Türkiye 2023’e kritik risklerle giriyor
Tüm dünya gibi Türkiye de risklerin yoğun olduğu yeni bir yıla giriyor. Prof. Dr. Davut Pehlivanlı’nın yönetiminde hazırlanan 2023 Türkiye Risk Raporu’nda ilk 5 risk içinde eşitsizliğin derinleşmesi ve beyin göçü riski dikkat çekiyor.
Abone olTürkiye belirsizliklerin ve risklerin yoğun olduğu bir yıla girerken, söz konusu riskleri tanımlamanın önemi bu tip sisli ortamlarda daha da fazla oluyor. Prof. Dr. Davut Pehlivanlı yönetiminde hazırlanan Türkiye Risk Raporu 2023’te ilk 3 ulusal risk olarak piyasa riski, döviz kuru riski ve eşitsizliğin derinleşme riski gösterildi.
Raporun girişinde, “Global dinamikleri ülke özelinde değerlendirdiğimizde Türkiye; Rusya ve Ukrayna savaşında arabulucu, tahıl koridorunun oluşturulması sürecinde lider, enerji krizinin çözümü noktasında bir geçiş noktası. Bu olumlu faktörlere zıt olarak Rusya kökenli işlemlerden dolayı yaptırım ihtimali, yüksek enflasyonun devamına yönelik beklentiler, yükselen enerji maliyetleri, döviz kuruna yönelik baskılama ve uygulamada olan politikalar kaynaklı belirsizliklerin artması 2023 yılı için ciddi tehditler içermektedir” ifadesi kullanıldı. 2023 için en önemli risk olarak öne çıkan piyasa riski 2021 yılı için hazırlanan raporda 3’üncü risk iken, 2022 için 2’nci sırada yer almıştı. Eşitsizliğin derinleşmesi riski, 2022 risk envanterinde 10’uncu sırada yer alırken 2023 risk sıralamasında 2’inci sıraya yükselmesi de dikkat çekti.
Risk envanterinde 3. sırada döviz kuru riski kriz riski yer alıyor. Döviz kuru riski bireylerin döviz kurlarında oynaklık ve yükselmeye yönelik beklentilerinin sonucu olarak ifade edildi. Raporda, “Bireylerin ve işletmelerin yabancı para cinsinden varlıklarındaki hareketlilikler bu riskin analizi açısından kritiktir. Bu açıdan değerlendirildiğinde uygulamada olan Kur Korumalı Mevduat (KKM) ve faiz politikasına rağmen beklentinin yüksek olması alınan önlemlerin geçici olduğuna yönelik algının bir sonucudur” denildi.
Risk envanterinde 4. sırada bölgesel çatışmalar ve komşularla olası problemler riski yer alıyor. Bölgesel çatışmalar riski Suriye iç savaşı süresince dahi risk envanterinde üst sıralarda yer almamasına rağmen Rusya’nın Ukrayna’ya müdahalesi sonrasında üst sıralara taşınmasının, beklentilerin kırıldığına ve kritik risklerin gerçekleşme olasılığının arttığına yönelik bir kuvvetli sonuç olarak gösterildi. Derin ya da yaygın yoksulluk riski, 2022 risk envanterinde 9. sırada yer alırken 2023 risk sıralamasında 5. sırada yer alması eşitsizliğin derinleşmesi riskinin yükselişine paralel değerlendirildi.
Sahte haberler riski
2022 yılı risk sıralamasına kıyasla yükselen bir diğer risk de likidite riski. Likidite riski 2022 risk envanterinde 8. sırada yer alırken 2023 risk sıralamasında 6’ncı sırada yer aldı. Raporda, “Likidite riskinin krediye erişimin daraldığı ve piyasa risklerinin yükseldiği bir dönemde risk envanterinde üst sıralarda yer alması sürpriz olmamıştır” denildi. Beyin göçü ve buna bağlı nitelikli personel problemleri riski, risk envanterinde 7’nci sırada yer aldı. Medya yankı odaları ve “sahte haberler” riski, risk envanterinde 8’inci, fikir özgürlüklerine müdahale riski, risk envanterinde 9’uncu sırada yer aldı. 2021 yılında bu risk, genel sırlamada 16’ncı sırada yer alırken geçen sürede hızla en önemli riskler arasına yükseldi. İş gücünün niteliksel eksiklikleri riski, risk envanterinde 10. sırada yer aldı. Raporda bu durum şöyle yorumlandı: “Türkiye’de, aynı anda hem işsizlik riski hem de aynı zamanda iş gücünün niteliksel eksiklikleri riski birlikte yaşanmaktadır. Sektörel ölçekte de nitelikli personel riskini hem mavi yaka hem de beyaz yaka için yaşandığını görüyoruz.”
GRC Management tarafından, Prof. Dr. Davut Pehlivanlı imzasıyla hazırlanan rapora katkı sunan isimler şöyle: Prof. Dr. Erhan Aslanoğlu, Prof. Dr. Selim Yazıcı, Prof. Dr. Serhat Yanık, Doç. Dr. Serhat Yüksel, Prof. Dr. Hasan Dinçer, Doç. Dr. İbrahim Sırma, Doç. Dr. İdil Işık. Raporda yararlanılan anket çalışmasına risk yönetimi sürecinde aktif olarak görev alan, işletmelerde finans departmanı başta olmak üzere kritik pozisyonlarda görev yapan 501 kişi katılım sağladı. Anket katılımcılarından cevapları değerlendirilmeye alınmayan anket sayısı ise 10 olup 491 anket değerlendirilmeye alınmış. Anket katılımcılarının çalıştıkları işletmeler orta ve büyük ölçekli işletmeler/kurumlar olarak sınıflandırılabilir. Anketin temel amacı, 2023 yılında karşılaşılması muhtemel risklerin ulusal ölçekte değerlendirilmesi olarak belirlendi.
Raporda şöyle denildi: “Şirketler boyutunda enflasyon ve döviz kaynaklı alınan her önlem, fiyatların belirlenmesi süreçlerinde 3-5 ay gibi kısa vade için dahi gelişmelerin tahmin edilememesi, belirsizliklerin artması ve diğer faktörler fiyatlara normalin üstünde ihtiyat payının eklenmesine neden olmaktadır. Diğer yandan fiyatlara fazladan eklenen ihtiyat payları da işletmeler için yeterli olmamıştır. Aslında bu durum döviz kurunun baskılanmasından kaynaklanmış ve enflasyonla birlikte maiyetlerin de artması sonucu karlılık dengeleri bozulmuş ve zamlar kaçınılmaz olmuştur. Bu durumda da sürekli fiyat güncellemelerinden dolayı ‘fiyat tutturamayan’ veya popüler tabirle ‘fiyat yapamayan’ ve bundan dolayı da 2022 yılında önce ciro kaybına uğranan ardından da zararla kapatılan dönemler artmaya başlamıştır.”
Sabit maliyet kalmadı her kalem değişken
Dikkat çekilen gelişmelerin sabit maliyetlerin artık sabit olmadığı ve sürekli değişen sabit maliyet gerçeğinin işletme karar alma süreçlerini etkilemesine neden olduğu belirtilen raporda, “Fiyat politikalarının aşırı ihtiyatlı olması kısmen bu durumla ilişkilendirilebilir. Kura müdahaleler ne kadar batak maliyetine neden oluyor? Şimdilik bu sorunun cevabını bilmiyoruz. Aslında cevap kısmen önemli değil. Ama kura müdahale politikası belirsizlikleri tetiklediği ve şirketler açısından fiyat kararları dahil pekçok kritik karar sürecinde kullanıldığından dolayı önemli” denildi.