Babacan, Bütçe görüşmelerinde konuştu
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, "Türkiye'de yolsuzluklara gözyumulsaydı, AK Parti bugüne kadar girdiği 7 seçimden zaferle çıkamaz, milletin güvenini kazanamaz, milletin bu kadar yoğunlukta teveccühüne mazhar olamazdı" dedi
Abone olANKARA - TBMM Genel Kurulu'nda, 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Tasarısı ile 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesinhesap Kanun Tasarısı'nın tümü üzerindeki hükümet adına son konuşmayı yapan Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Türkiye'de medyanın, yargı süreçlerine, kararlarına saygı gösterme kültürünü öğrenmesi gerektiğini söyledi. Babacan, aksi ispat edilinceye kadar masum insanlara yapılan haksızlığa karşı ilkeli duruş sergilenmemesi halinde, yarın aynı şeyin başkasının başına geldiğinde hiç kimsenin itiraz edecek hakkı kendinde bulamayacağını ifade etti.
İstanbul merkezli operasyona ilişkin yargı sürecinin başladığını belirten Babacan, herkesin bu süreci sağduyuyla, sorumlulukla takip etmesi, yargının da itinayla ve mümkün olan en kısa zamanda görevini yerine getirmesi gerektiğini kaydetti.
Babacan, "Aksi ispat edilene kadar masum olan insanlara karşı infaza girişen herkesin itibar ve siyaset suikastlerinin tetikçisi olur" dedi.
Seçimlere yalnızca 3,5 ay kala bu olayların gerçekleştiğine dikkati çeken Babacan, şöyle devam etti:
"Ancak şöyle bir zamanlamasına, muhtevasına, yöntemine baktığınızda, medyada işleniş ve servis tarzına baktığınızda burada maalesef bir siyaset mühendisliği görüntüsü vardır. Ve eğer böyleyse bu oyun yeni Türkiye'ye, büyük Türkiye'ye yönelik bir oyundur. Bu oyun doğrudan doğruya Türkiye'yi, Türkiye siyasetini, Türkiye'nin büyük ideallerini hedef almaktadır. Bu oyun milli iradeye kastetmektedir.
TBMM'den, iktidardan ve muhalefetten beklenen bu olanlar karşısında ilkeli, prensipli bir tutum sergilemektir.
Milletin aleyhine olan hiç kimsenin, hiçbir örgütün, hiçbir siyasi partinin lehine olamaz, millet esastır. Biz hiçbir yolsuzluğu örtmeyiz, hiçbir yolsuzluğa duyarsız kalmayız ama büyüyen Türkiye'ye yönelik hiçbir girişim, hiçbir oyun karşısında da seyirci kalmayız, kalamayız. Biz 11 yıl boyunca her türlü çeteyle, her türlü illegal örgütle, her türlü yolsuzlukla mücadele ettik ve bu mücadelemizi cesaretle verdik. Bundan sonra da mücadelemiz devam edecek.
Türkiye artık eski Türkiye değildir, Türkiye çıkarları zedelenenlerin kirli senaryolarla istikamet çizecekleri bir ülke de değildir.
İktidarımız döneminde mali suçlarla mücadele kapsamında yani yolsuzluk, sahtecilik ve ekonomik suçlarda 11 yılda toplam 91 bin 687 tane operasyon düzenlenmiş. Bunu 11 yıla bölün, her yıldaki gün sayısına bölün ve her gün bu konularda kaç tane operasyon düzenlendiğini siz hesap edin. 91 bin 687 operasyon sadece yolsuzluk, sahtecilik ve ekonomik suçlarla alakalı. Kaçakçılık suçlarında bu dönemde 113 bin 545 tane operasyon gerçekleştirdik, 214 bin 615 kişi yakalandı bu operasyonlarda, 113 bin 545 operasyon sadece kaçakçılıkta.
Organize suçlarda 2 bin 234 operasyon, 30 bin 570 yakalanan kişi, narkotik suçlarda 123 bin 18 operasyon, 259 bin 102 kişi. Sadece bu rakamlar dahi bizim mali suçlarla, kaçakçılıkla, organize suçlarla, narkotik suçlarıyla ne kadar yoğun bir mücadele içinde olduğumuzu ispat eden, gösteren, çok önemli rakamlar bunlar."
"Millet en büyük hakem"
Milletin, ferasetiyle en büyük hakem olduğunu belirten Babacan "Milletimiz sergilenen oyunları çok net bir şekilde görüyor, izliyor. Milletimizin gönül penceresi açık ve milletimiz, gerçekten, pek çok olay karşısında çok sıhhatli analiz yapabiliyor, doğruyu, eğriyi çok iyi ayırt edebiliyor. Bu olanlar ve bir siyasi mühendislik görüntüsü veren bu olaylar eğer böyleyse, bu, milletimizin, gerçekten, takdirinden, milletimizin değerlendirmesinden kaçmaz, kaçamaz ve 30 Martta milletimiz, Türkiye üzerinde operasyon yapmaya çalışan çevrelere, onların uzantılarına, onlarla birlikte hareket eden fırsatçılara, kuşkusuz, gereken cevabı sandıkta en güzel şekilde verecektir" diye konuştu.
