İsrail ile yeni dönem: Turizme ivme, teknolojiye işbirliği

İsrail ve Türkiye arasında yapılan anlaşma ticareti hareketlendirecek. Turizm sektöründe İsrailli turist sayısının artacağı beklentisi var. Teknoloji ve yazılım sektörlerinde ise işbirliklerine kapı açılacağı öngörülüyor.

Abone ol

Selenay YAĞCI - Mehmet KAYA - Fikri CİNOKUR

Gazze’ye yardım götürmek üzere yola çıkan Mavi Marmara baskınıyla bozulan iki İsrail-Türkiye ilişkileri, dün Roma’da varılan uzlaşmayla 6 yıl aradan sonra yeniden rayına giriyor. Anlaşma sonrasında ilişkilerin iyileşmesinin, turizm sektörüne yeninden bir ivme kazandırması, teknoloji ve yazılım sektörlerine ise işbirliği hareketliliği getirmesi bekleniyor. 

Krizden önce 600 bine yaklaşan Türkiye’ye gelen İsrailli turist sayısı, 109 bin 559’a kadar gerilerken son yıllarda yapılan iyileştirme adımları ile 2014 yılında 188 bin 608 olurken, 2015 yılında ise 224 bin 568 oldu. 2015 yılında ilk çeyrekte gelen İsrailli turist sayısı 43 bin 226 olurken 2016 yılında ise yüzde 40 artarak 60 bin 683 oldu. Turizm sektörü, çok önemli pazarlardan bir olan İsrail pazarının eski günlerin geri döneceğini öngörüyor. 

Anlaşmanın iki devlet arasındaki buzları eritmesiyle daha çok İsrailli turistin geleceği konusunda umutlu olduklarını dile getiren Türkiye Otelciler Birliği (TÜROB) Başkanı Timur Bayındır, “İsrailliler, çok iyi müşterilerimizdi. Bu olaylardan önce gelen İsrailli turist sayısı 600 bini geçiyordu. Sonra bu rakamlar 50-60 bine kadar geriledi. Şimdi yeniden eski rakamları yakalayabileceğimizi düşünüyoruz. İsrailli turist şehir ve deniz turizmi için gelen de var. Ama akraba ziyareti de çoğunlukta” diye konuştu. İsrailli turist azalmasının 2009 yılında ‘One Minute’ krizi ile başladığını belirten TÜROFED Başkanı Osman Ayık, “Sonra sıfırlandı ancak yeniden geri gelmeye başlamıştı. Eğer o dönem Mavi Marmara krizi olmasaydı biz 1 milyon İsrailli taşıyacaktık. Hedefimiz buydu. Sonra yeniden sert düşüş oldu” dedi. 

Yakın tarihte hızlı geri dönüş beklediklerini kaydeden Ayık, “Turizm sektörümüzde altyapı var. Her iki tarafın böyle talebi var. İsrailli turistlerin Türkiye’nin her yerine dörrt mevsim geliyor.Aynı turist yılda 3 defa geliyor. Her ay gelip her mekanı kullanıyorlar. sadece deniz kenarında yatmazlar, alışveriş de yaparlar. En çok Antalya bölgesi, Fethiye, Kuşadası, Muğla tercih ettikleri iller. Bizi şaşırtan artış olabilir” diye konuştu. İsrail pazarına çok önem verdiklerini dile getiren Ayık, bu normalleşmenin çok önemli etkileri olacağını ancak bu yıla etki derecesini önümüzdeki günlerdeki akışın belirleyeceğini söyledi. Ayık, İsrailli turistin güvenlik konusunda çok hassas olduğunu da vurguladı. 

Yazılım ihracatı yüzde 15 artabilir 

İki ülke arasında normalleşmenin teknoloji ve yazılım sektörünü de yakından ilgilendirdiğini kaydeden Yazılım Sanayicileri Derneği (YASAD) Doğan Ufuk Güneş, “İsrail’de teknoloji firmaları çok, bizim de teknolojide ürün üretme yeteneğimiz var. Bu iki güç birleşebilir” dedi. Türkiye’deki yazılım sektörünün üretim ve ihracatını artıracağını söyleyen Güneş, ilk etapta hızlıca yüzde 10-15 artış olacağını ve pozitif etkilenecek sektörlerin başında yazılım sektörü geldiğinin altını çizdi. 

Güvenlik yazılımları konusunda sektörün hareketlenebileceğini söyleyen Türkiye Bilişim Derneği (TBD) Eski Başkanı Turhan Menteş, “Güvenlik ve savunma sanayii dışında rekabet alanımız az. Bu konuda yatırım işbirlikleri olabilir" şeklinde konuştu.

