Alman iş dünyası temsilcileri Türkiye ile daha yakın iş birliği istiyor
Alman Sanayi ve Ticaret Odaları Birliği Başkanı Dr. Eric Schweitzer, “Almanya, özellikle ulaştırma sektöründe çevre dostu teknolojiler konusunda öncü bir ülke. Bu alanda Türkiye ile daha yakın işbirliği yapmak istiyoruz.” dedi.
Abone olAlman sanayi ve ticaret sektöründeki çatı kuruluşlarının temsilcileri, Türkiye ile ulaştırma sektörünün modernizasyonu başta olmak üzere birçok alanda yakın bir iş birliği yapmak istediklerini bildirdi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, Almanya ziyaretinde 28 Eylül’de görüşeceği üst düzey Alman şirket yetkilileri içinde yer alan Alman Sanayi ve Ticaret Odaları Birliği (DIHK) Başkanı Dr. Eric Schweitzer ve Alman-Türk Ticaret ve Sanayi Odası (AHK Türkiye) Başkanı Markus C. Slevogt, AA muhabirine iki ülke arasındaki ekonomik ilişkiler ve bu ilişkilerin geleceğine yönelik açıklamalarda bulundu.
Dr. Eric Schweitzer, Almanya ve Türkiye arasında yüzyıllık geçmişi olan ve son yıllarda artan oranda yakın ekonomik bağlar bulunduğunu dile getirdi.
Türkiye piyasalarında 7 bin 200'den fazla Alman şirketin faaliyet gösterdiğine dikkati çeken Schweitzer, “Ülkede 140 binden den fazla insan istihdam ediyorlar ve yatırılan ana sermaye 10 milyar avrodan fazla. Aynı şekilde, Türk kökenli girişimciler Alman ekonomisine önemli ölçüde katkıda bulunuyorlar. 40 milyar avrodan fazla yıllık gelir elde ediyorlar ve burada 400 binden fazla istihdam oluşturuyorlar.“ ifadelerini kullandı.
“Türkiye’de cazip fırsatlar var”
Birçok Alman şirketin Türkiye pazarındaki bağlantılarını genişletmek istediğini belirten Schweitzer, şöyle devam etti:
“Alman işletmelerinin bakış açısıyla, Türkiye'de, büyüyen nüfusun yanı sıra Yakın Doğu ve Orta Doğu'daki ihracat pazarlarına açılan bir kapı olarak stratejik coğrafi konumu nedeniyle, cazip fırsatlar var. Türk toplumu ayrıca, Alman şirketlerinin Türk pazarına daha yoğun katılımından da yararlanıyor. Örneğin, Türkiye, Almanya'nın birçok sektördeki inovasyon odaklı teknolojilerinden ve mesleki eğitim konusunda Alman deneyimlerinden fayda sağlayabilir.”
Schweitzer, ayrıca her iki ülkenin de karşılaştığı zorluklar bulunduğunu ve siyasi dalgalanmalar ve korumacılığa yönelik dünya çapında artan eğilimin, serbest piyasaların sağlayabileceği şansları kesin olarak zayıflatacağını dile getirdi.
“Her iki taraf da böyle ortak projelerden kazanabilir”
Eric Schweitzer, Almanya’nın Endüstri 4.0 atılımına ve bu alanda Türkiye ile yapılması muhtemel ortaklıklara da değindi.
Almanya’nın, özellikle ulaşım sektöründe çevre dostu teknolojiler konusunda öncü bir ülke olduğunu ifade eden Schwetizer, “Bu alanda Türkiye ile daha yakın iş birliği yapmak istiyoruz. Örneğin toplu taşımacılığı modernize etmeye yardımcı olmak gibi…” ifadesini kullandı.
Her iki tarafın da ortak projelerden faydalanabileceğini anlatan Schweitzer, “Türk firmaları için Alman firmalarının endüstriyi nasıl kullandığını öğrenmek ilginç olacaktır. Alman firmaları açısından, örneğin bilgi teknolojileri (IT) uzmanları gibi vasıflı işçilerin bulunmasının zor olduğu alanlarda iş birliği ortakları aramak olabilir. Sonunda, her iki taraf da böyle ortak projelerden kazanabilir.” değerlendirmesinde bulundu.
Schweitzer, iki ülke arasındaki ticaretin ve yatırımın artması yönünde bazı tavsiyelerde bulundu.
Her yatırımcı için güvenin en önemli faktör olduğunu ve bu nedenle daha fazla yatırımı teşvik etmek için güvenilir ve iş dostu koşullara ihtiyaç duyulduğunu dile getiren Schweitzer, bu bakımdan, hukukun üstünlüğü ve merkez bankasının bağımsızlığının çok önemli olduğunu söyledi.
