Bakliyatta ithalata bağımlı hale geldik
Mersin Ticaret Borsası Başkanı Abdullah Özdemir, 1988’de 2 bin ton olan bakliyat ithalatının 2013'te 340 bin tona yükseldiğini ve 110 bin tonluk ticaret açığı ile Türkiye'nin net ithalatçı konumuna geldiğini söyledi.
Abone olDERYA EĞRİCAN GÜLEÇ
MERSİN - Mersin Ticaret Borsası Başkanı Ö. Abdullah Özdemir, Türkiye’nin bakliyat sektöründe net ithalatçı konumuna geldiğini söyledi. İhracatın ciddi ölçüde azalıp, ithalatın artış göstermesi nedeniyle Türkiye’nin dünya bakliyat sektöründeki ağırlığının azalıp söz sahibi ve piyasa yapıcı ülke olma özelliğinin ortadan kalktığını vurgulayan Özdemir, “Bakliyat sektörü S.O.S vermekte, yardım beklemekte” dedi. Sektörünün sorun yaşamasının en önemli sebebinin Türkiye İstatistik Kurumu verilerinin gerçeği yansıtmaması olduğunu ifade eden Özdemir, “TÜİK tarafından ilan edilen üretim rakamları abartılı. Devlet gözünde, bakliyatta yeterli üretim var. Bu nedenle bakliyata göreceli olarak çok daha az destek vermekte. Oysa gerçek üretim rakamları, ilan edilen rakamların çok altında. Yeterli desteği alamayan üretici de bu üründen vaz geçmekte” dedi.
Bakliyat ekim alanları azalmakta
Türkiye’de bakliyat ekim alanlarının gün geçtikçe azaldığına dikkat çeken Abdullah Özdemir, 1990’da 20 milyon dekar olan bakliyat ekim alanının 2013’te yüzde 60 azalarak 8.06 milyon dekara gerilediğini, üretimin de aynı dönemde yüzde 43 azalarak 2 milyon 12 bin tondan 1 milyon 147 bin tona indiğini bildirdi. Üreticilerin üretimden vazgeçmelerinin en önemli nedeninin tarımsal destekleme politikalarındaki dengesizlik olduğunu ifade eden Özdemir, yem bitkileri ve yağlı tohumlara verilen desteklerin oransal olarak bakliyata verilen destekten fazla olması nedeniyle üreticinin bakliyat yerine diğer ürünleri tercih ettiğini anlattı.
İthalata bağımlı hale geliyoruz
Son 23 yılda bakliyat üretiminin yüzde 43 azalmasına karşın nüfusun yüzde 35 arttığına dikkat çeken Özdemir, bu nedenle yerli üretimin iç talebi karşılayamadığını ve ithalatın arttığını bildirdi. Geçen yıl 200 bin ton kırmızı mercimek,70 bin ton nohut, 40 bin ton kuru fasulye, 35 bin ton da yeşil mercimek ithal edildiğini anlatan Özdemir, “1988’de 1 milyon 205 bin ton olan bakliyat ihracatı, 2013 sonunda 230 bin tona düşmüştür. Buna karşılık aynı dönemde, ithalatımız 2 bin tondan 340 bin tona yükselmiştir. Dönem sonunda, 110 bin tonluk ticaret açığı ile net ithalatçı konumuna geldiğimiz görülmektedir” dedi.
Üretim verileri gerçeği yansıtmıyor
TÜİK’in 2013’te Türkiye’deki kuru fasulye üretiminin yüzde 12.5 oranında arttığını tahmin ettiğini hatırlatan Özdemir, bu tahminin isabetli olmadığını, itirazları sonucu artış yerine yüzde 5 düşüş olduğunu kabul ettiğini söyledi. Özdemir, “Son 20 yılda kuru fasulye üretim alanları neredeyse yarıya düşerken, üretim düzeyinin yıllardır aynı kalması çok gerçekçi değil. Benzer şekilde, 2000’de 3.9 milyon dekar arazide 280 bin ton kırmızı mercimek üretilirken, arazi miktarının 2.6 milyon dekara gerilediği 2013’de üretimin nasıl olup da 395 bin tona yükseldiğini anlamakta zorlanıyoruz” dedi. Aynı durumun diğer bakliyat türleri için de geçerli olduğunu vurgulayan Özdemir, iç piyasada yerli ürün sıkıntısının varlığını, ihracatın azalması, ithalatın ise artmasının kanıtladığını söyledi.
Bundan sonraki süreçte bakliyatta Türkiye’nin kendine yeten bir ülke olmadığı gerçeğinin kabul edilerek, iç tüketimi karşılayacak ve ihracat yapmaya imkân verecek bir üretim düzeyi yakalanmasının hedefl enmesi gerektiğini vurgulayan Özdemir, “Üretim düzeyi hedefl enen rakamlara ulaşıncaya kadar, bakliyat üretimine verilen destekler artırılmalıdır” dedi.
“Havza bazlı destek" modeli
Abdullah Özdemir, uygulamaya konulan havza bazlı destekleme modeliyle üretim planlaması yapılarak, belirlenen havzaların belli ürünlerde uzmanlaşacağını düşündüklerini, ancak, uygulamada hayal kırıklığına uğradıklarını söyledi. Belirlenen 30 havzaya bakıldığında kuru fasulyenin 24, nohutun 22 ve mercimeğin 18 havzada desteklendiğini, bu kadar çok havzada uzmanlaşmanın olamayacağını anlatan Özdemir, “Bizim önerimiz, her bir bakliyat ürünü için daha az sayıda, ancak verimlilik esasına göre belirlenmiş havzada, daha yüksek miktarda destek ödemesi yapılmasıdır” dedi. Özdemir, yerli üreticinin korunması adına ithalata karşı gümrük vergisi uygulamasını desteklediklerini, ancak bunun zamanlamasının önceden belirlenmesi ve kamuoyu ile paylaşılmasını beklediklerini bildirdi. Özdemir, böylece, belirsizlikten kaynaklanan spekülasyonların önüne geçileceğini anlattı.