Babacan şöyle devam etti:
"Hesaplaşma günü, inşallah, yakın. Bütün bunların değerlendirmesini, halkımızın vicdanı, kanaati, hep beraber göreceğiz, 30 Martta net ve açık bir şekilde ortaya çıkacak, kim ne derse desin.
Sizlerin ve milletimizin şunu bilmesini istiyoruz ki her türlü saldırıya göğüs gererek Türkiye'yi büyütmeye devam edeceğiz. Çocuklarımıza, gençlerimize artık üzerinde operasyon yapılamayan bir Türkiye emanet etmek için aynı heyecanla, aynı gayretle çalışmaya devam edeceğiz.
Faizlerin düşmesinin birilerini rahatsız ettiğini biliyoruz, o birilerini daha da rahatsız etmeye devam edeceğiz. Çözüm süreçlerinin birilerini çok ciddi şekilde rahatsız ettiğini biliyoruz.
Ölümlerden, kandan ve gözyaşından beslenenleri rahatsız etmeye, gençleri yaşatmak için çırpınmaya da devam edeceğiz.
İstikrar, güven ve kardeşlik ortamının birilerine rahatsızlık verdiğini biliyoruz. İstikrarla, güvenle, daha güçlü bir kardeşlikle Türkiye'yi yüceltmeye de devam edeceğiz.
Demokrasinin bazı çevreleri çok rahatsız ettiğini de biliyoruz. Biz o çevrelere de rahatsızlık vermeye, demokrasiyi daha da büyütmeye devam edeceğiz.
Aktif dış politikanın, itibarı artan bir Türkiye'nin, kirli çıkarları zedelenen çevrelere rahatsızlık verdiğini biliyoruz. Türkiye'nin güçlenmesinden, büyümesinden, tüm dünyada sözü dinlenen, itibarlı bir ülke olmasından rahatsızlık duyanlar olduğunu biliyoruz. Onları da rahatsız etmeye, dünya genelinde hakkı, doğruyu savunmaya devam edeceğiz.
Türkiye üzerinden çıkar hesabı yapan kaos lobisinin ayağına basmaya barış lobisinin bir üyesi olarak barış mücadelesi vermeye devam edeceğiz."
"Kıskananları daha da çok kıskandırmaya devam edeceğiz"
Cumhuriyetin kuruluşunun 100. yıl dönümüne 10 yıl kaldığını belirten Babacan, 10 yıl içinde daha çok çalışarak 2 trilyon dolarlık milli gelire, 25 bin dolarlık kişi başı milli gelire ve 500 milyar dolarlık ihracat hedefine, ulaşacaklarını ifade etti.
Kendi denizaltısını üreten, kendi savaş uçaklarını imal eden, kendi ürettiği uyduları kendisi uzaya fırlatabilen bir Türkiye inşası hayal olduğunu kaydeden Babacan, bu hayali gerçekleştirmeye başladıklarını, somut adımlar attıklarını söyledi.
"Kardeşliği daha da güçlendirecek, 76 milyonun aynı ortak hedefe odaklandığı bir atmosferde aydınlık yarınlara hep beraber ilerleyeceğiz" diyen Babacan, şunları söyledi:
"Yatırımların önündeki engelleri tek tek kaldırıyoruz. Türkiye'yi yatırım için daha da uygun hale getirip, cazip hale getirip küresel bir yatırım üssü yapacağız.
Son on bir yıllık icraatımız, son 11 yılda ortaya koyduklarımız bu gelecek hayallerimizin aslında iddialı ama gerçekçi hedefler olduğunu gösteriyor. Hayal güzeldir. Hayal, ulaşılamayanı da düşünmek demektir, ulaşılamazı da dikkate almak demektir ama biz, çok şükür bugüne kadar Türkiye için hayal ettiklerimizi tek tek, tek tek gerçekleştirdik ve bundan sonraki dönemde de hedeflerimize inşallah hep beraber ulaşacağız.
Türkiye'yi bu hedeflerinden, bu hayallerinden uzaklaştırmaya çalışanlar oldu, olacak. Türkiye'nin gerçekten toplumuyla, ekonomisiyle, dünyadaki görünürlüğüyle ve etkinliğiyle hangi noktadan hangi noktaya geldiğini hepimiz çok açık bir şekilde görüyoruz.
Bugün artık, Türkiye'nin kendi iç gündemi denilen bir şey neredeyse kalmadı. Bugün Türkiye'de yaşadığımız her olay, artık anında Avrupa gündemi, anında dünya gündemi. Bu, dünyada artık, ne kadar yakından izlenen ve etki alanı ne kadar genişleyen bir ülke olduğumuzu bize çok çok yakından göstermekte. Bugün dünyanın her ülkesine ihracat yapan bir ülke konumundayız.
