'Kapalı dönemin ekonomisi kuş serisi araçları getirir'
Hükümetin üzerinde çalıştığı ithalat önlemlerini değerlendiren Babacan, "Özal öncesi döneme dönelim gibi bir anlayış Türkiye'yi çok geri götürür" diyerek, çalışmanın Türkiye'nin kapılarını tamamen ithalata kapatma amacı taşımadığını vurguladı
Abone olİSTANBUL - Başbakan Yardımcı Ali Babacan, yıl sonunda devreye alınması planlanan ithalatı azaltıcı önlemlerin, Türkiye'nin kapılarını tamamen ithalata kapatma amacını taşımadığını söyledi. “Kapalı dönemin ekonomisi kuş serisi araçları getirir” diyen Babacan, Türkiye’nin açık bir ekonomi olmaya devam edeceğini belirtti.
TRT Haber'de gündeme ilişkin soruları yanıtlayan Babacan, "İthalatı önleyici önlemler neler olacak, yerli malına teşvik için neler yapılacak, ithalat nasıl önlenecek" sorusunu yanıtlarken, bu çalışmanın amacının Türkiye'nin kapılarını tamamen ithalata kapatma amacını taşımadığını vurguladı.
Babacan, "(Bu 1970'lere dönelim, Özal öncesi döneme dönelim, gümrük duvarlarımızı yükseltelim, kendi yağımızda kavrulalım) gibi bir anlayış kesinlikle Türkiye'yi çok geri götürür. O zaman kuş serisi araçlar vardı eskiden. O kapalı dönemin ekonomisi beraberinde onları getirir. Kötü ürünleri, hizmeti çok pahalıya almaya başlarız. Açık bir ekonomi olmaya devam etmek zorundayız" değerlendirmesini yaptı.
Önemli olanın Türkiye'nin çok miktarda ithal ettiği ürünlerde rekabet gücünün artırılması gerektiğini belirten Babacan, bunun enerji kalemlerinde gündem dışı olduğunu söyledi. Sanayi ürünlerinde çok akıllı hareket edilmesi gerektiğine işaret eden Babacan, çok ithal edilen ama Türkiye'de yatırım yapıldığı zaman bir miktar teşvikle rekabet gücünün oluşabileceği "stratejik sektörleri" tespit ederek bunlara özel yatırım teşvikleri verildiğini kaydetti. Babacan, devletin ağırlıklı olarak vergi istisnalarıyla destek verdiğini, kimsenin cebine para koymadığına dikkati çekti.
Türkiye'nin girdi kalemlerinin bir miktar üretiminin nasıl sağlanabileceğine ilişkin çalışmaların devam ettiğini anlatan Babacan, bu çalışmalarla rekabet gücünün korunacağını ancak açık ekonomi sisteminin de devam edeceğini bildirdi.
"Bin 200 adımın takvimi var"
Ali Babacan, başka bir soru üzerine de bazı sektörleri ülkenin tabiat ve insan kaynağı yapısının güçlü kıldığını, Türkiye'nin de bu bağlamda rekabette güçlü olabileceği alanları iyi tespit etmesi gerektiğini vurguladı.
Elindeki kupa bardağı gösteren Babacan, Türkiye'de üretilmiş olsa bile ürünün üzerinde bulunan yazının petrol kaynaklı olduğunu, petrolün de ithal edildiğini anımsattı. "Yüzde 100 yerli ürün" ifadesinin çok zor gerçeğe dönüşeceğine dikkati çeken Babacan, ülke üretimindeki katma değeri artırmanın ve sürdürülebilir şekilde rekabet gücünün var olduğu alanların tespit edilmesinin önemine işaret etti.
Babacan, bu konunun 2018 sonuna kadar devam edecek Kalkınma Planının özünü oluşturduğunu belirterek dünkü Ekonomi Koordinasyon Kurulu toplantısında 25 planının 5'ini takvime bağladıklarını, eylem planı haline getirdiklerini, buna yönelik bin 200 adımın takvimi bulunduğunu söyledi.
Kalan planları gelecek haftalardaki toplantılarda tamamlayacaklarını aktaran Babacan, 2018 yılı sonunda Türkiye'nin bu taahhüt ettiklerinin yüzde 80'ini gerçekleştirmesi halinde çağ atlatacak sonuçları beraberinde getireceğine vurgu yaptı.
"DEİK adımı, sivil inisiyatifin önüne bir engel değil"
Başbakan Yardımcısı Babacan, "Ticaret ve sanayi odalarının gelir kalemlerinin ellerinden alınmasına yönelik bir düşünceniz var mı" sorusu üzerine Türkiye'de üyeliğin ve aidat ödemenin zorunlu olduğu bazı yerler olduğu gibi gönüllü kuruluşların da bulunduğunu anımsattı. Babacan, şunları kaydetti:
"DEİK meselesi biraz koordinasyon eksikliğinden ya da DEİK'deki bazı gelişmelerden hükümetin daha sonra haberdar olmasından kaynaklanan bir uygulama problemi de oluşturmuştu zaman içerisinde. Bir ülkenin hükümet başkanı DEİK tarafından davet edilebiliyor fakat bizim başbakanımızın haberi yok, bakanlıklarının haberi yok. Diyorlar ki (sizin ülkenize ziyarete geleceğiz), muhatapları habersiz. Biraz daha derli toplu bir süreç başlar. O sivil inisiyatifin, gönüllülüğün de ayrı bir yeri olduğuna inanıyorum. Dolayısıyla DEİK'in hükümetimizin bünyesi içine alınması sivil inisiyatifin önüne bir engel değil.
