'Karamsar olmayalım, 2017 toparlanma, 2018 varlık senesi olur'
TEB Genel Müdürü Ümit Leblebici, global anlamda şartların zorlaştığına vurgu yaparak, “Türkiye doğru adımlar atıyor. Bu çetin bir yol. Bir takım riskler tabii ki çıkacaktır. Ama yol her zorlaştığında hep beraber bertaraf edeceğimize inanıyorum” dedi.
Abone olEce CEYHUN
Türk Ekonomi Bankası (TEB) Genel Müdürü Ümit Leblebici’ye göre 2016 ‘olmaz’ denilenlerin gerçekleştiği, belirsizliklerin gölge yaptığı bir yıl oldu. 2017’nin ise bir ‘toparlanma’ yılı olacağını düşünen Leblebici şimdiden 2018’in ‘varlık’ yılı olacağına inanıyor.
Ümit Leblebici, 2016 yılının öngörülebilirlik açısından çok zor bir sene olduğunu belirterek “Türkiye çok zor şartlarda bir 2016 geçirdi. Hem kendi ekonomisini korumak durumunda kaldı, hem dış faktörlere karşı savunma geliştirmek durumunda kaldı. Olayların oluşunu bazen kontrol edemiyorsunuz ama olaylara nasıl reaksiyon gösterdiğiniz önemli. 2016’da başta kamu otoriteleri olmak üzere gelişmelere çok hızlı reaksiyon gösterdik. Bu bence çok önemli bir koordinasyon ve başarı göstergesi” tespitini yaptı. 18 Temmuz’da Merkez Bankası ve bankaların koordineli çalışmasından başlayarak reel sektörü canlandırıcı adımların atıldığını hatırlatan Leblebici, 2016 yılında atılan bu adımların esas etkisinin de bu yıl görüleceğine işaret etti. Özellikle ikinci çeyrekten itibaren ekonominin toparlanacağı öngörüsünde bulunan Leblebici, “2018 varlık senesi olur. Karamsar olmayalım. Sorunlarımızı tespit edelim. Bu ülkenin tecrübesi ve bilgi birikimi kendi dinamikleriyle sorunlarını çözmeye yeter. Birbirimize güvenelim, kendimize güvenelim… Her sorunu aşarız. Önceliğimiz yatırım ortamının iyileştirilmesi olmalı. Bu adımları da bir defada paket olarak planlayıp ‘hadi yapalım’ da diyemeyiz. Her şeyi planlama imkanımız yok ama doğru planlayabiliriz. Geniş perspektifte bakıp aşamaları tek tek geçmeliyiz. Önemli olan ani gelişmeler karşısında proaktif önlem alabilmek. Herkes önlem almaya çalışıyor. İyi ve doğru olan bu” değerlendirmesi yaptı. İş dünyasının verimsiz çalıştığı alanları iyi tespit etmesi gerekliliği üzerinde de duran Leblebici, “Bundan daha açık bir dünya ekonomisi görmedik. İş dünyası sürdürülebilir ve verimli olmak zorunda ” ifadelerini kullandı.
Global ekonomi 2016’nın benzeri olur
Önümüzdeki bir yıl içinde dünya ekonomisinde çok büyük değişiklikler beklememek gerektiğine de inanan Leblebici, “Fed’in faiz artışları fiyatlandı. Yellen’in işaret ettiği gibi 2-3 adımlı bir faiz artışı görebiliriz. Burada sürpriz Fed’in beklenenden daha hızlı, dördüncü bir faiz artışı yapması olur. ABD’de bir belirsizlik var. Yeni Başkan Trump’ın izleyeceği yeni politikalar konusunda bazı soru işaretleri olmasına rağmen büyük bir kısmının da fiyatlara yansıdığını düşünüyorum. Özetle, 2016’nın benzeri bir global ekonomi beklemek lazım” diye konuştu. Leblebici, Türkiye ekonomisinde ise gelişimi global ekonomiden ayrıştırıyor. “Biz, büyük sıkıntıları 2016’da bıraktık” diyen Ümit Leblebici şöyle devam etti: “Alınan önlemlerin 2017’nin ilk çeyreğinde olmasa da ikinci çeyreğinde çalışmaya başlayacağını düşünüyorum. Global dünyadan risk anlamında çok ayrışmıştık, yeniden paralel seviyelere geliriz. Panik olacak bir durum yok.”