Bugün Türk Hava Yolları 104 ülkeyle dünyada en çok ülkeye uçuş yapan hava yolu şirketi statüsünü kazanmış durumda. Dünyada hiçbir hava yolu şirketi bu kadar çok ülkeye uçuş yapmıyor. Bugün artık Türkiye, dünyanın tarımda yedinci büyük ülkesi, turizmde altıncı büyük ülkesi; tabii bunlara bazen gıptayla bakılıyor, bazen imreniliyor ama bazen de çekilemiyor, kıskanılıyor. İşte o çekemeyenleri, kıskananları daha da çok kıskandırmaya devam edeceğiz."
[PAGE]
Babacan, iş ve yatırım ortamının iyileşmesine yönelik çalışmalara kapsayıcı bir şekilde devam edeceklerini, piyasaların ve rekabet ortamının iyi işlemesini, fikri mülkiyet haklarının korunmasını, bürokratik ve hukuki süreçlerin kolaylaştırılmasını ve yatırım ortamına ilişkin uygulamaların bölgesel yaygınlaşmasını sağlayacaklarını söyledi.
"Yolsuzluklar konusunda hükümetimiz hassasiyet içinde olmuştur"
Türkiye'nin terör meselesini çözerken de sadece gençleri yaşatmak, annelerin gözyaşlarını dindirmekle kalmadığını ekonomik anlamda da çok büyük bir kaynağı millete kazandırdığını ifade eden Babacan, şöyle devam etti:
"Türkiye çözüm sürecinde millet olarak topyekun kazanmaya çalışırken birileri de terörün devam etmesi ve büyük bir kaynağın ceplerinde kalması için mücadele ediyor. Türkiye istikrara kavuştukça, Türkiye'de faizden kazananlar kaybediyor. Türkiye terör meselesini çözdükçe ölenlerin ve öldürülenlerin sırtından kazananlar kaybediyor. Türkiye'nin dünyada etkinliği arttıkça birileri oyun sahalarını, alanlarını kaybediyor. Türkiye güvene ve güvenliğe kavuştuk kaostan rant sağlayanlar ciddi şekilde rant kaybına uğruyorlar.
Yolsuzluklar konusunda hükümetimiz, göreve başladığımız ilk günlerden itibaren hassasiyet içinde olmuştur. Şeffaflık ve hesap verebilirlik temel ilkemiz olmuştur. AK Parti iktidarı yolsuzlukla, yasaklarla, yoksullukla mücadeleyi en temel ve en acil hedefleri olarak belirlemiş ve bu 3 Y'nin üzerine kararlılıkla gitmiştir. 11 yıl boyunca yolsuzluk konusunda hiçbir şekilde, hiç kimseye müsamaha gösterilmemiştir. Bugüne kadar hiçbir yolsuzluğun üzeri örtülmemiştir. Her kim olursa olsun derhal hukuka teslim edilmiş, derhal gereği yapılmıştır."
"Yolsuzluklara müsamahanın olduğu bir Türkiye'de Marmaray yapılamazdı"
AK Parti olarak amaçlarının her zaman ülkede yolsuzluğun kökünü kazımak olduğunu belirten Babacan, Uluslararası Şeffaflık Örgütü'nün araştırmalarına göre, Uluslararası Yolsuzluk Algısı Endeksi'nde Türkiye'nin 2002 yılında 102 ülke arasında 61 sırada olduğunu, en son yayınlanan araştırmada ise 177 ülke arasında 53'üncü sıraya yükseldiğini aktardı.
Babacan, AK Parti hükümetlerinin en önemli vasfının güven ve hizmet olduğuna işaret ederek, şunları söyledi:
"Eğer hükümetimiz yolsuzluklara karşı gerçekten büyük bir hassasiyet içinde olmasaydı, Türkiye'de refahın bu kadar artması kesinlikle mümkün olmazdı. Eğer AK Parti iktidarı yolsuzluklara karşı son derece dikkatli olmasaydı, varolan 347 bin dersliğe 11 yılda 105 bin adet derslik eklenemezdi. Yolsuzluklara müsamahanın olduğu bir Türkiye'de Marmaray yapılamazdı, hızlı tren hatları inşa edilemezdi. Hem ülkemizde hem Somali'de, Filistin'de, Suriye'de, Afganistan'da, Afrika'da yoksulların elinden tutulamazdı. Yolsuzlukların üstü örtülseydi Merkez Bankası rezervleri 28 milyar dolardan 135 milyar dolara çıkamazdı. 23 milyar dolar olan IMF borcu, sıfıra inemezdi. Hazine'nin borçlanma faizi eğer yolsuzlukların üstü örtülseydi yüzde 63'den yüzde 9'a inmezdi. Eğer yolsuzlukların üstü kapatılsaydı kamu borcunun milli gelire oranı yüzde 74'den yüzde 36'ya inmezdi, inemezdi. Eğer Türkiye'de yolsuzluklara gözyumulsaydı, AK Parti bugüne kadar girdiği 7 seçimden zaferle çıkamaz, milletin güvenini kazanamaz, milletin bu kadar yoğunlukta teveccühüne mazhar olamazdı."
