Yabancı, yerlinin yüzde 15 avantajına ortak oluyor!
Türkiye’nin inşaat devleri ASOMEDYA-DÜNYA yuvarlak masa toplantısı için bir araya geldi. Çeşitli sorunlarını dile getiren sektör temsilcileri, yabancı firmaların yerli avantajından yararlanmak için Türkiye’de şirket kurduklarını da anlattı.
Abone olHüseyin GÖKÇE - Filiz COŞKUN - Yeşim ARDIÇ - Hüseyin DANIŞ
ANKARA - Dünyanın en büyük müteahhitleri sıralamasında Çin ile birincilik için yarışan, birçok ülkede kritik projeler üstlenen Türk müteahhitlik sektörünün devleri, DÜNYA ve Ankara Sanayi Odası’nın dergisi ASOMEDYA yuvarlak masa toplantısı için bir araya geldi. Toplantıya, ASO Başkanı Nurettin Özdebir, Türk Müteahhitler Birliği Başkanı Mithat Yenigün, İNTES Başkanı Celal Koloğlu, Caner İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı Taner Özdemir, Final Yapı Müdürü Sedat Kaymak, Yenigün İnşaat Murahhas Üyesi Edip Yenigün, Granit AŞ Genel Müdürü Ahmet Akıncı, Türeli İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı Celal Türeli, Haymer İnşaat Genel Müdürü Yusuf Koçak, MFŞ İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı Selahattin Şahin katıldı. DÜNYA Gazetesi Ankara Temsilcisi Ferit B. Parlak’ın moderatörlüğünde gerçekleştirilen toplantıda, ucuz teklif ve haksız rekabetten şikayetçi olan müteahhitler, özellikle yurtdışı projelerinde Türk müteahhitlerinin finale bırakılarak birbirlerine kırdırıldığını kaydettiler. Yabancı firmaların, Türkiye’deki büyük projeleri bitirdikten sonra burada bir şirket kurup, yüzde 15’lik yerli avantajı şartını deldiğine dikkat çeken müteahhitler, bu sıkıntılar yüzünden tecrübeli firmaların sektörden çekilmeye başladığını vurguladılar.
Müteahhitler Birliği Başkanı Mithat Yenigün:
‘DEVLETİ YURTDIŞI PROJELERİNDE ARKAMIZDA GÖRMEK İSTİYORUZ’
“Yurtdışı müteahhitlik sektörünün üstlendiği işlerde devletin arkasında olması gerekiyor. Örneğin mali sıkıntı içindeki Irak’a verilecek kredi desteği fazlasıyla geri dönecektir. İran mesela, hepimiz gideriz fakat devletimizin kartviziti ile gitmek apayrı bir güç verir. Türk müteahhitler olarak yılda 25-30 milyar dolar sözleşmeler imzalar büyüklüğe gelmiştik. Libya, Irak ve Rusya’nın kapanması nedeni ile kapasitemiz yüzde 35 civarında daraldı. Ancak müteahhitlik firmaları olarak pes etmeyeceğiz. Bu sefer Sahra Altı Afrika ülkeleri ve Güney Amerika ülkelerini hedef aldık. Devlet birlikte iş yapmayı daha fazla teşvik vermeli, yeni yatırım yapanlara, işbirliğine gitmeleri halinde daha fazla teşvik vermeli. Şu an maalesef özellikle yurtdışı projelerde ortaklık kültürümüz fazla yok. Bu özelliğimizi bildikleri için dünyanın öbür ucuna da gitsek, finale bizi bırakıp, birbirimizle kapıştırıyorlar. Türkiye’nin parasını orada bırakıp geliyoruz. Bugün Yenigün firmamız 42 yıllık firma ama aradan geçen sürede 10 tane firma doğurmuşuz, bunların 6’sı batmış. Geçenlerde Karayolları bölge müdürleri toplantısında genel müdür ve müsteşarın huzurunda, 'Lütfen bizi iyi denetleyin' dedim. Çünkü düşük fiyatlarla işler alanlar da alabilir, helal olsun ama yapabiliyorsa yapsın. Doğru denetlensin, iş doğru yapılsın. İş sağlığı ve güvenliğinde neden çok kaza oluyor, bence doğru denetlenme yapamadığımız için. Niye yurtdışında Türk firmaları olarak başarılıyız? Çünkü denetleniyoruz. Müteahhitlik tanımının mutlaka yapılması lazım. Bugün TMB ve İNTES’in toplam üye sayısı 180-190 civarındadır. Mutlaka bizim tekelimizde olsun demiyoruz ve öyle bir durumu arzu etmiyoruz. Ancak müteahhitlik tanımı doğru yapılsın, herkes müteahhitlik yapamaz. Önceki başkanlarımızdan Erdal Eren’in güzel bir sözü var: Kuaföre çırak almak için sertifika aranıyor, müteahhitlik için sertifika aranmıyor.”
