'Kış koşullarında riski iyi yönetin'
DÜNYA'ya konuşan leasing, faktoring, alacak sigortası, varlık yönetimi sektörlerinin temsilcileri KOBİ'leri uyardı.
Abone olEce CEYHUN
KOBİ’lere en fazla dokunan banka dışı finans şirketlerinin temsilcilerine göre 2017 şimdiden ‘zor bir yıl’. 2016’dan 2017’nin gündemine taşınan global gelişmeler ve jeopolitik sorunlar, şirketlerin dikkatli hareket etmesini gerektiriyor. 2017 bazı sektörler için konsolidasyonun gündeme geleceği bir yıl da olacak. 2017’nin büyüme kararının da küçülme kararının da dikkatli alınması gereken bir yıl olduğunu düşünen banka dışı finans şirketlerinin tepe isimleri,: “Önümüz kış, riskinize dikkat edin ve iyi yönetin tavsiyesinde bulunuyorlar.
Her yeni yıl umutla gelir. 2017 için bugünden söylenebilecek herhalde tek öngörü 'bol virajlı bir yıl daha geliyor' olacak. Bugünlerde, ‘ne bekliyorsunuz’ diye sorduğunuzda 2017 için ‘korkulduğu kadar zor olmayacak’ görüşünü savunan da var. 2016'nın çözülmemiş zorlukların alt alta sıralayan da. Banka dışı finans şirketlerinin temsilcilerinin çizdiği tablo ise daha çok ‘gri’ alanların hakim olduğu bulutlu bir hava…
Dış borçlanma maliyetlerine dikkat
Son 3 yıldan beri doların patronu Fed, “faiz artırdım, artırıyorum” diyerek küresel piyasaları yeni normale hazırlamaya çalıştı.
Başkan Trump ise Fed'in faiz artırımını yeniden papatya falına döndürdü. Seçimin sürpriz sonucunu piyasa hızlı toparlanarak göğüsledi. Bugün geldiğimiz noktada Fed, faiz artışı için aralıkta değilse bile 2017’nin bir yerinde düğmeye basacak. Aylardır bu karara kilitlenen piyasaların tepkisi de artık daha makul olacak. Bu da dış borçlanmada maliyetlere yansıyacak.
2016’ya girerken ‘Fed’in parasal genişlemesi olmazsa olmasın ECB var’ diyorduk ama 2017 için burada da söylem biraz değişmiş durumda. Avrupa’daki toparlanma biraz daha belirginleşirken bu defa parasal genişlemede uzun süre ayak direyen ECB’nin, çıkış için daha hızlı hareket etmesi beklenebileceği belirtiliyor. Yani, orta vadede Fed’in benzeri hareketlerinin ECB’den de gelebileceği unutulmamalı.
Nitekim TürkAsset Genel Müdürü Hilmi Güvenal “TMSF’nin devraldığı varlıkları satma sürecinde piyasadan kaynak talep edilecek. Finansman ihtiyacım var, dünyada da bu finansman çok var diye yola çıkan yanılır” tespitini yapıyor.
Türkiye açısından dış borçlanmada maliyet artırıcı bir faktör de kredi derecelendirme kuruluşları kaynaklı. Şimdiden 20-40 baz puanlık, göz ardı edilebilecek artışlar görülse de bundan sonrası için Fitch’in vereceği karar önemli olacak.
Global merkez bankalarının hamlelerinin yanı sıra Türkiye için önemli bir noktada jeopolitik gelişmeler. Rusya ile gerilen ilişkiler turizm sektöründe zor günlerin yaşanmasına neden olurken Suriye ve artan terör olayları ticarete darbe vuran bir başka gelişme olarak kayıtlara geçti.
Kapital Faktoring Genel Müdürü Yiğit Özkes, jeopolitik sorunlar ve terör olayları çözüldüğünde işlerin de düzeleceğini anlatırken “Coğrafyamızdaki sorunların çözülmesi lazım. Bugün perakende ve turizm sektörünün yaşadığı sıkıntıların temelinde terör nedeniyle gelmeyen turist ve düşen gelir var” dedi.