"Yolsuzluk ne kadar çirkinse..."
Aksi ispat edilene kadar herkesin masum olduğu ilkesinin hatırlanması gerektiğini, bunun evrensel bir hukuk kaidesi olduğunun altını çizen Babacan, "Kalbinde adalet duygusu olan, vicdanı olan her insan aksi ispat edilinceye kadar zanlının masum olduğunu kabul etmek durumundadır. Hele hele kanun yapıcı olan bu yüce Meclis çatısı altında, kanunların ruhunu, esasını yaşatmak, uygulamak hepimizin görevidir. Bir insanın suçlu olduğuna karar verecek olan Türkiye Cumhuriyeti'nin bağımsız mahkemeleridir. Zanlıları yargılayıp suçluyu, suçsuzdan ayıracak, ak ile karayı belli edecek olan gazeteler, televizyonlar, sosyal medya değil sadece ve sadece yargıdır. Gizli belge ve bilgileri ortaya saçmak bunlar üzerinden kesin bir yargıya varmak, anında infaza girmek ada değildir. Bu şekilde adalet tecelli etmez, hak yerini bulmaz, ak ile kara birbirinden ayrılmaz. Yolsuzluk ne kadar çirkinse, ne kadar büyük bir hak yemekse daha yargı süreci tamamlanmadan karar vermek, ceza vermek, infaz etmek de o kadar kötü, çirkin ve büyük bir ahlaksızlıktır" diye konuştu.
Kayıt dışı ile mücadeleyi iş ortamının iyileştirilmesi ve adil bir rekabet ortamının oluşması için çok önemli bulduklarına işaret eden Babacan, kurumlar arası işbirliği ve bilgi paylaşımını da artıracaklarını belirtti.
2014 yılı bütçesinin orta vadeli maliye politikası hedefleri doğrultusunda yurt içi tasarruflarının artırılmasına, mevcut kaynakların üretken alanlara yönlendirilmesine, ekonominin verimlilik düzeyinin yükseltilmesine, istihdamın artırılmasına, enflasyonunun düşürülmesine ve kamu maliyesinde güçlü duruşun sürdürülmesine katkı sağlayacağını ifade eden Babacan, "2014 yılı bütçemiz bir seçim bütçesi olarak değil, sağlam gelir kaynaklarına dayalı ve giderlerin kontrol altında tutulmasına yönelik bir bütçe olarak hazırlanmıştır. İhtiyatlı gelir tahminlerine dayanmaktadır. 2014 yılına ilişkin gelir tahminlerimiz küresel ekonomideki aşağı yönlü riskler de dikkate alınarak yapılmıştır" dedi.
Babacan, bütçenin yatırım için kaynak ayıran, çalışanları ve emeklileri gözeten, girişimleri, yenilikçileri teşvik eden, çiftçiyi, esnafı destekleyen, sürdürülebilir büyüme ve istihdamı artıran ve Türkiye'yi 2023 hedeflerine yaklaştıran bir nitelikte olduğunu söyledi.
Türkiye'nin coğrafi olarak zorlu ve çalkantılı bir bölgede bulunduğunu, bunun ekonomi üzerinde önemli bir etkisi olduğunu aktaran Babacan, yakın çevrede yaşanan çalkantıların Türkiye için de risk oluşturduğuna işaret etti. Babacan, bu coğrafyada Türkiye'nin varolan risklere rağmen doğru politikalar izlediğinin altını çizerek, "İstikrarlı, güven telkin eden, güvenlik içinde, demokratik bir Türkiye, bu coğrafyada çok farklı bir çizgi izleyip kendisini ayrıştırabilir" dedi.
Babacan, Türkiye'nin son 11 yıl içinde doğru politikalar uygulayarak bölgede istikrar unsuru olduğunu, dünyada takdirle izlendiğini kaydetti.
"İleri bir demokrasi olmadan, ileri, gelişmiş bir ekonomi olamaz"
Devlet ile millet arasında güven tesis edildiğini, milletle kurulan irtibat ve gönül bağı sayesinde milletin refah düzeyinin arttığını, devletin de güçlendiğini söyleyen Babacan, milletin tamamını kucaklayan bir anlayışla devletin milletin hizmetkarı olduğunu, büyük reformlar gerçekleştirildiğini, demokrasiyle ekonomiyi beraberce yükseltmek için gayret gösterdiklerini anlattı. "İleri bir demokrasi olmadan, ileri, gelişmiş bir ekonomi olamaz" diyen Babacan, her iki alanda da eş zamanlı ve paralel bir yükseliş yaşandığını belirtti.
[PAGE]
Babacan, Türkiye'nin tüm OECD ülkeleri içinde gelir dağılım en hızlı düzelen ülke olduğunu belirterek, "Şu anda OECD'de sadece 5 ülkede gelir dağılımı düzeliyor, diğerlerinin hepsinde gelir dağılımı bozulmakta. Türkiye sadece o 5 ülkeden biri değil, aynı zamanda gelir dağılımın en hızlı düzelten OECD üyesi" dedi.