Enflasyonda 2017 yılında talep değil maliyet baskısını hissedeceğimizi söyleyen Leblebici, “Hızlı kur artışlarının yansımalarını görürüz. Toplamda ise enflasyonun 2017 yılında bizi çok zorlayacağını düşünmüyorum. Bütçe tarafı çok iyi. Ülkenin ana göstergeleri çok sağlam. Bütçe açığı yüzde 1’in altında. Varlık ve vergi barışı çok doğru hamleler oldu” diye konuştu. 2017 yılında Türkiye açısından en büyük fırsatın ise Suriye’deki barışın kalıcı hale gelmesi ve bölge üzerindeki savaş gölgesinin kalkması olacağına değinen Leblebici, “Türkiye’nin yaşadığı zorlukların büyük kısmı da sınırlarımızın ötesinde yaşanan sıkıntılardan kaynaklandı. Türkiye’nin bugün yaşadığı belirsizliklerin büyük çoğunluğu içinde bulunduğumuz bölgenin ve dünya ekonomisinin içinden geçtiği şartlardan kaynaklanıyor. Bölgede barışın sağlanmasıyla Türkiye yeniden hızlı büyüme dönemine geçiş yapar. Şimdi karamsarlıkla bakıyoruz ama Türkiye doğru adımları atıyor. Bir süre sonra taşlar yerine oturacaktır. İlk göreceğimiz sinyal ise turizm sektöründen gelecek. Yabancı ziyaretçi sayısı artmaya başladıkça turizm sektörü diğer sektörleri de harekete geçirecek” dedi.
Kredi büyümesi reel sektörün iştahına bağlı
İş kredi büyümesi beklentilerine geldiğinde ise Leblebici, “Bankalarda iştah var ama reel sektörden talep gelmesi lazım” ifadesini kullandı. Leblebici, “Son aylarda hafifçe ilk sinyallerini gördüğümüz kredi büyümesinde reel sektörün iştahı artarsa yüzde 12-13’lük bir yıllık toplam kredi büyümesiyle karşılaşabiliriz. Ama burada tamamen reel sektör tarafında bir talep problemi var. Öngörülebilirlik azaldığı için yatırımlar biraz ertelenmiş gibi duruyor. Ama ekonomi ikinci çeyrekten itibaren toparlanırsa yeniden talep iştahı olacaktır. Kredi hacminin yıllık yüzde 12- 13 büyüdüğü bir yılda paralel de bir mevduat büyümesi beklerim” dedi.
Bu sene kredi/mevduat oranlarında çok büyük değişiklikler olmasını beklemediğini de söyleyen Leblebici, şunlara dikkat çekti: “Merkez Bankası sistemi TL tarafta 100 milyara yakın fonluyor. Bu rakamda çok büyük değişiklik olmazsa kredi/mevduat oranları mevcut seviyelerini korur. Bu mevduat üzerinde baskı yaratsa da yönetilemez boyutta değil. Tekrar buradan bir büyüme ise mümkün görünmüyor. Büyümesi dış fonlama imkanlarına bağlı ki global dünyadan bir yardım gelmeyecek gibi duruyor.”
Tahsili gecikmiş alacaklarda ise doğal olarak negatif bir ivme olduğunu ama bunun korkulduğu kadar negatif olmadığını da aktaran Leblebici, “Öncelikle kredi kanalları açık. Ayrıca KGF benzeri önlemler geldi. 2016 senesinde eriştiğimiz platonun devamı niteliğinde bir bilanço olur” diye konuştu.
