Üretim, tüketim, tasarruf aynı anda artar mı?

Hükümetten son dönemde hem üretim, hem tüketim hem de tasarrufun artırılması için adımlar geliyor. Ancak bu politikaların aynı anda sonuç verip vermeyeceği tartışma konusu. Bu soruyu akademisyen, ekonomi yazarı ve ekonomistlere sorduk.

Abone ol

Hüseyin GÖKÇE  

ANKARA - İç ve dış gelişmeler yüzünden, 2015 yılını zor geçiren, 2016 yılına da çok iyi başlamayan Türkiye ekonomisinde, hükümetin aldığı tedbirler, gerek piyasada gerekse akademik dünyada “Bir ekonomide, üretim, tüketim ve tasarruf aynı anda artabilir mi?” tartışması başlattı. Gazeteniz DÜNYA, bu soruyu akademisyen, ekonomi yazarı ve ekonomistlere sordu. 

Cari açığı ve tüketimin enfl asyonist etkisini azaltmak amacıyla 2014 yılı Şubat ayından itibaren kredi kartı ile taksitli satış ve tüketici kredilerine getirilen sınırlama gevşetme hazırlıkları sürüyor. Daralmanın üst noktaya ulaştığı dönemde, 15 Temmuz darbe girişiminin yaşanması piyasadaki sıkıntıyı katlarken, piyasayı canlandırmak için harekete geçen ekonomi yönetimi, bir dizi önlem almaya hazırlanıyor. 

Konutta faiz yüzde 1'in altına indi 

İlk adım konut kredisi faizinde atıldı ve yüzde 1’in altına çekildi. Bunun üzerine otomotiv sektörü de harekete geçti ve sadece sıfır değil ikinci el otomobil satışlarında da faizin düşürülmesini istedi. Konut kredilerinde yapılan indirimin en somut sonucu Emlak Konut projelerinde gözlendi. Konut stoklarını eritmekte zorlanan proje sahipleri, faizi yüzde 1’in altına çekerek şimdiden satış miktarını geçen yılın üzerine çıkardı. Ziraat Bankası’nın başlattığı, diğer bankaların takip ettiği konut kredisi faiz indirimi ise başta projeli konut olmak üzere emlak piyasasını canlandırdı. Kredi kartı taksit sınırlaması esnetilmesi yönünde de çalışmalar başlarken, özellikle cep telefonu satışlarında uygulanan taksit yasağının kaldırılmasının bu piyasada canlanmayla birlikte, ithalatı da arttıracağı yorumlarına sebep oldu. 

Yatırımlara yeni teşvikler geliyor 

Ekonomi yönetiminin piyasaları tüketim yanı sıra üretim ve tasarrufun da arttırılması için düğmeye basıldı. Yatırım teşviklerinde proje bazlı sisteme geçişin adımları atılırken, devletin yatırımlara yüzde 49’a kadar ortak olması ve bazı ürünlere alım garantisi getirilmesi gibi düzenlemelerin yatırımlarda artış yaratması bekleniyor. 

Varlık fonunda hedef 200 milyar TL 

Bunun yanı sıra tasarrufu arttırmak için getirilen zorunlu Bireysel Emeklilik Sistemi(- BES) yanı sıra Türkiye Varlık Fonu kurulması yönünde yapılan mevzuat değişikliği de dikkat çekici düzenleme olarak yer aldı. Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, fonun büyüklüğünün 200 milyar TL olmasını hedefl ediklerini açıkladı.