TBMM Genel Kurulu'nda 2014 yılı bütçesi üzerinde Hükümet adına konuşan Babacan, AK Parti iktidarının 11. bütçesini hazırladıklarını ve bugüne kadar başarıyla uyguladıklarını, uzun süre hizmet etme görevinin millet tarafından kendilerine verilmesinin onur olduğunu ancak büyük sorumluluk anlamına geldiğini kaydetti. 11 yıl boyunca bu sorumluluğun gereğini yerine getirmenin gayretinde olduklarını, hazırladıkları bütün bütçelerde hedeflere titizlikle bağlı kaldıklarını anlatan Babacan, küresel krizin yoğun hissedildiği 2009 yılında Hükümet'in zamanlı ve çok iyi tespit edilmiş önlemleri yürürlüğe koyduğunu, böylece bir çok ülkede görülen istihdam kayıpları ve ekonomik daralmanın önüne geçildiğini vurguladı.
Babacan, bugüne kadar hazırladıkları tüm bütçeleri insan odaklı hizmet bütçesi olduğuna işaret ederek, şöyle konuştu:
"Bütçe disiplininden ve bütçe hedeflerimizden taviz vermeden sağladığımız bu artışları, özellikle enflasyon ve faizlerin düşmesiyle bütçede sağladığımız tasarruflardan oluşturduk. Nitekim faiz harcamalarının bütçe harcamalarının içindeki payı, son 11 yıllık dönemde yaklaşık 30 puan düştü. 2013 yılında faiz harcamalarının bütçedeki payı, 2002 yılındaki yüzde 44,8 seviyesinde olsaydı faiz harcamalarına 50 milyar değil, bu yıl bütçesinde tam 182 milyar lira ödenek koymak durumunda kalacaktık. Genel olarak üst gelir grubuna transfer niteliği taşıyan bu faiz ödemelerindeki tasarruf, bize altyapı ve sosyal harcamalar için çok geniş alan oluşturdu. Hükümetlerimiz döneminde temel önceliğimiz, bütçemizde oluşan her türlü alanı, bu altyapı konularına yönlendirmek olmuştur. Geçmiş 10 yılda beşeri sermayeyi güçlendirmek, daha donanımlı ve daha nitelikli insan gücüne ulaşmak amacıyla bütçemizden en büyük payı, her zaman eğitime ayırdık. Biliyoruz ki eğitimin kalitesi ne kadar artarsa, ekonomimizde oluşturulan katma değer de o kadar yükselecektir. Daha yüksek ve daha iyi eğitim, daha büyük ekonomi anlamına gelecektir. 2002 yılında bütçemizin yüzde 9,4'lük kısmı eğitime harcanırken, 2014 bütçesinde tam yüzde 18'i artık eğitime harcanmakta. Benzer şekilde sağlıkta kapsamlı dönüşüm hamlesi başlattık. Hem sağlık hizmetlerine erişimi hem de sağlık hizmetlerinin kalitesini artırdık. Biz faizlerden elde ettiğimiz tasarrufu, eğitim, sağlık ve pek çok sosyal harcamalarda kullanmış olduk."
"Enflasyonunun çok çok üzerinde gelir artışı..."
Babacan, iktidara geldikleri 2002 yılı sonundan bu yana kamu görevlileri ve emeklileri enflasyona ezdirmediklerini, ücret ve maaşlarda enflasyonun üzerinde artışlar yaptıklarını belirterek, "2002-2013 döneminde enflasyon oranı yüzde 159 oranında artarken -bu dönemin kümülatif enflasyonu söylüyorum- aile yardımı ödeneği dahil en düşük memur maaşındaki artış yüzde 381, net asgari ücretteki artış yüzde 336, en düşük memur emekli aylığındaki artış yüzde 208, en düşük SSK emekli aylığındaki artış yüzde 273, en düşük BAĞKUR esnaf emekli aylığındaki artış yüzde 423, en düşük BAĞKUR çiftçi emekli aylığındaki artış yüzde 783, 65 aylığındaki artış yüzde 433 oldu. Enflasyonunun çok çok üzerinde gelir artışı sağladı pek çok gelir grubumuz" dedi.
Yoksulluk göstergelerinde de gelir dağılımındaki olumlu seyre paralel olarak iyileşmekte olduğunu kaydeden Babacan, TÜİK verilerine göre bir doların altında günlük geliri olan vatandaşın artık kalmadığını, 2,15 doların altında yaşayan vatandaşın da hemen hemen sıfırlanmış durumda olduğunu söyledi.