Maharet müşteri memnuniyetinde saklı
“Yılın maharetli bankacısı müşteriyle ilişkisini iyi yöneten olacak” diyen TEB Genel Müdürü Ümit Leblebici, 2016 rakamları değerlendirildiğinde Türk bankacılık sisteminin başarılı bir yılı geride bıraktığının görüldüğüne işaret etti. Ümit Leblebici, şöyle konuştu: “Sektör kendi içinde bir optimizasyona gitti. Herkes kendi içinde maliyetlerini kontrol etti. Bilanço verimliliği sağlandı. Bankalar, reel sektör ile de büyük bir dayanışma gösteriyor. Tahsili gecikmiş alacaklarda eğer firma iyi ve sağlıklıysa herkes yardımcı olmaya çalıştı. Zor şartları el ele geçirmeye çalışıyoruz. Alınan önlemlerin etkileri geçen seneye yansıdı. Hem bankacılık sektörü açısından hem reel sektör açısından 2017 daha iyi bir yıl olmaya aday.”
Döviz piyasası daha stabil olacak
Ekonomideki tansiyonun en iyi göstergesi ise döviz piyasası. Hazine kökenli bir bankacı olan TEB Genel Müdürü Ümit Leblebici’ye de bizlere en sık sorulan soruyu yönelttik. Leblebici, “Önemli olan dövizin volatilitesinin az olması. Volatilite azalınca fiyatlar daha öngörülebilir olacak. 2017’de volatilitenin az olduğu, daha öngörülebilir bir piyasa bekleyebilirsiniz. Hane halkından dövize talep yok. Yabancı yatırımcının da bir talebi yok. Kendi dengemizi buluruz. Daha stabil bir piyasa oluşacak” cevabını verdi. Ümit Leblebici, faiz tarafında ise ekonominin canlanması gerekliliğinden hareketle bunu destekleyecek bir faiz politikası izleneceğini düşünüyor. Bu nedenle faizin de yatay bir seyir izleyeceğinin altını çizen Leblebici, “Hatta konjonktürün imkan verdiği ölçüde de faizin aşağı yönlü bir trend izlemesini bekliyorum” değerlendirmesinde bulundu.
Dijital bankacılıkta yerel bakışı yakalayan başarılı olacak
Fiziki şube networkünde teknolojinin getirdiği değişikliklerin kaçınılmaz olduğunu vurgulayan Leblebici, “Bunu en iyi anlatabileceğimiz kavram ise zaman. İnsanlar zamanın değerinin çok yüksek olduğuna inanmaya başladığı için vakit ayırmak istedikleri işler var. Bu sadece bankacılık sektörü içinde geçerli değil. Pek çok sektör için fiziki şubelere gidişler azalmaya başlıyor. Açığı dijital teknolojiler kapatıyor. Bu trend de değil. Yapısal değişim.
Bankacılık sektörü fiziki şubelerinde optimizasyon yapıyor. Bir mahallede 5 şubeniz varsa artık tek şube ve dijital kanallarınızla aynı müşteriye hizmet verir hale geliyorsunuz. Bu optimizasyon devam da edecek. Onun için de dijital tarafta ne yapabiliriz diye herkes bakıyor. Bir de bu öyle bir alan ki ‘mutlak doğru’nun ne olduğunu bilmeden yatırım yaptığınız bir iş. Bir sürü trend hakkında düşünüyorsunuz ama her ülkenin dinamikleri farklı. Kültürel dinamikler, davranış kalıpları, zamanı kullanma eğilimleri var. Dijitalde teknolojiyi yerel yaklaşımla kullanmak zorundayız. Çünkü dijital bankacılıkta yerel bakışı yakalayan başarılı olacak” açıklamasını yaptı.
Reel sektör nasıl sanayi 4.0’ı konuşuyorsa bankacılık sektörü de teknoloji 4.0’ı konuşuyor. Bir tarafta CEPTETEB platformları diğer tarafta Aquila ile dijital tarafta müşterinin zamanını daha iyi kullanmasını sağlayacak yatırımlara devam edeceklerin de söyleyen Leblebici, “Dünya ekonomisine hep 10-20 yıllık döngülerle bakıyoruz. Ama 1000 yıllık saykıllar var. 1500’lü yıllarda dünya ekonomisinin yüzde 50’sini yapan ülkeler Hindistan ve Çin,sonra Avrupa gelişiyor ve bu oran yüzde 20’ye düşüyor. Şimdi bu trend geri dönüyor. Dünya ekonomisinin yüzde 35-40’ını üreten yine Asya ülkeleri oldu. Bu değişimlerin içinde de Türkiye dalgalanıyor. Bu değişimlere adapte olurken bankacılık sektöründeki trendleri izlerken sadece Avrupa referans değil. Uzakdoğu’da pek çok örnek adapte edebileceğimiz ülke var. Çin’de bankacılık altyapısını değiştiren örnekler var. Türkiye’ye uyan yerel yaklaşımı da hep beraber bulacağız” diye konuştu.