Birileri çıkıp da 'Biz başka ülkelerle ticari ilişkileri geliştirebilmek için şöyle bir gönüllü yapılanmaya gidiyoruz ya da kendi bünyemizde şöyle çalışmalar da yapmak istiyoruz' derse bunun önü açık. Bugün herhangi bir gönüllü kuruluşumuzdan bir tanesi gidip örneğin Fransa'daki karşıtıyla ile bir anlaşma yapsa etkinlikler yapsa bunun önü açık, engel yok. Yaptığımız ön kapatan, benzer girişimleri engelleyen bir yapı değil, sadece o gördüğümüz aksaklıkların biraz daha toplu ve koordinasyon içerisinde gitmesini sağlayacak bir adım. Böyle okumakta fayda var."
"Bu kuruluşların geliri, KOBİ'lerimizin gideri"
Ticaret ve sanayi odaları için gelir azaltıcı bir düzenlemeye gidilip gidilmeyeceği yönündeki soruyu yanıtlarken de Babacan, "Şu anda gündemimizde böyle bir şey yok ama bu kuruluşların geliri bizim KOBİ'lerimizin, esnafımızın gideri. Bunu öyle okumak lazım. Türkiye'de iş yapmanın maliyetini de mümkün olduğunca düşük tutmamız lazım. Kuruluşlar çok yüksek aidatlarla kendi üyelerini sıkıntıya sokacak bir tutum içerisinde olurlarsa bunu da arzu etmeyiz. Şu anda öyle bir tablo var mı. Açıkçası ben çok görmüyorum" değerlendirmesinde bulundu.
"Gayrimenkuldeki ölçüsüz işlemleri önleyici adımlar şart"
İnşaat sektörüne yönelik nasıl bir mekanizmanın kurulacağı yönündeki soru üzerine Babacan, bu konunun mevzuat olarak komple ele alınması gerektiğini ifade etti. Bazı belediyelerde bunun gelir kaynağı olarak görüldüğünü ancak her yerde bu kadar düzgün çalışmadığını belirten Babacan, alınan bir dairenin piyasadaki değerinin artması halinde değerlenmesinin gayet doğal olduğunu da dikkati çekti. Sektörün tümünü töhmet altında bırakacak bir yaklaşım içerisinde olmadıklarını vurgulayan Babacan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Sadece sanayiyi daha cazip hale getirmek değil gayrimenkuldeki bu ölçüsüz işlemleri de önleyici adımlar atmak lazım. Biz bunları söyledikçe de bazı tepkiler oluştu, bundan sonra da tepkiler olacaktır. Şimdiye kadar o tür işler yapanlar rahatsız olabilirler. 'Bundan sonra önü mü kapanacak, izin vermeyecekler mi?' diye. Ama bu hiç önemli değil. Yapılan açıklamalara baktığımızda 'bizden sonra kim ne dedi' diye, tam hedefi on ikiden vurduğumuzu da gösteriyor. Burada korkmadan uygulamaya bakmak lazım. Hem adaleti sağlamak lazım hem de 77 milyonun fırsat eşitliği içinde, alnının teri, bileğinin gücüyle para kazandığı bir ekonomik yapıyı oluşturmamız lazım."
Bedelli askerliğin ekonomik boyutu
Babacan, bedelli askerliğin ekonomik boyutunun sorulması üzerine, bedelli askerlik konusuna ekonomik perspektiften bakmadıklarını söyledi.
Bedelli uygulamasında bütçeye bir miktar gelir olduğunu ve bunun önceden planlanmadığını kaydeden Babacan, "Bedelli askerlik meselesinde bir numaralı konu Genelkurmay Başkanlığımızın insan kaynağı planlaması. Genelkurmay Başkanlığı, ne zaman bu konunun uygun olacağını düşünür ve böyle bir öneriyle gelirse, o gün Başbakanımız ilgili bakanlarla, gerekirse Cumhurbaşkanımızla istişare eder ve nihayetinde bir karar verilir" dedi.
Gelecek haftalarda Genelkurmay Başkanı ile bu konuda bir çalışmanın olacağını belirten Babacan, "Bu olacak, kesinleşti diye okumamak lazım bunu. Beklentiyi de yükseltmemek lazım. Çünkü beklenti yükselirse insan kaynağı sıkıntısı başgösterebiliyor" ifadesini kullandı.
"Kamunun geneline mal olmuş bir zam çalışması yok"
Babacan, hakimler ve savcılar için yapılan seyyanen zammın başka alanlarda olup olmayacağının sorulması üzerine, 2014'te ilk defa memurlar için bir seyyanen zam yaptıklarını hatırlattı.
Seyyanen zamdan geçen sene en çok öğretmenlerin istifade ettiğini kaydeden Babacan, "Bu seneki ayarlama sadece hakim ve savcılarla ilgili. Bunun haricinde kamunun geneline mal olmuş bir çalışma yok. Şu anda gündemimizde olan tek bir çalışma alanı üniversitelerdeki akademik personel. Bir teknik çalışma taslak olarak oluştu fakat siyasi bir karar haline gelmedi. Fakat bunu da yaptıktan sonra artık orada duruyoruz, başka bir çalışma yok" dedi.