"4,3 baremine baktığımızda dahi 2002 yılında vatandaşlarımızın yüzde 30,3'ü bu baremin altındayken, bugün yüzde 2,27'si bu baremin altında" diyen Babacan, Türkiye'deki ekonomik büyüme yoksulluktaki düşüşe yansıdığını kaydetti. OECD tarafından yayımlanan Gelir Dağılımı Raporu'na göre Türkiye'nin tüm OECD ülkeleri içinde gelir dağılımının en hızlı düzelen ülke olduğunu belirten Babacan, "Şu anda OECD'de sadece 5 ülkede gelir dağlımı düzeliyor, diğerlerinin hepsinde gelir dağılımı bozulmakta. Türkiye sadece o 5 ülkeden biri değil, aynı zamanda gelir dağılımın en hızlı düzelten OECD üyesi şu anda" diye konuştu.
Babacan, 2014 yılı bütçesinin, bundan önceki bütçeler gibi KOBİ, esnaf ve çiftçileri önemli miktarda desteklediğini vurgulayarak, Hazine Müsteşarlığı bütçesinden çiftçilere, tarımsal üreticilere, esnaf ve KOBİ'lere önemli finansman desteği sağlamaya devam edeceklerini söyledi. Babacan, çiftçilere düşük faizli kredi kullandırma nedeniyle oluşan gelir kayıplarının karşılanması amacıyla 2013 ve 2013 bütçelerinde yaklaşık 1,5 milyar liralık ödenek koyduklarını ifade etti.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun bütçe görüşmelerinin ilk gününde "Türkiye'de şu anda 280 bin esnaf borcunu ödeyemiyor" dediğini ifade eden Babacan, "Burada herhalde kendisine verilen noktalarda ciddi rakam yanlışlığı var ki 280 bin kişi, Halk Bankası'ndan kredi kullanan esnafın toplam sayısı....Ödeyemeyen kaç kişi diye baktığımızda bu sayı bin 612...Yani 280 bin değil sadece bin 612 esnafımız çektiği krediyi ödeyememekte ve bu oran yüzde 0, 57...2002'de toplam 63 bin esnafımız kredi kullanıyormuş bunlardan 24 bin 500'ü kredisini ödeyemeyecek durumdaymış. Oran yüzde 38...Yüzde 38 oranında ödeyemeyen bir esnaftan, yüzde 0,57 oranında ödeyemeyen esnafa doğru bir trend öyle sanıyorum ki son derece olumlu bir tabloyu gösteriyor" diye konuştu.
Babacan, kamu bankalarının takipteki kredi toplamının, 2002 yılında toplam krediler içerisinde yüzde 37'lik bir paya sahip olduğunu hatırlatarak, şöyle konuştu: "Ziraat Bankası, Halk Bankası ve Vakıfbank'ı topladığımızda, takipteki alacaklar toplam alacakların yüzde 37'si. Bugün ise bu 3 bankanın toplamında sadece yüzde 3'lük bir takipte olan alacak söz konusu ki, bu, sektör ortalamalarına aşağı yukarı yakın bir rakam. Bir zamanlar görev zararıyla boğuşan bu kamu bankalarımız, artık hazinemize ciddi miktarda kaynak aktarmakta. Sadece, son 10 yıllık dönemde kardan elde edilen temettü artı gelir vergisi olarak topladığımızda tam 31,5 milyar liralık nakit kaynağı kamu bankaları hazinemize aktarmış durumdadır."
[PAGE]
Mevsimsellikten arındırılmış verilere göre, 2009'un başından 2013'ün ortasına kadarki dönemde, Türkiye'deki istihdamın 4 milyon 714 bin kişi arttığını bildiren Babacan, AB'de aynı dönemde 4 milyon istihdam kaybı olduğunu belirtti.
Türkiye'de başta kadınlar olmak üzere, iş gücüne katılım oranlarının hızla arttığına işaret eden Babacan, 2008'de yüzde 46,9 olan iş gücüne katılım oranının, bugün yüzde 50,8'e çıktığını kaydetti. Babacan, istihdam istatistikleri incelendiğinde pek çok ülkede görülmeyen hızda elde edilmiş bir başarı olduğunu dile getirdi.
Babacan, sosyal yardım harcamalarının 2014 yılında 30,4 milyar lira seviyesine çıktığını vurgulayarak, bunun kaynağını, yüksek faiz ödemelerinden elde ettikleri tasarruflardan sağladıklarını söyledi.
"Ulaştırma altyapısının geliştirilmesine önem veriyoruz"
Ulaştırma altyapısının geliştirilmesine verdikleri öneme değinen Babacan, bu nedenle kamu yatırımları içerisinde en yüksek payı ulaştırmanın aldığını anımsattı. Babacan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Kamu altyapı yatırımlarını gerçekleştirirken bütçe disiplininden taviz vermeksizin, özel sektörün finansal ve teknik tecrübesinden yararlanarak kamu-özel iş birliği modellerine de ağırlık veriyoruz. Bu çerçevede, İstanbul'a üçüncü havaalanı, üçüncü köprü ve İzmir-İstanbul Otoyolu gibi büyük projeleri bu modelle gerçekleştiriyoruz. Özellikle İzmir-İstanbul Otoyolu Projesi'nin tamamlanmasıyla birlikte bu iki büyük ilimiz arasındaki mesafe kara yoluyla 3,5 saate inşallah iniyor. Böylece, Ege Bölgesi'nin üretim potansiyeli ile İstanbul'un finansal ve ticari kapasitesi birleşmiş oluyor.
