İMMİB Genel Sekreteri Vurdu: ABD'nin vergileri uzun soluklu olmaz
İstanbul Maden ve Metaller İhracatçı Birlikleri Genel Sekreteri Vurdu, ABD’nin çelik ithalatına vergi getirme kararının Türkiye’deki etkilerinin hissedilmeye başladığını söyledi. Vurdu, ABD’nin bu kararının uzun soluklu olmayacağı görüşünde.
Abone olMERVE ARKAN - EZGİ KURT TOPTAN
ABD'nin çelik ithalatına yüzde 25 vergi getirme kararı tartışılmaya devam ederken, korumacılık kararının Türkiye'ye etkisinin de ilk belirtileri görülmeye başlanıyor. İMMİB Genel Sekreteri Selahattin Armağan Vurdu, son dönemde tartışmaya açılan ve 23 Mart'ta yürürlüğe giren ek vergi kararının etkilerinin gelmeye başladığını söyledi. Ancak Armağan Vurdu'ya göre ABD’nin bu hamlesi uzun soluklu olmayacak.
İstanbul Maden ve Metaller İhracatçı Birlikleri (İMMİB) Genel Sekreteri Selahattin Armağan Vurdu ile ABD’nin aldığı kararın olası sonuçlarını ve Türkiye’ye etkisini konuştuk.
ABD’nin çelik alanında uyguladığı yeni vergileri nasıl okumalıyız?
Dünya üzerinde korumacılık yükselişte. Serbest ticareti savunanlarla korumacılığı savunanlar arasındaki tartışma, 1800’lü yıllara kadar uzanıyor. Serbest ticareti savunanlar, uluslararası uzmanlaşma sayesinde dünyadaki üretim miktarının maksimum miktara ulaşacağını; bunun da dünya refahını artıracağı tezini savunuyorlar. Bunun tam karşısında korumacılığı savunanlar ise, kendi ekonomilerini dış etkilerden koruyarak tek başlarına kalkınabileceklerini düşünüyorlar. Bu çerçevede korumacılığı meşru hale getirmek için bazı argümanlar ileri sürüyorlar. Bunların başında ulusal güvenlik geliyor. Bir başkası “infant industries”, yani “bebek endüstrilerin” korunması. Bir diğeri de stratejik sanayi yaklaşımı ve diğer faktör olarak damping için koruma önlemleriyle ülkelerin kendilerini dış etkenlerden koruyarak ticaret açıklarını azaltmaya çalışması.
"Türkiye, Çin ve Japonya kapsamın dışına itildi"
Bu karar dünya konjonktüründe nasıl bir tabloyu beraberinde getiriyor?
Amerika, 1962 yılında yaptığı Section 232 düzenlemesiyle ulusal güvenlik sıkıntılarını öne sürerek çelik sektörünü koruma önlemi uygulamaya başladı. En büyük tedarikçisi olan Kanada ve Meksika’yı bundan azade tuttu. Daha sonra Avrupa Birliği, Arjantin, Avustralya ve Güney Kore’yi de bu çerçeveye aldı. Türkiye, Çin ve Japonya gibi dünya çelik üretiminde önde gelen ülkeler bu kapsamın dışına itilmiş oldu. Şüphesiz bu, genel dünya ticaretini ve Amerika ile Türkiye arasındaki ticareti özellikle bu sektörde etkileyecek bir yaptırım.
Bunun manidar olan tarafını da göz ardı etmemek lazım. Serbest ticaret fikrinin en büyük savunucusu olan, GATT sisteminin ve DTÖ’nün kuruluşuna öncülük etmiş olan ABD’nin şu anda bu tür korumacılık tedbirlerine başvurması, dünyada ticaret savaşlarına yol açacak bazı adımlar atıyor olması endişe verici. Çünkü bu tür platformlarda etkiler tepkileri doğruyor. Dünya ticaretinin liberalleşmesi, üretimin optimum seviyeye ulaşması, uluslararası uzmanlaşma gibi kavramlar bir tarafa itiliyor. Bu durum, dünyanın kalkınması, refahı ve dünya ticaretinin artmasıyla ilgili çabaları sekteye uğratmış oluyor.
Türkiye’nin ABD’ye yaptığı çelik ihracatı nasıl bir grafik çiziyor?
