EUROCHAMBRES Başkanı Türk iş dünyasına seslendi: Trump'ın maymunu olmadığımızı gösterelim

Avrupa Ticaret ve Sanayi Odaları Birliği (EUROCHAMBRES) Başkanı Leitl, “Biz serbest ticaret istiyoruz. Artık talep etmekten öteye geçerek anti Trump koalisyonunu oluşturmalıyız” dedi.

Abone ol

HÜSNİYE GÜNGÖR

ABD Başkanı Trump göreve geldiğinden itibaren aldığı kararlarla dünya ticaretinde taşları yerinden oynattı. İlk çatışma Meksika ile başladı ama Çin ile yaşanan gerilim iki dev ülkeyi karşı karşıya getirince ticaret savaşı dünya çapına yayıldı. Trump, Avustralya, Kanada ve AB'ye de yeni tehditler savurdu. Asya-Pasifik ülkeleri çareyi Trump'a karşı Uzakdoğu’da yeni işbirlikleri kurmakta buldu. TOBB’la ortak bir proje yürütmek için Türkiye’ye gelen EUROCHAMBRES Başkanı Christoph Leitl, bu ittifakları hatırlatarak, "Trump, ek vergileri politik bir araç gibi kullanarak bizi yılan gibi tehdit ediyor, biz de sıçan gibi bekliyoruz. Güçlerimizi birleştirirsek yılan biz olabiliriz, sıçan da Trump... Bay Trump’ın maymunu olmadığımızı göstermek için tüm Avrupa ülkeleri olarak dayanışma içinde olmalıyız” dedi.

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu ile birlikte geçtiğimiz cuma günü "Türkiye-AB İş Dünyası Diyaloğu (TEBD)” programının tanıtımını yapan EUROCHAMBRES Başkanı Christoph Leitl DÜNYA Executive’e özel açıklamalarda bulundu. Leitl yatırım iklimi, Gümrük Birliği ve taraflar arasındaki ticarete dair açıklamalarda bulundu.

EUROCHAMBRES Başkanı Christoph Leitl, ek vergileri politik bir araç olarak kullandığına işaret ederek, “Çin, Meksika, Avustralya, Kanada ve AB’yi bir yılan gibi tehdit ediyor ve biz de bir sıçan gibi bekliyoruz. Güçlerimizi birleştirirsek, bunu tersine çevirebilir ve yılan biz olabiliriz” dedi.

Aynı zamanda Türkiye’nin de üyesi bulunduğu Küresel Oda Platformu Başkanı olan Leitl, EUROCHAMBRES olarak serbest ticaretin büyümesi için çalıştıklarını da kaydederek, “Serbest ticareti talep etmekten öteye giderek bir koalisyon oluşturmalıyız” vurgusunu yaptı.

“Neden bir anti-Trump koalisyonu olmasın?” diye soran Leitl, Trump ile dünya ticaretinin karşı tarafl arının fikir çatışmalarına da atıfta bulunarak, “Biz serbest ticaret istiyoruz, o istemiyor. Dünya Ticaret Örgütü’nü yok etmek istiyor, biz istemiyoruz. Modernleştirmeye evet, müzakereye evet ama bu kadar basit olmamalı. Mallara evet ama hizmetler olmasın. Çünkü hizmet sektörü Amerika’nın varlık sebebi. Avrupalılarla birlikte İran anlaşmasına imza atıyor, herkes anlaşmaya göre hareket ediyor, ve Trump gelip bunu ortadan kaldırıyor. Daha da ileri giderek anlaşmadan çekilmeyenlerin Amerikalılar tarafından cezalandırılacağını söylüyor. Kim böyle bir şey yapabilir? Avrupalıları ya da diğerlerini böyle bir şeye zorlayamaz. Trump’ın polislik taslamaya hakkı yok! Bay Trump’ın maymunu olmadığımızı göstermek için Avrupa olarak dayanışmamız gerekiyor” dedi.

Türkiye için Avrupa’ya erişim

Türkiye - AB İş Dünyası Diyaloğu (TEBD)” projesi hakkında da bilgi veren Leitl, bu adımın Türkiye’nin Avrupa’ya erişimini güçlendirmek için bir fırsat olduğunu söyledi. Leitl, “Politik olarak zor bir konu ancak ekonomik oyuncular olarak Gümrük Birliği’nin, hizmetler dahil edilerek güncellenmesini sağlamak gibi yapabileceğimiz çok şey var. İş örgütleri olarak ekonomik entegrasyonu güçlendirirsek, zamanı geldiğinde gerçekleşmesini istediğimiz diğer gelişmeler için de zemin hazırlamış oluruz” şeklinde konuştu.

Leitl şöyle devam etti: “Sorumlu politikacılara dış ticaretin AB için çok önemli olduğunu söylemeliyiz. AB’nin dünyanın her yerinde serbest ticaret anlaşmaları yapmasını talep ediyor ve destekliyoruz. AB’nin, Türkiye’nin de taraf olduğu Gümrük Birliği’ni güncellemek gibi bir sorumluluğu var. Siyasi meseleleri ekonomik meselelerden ayırdığınızda Avrupalı ve Türklerin ne düşündüğü ve hissettiğinden bağımsız olarak sorunlar ortadan kalkacaktır. Herkesin faydasına bir ekonomik işbirliğinin önünde politik bir engel yok.”