Son iki yıllık dönem bizim yapısal reformlarımızın çok hızlandığı bir dönem oldu. Bu dönemde ekonomi dışındaki alanlara baktığımızda, 4'üncü yargı reformu paketimizi yasalaştırdık, Sayın Başbakanımız yepyeni bir demokratikleşme paketi açıkladı, ciddi bir eğitim reformu yaptık, Türkiye'de zorunlu eğitim süresini 8 yıldan 12 yıla çıkardık, eğitim sistemimize yeni esneklikler getirdik. Ekonomi alanında, 1 Temmuz 2012'de yepyeni bir Türk Ticaret Kanunu'nu uygulamaya başladık, yeni bir Borçlar Kanunu'nu uygulamaya başladık, bankacılık dışı finans sektörü için yepyeni bir yasayla düzenleme yaptık, yeni bir afet sigortası kanunu çıkardık. Türkiye'de, 14 ay gibi çok kısa bir süre içerisinde deprem sigortası olan evlerin sayısı hızla artarak 6 milyonu buldu. 6 milyon hane, şu anda doğal afetlere, depremlere karşı Türkiye'de sigortalanmış durumda bu yeni yasal düzenleme sonrası. Bireysel emeklilik sisteminde yepyeni bir kanunu yürürlüğe soktuk. Şu anda, tam 4 milyon vatandaşımız gönüllü olarak devlet destekli bireysel emeklilik sistemi içinde yerini aldı ve sayı hızla artmakta. Yeni bir Sermaye Piyasası Kanunu'nu 1 Ocak 2013'te yürürlüğe koyduk. Borsa İstanbul'u oluşturduk. Yeni bir Elektrik Piyasası Kanunu çıkarttık, şu anda EPİAŞ'ı kuruyoruz. Elektriğe dayalı menkul kıymetlerin işlemlerini Borsa İstanbul'un çatısı altında gerçekleştireceğiz.
Finans mahkemelerinin kurulması için yasal düzenlememizi yaptık, Adalet Bakanlığımız çalışmalarını HSYK kapsamında sürdürüyor. Bankacılık için, sigortacılık için ihtisas mahkemeleri…Oradaki hakimlerimiz, savcılarımız bu konuda ihtisaslaşmış olacak ve önlerine gelen davaları daha hızlı, daha güvenilir, daha tutarlı sonuçlara bağlamak için uygun bir ortamda görebilecekler. Zaten, bizim, yargı sistemimizden beklediğimiz en önemli unsurlar nedir? Tutarlılık, güvenilirlik ve makul bir zaman içerisinde işlemlerin tamamlanması, kararların verilmesi. Bu, tüm dosyalar için geçerli temel ilkeler, temel prensipler."
Babacan, İstanbul Tahkim Merkezi ilgili yasa tasarılarının, TBMM gündeminde olduğunu ifade ederek, özel sektörün yönetiminin ağırlıklı olduğu bir yapıyla, özel sektörün kendi aralarındaki uyuşmazlığın mahkemeye gitmeden önce hızlı bir şekilde sonuçlandırılmasıyla ilgili yeni bir yapı kurduklarını anlattı.
"Uzun vadede başarıya ulaşamaz"
Babacan, finansal kriz, 2008, 2009 ve bugüne kadar yaşadıklarının, birçok ülkede hükümetleri sarstığını, korktuğunu belirterek, şu anda "Büyüme olsun da nereden, nasıl geliyor, buna bakmayalım" şeklinde yüzeysel bir yaklaşımın bulunduğunu belirtti.
Ekonomi alanının, insan odaklı, insandan kaynaklanan ve hedefi insan olan bir alan olduğunu dile getiren Babacan, insandan kaynaklanıp, insanı odağına koymayan hiçbir ekonomi politikasının, uzun vadede başarıya ulaşamadığını kaydetti.
Babacan, işin finansal, sosyal ve çevre boyutlarını entegre şekilde ele alan bir ekonomi politikasıyla bir ülkenin sürdürülebilir, sağlıklı şekilde büyümeye devam edebileceğini vurguladı.
TBMM'nin kabul ettiği 10. Kalkınma Planı, 2014-2016 yıllarını kapsayan Orta Vadeli Program ve 2014 yılı bütçesini, bu dış konjonktörü dikkate alarak hazırladıklarını, uygulamaya başladıklarını ifade eden Babacan, Orta Vadeli Program'ın, cari işlemler açığını azaltmayı, enflasyonu düşürmeyi, işsizlik oranını düşen bir patikaya oturtmayı, yurt dışı tasarruf oranını artan bir eğilime kavuşturmayı hedeflediğini anlattı.