Girişimin ardından konut kredisi arttı, taşıt kredisi yerinde saydı 

DÜNYA’nın Merkez Bankası verilerinden yaptığı derlemelere göre, darbe girişiminin yaşandığı 15 Temmuz’dan bu yana faiz indirimi taleplerinin geldiği konut ve otomotiv sektörlerindeki kullanım trendi farklı seyirler izledi. 15 Temmuz’da 138 milyar 778 milyon lira düzeyinde olan mevduat bankalarındaki konut kredileri, 22 Temmuz’da 138 milyar 993 milyon liraya çıktı. 29 Temmuz’da 139 milyar 357 milyon liraya yükselen konut kredileri, 29 Temmuz-5 Ağustos haftasında da 188 milyon lira daha artarak 139 milyar 545 milyon liraya yükseldi. Böylece darbe girişimin yaşandığı 15 Temmuz ile 5 Ağustos arasındaki üç haftalık zaman diliminde, konut kredileri 767 milyon liralık artış göstermiş oldu. Konutun ardından faizin düşmesini talep eden diğer sektör olan otomotivde ise kredilerin trendi biraz farklı bir seyir izledi. 15 Temmuz’da 5 milyar 689 milyon lira düzeyinde olan taşıt kredileri, 22 Temmuz’da 5 milyar 671 milyon liraya yükselirken, 29 Temmuz’da da çok küçük değişiklikle yine 5 milyar 671 milyon lirada kaldı. 29 Temmuz-5 Ağustos haftasında taşıt kredisi 17 milyon lira daha azalarak 5 milyar 654 milyon liraya geriledi. Taşıt kredileri 15 Temmuz-5 Ağustos döneminde ise 35 milyon lira azaldı.

NE DEDİLER?

Mahfi Eğilmez:
Bu iş ancak üretimi doğru yönde arttırırsak olur

Kadir Has Üniversitesi öğretim görevlisi ve NTV ekonomi danışmanı Mahfi Eğilmez, üretim artışının temel olarak GSYH’yi artıracağını bunun da doğal sonucu olarak tasarrufu arttıracağını söyledi. Ancak burada tasarrufun mu üretimin mi artırılacağı konusunun önemli olduğunu belirten Eğilmez, “Üretimi arttırırken, bunun nasıl yapılacağı da önemli. Teşvikler doğru kullanılabilir ve halen ithal edilen ürünler uygun maliyetle Türkiye’de üretilebilirse, istihdamı arttıracağımız için, bunun dolaylı sonucu olarak hem tüketim hem de tasarruf artar” diye konuştu. 80 centlik bir ithal ürünün 1 dolara Türkiye’de imal edilmesinin mümkün olması halinde, bu üretimin desteklenmesinin ülke ekonomisine yarar sağlayacağını vurgulayan Mahfi Eğilmez, “Aksine 2 dolara mal edip ne olursa olsun Türkiye’de üreteceğim demenin bir anlamı yok ama ölçek ekonomisine uygun üretim mutlaka desteklenmeli” dedi. Alınan önlemlerle ilgili olarak bir mucize beklentisine girilmemesi gerektiği uyarısında bulunan Mahfi Eğilmez, “Türkiye AB ile müzakerelerin verdiği rüzgarla yıllık 22 milyar doların girdiği 2007 yılında yapısal reformlarını tamamlayabilseydi, bugün başka bir yerdeydik” şeklinde konuştu. 

Piri Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Taner Berksoy:
Kredi kartında taksiti artırmak sürdürülebilir politika değil 

Piri Reis Üniversitesi öğretim üyesi ve gazetemiz yazarlarından Prof.Dr. Taner Berksoy, düzgün kurgulanmış bir teşvik sistemiyle üretimin artabileceğini belirtirken, yürürlükteki teşvik sisteminin her yerde her şeyin teşvik edilmesini öngördüğü için çok başarıya ulaşmadığını söyledi. “Her şeyi teşvik ederseniz, hiçbir şeyi teşvik edemezsiniz” diyen Berksoy, “TBMM’ye gönderilen düzenlemelerde olumlu bir değişiklik görüyoruz, artık teşvikler makrodan mikroya doğru kayıyor. Şirket ve sektör bazındaki teşvik olumlu” diye konuştu. Tasarrufun ise konjonktürel değil, daha yapısal bir konu olduğunu dile getiren Berksoy, “Bu gelir düşüklüğüyle ilgili, insanlar temel ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra, tasarrufa para kalmıyor” dedi. Kredi kartına taksit sayısının arttırılmasının ise çok sürdürülebilir bir politika olmadığının altını çizen Berksoy, “Buna kısıtlama enfl asyon ve cari açıktaki bozulma üzerine getirilmişti. Bir yıl sonra yine insanların borcunu ödeyemediğ konusunu tartışmaya başlarız. Ekonomi yönetiminin hepsini birden düşünerek çok ciddi planlama yapması lazım” ifadelerini kullandı. 