İNTES Başkanı Celal Koloğlu:
‘BİZİ DENETLEYENLER KENDİLERİ ŞİRKET KURUP PROJE ÜSTLENİYOR’
“Türkiye’de paylaşarak iş yapma kültürü olmadığı için rekabetle iş yapma kültürü oluşmuş durumda. Rekabet de eşit şartlarda oluşmuyor. Eskiden müteahhitlik karnesi vardı, bunun yerine yeni bir yöntem getirildi.
Denetleme ve yönetim yapanlar, yapılan işin kontrol amiri, şube müdürü, daire başkanı, genel müdür yani, müteahhit bir işi bitirdiğinde 15 kişide iş bitirmiş gibi müteahhitlik belgesi alıyor. Sonradan da bu haklarını başka firmalara kullandırırken, kendileri de başka şirketlerde mühendis olarak çalışmaya devam ediyorlar. Son dönemlerde yeni bir şey daha ortaya çıktı. Türkiye’de iş yapan Avrupalı şirketler, projelerini tamamlayınca burada bir şirket kuruyor. İtalyan, İspanyol firmaları hatta Çin firmaları, Türk firması gibi X-Türkiye adlı bir şirket kuruyor. İhalelerde, önceki projelerine yönelik iş bitirme belgelerini kullanmaya başladılar. Şirketi burada kurdukları için yüzde 15’lik fiyat avantajını da kullanabiliyorlar.
Bizim sektörümüzde iş makineleri yurtdışından yüksek dövizle alınıyor. İş alırsan yapıyorsun, iş almazsan bekliyor. Öbür arkadaş iş üstlendiğinde, senden kiralamıyor, gidip kendisi satın alıyor. Bu bir ülke için çok büyük bir israftır. Bunun devletimiz tarafından düzenlenmesi gerekli. Enerji yatırımlarında da tüketim hesaplanmadan lisans veriliyor. Hızlı bir şekilde, rüzgar, güneş, ithal kömüre dayalı santral lisansları düzenleniyor. İnsanlar devlete 6.5-7 cente elektrik satacağını öngörerek borçlanıp yatırıma girişiyor. Bunlar nasıl ödenecek belli değil.”
ASO Başkanı Nurettin Özdebir:
‘GANA İLE ÇOK GÜZEL BAĞLANTI KURDUK, BÜYÜK İŞ FIRSATLARI VAR’
“Bir süre önce Gana’ya gittik, Cumhurbaşkanı ile görüştük. “Ben size buradan petrol sahası, gaz sahası ve altın madeni vereyim, siz de bana iş yapın” dedi. Bazı firmalarımız bu ülkede 350 milyon dolar tutarında iş üstlendiler. Türkiye’ye karşı müthiş teveccühleri var. Siz bize pamuk verin, karşılığında iş yapalım dediler. Vermiş oldukları pamuk fiyatı almak isteyen kişilere pahalı geldi. Cumhurbaşkanı pamuk karşılığı iş yapalım deyince TİKA’dan da destek alarak pamuk ekimini arttırmak için ciddi bir çalışmaya da girildi.
ASO’ya denize sıfır 2 milyon metrekare arazi verelim dediler, Nijerya sınırına OSB yapmak için. Eximbank’a gittik, “malı buradan götürürseniz par veririz” dediler.
Orada yatırımcılara yer tahsis edilecek. Koyduğunuz para geri alınacak. Teşebbüs hürriyeti anayasal güvence altında. Ancak bunun sınırsız olması, birçok kaynakların israfını ve Türkiye’nin geleceğini oluşturabilecek o firmaların erozyona uğramasına sebep oluyor. İşe yeni başlayanlar, kendi başlarına iş almasınlar, onlarda büyük firmaların altında belli işlerde uzmanlaşsınlar. Belli olgunluğa geldikten sonra onlarda büyük işlere girebilirler.”
Caner İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı Taner Özdemir:
‘TECRÜBELİLER SEKTÖRDEN ÇEKİLİYOR, GARANTİLİ ARSA ALIM SATIMINA YÖNELDİK’
“Yeni ihale yasasına kadar her şey yolunda gidiyordu fakat yeni ihale yasası ile inanılmaz bir rekabet doğmaya başladı. Orta ölçekli müteahhitler adına konuşuyorum, devletin bir iyileştirme yapması gerekiyor. Müteahhit arkadaşlarla konuşuyoruz, iş bitirirken çok sıkıntı çektiklerini anlatıyorlar. Ben de ASO mensubu müteahhit olarak, maalesef bu şartlardan dolayı 4 senedir inşaat sektöründen çekildim. Çünkü zararına iş yaptık bürokratik engeller çok fazla. Biz arkamızda birilerini görmek istiyoruz. 30 yıllık tecrübeden bahsediyorum çünkü o tecrübeyi kullanamıyoruz. Şu an Türkiye’de elle dokunulur, gözle görülür güzel iş yapan çok az müteahhit var. Gerisi elekten geçiyor, dökülüyor. Müteahhitlerimize halk sahip çıkmıyor. Siyasiler öcü olarak bakıyor. Biz çok fazla da sesimizi yükseltemiyoruz. Devletin sahip çıkması gerekiyor. İnanılmaz bir emek ve özveri var. Kurumsal firmaların bir sürü giderleri var, işin sürdürülebilirliğinde müteahhit kadar, kamu kurumlarının da sorumluluğu vardır.”