Büyüme hikayesi önemli
Son dönemde hükümet ile bankacılık sektörü arasında sıcak temas artarken yapılan açıklamalarda dikkat çekici bir husus da büyümeye karşı hassasiyetin artacağına yönelik mesajlardı. Nitekim, Euler Hermes Genel Müdürü Özlem Özüner, Türkiye’nin büyüme hikayesini değiştirmesi gerekliliği üzerinde dururken İş Leasing Genel Müdürü Hasan Bolat, şirketlerin büyüme hızının yüksek olduğu dönemlerde verdiği kararları büyüme hızının düştüğü dönemlere göre adapte etmesi gerektiğini vurguladı. Bolat, “Büyüme hızı yavaşlıyor, reel sektörde marjlar daralıyor. Hızlı borçlanarak büyüme trendinde olan firmalar için sıkıntılar doğabiliyor. Türk iş dünyasında yatırımlarını kısa vadeli banka kredileriyle hayata geçirme alışkanlığı var ama daha uzun vadeli düşünmeliler. Gayrimenkullerini sat-geri kirala ürünü ile likidite edebilirler. Bunun da borçluluğu artırıcı yönde kullanılmaması lazım” dedi.
Hilmi Güvenal ise 2017’ye taşınan sıcak gündemin kolay kolay çözülemeyeceğine değinerek “Biraz zaman lazım. Bu darboğazı da ağırlıklı öz kaynakla geçmek gerekiyor” yorumunu yaptı.
Risk varsa fırsat da vardır
Daha pahalı dolar ve artan terör olayları dediğinizde 2017 için karamsar bir tablo çiziliyor ama ‘hiç mi fırsat yok?’ sorusunun cevabı da ‘Var tabii ki.’ 2017’de ihracatçı şirketler için önemli bir fırsat penceresi açılacak gibi duruyor. Türkiye’nin ana ihracat pazarı Avrupa’daki toparlanma önümüzdeki dönem için pozitif sinyal veriyor. Ama artan sinyali yakalamak için aman dikkat!
Alacak Sigortası
Özlem Özüner - Euler Hermes Genel Müdürü: Herkes parasını daha erken tahsil etmek istiyor
Büyümenin tıkandığı bir noktaya geldik. Çok fazla küçük şirketimiz var ve bu küçük şirketlerin de küçük sermayeleri var. Şirketler mevcut işlerinde büyümek yerine yüksek karlılık gördükleri yan sektörlere kaynak aktarıyorlar. Oysa dünyada gayrimenkul sektörüyle büyüme modellerinin terk edildiğini, buna karşılık ileri teknoloji ile büyüme modellerine geçildiğini gözlemliyoruz. Türkiye özelinde baktığımızda, ekonomideki daralmanın ödeme vadelerini öne çektiğini görüyoruz. Türkiye’de ödeme vadeleri normalde 80- 90 günün üzerinde seyrediyor. Ancak son zamanlarda herkes parasını daha erken almak istiyor. Alacaklarını garanti altına almak için, şirketlerin müşteriyi iyi tanıma yönünde daha fazla uğraşmaları gereken bir dönemdeyiz. Euler Hermes olarak Türkiye’de 21 milyar TL’lik bir ticareti sigortalıyoruz. Bu yıl açıkladığımız İflas Endeksi Türkiye’de yüzde 8’lik artışla, 16 bin 500 firmanın kapanacağı sinyalini veriyor. Aynı endeks Çin’de ifl asların kurumsal firmalar ağırlıklı olmak üzere bu yıl yüzde 20 artacağını ortaya koydu. Türkiye’de ifl asların daha az olacağı öngörümüzün temeli ise bankacılık ve sigortacılık sektörünün kurumsal Türk firmalarını destekleyeceğine dayanıyor. Esnaf ve KOBİ’lerin gerçekten nefesleri kesildi. Bankalar da yapılandırmaları likiditeye döndürmek istiyor. Biz nakit veremiyoruz ama vade verebiliyoruz. Dolayısıyla alacak sigortasına talep çok fazla olmaya başladı. Firmalarımızın cironun ‘kar’ olmadığını bilmeleri gerek. Borçla yiğit olmak kolay değildir. Akıllı hareket etmek lazım. ‘Ben bu ciro karşılığında ne kadar karlı iş yaptım diye iyi analiz etmek gerekiyor. Nasıl finansal okur yazarlıktan bahsediyorsak ticari okur yazarlığı da konuşmalıyız.