Bizim Amerika’yla çelik sektöründeki durumumuza gelirsek; biz Amerika’ya özellikle inşaat çeliği başta olmak üzere sektörün birçok ürününü ihraç ediyoruz. Ana kalemimiz inşaat çeliği. Türkiye dünya çelik üretiminde ve ihracatında hep il 10 sırada yer alan bir ülke. Şu anda üretimde 8’inci, ihracatta 10’uncu konumdayız. Sektörde en büyük ihracatçı ülke Çin. Dünya genelinde yaklaşık 1,7 milyar tonluk bir üretim söz konusu. Bunun yarıya yakınını Çin gerçekleştiriyor. Ardından Japonya, Güney Kore gibi ülkeler geliyor. Türkiye’de de geçen yıl 37,5 milyon tonluk bir üretim gerçekleşti. İhracatımız da yaklaşık 18 milyon ton civarında. Ve biz bu ihracatımızın yüzde 10 ila 12’sini Amerika pazarına gerçekleştiriyoruz.
"ABD’ye çelik ihracatımızda yüzde 20 düşüş var"
Geçen yıldan itibaren rakamlara baktığımızda, bazı düşüşler söz konusuydu. İlk üç aylık verileri de geçen günlerde Türkiye İhracatçılar Meclisi açıkladı. Burada ABD’ye ihracatımızda yüzde 20’ye varan bir düşüş yaşıyoruz. Genel çelik ihracatımız yüzde 20’lerde artıyor. Bu durum Amerika tarafından uygulamaya konulan önlemin etkilerini yaşamaya başladığımızın bir göstergesi.
Çelikle bağlantılı diğer sektörler bu durumdan nasıl etkilenir?
Sanayi sektörlerinin hepsinin çelik endüstrisiyle bir alakası var ama onların ihracatıyla bu konuştuğumuz ihracat kaleminin birebir bir ilişkisi yok. Ancak ABD’ye sattığımız ürün gamında ciddi bir sıkıntı söz konusu.
Biliyorsunuz, ABD bu önlemi ilk açıkladığında herkes Çin’e karşı önlem aldığını söyledi. Amerika’nın Çin’le olan genel ticari ilişkisi şu vaziyette: Amerika dünyanın en büyük ithalatçı ülkelerinden biri. Yaklaşık 2,4 trilyon dolarlık bir ithalatı, 1,5 trilyon dolarlık da bir ihracatı söz konusu. Çin de bir dünya devi. Onların da 2 trilyon dolar ihracatı, 1,5 trilyon dolar kadar ithalatı var. Amerika ile Çin arasındaki ticari ilişkilere baktığımızda, Çin’in Amerika’ya yaklaşık 526 milyar dolarlık mal sattığını, Amerika’nın ise Çin’e 136 milyar dolarlık mal sattığını, iki ülke arasındaki ilişkide Amerika’nın net ithalatçı konumunda olduğunu görüyoruz. Tabi bu sadece bir kalem üründen kaynaklanmıyor. Amerika zaten dış ticaret açığı veren bir ülke. Ulusal güvenlik mülahazasını öne sürerek çelik ve başka ürünlerde bu tür tedbirleri almaya devam ediyor maalesef.
Türkiye’de en çok hangi sektörler bu tedbirlerden etkilenir?
Otomotiv sektörü çelikle birebir alakalı. Elektronik ve beyaz eşya sektörümüz de alakalı biliyorsunuz. Makine sanayi, inşaat sektörü, yani demir-çeliğin olduğu her sektör… Çelik üretimi ve tüketim, sanayileşmenin göstergesidir. Burada rakamlar yükseldikçe ülkelerin gelişmiş seviyeleri de bir manada açığa çıkar. Bizim çelik ihracatımıza direkt konulan bir önlem olduğu için, diğer sektörleri birebir ilgilendiren bir şey yok. Çelik kullanan sektörlerin maliyetine baktığınız zaman, orada şu anda bir sıkıntı söz konusu değil. Şu anda Türkiye’de üretilen çelik, dünya piyasalarında rekabet edebilecek fiyatlarda üretiliyor.
Türkiye en çok hangi ülkelere çelik ihraç ediyor?
Bizim en büyük pazarımız yüzde 30-35 bandında AB ve yüzde 30 ile MENA bölgesi dediğimiz Ortadoğu ve Kuzey Afrika. Bunun ardından üçüncü sırada Kuzey Amerika pazarı geliyor. Dolayısıyla bu, sektörün üçüncü büyük pazarıyla ilgili bir sıkıntıyı beraberinde getirecek.
Türkiye’nin ABD'nin vergi kararına karşı bir misillemede bulunabileceğini düşünüyor musunuz?