Final Yapı Müdürü Sedat Kaymak:
‘SEÇİMLE GELİNEN GÖREVE 2 DÖNEM SINIRLAMASI ANAYASA KURALI OLMALI’
“Ben Irak’tan ve bu ülkede Türkiye’nin öneminden bahsetmek istiyorum. Bir süre önce Erbil’de bir yol yaptım. Orada çalışırken kendimi Diyarbakır’da gibi hissettim, çünkü insanlar Türkiye’yi çok seviyor. Basında anlatılan gibi değil gerçekten ilgi gösteriyorlar. İçlerinden bir tanesi 15 günlüğüne Mersin’e gitmiş. Sürekli onu anlatıp durdu. 2004-2005’te Türkiye vizesi almak 'cennet vizesi'almak gibi onları çok mutlu ediyordu. Türkiye’nin kurumsal sıkıntıları inşaat sektörüne de yansımış. Türkiye maalesef kimse yetkisini devretmeyi düşünmüyor. Anayasa’nın değişmez dört maddesi var ama bence beşinci maddesi seçimle gelinen bütün görevler 2 dönemle sınırlandırılmalı. Ülkemizde maalesef müteahhitlik konusunda toplumda çok yanlış bir algı oluştu. Gerçekten dışarıda iş yapmak, Türkiye’den çok daha kolay. Ancak bugün KOBİ’lerin en büyük sıkıntısı uluslararası tecrübe ve teminat.”
Yenigün İnşaat Murahhas Üyesi Edip Yenigün:
‘ZOR COĞRAFYALARDAN İŞ ALIYORUZ’
“Müteahhitlerimiz zor coğrafyada iş alabiliyor ama Avrupa’dan iş alamıyoruz. Şimdiye kadar aldığımız işler belli. Teknoloji farkı değil bu, bürokrasi çok engel oluyor. Örneğin işçi götürülememesi çok büyük engel. Orada rekabette çok ama Gana’ya gittiğiniz zaman büyük firmalar oraya gitmeye pek tenezzül etmiyor. Mesela Kamerun’da, İtalyanların elinden işi aldık. Dedik ki; size daha uygun şartlarda kredi vereceğiz, Eximbank kredisi kullanacağız dedik. İlk stadı bize verdiler, ikincisini ise İtalyanlara verdiler. Normal şartlarda Kamerun nüfusuna baktığınızda bu kadarını kaldırabilir mi? Fakat futbol olunca her şey oluyor. Oradaki gençler için kurtuluş umudu. İyi bir futbolcu olursam Avrupa’ya giderim düşüncesi.”
Granit AŞ Genel Müdürü Ahmet Akıncı:
‘DEVLET MÜTEAHHİTLERİ ORTAK OLARAK GÖRMELİ’
“Müteahhitlik sektörü ülkemiz için çok önemli, gerek yurtiçinde gerekse yurtdışında. Ancak bu aşamada sektör olarak devletten bir beklentimiz var. O da müteahhitlerin gerek yurt içinde gerekse yurt dışında devlet tarafından bir ortak olarak görülmesi. Bir şirketten doğan yeni şirketlerin önemli bir kısmı yarattığı rekabet yüzünden ortadan yok oluyor. Biz orta ölçekli bir şirket olarak bizden daha küçüklere farklı yaklaşıyoruz, büyüklerimiz de bize aynı davranıyor. Aslında biz de birbirimizi ortak olarak görebilmeliyiz. Biz projelerde yerli üretimin kullanılmasından yanayız. Başbakanlık bununla ilgili genelge çıkarıyor ve tüm kamu kurumlarının bunlara uymasını istiyor. Ama bizler yaptığımız yatırımların hepsinde maalesef ithal ürünler kullanıyoruz. Bunu kullanan kişiler de bu masada oturduğumuz büyüklerimiz. Dediğim gibi kendimize de bir iğne batırmamız gerekiyor. Burada KOBİ’lerin tezgahı boş kalırken, yurt dışından o malzemelerin benzerini daha ucuza getiriyoruz. Böylece yerli sanayinin gelişmesini de engellemiş oluyoruz. Zaten büyük firmalardan ayrılanların daha ucuza iş üstlenmeleri de bundan kaynaklanıyor. Aynı şekilde sanayi üretiminde de işletmeler çok kolay kurulabildiği için, yükleniciler ucuz malı tercih ediyor. Doğal olarak da o insanları ekonomik yönden zor durumda bırakıyoruz.”