Varlık Yönetim Şirketleri
Hilmi Güvenal - Türkasset Genel Müdürü: Varlık yönetim şirketlerine gelen alacakların tahsilatı yavaşlıyor
Varlık yönetim şirketleri (VYŞ) şimdiye kadar 2 milyon vatandaş ve 150 bin KOBİ’nin 26 milyar TL tahsili gecikmiş anapara borcunu satın aldı. Sektörde lisanslı 13 firma var ama 3 büyük kuruluş pazarın yüzde 80’inden fazlasını temsil ediyor. Sistemde brüt 53 milyar TL’lik alacak var. Bu rakam sene sonuna kadar 60 milyar TL’yi bulabilir. Tahsilatın zor olduğu bir dönemi yaşıyoruz. Üstelik idari takibe düşmüş ticari kredilerde tahsilat oranları genelde çok düşüktür. Terör ve Rusya gibi gelişmelerle turizm ve inşaat sektöründen gelen tahsili gecikmiş alacakların arttığını görüp hazırlık yaparken 15 Temmuz yaşandı. İki tespitimiz var. Birincisi bugüne kadar aldığımız kredilerin tahsilatı yavaşlıyor. İkincisi de bundan sonra gelecek olan tahsili gecikmiş kredileri tahmin etmek zor. Kayyum atanan şirketlerin dalga etkisi olacak. Pazar payı büyük, piyasaya etkisi hemen çözülemeyecek şirketler var. Doğrudan kredilerin 2.5-3 milyar dolar, iş yaptıkları esnafa olan dolaylı etkilerinin de 1 milyar dolar civarında olduğunu tahmin ediyoruz. Bugün batan bir kredinin VYŞ’lere gelmesi 12-18 aydır. Fakat bankaların mevcut portföyde, yeni geleceklere yer açmak için, daha hızlı bir satış refleksi göstermesini bekliyoruz. Bireylerin yeni kredi kullanıp eski borçlarını kapatabilme kabiliyetlerinin zayıfladığını hissediyoruz. Özellikle ticari kredilerde ‘eski borçlarımızı yeni bir paketle refinansman yapacağız’ hareketi durdu. Hem kamu otoritesinin hem de finans sisteminin mevcut envanteri büyütmeme çabasında olduğunu görüyoruz. Bu arada 72 aylık yapılandırma penceresinin sektöre gelecek bakiyeyi geciktirici etkisi de olabilir.
Tüketici finansmanı
Vahit Altun - Genel Sekreter Yardımcısı: Büyüyoruz ama 'işler düzeldi' diyemiyoruz
Leasing, faktoring ve tüketici finansmanı diye baktığınızda en hızlı büyüme rakamlar bizde. Yılbaşından bu yana büyüme yüzde %18 seviyesinde. Ama bu büyüme ivmesini ekonomide ‘işler düzeldi’ şeklinde de yorumlamamak gerektiğini düşünüyorum. Bu büyümenin bir kısmı baz etkisinden bir kısmı da sektöre giren yeni oyuncuların katkısıyla oluştu. Finansman şirketlerinin kredilerinin yüzde 80’ini otomotiv oluşturuyor. Binek otomobil tarafında markaların yatırımları ve kampanyalarla büyüme var. Buna karşılık ticari araçta projelerin duraksamasının da etkisi ile daralma yaşanıyor. Mikro finansman tarafı ise daha küçük ve büyümesini bekliyoruz. 15 Temmuz sonrasında yaşanan işten çıkmaların etkisini önümüzdeki dönemde ölçebileceğiz. Kayyum atanan şirketlerin ödemelerinde ciddi bir sorun yaşanmıyor. Tüketici finansmanında risk ölçümü çok yüksektir. Bu nedenle tahsili gecikmiş alacak rasyomuz finans sektörünün altında; yüzde 3,2 seviyesinde. Ama son dönemde sektöre yeni oyuncu olmak için görüşmeler yürüten yabancıların bu girişimlerinin askıya alındığını gözlemliyoruz. Türkiye’nin en büyük sıkıntısı işletme sermayesinin olmaması. Firmalar işletme sermayesi olmadan yola çıkıyor. Bundan sonraki dönemde öz sermayesi olan yoluna devam edebilecek. KOBİ’lerde de konsolidasyon tasfiyeyle olur.