Savunma alanında geniş ve köklü işbirliği var

Türkiye ile İsrail arasında, bazıları açık, bazıları ise sadece isim düzeyinde bilgi verilen çok sayıda savunma işbirliği uygulandı. SIPRI veri tabanına göre, İsrail’in 1990 sonrası Türkiye’ye askeri ihracatı 854 milyon dolar düzeyinde. Bunların başında, havacılıktaki işbirlikleri geliyor. Açık kaynaklardan Türkiye ile İsrail arasında, normal savunma sanayii ekonomik ilişkileri dışında 20’nin üzerinde program uygulandı. Türkiye ile İsrail arasında hafi f silah, askeri mühimmat ve teçhizat alışverişleri oldu. İsrail askeri pilotlarının Konya’da eğitim yapmasına izin verildi. Ancak bunun dışında, teknoloji transferini de içeren ciddi işbirlikleri uygulandı. 1990’ların başında başlayan işbirlikleri çerçevesinde en önemli ve pahalı programlar F-4 savaş uçakları modernizasyonu ve M60 tank modernizasyonu programları oldu. Bunları, IAI üretimi Heron İHA’ların satın alınması takip etti. İsrail ile 54 adet F4 uçağı, 170 adet de M60 tankı modernize edildi. 10 adet Heron satın alındı ve kullanılıyor. Bu programlarda, radar, atış kontrol, gözetleme vb. teknolojik alt sistemler konusunda deneyim kazanıldı. Heron alımı programında da ASELSAN’ın geliştirdiği FLIR (insansız hava aracının gözetleme ve görüntüleme cihazı) ASELFLIR ilk kez gerçek bir platformda uygulanmış oldu. Türkiye, İsrail ile yürüttüğü hem F-4, hem de M60 tank modernizasyonu programı sonrasında, her iki kapsamda kendi modernizasyon programını geliştirdi ve uyguladı. 

Kirpi de İsrailli 

İsrail’in bilinen katkılarından biri de mayına karşı korumalı zırhlı personel taşıyıcı Kirpi aracı için oldu. Bu işi üstlenen BMC fi rması, İsrail’in Hatehof firmasının modelini uyguladı. Modelin fikri hakları daha sonra satın alındı. İsrail ile Türkiye arasında dolaylı askeri ilişkiler de yaşandı. Örneğin, Türkiye’nin ABD’den satın aldığı Havadan Erken İhbar ve Kontrol Uçağı (AWACS) Barış Kartalı programında, Türkiye’den çok sayıda alt yüklenici görev alırken, ana yüklenici Boeing bu uçaktaki bazı sistemleri İsrailli fi rmalara ürettirdi. İsrail, dar kapsamlı projelerde de yer aldı. Bunlar arasında az sayıda özel amaçlı Sikorsky helikopterinin modernizasyonu, Popeye ve Arrow füzelerinin alınması gündeme geldi. Türkiye ile İsrail arasında, “askeri işbirliği ve eğitim” alanlarında anlaşmalar bulunuyor ve halen yürürlükte.

Zorlu enerji hisseleri 'Mutabakatla' yükseldi

İsrail’de enerji üretim yatırımları bulunan Zorlu Enerji’nin hisseleri Türkiye ile İsrail ilişkilerinin normalleşmesi yönünde varılan mutabakatın ardından yüzde 12 civarı primle sert yükseldi. Hisse, günü yüzde 4.09 yükselişle tamamladı. Dün duyurulan anlaşmanın ardından iki ülke arasında uzun süredir devam eden gaz müzakerelerinde anlaşma sürecini hızlandırması beklenirken, yıllık en az 8-10 milyar metreküp gazın 2020’de Türkiye’ye gelebileceği belirtiliyor. İsrail’den gaz alınmasıyla Zorlu Enerji’nin yanı sıra Turcas -Enerjisa konsorsiyumunun da ilgilendiği ifade ediliyor. Zorlu Enerji ayrıca yüzde 42.15 iştiraki olan Ezotech Electric’in İsrail’de inşa ettiği 55 MW elektrik ve 40 ton/saat buhar üretim kapasitesine sahip Aşdod kojenerasyon santralini de aralık ayında devreye almıştı. 

‘Uzlaşmanın temelinde gaz keşifleri yatıyor’ 

