunu değerlendirmeye yönelen değerlendirmedir. Ayrıca bir ülkenin kendi parası cinsinden ve yabancı paralar cinsinden borçlanma yeteneğini test eden farklı reytingler söz konusu. Bu açıdan özellikle yabancı yatırımcılar tarafından en çok dikkat edilen not, yabancı para cinsinden verilen notlar.
► Başlıca reyting kuruluşları hangileri?
Bugün çok sayıda reyting kuruluşu olmasına rağmen Moody’s, S&P ve Fitch Ratings sektörün hem hakim kuruluşları hem finansal sistem açısından en çok dikkate alınanları. S&P ve Moody’s derecelendirme sisteminin kurucu firmaları olarak biliniyor. Merkezi ABD New York’ta bulunan S&P’nin kuruluşu 1860’a uzanıyor. 1913 yılında kurulan Moody’s de New York merkezli. Bu iki kuruluşa göre nispeten daha yakın zamanda (1975) kurulan Fitch Ratings’in New York ve İngiltere Londra’da iki merkezi var. Bu kuruluşların dışında, uluslararası faaliyet gösteren kredi derecelendirme kuruluşlarının yanı sıra belirli bir bölge ya da iş alanı üzerine uzmanlaşan yerel derecelendirme kuruluşları da var.
Özel fonları etkiliyor
► Ülke kredi derecelendirmesi nedir, nasıl yapılır?
Reyting, bir ülkedeki yatırım ortamının risk seviyesini ifade ediyor. Derecelendirmeden çıkan analizler yabancı ülkelerde yatırım yapacaklar tarafından kullanılıyor. Kredi analizi, derecelendirmesi yapılacak olan ülkenin ekonomik ve siyasi performansının geçmişine ve mevcut durumuna bakılarak yapılır. Reyting kuruluşları ülkelerin kredi notunu belirlerken bazı kriterleri kullanıyor. Bunların içinde; ülke ekonomisinin esnekliği, büyüme potansiyeli ve ekonomik istikrarı, ülke liderlerinin durumu, dış politika gelişmeleri, siyasi gündemdeki riskler, Merkez Bankası’nın bağımsızlık derecesi gibi kriterler de mevcut.
► Not indirimleri ülkeler için ne tür sakıncalar doğuruyor?
Öncelikle bir ülkenin finansal varlıklarının genel olarak rağbet görmesi (portföy yatırımı) için, ‘üç büyükler’ diye adlandırılan, S&P, Moody’s ve Fitch’in en az ikisinden “yatırım yapılabilir” notu alması gerekiyor. Çünkü, örneğin bazı emekli, sigorta, hatta yatırım fonları, statüleri gereği ancak yatırım yapılabilir kategorisindeki ülkelerin finansal varlıklarına yatırım yapabiliyor. Dolayısıyla bu tür kurumsal yatırımcılar, bu statüleri gereği en kısa sürede Türkiye kağıtlarını portföylerinden çıkarmak zorundalar. Bu hamle haliyle döviz kurunun yükselmesine, borsanın inişe geçmesine ve faizlerin fırlamasına yol açabilir. Ayrıca yurtdışından borç bulmak zorlaşabilir, sağlanan finansmanın da maliyeti artabilir.
► Türkiye’nin son not durumu nedir?
Dünyanın önde gelen üç reyting kuruluşunun son açıklamalarına göre Türkiye Cumhuriyeti’nin yabancı para cinsinden uzun vadeli kredi notu, sadece Fitch’te yatırım yapılabilir seviyenin üstünde. Ama onun notu da tam ‘sınır’da duruyor. Fitch Raiting’e göre Türkiye’nin notu “BBB-“ olurken, görünümü de “negatif.” Kısa süre önce Türkiye’nin notunu düşürerek yatırım yapılabilir seviyenin altına indiren Moody’s’e göre kredi notu “Ba1” ve görünüm “durağan.” Uzun zamandır Türkiye için yatırım yapılabilir seviyenin altında değerlendirmesi yapan S&P’ye göre kredi notu “BB” ve görünüm ise “negatif.”
► Reyting kuruluşlarına uluslararası eleştiriler neler?
Reyting kuruluşları, özellikle 2008 Küresel Krizinden sonra sıkça eleştirildi ve bu krizindeki rolleri çok tartışıldı. Örneğin çöken ABD konut piyasasına ilişkin borç enstrümanlarının riskliliği konusunda uyarıda bulunmadıkları, dolayısıyla görevlerini doğru yapmadıkları eleştirisi yöneltildi. Bu nedenle S&P 1,4 milyar dolar cezaya çarptırıldı. Moody’s ise ABD Adalet Bakanlığı’nın soruşturmasına muhatap oldu. Yine AB, bu kuruluşların euro krizinin tetiklenmesinde vebali bulunduğunu düşünüyor.