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Bülent Gedikli:
Siyasi irade çok güçlü, üretim, tüketim ve tasarruf aynı anda artar 

Gelişmeleri değerlendiren Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Bülent Gedikli üç unsurun da aynı anda artmasına bir mani bulunmadığını, hükümetin aldığı son tedbirlerin de ağırlıklı olarak yatırım ve ihracat odaklı olduğunu söyledi. Bu kapsamda Türkiye Varlık Fonu’nun kurulmasının da çok önemli olduğunun altını çizen Bülent Gedikli, İşsizlik Sigortası Fonu’nun ilk dönemini hatırlattı ve “Bu fon da kurulurken ilk dönemde para yoktu, ama şimdi 100 milyar liraya yakın birikim oldu. Tasarrufl a ilgili bir tek kıdem tazminatı fonu kaldı, bu da kurulursa sistem tamamlanmış olacak” dedi. Varlık barışı ve vergi barışının da yatırımlar için önemli bir kaynak oluşturacağını söyleyen Bülent Gedikli, bütün bunlardan daha önemlisinin güçlü siyasi iradi olduğunu, bunun da Türkiye’de bulunduğunu anlattı.

TOBB ETÜ Öğretim Üyesi Dr. Cahit Sönmez:
Belli koşullarda üçü de aynı anda artabilir 

TOBB ETÜ Öğretim Üyesi Dr. Cahit Sönmez, üretim, tüketim ve tasarrufun aynı anda artabilmesi için belli koşulların oluşmasının şart olduğunu söyledi. Burada özellikle harcanabilir gelirin yüksekliği ve gelir dağılımındaki adaletin ön plana çıktığını söyleyen Sönmez, “Kaç kişinin asgari ücretle geçindiği ve asgari ücretin alım gücü de önemli” diye konuştu. Büyümenin iç talepten kaynaklanması ve dış talebin sınırlı olması halinde kronik cari açık probleminin de çözülemeyeceğinin altını çizen Cahit Sönmez, “Cari açığın bulunduğu seviye yapısal reformla oluşmadığı için (büyüme hızı ve enerji fiyatı düştüğü için) canlandırma politikası sonrasında tekrardan cari açık sorunu ile karşılaşılır” uyarısında bulundu. Tasarrufun da gelir artışa bağlı olarak artırılabileceğini ifade eden Sönmez, “Talebi arttırmak için faiz inerse, tasarruf yükselmez. Çünkü faizin reel getirisi düşünce insanlar, parasını bankaya yatırmak yerine tüketime yönlendirir. Bu yüzden de BES sistemi zorunlu hale getirildi” dedi. Sönmez, mevcut koşullarda, buzdolabı almak için ayrılan para bankaya yatırdıktan 1 yıl sonra aynı buzdolabını almaya yetmeyeceği için tüketimin tercih edileceği örneğini verdi.

YIıldırım Beyazıt Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erdal Tanas Karagöl:
Bu politika ekonomide kısır döngüyü kırabilir 

Türkiye ekonomisinin geçmiş yıllardaki problemlerinin tasarruf açığında yoğunlaştığını belirten Erdal Tanas Karagöl, yapısal reform kapsamında tasarrufun arttırılması çalışmalarını hatırlattı ve bunun yanında üretimin arttırılması çalışmalarının da önemli olduğunu kaydetti. Artan üretimin sadece iç tüketim değil, ihracatı da arttırması gerektiğine vurgu yapan Karagöl, “Bu aslında ekonomide mükemmel bir döngüdür. Darbe girişiminin olduğu bir ülkede ekonomik aktivitelerin hızlandırılması, gelecekle ilgili belirsizliğin ortadan kaldırılması gerekir. Yatırım teşviklerinde yapılacak değişiklikler de döngünün daha iyi çalışmasına katkı sağlayacaktır” diye konuştu. Tasarrufun artırılması için Türkiye Varlık Fonu’nun da devreye gireceğini belirten Erdal Tanas Karagöl, “Aslında bu sıkıntılar ortadan kalkarsa, yani üretim, tüketim ve tasarruf çarkı işlemeye başlarsa, Türkiye ekonomisin yıllardır içinde bulunduğu kısır döngüden çıkar ve hızla 10 bin dolarlık milli gelirini 12-13 bin dolara yükseltebilir” dedi.

Tüketici tüketmiyor, tükeniyor 2 bin 667 projeye 2,2 trilyon lira yatırım A Milli Erkek Basketbol Takımı finale kaldı Erdoğan'dan İstanbul Sözleşmesi açıklaması: Hiçbir anlamı yok Adalet Bakanı Tunç'tan kadına şiddete karşı 'sıfır tolerans' mesajı