Türeli İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı Celal Türeli:
‘GEREKSİZ ÖDEMELER ÇOĞALIYOR’
“Bugün bir yatırımınıza trafo kurmak istediğinizde büyük sıkıntı ile karşı karşıya kalıyorsunuz. Özel bir şirketin ya da TEDAŞ’ın kurması gerekiyor. TEDAŞ’a gidiyorsunuz, 'Ben bu trafonuzu sıraya koyacağım, üç sene sonra size sıra gelecek' diyor. Oysa ben inşaatı bir yılda bitiriyorum. Sonra da tutup bu trafonun ücretini kendi cebimden ödüyorum.
Bir de mesela toprak dökümü ile ilgili sıkıntılarımız var. Siz bir binanın inşaatını yapacaksınız. Burada toprak döküm harcını yatırmanız gerekiyor. Bu harç 100 lira diyelim, bunu belediyeye yatırıyorsunuz. Bir de büyükşehir belediyesi bunu ayrıca özel bir şirkete işi vermiş. Ona da 600 lira yatırıyorsunuz. Neden? Bir de kısa süre önce yeni bir düzenleme yapıldı. Özel döküm sahaları açıldı. Şimdi belediyenin sahası ayrı, özel döküm sahası ayrı. Özel döküm sahasına kamyon başına 35 lira vereceksiniz. Belediyenin yaptığı asfaltın parasının tamamını müteahhit ödüyor. Yapı denetimi konusunda da sıkıntılarımız var. Benim firmam bu sene yapı denetimine 700-800 bin lira para ödedi. Yapı denetim firmasının her beton dökümünde orada olması gerekiyor. Ancak biz denetim elemanlarını zorla getiriyoruz. Oysa ben özellikle denetlenmek istiyorum.”
Haymer Genel Müdürü Yusuf Koçak:
‘MUAF OLDUĞUMUZ HALDE BELEDİYEYE BAĞIŞ YAPMAK ZORUNDA BIRAKILIYORUZ’
“Toprak dökümü konusunda çok ciddi sıkıntılar yaşıyoruz. Birçok müteahhit firma bu döküm konusunda özel şirketlerle cebelleşiyor. Sana itimat da etmiyor. Geliyor kendisi kadastrodan adam bulmuş, geliyor kendisi denetliyor. Adamla cebelleşiyoruz. Ne olduğu belli olmayan firmalar, 15-20 adam veya silahla geliyorlar. Bu durum gerçekten çok manidar. Üstelik ödediğiniz paranın da hesabı yok. Başka bir örnek vermek gerekirse, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, riskli yapıların harçtan muaf olduğunu söylüyor. Belediyeye gidiyorsun, öyle bir hesap yapıyor ki bir şekilde harç parasını ödüyorsun. Yasal ruhsat harcı ne kadarsa, bunun bağış olarak yatırılmasını istiyor. Oysa bu benim yasam hakkım, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bana bu imkanı sağlamış, muafım diyorum ama bir türlü kabul ettiremiyorum. Sonra da “Parayı yatır, git hakkını mahkemede ara” diyorlar.”
MFŞ İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı Selahattin Şahin:
‘DEVLETİN SANAYİCİYE GÖZÜ GİBİ BAKMASI GEREKİYOR’
“Öncelikli olarak bir masanın etrafına oturup problemleri konuşabilmek çok önemli. Aslında problemleri biliyoruz, yani gizli değil. Ancak bir şeyi hedefl eyip ona göre davranmak gerekiyor. Siz istediğiniz kadar oturduğunuz yerden “İstanbul’a gideceğim” deyin, ancak, otobüs, uçak veya yürüme yollarından birisini tercih etmezseniz gidemezsiniz. Bu insanlar fabrika yatırımını üretim için yapıyor ama daha işin başında büyük zorluklarla karşı karşıya kalıyor. Üretim olmadıktan sonra, fabrikanın içerisinde makinayı koyamadıktan sonra, üretim hattını koyamadıktan sonra prosesini oluşturamadıktan sonra o fabrikayı yapmanın anlamı yok ki. Böylesine faaliyette olan sanayicilere devletin daha farklı gözle bakması lazım. Adeta gözü gibi bakması lazım. Bilhassa fabrika inşaatları noktasında devletin desteğinin daha ciddi olması gerekiyor ki söylemiş olduğum yüzde 35 oranında ki vergi ertelenebilir, fabrika üretime geçtiğinde taksitler halinde kesebilir. Bu şekilde bir yaklaşma olursa eğer sanayici daha rahat bir nefes alabilir.”