Nedeni siyasi tablo
► Kararı iktisatçılar nasıl değerlendirdi?
Moody’s’in son kararı siyasetçisinden sanayicisine birçok kesim tarafından değerlendirilirken, akademisyen iktisatçıların da önemli bir gündem maddesi oldu. Örneğin “Kapitalist sistemde iş yapıyoruz” hatırlatması yapan İzzettin Önder’in şu vurguları dikkat çekti: “(…)Üç kuruluştan üçünün de ekonomimizi değerleme sonucu birbirine yakın ise kuruluşlara laf yetiştirmeye kalkmadan, biraz oturup düşünmek gerekir.” Mahfi Eğilmez de, şu yorumu yaptı: “(…) Moody’s in Türkiye notunu düşürürken kullandığı gerekçeleri ayrıntısıyla ve kaynağından incelediğimizde not düşürme gerekçelerinin doğru olduğunu görüyoruz.” Türkiye’nin borç çevirebilme gücünü Moody’s’in de teyit ettiğini belirten Hatice Karahan, “(…)Moody’s’in yaptığı tüm açıklamaları incelediğimde, ‘ekonomik dinamiklerin gelişimi’ anlamında kurumun ‘abartılı yönde kalmayı tercih ettiğini’ düşünüyorum” dedi. Korkut Boratav ise konuyu farklı bir pencere açtı: “(…) Moody’s’e göre siyasi iktidarın geleceği belirsizdir. Kamu personelinin tasfiyesi, devlet çarkını felce uğratabilecektir. Gülen’ci şirketlerin kayyumlara devri, kapitalizmin temel ilkesi olan mülkiyet haklarını tehdit etmektedir. Durumun iki-üç yıldan önce düzelme olasılığı uzak görünmektedir. Kredi puanının düşürülmesine, ekonomi değil, bu siyasi tablo yol açmıştır.” Moody’s’in bir haftada iki farklı karar verdiğini hatırlatan ve “Moody’s ayıp etti!” diyen Deniz Gökçe, şunları söyledi: “(…)Türkiye 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında gündeme getirmeye çalıştığı reform önlemlerini şimdi aynı hızla gündem almak ve uygulamak zorunda. Bu yapıldığı takdirde de reyting düşüşü pek sorun olmayacağı gibi, tersine reyting zaman içinde yeniden yükselir.”
Türkiye’de ‘not’ süreci 1991 yılında başladı
Reyting kuruluşları, 1990’lı yıllara kadar gelişmekte olan ülkeleri derecelendirmedikleri için Türkiye’nin kredi notu süreci 1991 yılında başladı. 1989 yılından sonra sermaye hareketlerinin serbestleştirilmesi ile Türkiye’ye eskiye göre yüksek oranlı bir yabancı sermaye girişi başladı. Bu dönemde uluslararası tahvil piyasasına giriş yapıldı, başlangıçta ABD’nin savunma amaçlı kredilerine tanınan finansman olanağıyla başlayan dış piyasalarda tahvil satışı giderek yaygınlaştı. Dünya para piyasalarından borçlanmaya başlanması ile Türkiye’nin kredi derecelendirme süreci de başladı. İlk olarak Türkiye 1989’da kredi notu aldı, ama Yankee Bond ve Japonya’da Samurai Bond ihraç edilmesi sebebiyle kredi notunun açıklanması 1992 yılına kadar ertelendi
S&P’nin sözleşmesi iptal edilmişti
Bugün yaşanan Moody’s tartışmasının bir benzeri 2012 yılında S&P ile yaşanmıştı. Çünkü bu reyting kuruluşu 2012 yılı Mayıs ayında Türkiye’nin kredi görünümünü “pozitif”ten “durağan”a indirdi. Dönemin ekonomi yönetimi böyle bir şey beklemiyordu. Çünkü Türkiye 2011’de yüzde 8,5 büyüyerek OECD ülkeleri arasında birinci olmuştu. Bu gelişme üzerine dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan, “(…)Üretim, ihracat, büyüme ortada. Eğer sen kalkıp kredi notunu durağana indirirsen bunu yemezler. Artık ben seni bir kredi kuruluşu olarak tanımıyorum” dedi. Hazine de 2012 sonunda S&P ile anlaşmasını iptal etti. Ancak halen S&P, kendi müşterileri için Türkiye analizlerine devam ediyor. Ayrıca o yıllarda ‘kendi reyting kuruluşumuzu kurarız’ tartışmaları da olmuştu.