Finansal istikrarda Türkiye'yi örnek gösterdi
MB Başkanı Başçı; "Finansal istikrarı pekiştirici yönde atılan adımlar 2008-2009'da derinleşen küresel kriz sonrasında ülkemizin hızla toparlanmasını, 2011-2012 Avrupa borç krizinin etkilerini en az hasarla atlatılmasını sağladı" dedi.
Abone olİSTANBUL - G20 Finansal Sistemik Risk Konferansı’nda finans ve fiyat istikrarına dikkat çeken Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, Türkiye’nin bu konudaki başarısını örnek gösterdi. Finansal krizleri önlemenin maliyetinin bu krizlerin yol açtığı maliyete kıyasla çok daha düşük olduğunu, Türkiye'nin yakın tarihinin buna güzel bir örnek olduğunu belirten Erdem Başçı, "Finansal istikrarı pekiştirici yönde atılan adımlar 2008-2009'da derinleşen küresel ekonomik kriz sonrasında ülkemizin hızla toparlanmasını, 2011-2012 Avrupa borç krizinin etkilerini en az hasarla atlatılmasını sağlamıştır" dedi.
Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı'nda düzenlenen "G20 Finansal Sistemik Risk Konferansı"nda konuşan Başçı, finansal sistemik risklerin takip edilmesinin finansal istikrarın sağlanması açısından önem arz ettiğini vurguladı.
Başçı, finansal istikrarın büyüme ve istihdam üzerinde önemli etkileri olduğunun bilindiğini ifade ederek, şöyle konuştu:
"Finansal krizleri önlemenin maliyeti bu krizlerin yol açtığı maliyete kıyasla çok daha düşüktür. Türkiye'nin yakın tarihi buna güzel bir örnektir. Türkiye'de 2001'de yaşanan finansal kriz kamu borç yükünü 30 puan artırmış, büyüm ve istihdam derin bir şekilde etkilenmiştir. 2002'den itibaren ise fiyat istikrarı, finansal istikrar ve verimlilik artırıcı yapısal reformlara odaklanılmıştır.
Bu sayede ekonomik refah hızla artarken, aynı zamanda finansal sektör daha dayanıklı bir yapıya kavuşmuştur. Finansal istikrarı pekiştirici yönde atılan adımlar 2008-2009'da derinleşen küresel ekonomik kriz sonrasında ülkemizin hızla toparlanmasını, 2011-2012 Avrupa borç krizinin etkilerini en az hasarla atlatılmasını sağlamıştır."
"Kayıp 30 yıl olarak adlandırdığımız dönemde yüksek ve dalgalı enflasyon vardı"
Başçı, kayıp 30 yıl olarak adlandırdıkları dönemde yüksek ve dalgalı bir enflasyon olduğunu ifade ederek, "Aynı zamanda iki önemli kriz yaşanmıştı bu dönemde. Bir tanesi 94 krizi diye tabir ettiğimiz, Türkiye'nin kendi krizi. Diğeri ise 2001 krizi. Dünyada bir resesyon vardı ama, Türkiye'de derin bir finansal kriz yaşanmıştı" dedi.
Bu dönem süresince yüzde 19'lar seviyesinde olan Türkiye'nin Amerika'ya oranla kişi başı gelirinin en sonunda yüzde 10'lar seviyesine kadar düştüğünü söyleyen Başçı, bunun, finansal ve fiyat istikrarının ne kadar önemli olduğunu gösterdiğine işaret etti.
Başçı, "Eğer bu alanlarda istikrarsızlık varsa verimlilik artırıcı yapısal reformları da ülke yapamıyor. Bunları düşünecek vakti bile olmuyor. Dolayısıyla büyüme olumsuz yönde etkileniyor. Türkiye Bunun çok net bir örneği" yorumunu yaptı.
Finans ve fiyat istikrarına dikkat etmeye başladığından buyana Türkiye'nin kişi başı gelirinin artmaya başladığını vurgulayan Başçı, bu oranın çok daha fazla olabileceğini dile getirdi.
"Finansal krizlerin en önemli öncü göstergesi kredilerin aşırı hızlı artması"
Başçı, şunları kaydetti:
"Yeter ki biz bundan sonra toplam faktör derinliğini artırıcı yapısal reformları yapmaya özen gösterelim. Finansal krizlerin en önemli öncü göstergesi kredilerin aşırı hızlı artmasıdır. Gelişmekte olan ülkelerde bu ilişkiyi defalarca gördük. Gelişmiş ülkeler 2008-2009 krizi sayesinde öğrenmiş oldu. Kredilerin belki seviyesinden çok, büyüme ve değişim hızı çok önemli. Bunun ardında ekonomik nedenler var.
Küresel finansal krizin ardından gelişmiş ülkelerin gerçekleştirdiği parasal genişleme ekonomik temelleri sağlam olan diğer gelişmekte olan ülkelerde olduğu gibi aşırı hızlı kredi genişlemesine yol açmıştır. Kredi büyüme hızı 2010 yılı sonu itibariyle yüzde 35'in üzerine çıkmıştır. 2012 sonunda yüzde 15'in altına indirilmesi amaçlanmıştır.
Alınan makro ihtiyati tedbirler sayesinde bu amaçlara ulaşıldığı gözlenmektedir. Bugün itibariyle kredi büyüme hızı sorunsuz bir şekilde sürdürülebilir seviyelere yaklaşmıştır. Merkez Bankası olarak kriz sonrası fiyat istikrarı, finansal istikrara yönelik tedbirler çerçevesinde sürdürülebilir büyümeye katkı sağlayacak esnek bir para politikası izledik. Aşırı kredi genişlemesinin önüne geçtik."
Son 10 yılda finansal sistemlerin daha karmaşık bir hal aldığını, finansal kuruluşlar arasındaki bağımlılığın gittikçe arttığını anımsatan Başçı, finansal sektörün her hangi bir yerinde başlayan krizin yayılma eğilimini artırdığını aktardı.
Bu olguya bulaşıcılık adının verildiğini söyleyen Başçı, bu tarz sistemik kırılganlıklara karşı istikrarı sağlayıcı tedbirlerin geliştirilmesinin gerek politika yapıcılarının gerekse akademisyenlerin araştırma gündeminde önemli yer edindiğini de sözlerine ekledi.