Nilüfer Günhan - ALJ Finans Genel Müdürü: Tahsilattaki bozulmaya dikkat
Yapılandırma gelirken biz bunu tavsiye eden ilk sektörlerden biriyiz. Taşıt kredilerine sıkışmış bir sektörüz. 48 ay vade kısıtlaması geldi otoda. Turizm ve inşaat dalga dalga etkiledi ve müşterinin tahsilat kabiliyetindeki bozulma bizi de etkiledi. Kanuni takibe düşürmeden çözemiyoruz.
Faktoring sektörü
Yiğit Özkes - Kapital Faktoring: Perakende sektörünün dönemediğini görüyoruz
Faktoring sekörü kısa vadeli ticari alacakları finanse ettiği için piyasadaki sorunları en hızlı hisseden alandır. Bu nedenle sektör olarak yılın ilk altı ayında sorunlu alacaklarda hızlı bir artış yaşandığını gördük. 2015 yılında karlılık düşmüş, tahsili gecikmiş alacaklar artmıştı. 2016 yılında da benzer bir durum yaşanacak. Hatta 2015 yılını 503 milyon TL karla kapatmıştık. İlk yarıda faktoring sektörünün karı 350 milyon TL’ye geldi ama yılın tamamında karın 500 milyon TL düzeyine ulaşabileceğini sanmıyorum. İflas erteleme kötü diyorduk, iflas erteleme kalktı bizim için daha kötü oldu. İflas erteleme varken oyunun devam etme şansı vardı. Şimdi o da kalmadı. Sanayicinin ürettiği malı perakende sektörü satacak ama bugün geldiğimiz noktada perakende sektörünün dönemediğini görüyoruz. Kayyum atanan firmaya takibe başlayamıyorsunuz. Kredi bulma konusunda küçük faktoring şirketleri sıkıntı yaşıyor. 62 faktoring şirketinin 30’u genel bir borçlanma sıkıntısı yaşıyor. Faktoring şirketlerine sunulan Takasbank avantajı, teminat mektubu şartı nedeniyle çok sınırlı etki etti. Çünkü teminat mektubunu alabilen şirket sayısı çok az olabildi. Bunun en önemli nedeni de çeklerin dönme oranlarında yaşanan sıkıntı. Bu sıkıntıyı bankalarda görüyor ve yakından izliyor. 2016 bizim için zor bir yıl oldu. Bu seneye dair faktoring sektöründen bir büyüme hikayesi beklememek lazım. 5 milyar TL öz kaynakla başladığımız yılı 500 milyon TL karla kapatamayacak gibi duruyoruz. Dolar bazında öz kaynaklarımızda azalıyor.