Dış ticaret politikalarımız Ekonomi Bakanlığı tarafından yürütülmekte. Bakanlığımız, uluslararası mükellefiyetlerimiz ve ikili ilişkilerimiz çerçevesinde bu konuyu değerlendirip gerek görmesi halinde bunu yapabilir. Benim bilgim dahilinde bir husus değil. Ekonomi Bakanlığımız sektöre etkilerini de analiz ederek, tabi müzakerelerin de neticesinde, bu konuyu değerlendirecektir diye düşünüyorum.
"ABD’nin önlemi uzun soluklu olmayacak"
ABD ve Çin arasında bir ticaret savaşı yaşanabileceğini düşünüyor musunuz?
Dünya ticaretinin genel kompozisyonuna baktığımızda, ülkelerin birbirlerine geçmişteki seviyelerden daha çok bağlı olduklarını görüyoruz. Küreselleşme eğilimleri 2010’lara kadar çok hızlı bir süreçte gelişti. Ancak 2008’de 1929 yılında yaşananların ötesinde derin bir ekonomik kriz yaşadık. Bu tür korumacılık yanlısı politikalar, o krizin akabinde ortaya çıktı. O döneme kadar dünya ticareti rüzgarı arkasına alarak hızla gelişme gösterdi. Bunun tam da toparlanma dönemine geçtiği zamanda, ülkelerin bazı önlemler alıyor olması endişe verici olmakla birlikte, ben bunun uzun soluklu bir süreç olacağını düşünmüyorum.
Amerika yatırımlarının birçoğunu Çin’de yapmış, Çin’in ihracatının dörtte birinden fazlası Amerika’ya yapılıyor. Ülkeler birbirine bağımlı olarak ekonomik faaliyetlerini yürütüyorlar. Bütün ekonomiler ve dünya ticareti bir dönüşümü yaşıyor. Bu dönüşümde Almanya’nın başını çektiği Endüstri 4.0, Japonların bahsettiği Society 5.0 gibi kavramlar söz konusu. Dolayısıyla bu önlemlerin uzun soluklu olacağına inanmıyorum. Ayrıca Dünya Ticaret Örgütü çok yaptırım içermiyormuş gibi görünse de, birçok ülkenin taraf olduğu uluslararası bir platform. Bu konular o platformlarda da muhakkak gündeme gelecek ve müzakere zemininde çözülmeye çalışılacaktır. Uzun soluklu bir ticaret savaşı dönemine girmemeyi ümit ediyorum.
"Kayıplar başka pazarlarda telafi edilecek"
Türkiye’nin ABD'de yaşayacağı kayıplar karşısında bir B planı var mı?
Türkiye, çelik üretiminde dünyanın ilk 10 ülkesi arasında. En büyük üreticiler arasında Çin, Japonya, Hindistan, Rusya, Güney Kore, Almanya, Brezilya, İtalya da bulunuyor.
Amerika pazarına yönelik olan bu sıkıntı, ihracatçılarımızı ve diğer pazarları da daha fazla gayret göstermeye sevk edecek. Yine rakiplerimize bakarak gitmediğimiz ülkeler varsa ulaşamadığımız pazarlar varsa bizi o pazarlara sevk edecektir.
Ticaret muhakkak bir yolunu bulur. Yani bir yer, bir pazar kapanıyor başka pazara yöneliyorsunuz. İhracatçılar Birlikleri, Türkiye İhracatçılar Meclisi ve Ekonomi Bakanlığı, ticaretin tıkandığı noktalarda ihracatçımızın önün açılmasına yönelik çalışmalar yapılıyor. Buradaki kayıplar da başka pazarlarda muhakkak telafi edilecektir.
Dolar 4 lirayı geçti, bu yükseliş sektörü nasıl etkileyecek?
Genel ihracatımıza bakacak olursak, dolar kurunun bu seviyelerde olması daha doğrusu bir ülkenin parasının döviz karşısında değer kaybetmesi literatürde ihracatı artırıcı bir etki yapar denilse de, bizim ihracatçılarımız istikrarlı bir kuru, yani öngörülebilir bir kuru tercih ediyorlar. Özellikle euro/dolar paritesi ihracatımız açısında önemli bir veri ve aşağı yukarı bunun 1.25 aralığına oturduğunu görüyoruz. 1.25 bizler için ideal bir kur seviyesi gibi görünüyor ama çok büyük dalgalanmalar ihracatçının özellikle fiyat politikasını belirsiz hale getirdiği için tercih edilmiyor. Bir marj içerisinde hareket ederse öngörülebilir bir seviyede bu bizim avantajımız olur ama öngörülmeyen çok büyük artışlar ve çok büyük düşüşler her zaman tehlikeli sonuçlar doğurabiliyor.