Çare kartı baskılamak mıdır?

DÜNYA Gazetesi Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Talip Aktaş, 'tasarrufu artıcı' önlemler çerçevesinde atılan adımları kaleme aldı...

Abone ol

Talip AKTAŞ

Ekonomi yönetimi, iç tüketimi kısarak cari açığı frenlemeye ve yüzde 12’lere kadar gerileyen tasarruf oranını artırmaya çalışıyor. Bu amaçla da parasal sıkılaştırmaya yönelik aldığı bazı tedbirler kapsamında son olarak kredi kartı ile harcamalara kısıtlama getiriyor.

Peki kredi kartı üzerinden uygulamaya konulan “polisiye” önlemler cari açık gediğini ne ölçüde kapatabilecek? Ya da atılan taş ürkütülen kurbağaya değecek mi?..

Cari açığın özetle, iç tasarrufla karşılanamayan yatırım ve tüketim harcaması olduğunu belirterek önce birkaç rakam ve birkaç tespit ortaya koyalım… Önce dış denge:

-İhracatımızın ithalatı karşılama oranı yüzde 60’lar seviyesinde. 1 dolarlık ihracat gerçekleştirebilmemiz için 1.35 dolarlık ithalat yapmamız gerekiyor.
-Toplam ithalatımız içinde yatırım mallarının payı yüzde 14, ara mallarının (hammadde) payı yüzde 74. Tüketim mallarının payı ise yüzde 12.
-2012 yılı rakamlarıyla enerji ithalatının faturası 60 milyar dolar… Bu rakam 152.6 milyar dolarlık toplam ithalatın yüzde 40’ına yakınını, 84 milyar dolarlık dış ticaret açığının yüzde 71’inden ve 49 milyar dolarlık cari açığın ise yüzde 120’sinden fazlasını oluşturuyor.
-Üretim ve tabii ihracatta yüksek katma değer üretemiyoruz. 1990’lı yıllarda Türkiye’nin toplam sanayi ürünleri ihracatının yüzde 4’ü ileri teknoloji ürünlerinden oluşuyordu. 2011 yılı itibarıyla yüzde 1.7’ye geriledi. Bu oran Hindistan’da yüzde 7, Brezilya’da yüzde 10, Meksika’da yüzde 17, Fransa’da yüzde 24,  Kore’de ve Çin’de yüzde 30’yakın.

Sanayinin durumuna bakalım:

-Sanayi, uygulanan değerli TL politikası ile 2001 krizinden sonra üretmek yerine ithalata yöneldi. Son 10 yılda sanayinin GSYH içindeki payı yüzde 26’lardan yüzde 19’lara geriledi.  
-İhracatta ilk sıralarda yer alan otomotiv, kimya, elektronik sanayileri net ithalatçı yapıda…
-Sanayinin ürettiği katma değer geriliyor. Katma değerin satışlara oranı son 10 yılda dörtte bir oranında azalarak yüzde 28’lere indi.

Tasarruf cephesinde ise manzara şöyle:

-1990’ların sonunda yüzde 25’ler seviyesinde bulunan tasarruf oranı geldiğimiz noktada yüzde 12’ler düzeyine geriledi.
-Kamunun tasarruf oranı artıyor ancak, yüzde 2’ler seviyesinde payının artış göstermesi yetmiyor. Özel kesimin tasarruf oranı sürekli geriliyor. Bu yıl yüzde 10’un da altına inmiş olabilir.
-Hanehalkı yetersiz geliri nedeniyle tasarruf edemiyor. Yapabilen ise esas itibarıyla “beklenmeyen anlar için tedbir amaçlı” olarak tasarruf eriyor.
-Alt ve orta gelir grubunda yer alan birinci, ikinci ve üçüncü yüzde 20’lik grup tasarruf edemiyor, dahası tasarruf oranı negatif, yani reel olarak borçlu. Tasarruf edebilen yüksek gelir grubunda yer alan 5’in yüzde 20’lik dilim.
-Kaldı ki, tasarruf edilebilir geliri olsa bile hanehalkından tasarruflarını zarar edeceği enstrümanlara yatırmasını beklemek ne ölçüde rasyonel bir beklenti olacaktır. Fatih Özatay, gazetemizde yer alan dünkü yazısında bu konunun altını çiziyor. Ekonomi açısından tasarruf aracı niteliği tartışmalı altın dışında kalan enstrümanların tamamının reel getirisi negatif…     

Şimdi kritik soru şu:

Tasarruf, yatırım ve tüketim cephesindeki manzara kabaca bu şekilde iken, son halkayı oluşturan tüketicinin talebini kısmak için kredi kartı taksitlerini azaltmak gerçekçi ve isabetli bir yaklaşım mıdır? Özetle, kartla harcamayı baskılamak gerçekten çıkar yol mudur?

2009 krizine kadar dünyadaki parasal bolluktan nasiplenen ve sıcak para girişiyle büyümesini önemli ölçüde tüketme dayandıran Türkiye, şimdi dış kaynak girişinin yavaşlamasıyla oluşan yüksek cari açık tehlikesine karşı umudunu mikro düzeyde politikalara bağlamış görünüyor.

Neticede karta taksiti sınırlandırmak tüketimi kısabilir, ancak tasarruf yaratmaz. Olsa olsa, büyümeyi negatif yönde etkiler ve kayıt dışı ve ikame borçlanma araçlarıyla alış verişi artırabilir.  

Çare bir “sonuç” olan tüketimi baskılamak değil, “neden” olan üretimi artırmaktır; üretimi artıracak gerçekten etkili selektif politikaları oluşturmak ve uygulamaktır.

THY ve Pegasus’dan Lübnan ve İran için yeni karar Dışişleri Bakanı Fidan, Mısır Cumhurbaşkanı es-Sisi ile görüştü LGS ikinci nakil sonuçları açıklandı Avrupa gaz fiyatları geriledi Dolar güne rekorla başladı!