Leasing sektörü
Hasan Bolat - İş Leasing Genel Müdürü: Ertelenen yatırımlar gelebilir
Sektör ilk yarıda 42 milyar TL aktif büyüklüğüne ve 38 milyar TL’lik net leasing alacaklarına ulaştı. 2.7 milyar TL’lik tahsili gecikmiş alacaklarımızın oranı ise yüzde 6,5. Yıl sonunda takip rakamının yüzde 7’lere çıkacağını düşünüyoruz. 2014-2015 yıllarında makine ve ekipman yatırımlarında yaşanan gerileme 6361 sayılı yasayla önü açılan sat-geri kirala türü leasing işlemleri ile telafi edildi. Şirketler sat-geri kirala ile likit pozisyonlarını artırıp borçlarını daha uzun vadeye yaymak istiyorlar. Gelen firmaların da borçluluk oranı oldukça yüksek. Bu yıl özellikle ikinci çeyrekte makine ve ekipman yatırımlarında taşınmazlara nispeten artış gördük. Üçüncü çeyrekte ise yatırım iştahı 15 Temmuz travması, 2 bayram ve yaz tatili ile zayıfladı. Dördüncü çeyrekte ötelenen yatırımların realize olmasını bekliyoruz. Yıl sonunda 18 milyar TL’lik yeni işlem hacmine ulaşmayı öngörüyoruz. 2015 yılında TL bazında yüzde 1.5 büyüyen sektör dolar bazında ise küçülmüştü. 2016 yılında ise TL bazında yıllık yüzde 3 büyümeye ulaşmış olacağız ama dolar bazında yine küçülme yaşamış olacağız. 2017 yılında da çok hızlı bir büyüme beklemiyoruz.
Hakan Gülelçe - Genel Sekreter Yardımcısı: Aracılık maliyetlerinin düşmesi önemli
Leasing sektörü büyüklük açısından iyi bir yerde olmakla birlikte, sürdürülebilirlik bağlamında performansa bakıldığında, uzun dönem performans göstergesi olarak, Bileşik Büyüme Oranına (Compound Annual Growth Rate) bakılabilir. 2006-2015 yılları arasında leasing sektörünün aktif büyüklüğünde yıllık ortalama % 18 oranında büyüme kaydedilmiştir. 2007’den itibaren yaşanan global kriz ve 2007 sonunda leasing işlemlerine uygulanan indirimli KDV oranının kaldırılması (daha sonra belirlenen mallarda bu uygulamaya geri dönülmüştür) gibi etkenler de dikkate alındığında büyüme oranı tatminkar bulunmaktadır. Ancak yapılan yeni işlerin artış hızı tatminkar bulunmamaktadır. 2012 yılından bu yana yapılan kanuni düzenlemelerle sektörün temel sorunları çözüldü. Buna karşın aracılık maliyetlerinin düşürülmesi, rekabet ortamının iyileştirilmesi konularına ilişkin bazı düzenlemelere ihtiyaç duyulmaktadır. Bu düzenlemelerin yapılması durumunda KOBİ niteliğindeki işletmelerin finansmana ulaşabilme konusunda yetenekleri artırılmış olacaktır.
Banka dışı finansal kuruluşların beklediği düzenlemeler
Konusu taşınmaz olan finansal kiralama işlemlerinde Türkiye’de yerleşik yabancı sermayeli leasing şirketleri Tapu Kanunu’nda yabancıların taşınmaz edinmesine ilişkin düzenlemelere tabi tutulmaktadır. Bu düzenlemelerin muhatabı taşınmazın nihai maliki olan kiracı olmalıdır.
Karayolu Taşıma Yönetmeliğinde leasing ile edinilen araçlar özmal olarak kabul edilmelidir. Mevcut uygulama işlemin özüne aykırılık teşkil ettiği gibi rekabet ortamını bozmaktadır.
Leasing ve faktoring sektörlerinin yurtdışından kullandıkları ve vadesi üç yıla kadar olan kredileri kademeli şekilde KKDF’ye tabii tutulmaktadır. Aracılık maliyetlerinin azaltılması ve rekabet koşullarının iyileştirilmesi açısından KKDF oranının % 0 olarak belirlenmesine ihtiyaç duyulmaktadır.