Babacan, mali disiplinin kalitesini koruyacak, tasarruf açığını azaltacak, kaynakları üretken alanlara yönlendirecek, iş ve yatırım ortamını daha da geliştirecek, kayıtlı ekonomiyi geçişi hızlandıracak Orta Vadeli Program hazırladıklarını belirtti. Babacan, bu program gelecek 3 yıllık dönem için kendilerine oldukça sağlam bir zemin oluşturduğunu dile getirdi.
Orta Vadeli Program'da 2014 için büyüme hızını, dünyadaki belirsizliklere rağmen yüzde 4 olarak öngördüklerini anımsatan Babacan, 2015 ve 2016 yıllarında ise yüzde 5'lik büyüme hedefi koyduklarını ifade etti. Babacan, 2014-2016 döneminde 1 milyon 833 bin yeni istihdam oluşturmayı, program dönemi sonucunda işsizlik oranını 8,9'a düşürmeyi planladıklarını bildirdi.
Babacan, program döneminde enflasyonun düşüş eğilimini sürdürmesini, 2014't yüzde 5,3, 2015 ve 2016 yıllarında ise yüzde 5'lik seviyede gerçekleşmesini beklediklerini vurguladı. Babacan, cari açığın GSYİH oranının Orta Vadeli Program dönemi boyunca iyileşmeyle 2016 sonunda yüzde 5,5 olarak gerçekleşmesini öngördüklerini kaydetti.
İhtiyatlı maliye politikası uygulamalarının gelecek dönemde de devam edeceğini dile getiren Babacan, Orta Vadeli Program dönemi sonunda merkezi yönetim bütçe açığının GSYİH oranının yüzde 1,1'e düşürmeyi hedeflediklerini belirtti.
"Sağlam bir çıpa"
Başbakan Yardımcısı Babacan, "Bir çok ülkenin kamu açıklarının yüksek seyrettiği, faiz dışı dengelerin açık verdiği bir dönemde Türkiye'nin mali disiplini koruması, ülkemizi diğer ülkelerden pozitif yönde ayrıştırmakta, geleceğe olan güvenin korunmasında önemli rol oynamakta ve sağlam bir çıpa görevi üstlenmektedir. Kamu maliyesindeki disiplinli duruşumuz, para politikasının etkinliğini ve esnekliğini artırmakta, makro ekonomik ve finansal istikrarı desteklemekte, cari açığın kontrol altında tutulmasında önemli katkı sağlamaktadır" diye konuştu.
"Üretim ve ihracatın desteklenmesine yönelik krediler"
Babacan, güçlü ve sürdürülebilir bir büyüme yapısına ulaşmak açısından aşırı borçlanmaya dayalı bir tüketim eğiliminin kontrol altına tutulması ve tasarruf oranının artırılmasının büyük önem taşıdığını vurguladı.
Bu amaca yönelik olarak 2010'dan bu yana alınan önlemlere ek olarak yakın zamanda kredi kartı ve tüketici kredilerine ilişkin bir dizi önlemi hayata geçirdiklerini anımsatan Babacan, "Tüketime yönelik kredileri dikkatle takip ederken, üretim ve ihracatın desteklenmesine yönelik krediler üzerindeki yükleri de azaltıyoruz. Böylece büyüme ve istihdam üzerinde olumsuz etkiye sahip olmaksızın cari işlemler açığını kontrol altına tutmayı hedefliyoruz. Krediler, yatırım için ise evet, üretim için ise evet, ihracat için ise evet. Bunların önü açık. Ama tüketim için ise o noktada dikkatli olmaya devam etmemiz gerekli" dedi.
Babacan, attıkları adımları yapısal reformlarla desteklediklerini, elde edilen kazanımları çok daha güçlü ve kalıcı hale getirdiklerini vurguladı.
Babacan, yapısal reformları tasarlarken, hayata geçirirken enerjide dışa bağımlılığın azaltılmasına, rekabet gücünün artırılmasına, iş ve yatırım ortamının iyileştirilmesine, özel tasarruf oranlarının artırılmasına, finansman kalitesinin iyileşmesine odaklandıklarını belirtti.
Yerli ve yenilenebilir enerji yatırımlarına sağladıkları destekler, enerji verimliğini artırmaya yönelik attıkları adımlar, nükleer enerji yatırımları, yurt içi ve yurt dışında petrol, doğalgaz arama faaliyetleri, kayagazı gibi kaynaklara ilişkin araştırma çalışmalarının, enerjide dışa bağımlılığın azaltılmasında önemli katkı sağlayacağını vurgulayan Babacan, "Ülkemizin rekabet gücünü yükseltme ve önemli ölçüde açık verdiğimiz alanlarda yatırımları artırma hedefi doğrultusunda yeni ve kapsamlı teşvik programını hayata geçirdik. AR-GE harcamalarının, milli gelire oranını yaklaşık 2 katına çıkardık, ihracat pazarlarımızı çeşitlendirdik. Başta özel sektör olmak üzere AR-GE tabanlı, yenilikçi ve yüksek katma değerli üretimi destekleyecek ürünlerin ticarileşmesini hızlandıracağız" dedi.