Türk Lirası varlıklara alokasyon artabilir
Türkiye bankacılık sektörünün AB tarafından eşdeğer ülke statüsüne alınmasının önemine işaret eden Türk Ekonomi Bankası Genel Müdürü Ümit Leblebici şöyle konuştu: “Basel III’ün ardından Türk varlıkları ve bankaları eş değer ülke statüsüne alınmasaydı konsolide oldukları bilançolarda risk ağırlıkları iki katına çıkıyordu. Şimdi yeniden geriye inmiş durumda. Bunun dolaylı etkisi şu olacak. Şimdi kim Türk Hazine bonosu alırsa, TL varlıklarına yatırım yaparsa risk ağırlığı artmayacak. Yani Türk varlıkları tercih sebebi olabilir. Türk bankalarının bilançosu yurtdışında konsolide oluyor. Eşdeğer ülke statüsü gelmesiyle birlikte şimdi Türk banka ve varlıklarına daha fazla alokasyon yapılma olasılığı arttı.”
ARTIK SERMAYE PİYASALARIMIZI CANLANDIRMALIYIZ
Sendikasyonlarının yüzde 100’ünü çevirdiklerini de hatırlatan Leblebici, “Eskiden herkes borç çevirme rasyosunu artırarak devam ediyordu. Bu hem Fed faiz artırımı hem de jeopolitik gelişmelerle yavaşladı. Türk bankalarının rollover etme sıkıntısı olmaz. Artırmak ise şartlara bağlı. Eğer kredi talebi gelirse, büyümemiz artacağı için, doğal olarak sendikasyonun da çevirme rasyosu artar. Ama ekonomi tarafında kredi talebi bu seviyede kalırsa sendikasyon borçlanmaları bu seviyede kalır. Finansman tarafında bankacılık sektörü bugüne hep yeni alternatifler üreterek geldi. Eşdeğer ülke statüsü de burada bize yardımcı faktör olarak ön plana çıkar. Borçlanmada çeşitlenme beklerim. Bazı ihracat alacaklarının seküritizasyonu gündeme gelecektir. Totalde ise bizim artık ülke olarak sermaye piyasalarımızı canlandırmamız lazım. Her şey bankacılık sektörünün üzerinde duruyor. Sermaye piyasalarını geliştirdikçe finansmanın çeşitlendirilmesini sağlayabiliriz” değerlendirmesini yaptı.
SEKTÖRDEN HIZLI BÜYÜRÜZ
“Ne yaparsak yapalım ‘iyi bir banka’ olarak yapalım istiyoruz” diyen Leblebici, 2017 stratejilerini şöyle özetledi: “ 2017 yılında da dengeli bir bilanço ile hareket etmeyi ilke edinerek, bireysel, kurumsal ve KOBİ olmak üzere 3 alanı eşit olarak yönetmeyi hedefliyoruz. TEB olarak hep bankacılık sektörü büyümesinin 1-2 puan üzerinde büyümeyi amaçlıyoruz. Bu politikamız devam eder. Bizim bilançomuzun ağırlığı KOBİ tarafındadır. 2016’da KOBİ tarafındaki talep azlığı nedeniyle sektörün hafif altında kaldık. Ama bu sene KOBİ tarafında büyüme beklediğimiz gibi giderse büyüme figürlerinde sektörü geçeriz. Şube ve personel sayısında değişiklik olmaz. Şube optimizasyonu devam eder. Mevcut şube sayısı ile daha fazla müşteriye erişmeyi hedefliyoruz. Dijital ağlarımızı geliştirerek müşteri sayımızı artıracağız. 500’den fazla şubeyle Türkiye’nin her yerine ulaşmış durumdayız. Bu politikayı devam ettireceğiz.”