Türkiye, klişelerden kaçınmalı

Avrupalı şirketler açısından Türkiye’nin mevcut yatırım ortamını da değerlendiren Leitl, “Mevcut türbülans bir kenara konduğunda, Avrupa iş çevreleri ilkesel olarak Türkiye ekonomisini motive ve donanımlı işgücüne sahip dinamik bir pazar olarak görüyor. Türkiye ve Avrupa arasındaki 150 milyar euroluk ticaret hacmi ve Türkiye’de yerleşik 20 bin Avrupalı şirket göz önüne alındığında burada şirketlerimiz için büyük bir fırsat var” dedi.

“Türkiye, en güçlü on ekonomiden biri olma hedefine ulaşmak için ekonomiyi politik tehdit olarak kullanmaktan ve klişelerden kaçınmalı” uyarısında bulunan Leitl, bazı Avrupalı şirketlerin Türkiye’deki büyümeleri adına kaygılı olduğuna değindi. Leitl, “Piyasalar çalkalanırken halkın satın alma gücü azalıyor. Durup beklemek yerine gerçekçi çözümlere yönelmeli. Mesela Merkez Bankası finansal piyasalarda yeniden güven inşa edebilmek ve istikrar için Avrupa Merkez Bankası’yla (ECB) ilişkisini geliştirebilir” diye konuştu.

Türkiye’ye olan güveni güçlendirmek için bu programı başlattıklarını söyleyen Leitl, “Tek başına yeterli olmayabilir ama önemli bir işarettir ve Türkiye ekonomik açıdan daha yakın bir ilişki içinde olmak istiyorsa, biz de istiyoruz anlamına gelir. Politika tarafında da ilişki geliştirilmeli ve müzakere yoluna gidilmeli. Bunun içinse ekonomiyi iç politika malzemesi yapmaktan kaçınıp gelinen tonu karşılıklı olarak düşürmek gerekiyor” ifadelerini de kullandı.

Krizin derinleşip derinleşmeyeceğinin Türk siyasetçilerin tutumuna bağlı olduğuna dikkat çeken Leitl, “Yatırımcıları kaçıran korku ortamından uzak durulmalı. Bu ülkenin yönetiminden sorumlu kadroların durumun farkında olduğuna ve ellerinden geleni yapacaklarına inanıyoruz” şeklinde konuştu.

Türkiye güçlü eurodan yararlanabilir

Kriz sonrası Avrupa ekonomisini de değerlendiren Leitl önümüzdeki 10 yılda piyasalara yuan, dolar ve euronun hakim olacağına dikkat çekerek “Türkiye, AB ile ekonomik açıdan yakın ilişkisini koruduğu sürece güçlendirilmiş bir eurodan yararlanıyor olacak” dedi.

Leitl, Eurochambres’in AB üyesi olmayan üyelerinden Ukrayna ve Rusya odalarının başkanlarının, aynı şekilde Sırbistan ve Makedonya oda başkanlarının çok yakın ilişkileri olduğunu belirterek iş insanlarının birbirini anlama kabiliyeti olduğuna değindi. Amerika’daki odanın da serbest ticaretle ilgili kendileri gibi düşündüğünü ve Trump’ın politikalarından olumsuz etkilendiğini söyleyen Leitl, “İş dünyasının net bir felsefe ve rotası var. Rekabetçi ve yetenekliyseniz başarılı oluyorsunuz. Siyaset tek bir şey yapmalı: buna engel olmak yerine destek olmalı” dedi.

Leitl, diyalog projesinin sadece bir sembol olmaktan öte güçlü bir içeriği olduğunu da kaydederek, “Karşılıklı verilecek olumlu sinyaller Gümrük Birliği’nin güncellenmesiyle ilgili Avrupa Komisyonu’nun önünü açacaktır. Türkiye ve AB bu temel üzerinden kısa vadede daha da yakınlaşabilir” şeklinde konuştu.

'Bekle-gör' ortamında ortaklıklar önemli

EUROCHAMBRES, AB ve Türk iş çevrelerinin entegrasyonunu teşvik etmek ve Türkiye ile AB iş dünyası arasındaki iş fırsatlarının daha iyi anlaşılmasını sağlamak için “Türkiye - AB İş Dünyası Diyaloğu (TEBD)” adlı yeni bir program başlatıyor. EUROCHAMBRES Başkanı Christoph Leitl, ilişkilerin karmaşık olduğu bir dönemde diyaloğun öneminin altını çizdi. Projeyi “Avrupa’dan Türkiye’ye olumlu bir sinyal” olarak tanımlayan Leitl “İş dünyası temsilcileri olarak Türkiye’yle geliştirmek istediğimiz olumlu ilişki, diyalog geliştirme, birbirini daha iyi anlama ve ortaklıklar kurma anlamında politik liderlere örnek olabilir” dedi. Leitl politik belirsizlik yüzünden ‘bekle ve gör’ tutumunun hakim olduğu mevcut yatırım ikliminde kurulacak ekonomik ortaklıkların çok daha önemli olduğunu söyledi. TOBB ve TÜSİAD ile güçlü temaslarına dikkat çeken Leitl “Eğer Türkiye yatırım için güvenilir olduğu algısını güçlendirmeye ve hukukun üstünlüğünü tanımaya istekliyse ilişkiler iyiye gider” dedi.

Tüketici tüketmiyor, tükeniyor 2 bin 667 projeye 2,2 trilyon lira yatırım A Milli Erkek Basketbol Takımı finale kaldı Erdoğan'dan İstanbul Sözleşmesi açıklaması: Hiçbir anlamı yok Adalet Bakanı Tunç'tan kadına şiddete karşı 'sıfır tolerans' mesajı