Kiracının yatırım teşvik belgesi kapsamında leasing şirketi tarafından yapılan makine ve ekipman alımlarında uygulanan istisnalar, kiracının yatırım teşvik belgesinden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirememesi nedeniyle, geriye dönük olarak cezai faiziyle birlikte leasing şirketinden talep ediliyor. Bu durum nedeniyle teşvik belgesi kapsamındaki yatırımların finansmanı leasing şirketleri tarafından riskli bulunmakta ve finansmanından kaçınılmaktadır. Teşvik belgesinin iptali durumunda, yatırım aşamasında ödenmeyen vergiler, faiz ve cezaları ile birlikte asıl yatırımcı olan kiracıdan talep edilmelidir, mevzuat bu şekilde yeniden düzenlenmelidir. Nüfus Hizmetleri Kanunu gereği banka dışı finansal kuruluşlar Adres Paylaşım Sisteminden yararlanamıyorlar, adres tespiti için müşterilerinden belge istemek zorunda kalıyorlar. Yapılacak kanun değişikliği ile, adres paylaşım sisteminin bankalara açıldığı gibi finansal kuruluşlara da açılmasını talep ediyoruz.
Çek kanunu çıktı ve hapis cezası geldi ama Ceza Mahkemeleri mi? İcra Daireleri tarafından mı yürütüleceği belli değil. Yürütmede sorumlu tarafın netleşmesini bekliyoruz.
Varlık Yönetim şirketlerine bankalardan dosyalar temlik olurken damga vergisi istisnası getirildi ama ondan sonraki süreçteki vergi ve harçların ne olacağı belirsiz. Üstelik bu vatandaşı ilgilendiren bir sorun. Vatandaş bankaya borcunu öderken damga vergisi yok ama borcunu bir VYŞ’ye öderken damga vergisi ile karşılaşıyor.
Varlık yönetim şirketlerinin alacak portföyü genişletilebilir. Banka ve kredi sigortası alacaklarına ilaveten elektrik, su ve gaz gibi alacakların takibi de yapılabilir.
Perakendeden başlayarak konsolidasyon artacak
Eurler Hermes Genel Müdürü Özlem Özüner, piyasada konsolidasyona yol açacak hareketler yaşandığına işaret ederek, “Mal alacak nakit ya da teminat bulamayan şirket, kendisinden daha büyük oyuncuya satın alınmayı teklif ediyor. Özellikle perakende sektöründe nispeten büyük oyuncuların küçük oyuncuların operasyonlarının bir kısmını satın alarak konsolidasyona sebep olduğunu görüyoruz. Yalnız, geçmişte de örneklerini gördük, alım yapan şirketlerin sarsılmaması önemli. Perakendede başlayan bu eğilim önümüzdeki dönemde diğer sektörlere de yayılabilir. Sermayelerin düşük olduğu dolayısıyla da teminat konusuna herkesin haklı olduğu bir piyasada yaşıyoruz. Bazı sektörlerin küçüldüğünü göreceğimiz gibi sağlık gibi bazı sektörlerde de cengaver yatırımlar görebiliriz” dedi. TürkAsset Genel Müdürü Hilmi Güvenal ise konsolidasyonun perakende sektörüyle sınırlı kalmayacağını ve turizmde ve sağlık sektörlerinde de beklediğini kaydetti.
Kiralamalarda artık döviz üzerinden konuşmayalım
ALJ Finans Genel Müdürü Nilüfer Günhan, son dönemde rekor üzerine rekor kıran dolar/TL paritesine dikkat çekerek “Dövizle satın alınan pek çok hizmet var. Bugün bir oto ya da bir alışveriş merkezinde yer kiraladığınızda döviz konuşuyoruz. Bu trendin değişmesi şart. Döviz geliriniz olmadan döviz gideriniz olmasın. Buraya ya geçici bir düzenleme getirilmesi ya da bilincin artırılması gerekebilir” açıklamasını yaptı. FKB Genel Sekreter Yardımcısı Vahit Altun ise işletmelerin bugüne kadar döviz ile borçlanmayı yıllık artışın olmaması ya da kurdaki gerileme nedeniyle tercih ettiğine ve kurda aşağı yönlü hareketler hızlandığı dönemlerde ise avantaj elde ettiğine dikkat çekerek, “50-55 milyar dolarlık yabancı yatırım ihtiyacı olan bir ülkede kur riski önemli bir problem olmaya devam edecek. Finansal eğitim ile doğru yatırım yapacak kitlenin artırılması şart” dedi.