Uluslararası Enerji Ekonomisi Birliği (IAEE) Başkanı Prof. Dr. Gürkan Kumbaroğlu da Türkiye-İsrail normalleşmesinin her iki ülke açısından da büyük kazançlar anlamına geldiğini belirterek, “Türkiye, İsrail için hem iyi bir müşteri hem de çok iyi bir köprü” dedi. İsrail ile son gelişmeler üzerine, Türkiye’nin özellikle KKTC’nin tanınması konusunda elinin oldukça güçleneceği bir dönemi bekleyebileceğini belirten Kumbaroğlu, şöyle devam etti:“Uzlaşının temelinde Kıbrıs ve İsrail’in karasularında keşfedilen gaz rezervleri yatıyor. İsrail’in bu denli büyük bir rezervi iç tüketimle bitirmesi imkansız. İsrail Ürdün’e gaz satıyor, ancak rezervin büyüklüğü ihracatta istikrarlı bir profi le işaret etmiyor. İsrail’in diğer komşuları Lübnan ve Suriye ile ne kadar sıkıntılı ilişkileri olduğu herkesin malumu. O nedenle İsrail için nüfusu yüksek, sanayisi her geçen gün gelişen, dolayısıyla tüketimi çok fazla olan iki hedef ülke var, Türkiye ve Mısır. Mısır açıklarında bulunan rezervler de biliniyor. Bu nedenle Türkiye, İsrail için hem en iyi müşteri hem de en ekonomik transit ülke, kısaca çok iyi bir köprü konumunda.” İsrail’in doğrudan Türkiye üzerinden gazı Avrupa’ya taşımak istememesi durumunda alternatifi nin Kıbrıs üzerinden Yunanistan, oradan da Avrupa’ya uzanacak bir hat olabileceğini vurgulayan Kumbaroğlu, “Bu noktada da Kuzey Kıbrıs Türkiye Cumhuriyeti’nin jeostratejik önemi bir kez daha öne çıkıyor. İsrail, doğalgaz satarak milyarlarca dolar kazanmak istiyorsa, Türkiye ile enerji ortaklığını sağlam tutmalı” değerlendirmesinde bulundu.

SFT Tarım Yönetim Kurulu Başkanı Nazmi Gündüz:

Tohumculuk sektörü 'rahatladı'

Mavi Marmara baskını ile Türkiye-İsrail arasındaki siyasi ilişkilerin bozulmasından 6 yıl sonra iki ülke arasında mutabakata varılması tohumculuk sektöründe olumlu karşılandı. SFT Tarım Sanayi ve Ticaret Yönetim Kurulu Başkanı Nazmi Gündüz yaptığı açıklamada, Türkiye ile İsrail arasındaki siyasi gerginliği ortadan kaldırılması amacıyla varılan mutabakatın özellikle tarım sektörüne olumlu yansıyacağını söyledi. Siyasi gerginliğin kalkmasının Türk tarım sektörüne de katkı koyacağını belirten Gündüz, “Tarım ve tohumculuk teknolojisinde İsrail’de ileri teknoloji var. İki ülke arasındaki mutabakat Türkiye açısından zarar yaratmaz aksine daha çok katkı sağlar. Tohumculuk ve tarım sektöründe yüksek teknolojiye ulaşmak böylece daha kolay olur” dedi. İki ülke yatırımcıları arasında siyasi gerginliğe rağmen bir sorun yaşanmadığına dikkat çeken Gündüz şöyle devam etti: “İki ülke yatırımcıları arasında sorun yoktu. Ama gerginlik ne olacak diye de bir endişe vardı. Mutabakat ile birlikte hem Türk hem de İsrailli yatırımcılar rahatladı. Özellikle de domates tohumu konusunda bir rahatlama olur. İki ülkenin barış içinde olması hem ekonomik hem de siyasi olarak Ortadoğu’da önemli bir gelişmedir. İsrailliler gelişmelerden çok mutlu.”

DEİK Başkanı Ömer Cihad Vardan:

Anlaşma, bölge ekonomisi için önemli

Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Başkanı Ömer Cihad Vardan, Türkiye ile İsrail anlaşmasını, bölgenin siyasi ve ekonomik geleceği açısından çok önemli bir gelişme olarak değerlendirdiklerini bildirdi. Türkiye’nin İsrail ile yaşadığı siyasi sorunları, ekonomik ilişkilere yansıtmama konusunda azami çaba gösterdiğini ifade eden Vardan, şunları kaydetti: “Gazze’de enerji ve su ile ilgili yapılacak yatırımların ve insani yardımların ulaştırılması için yapıcı düzenlemelerin bu anlaşmada yer alması memnuniyet verici. Anlaşmanın iki ülke arasındaki ticaret ve yatırım ilişkilerine olumlu katkı sağlayacağını ümit ediyorum. Özellikle enerji arz güvenliği ve enerji kaynak çeşitliliği adına bölgedeki dengeler açısından önemli fırsatlar oluşacak. Başta enerji, inşaat, altyapı ve turizm olmak üzere farklı sektörlerde işbirlikleri de gündeme gelecektir.” Vardan, Türkiye-İsrail İş Konseyi'nin işbirliğinin artırılması konusunda içalışmalarına devam edeceğini de belirtti.

Libya’da 8,1 milyon ton kapasiteli DRI tesisi yatırımına imza attı Kapasite fazlasına karşı strateji geliştirilmeli Filistin Büyükelçisi: Türkiye ilk ve en önemli ortağımız Katar ve FIFA'dan, 50 milyon dolarlık sosyal destek Borsa günü yatay tamamladı