Gümrük Birliği'nin kararlaştırılmış kurallarına uymanın da önemli olduğunu vurgulayan Schweitzer, "Güven, güvenilirlik ve öngörülebilirlik üzerine çalışmak, Alman şirketlerini, Türkiye pazarındaki yatırım faaliyetlerini geniş bir tabanda daha da geliştirmeye motive edecektir.” şeklinde konuştu.
Alman-Türk Ticaret ve Sanayi Odası (AHK Türkiye) Başkanı Dr. Markus C. Slevogt da Türkiye ve Almanya arasındaki ekonomik ilişkilerin her zaman çok iyi olduğunu belirterek Almanya'nın 37,8 milyar avroyla Türkiye'nin en büyük ticaret partneri olduğunu anımsattı.
Zaman zaman fikir ayrılıkları olmasına rağmen iki ülke arasında derin ve sağlam bir ilişkinin olduğuna dikkati çeken Slevogt, şöyle devam etti:
"Jeostratejik durum göz önüne alındığında, Avrupa'nın uygun stratejik pozisyonu olan ve henüz Avrupa Birliği (AB) üyesi olmamış ülkelerle pozitif ilişkilere sahip olması önem taşıyor. Türkiye bu ülkelerden bir tanesi. Ortak zemin bulmak ve Türkiye'de ekonomik reform sürecini daha da ileriye taşımak önemli. Türk ekonomisinin daha iyi performans göstermesi ve ülkenin Türkiye ile Avrupa arasındaki iş bölümünde rolünü yerine getirmesi Avrupa'nın çıkarınadır. Türkiye, Avrupa'daki farklı üretim zincirleri ve endüstriyel faaliyetleri için önemli bir tedarikçidir."
“Türkiye'nin jeostratejik konumu başlı başına önemli bir değer”
Slevogt, 15 Temmuz darbe girişimi ve sonrasında yaşananların Türkiye'deki Alman şirketlerini de etkilediğini ifade ederek, 1960'ların başından bu yana yaşanan her şeye rağmen ülkenin yıllık ekonomik büyümesinin ortalama yüzde 4,5 seviyesinde gerçekleştiğini, uzun vadeli perspektiften bakılınca Türkiye'nin her zaman bir büyüme potansiyeline sahip olduğunun çok iyi anlaşıldığını dile getirdi.
Türkiye'nin büyüme modeline bakıldığında jeostratejik konumunun başlı başına önemli bir değer olarak görüldüğünü aktaran Slevogt, şunları kaydetti:
"Büyük Alman şirketleri uzun vadeli bir bakış açısına sahip ve Türkiye’yi çok stratejik bir yatırım olarak görüyor. Diğer şirketler, örneğin 2001 krizinden sonra gelen aile şirketleri ve 2000'li yılların başında reform sürecini görenler, Türkiye'ye yatırım yaptılar ama mevcut dalgalanmalara alışkın değillerdi. Darbe girişimi ve Olağanüstü Hal onlar için tamamen yeni bir durumdu. Bu sadece firmaların Türkiye’deki yöneticilerini korkutmakla kalmadı aynı zamanda Almanya'daki hissedarları da rahatsız etti. Şimdi herkes duruma biraz daha alıştı. Hala biraz tereddüt kaldığını hissediyorum ancak yine de yollarını bulacaklarını, stratejilerinde Türkiye'yi önemli bir merkez olarak değerlendireceklerini ve askıya aldıkları planlarına döneceklerini düşünüyorum."
Slevogt, Türkiye'nin, son dönemde yaşanan ekonomik gelişmeler ve Türk Lirası'ndaki değer kaybının etkileriyle mücadele etmek için önlemler almasının anlaşılabilir olduğunu ancak bazı önlemlerin fazla hızlı alındığını kaydederek uygulamanın nasıl olacağını anlamakta zorlandıklarını anlattı.
Önlemlere ihtiyaç duyulabileceğinin altını çizen Slevogt, bunların iş insanları, uluslararası yatırımcılar ve kuruluşlarla diyalog içerisinde geliştirilebileceği önerisinde bulundu.
“Almanya ideal bir ortak”
Gümrük Birliği'nin iyileştirilmesi konusuna da değinilmesi gerektiğine işaret eden Slevogt, "Tarife dışı engellerin kaldırılması mevcut Gümrük Birliği'nin ekonomik refah kazanımı anlamında amaçlanan verimliliğini geri getirecektir. Bu adımın başarılı bir şekilde tamamlanmasından sonra Gümrük Birliği'ne yönelik başka iyileştirmeler düşünülebilir." dedi.
Slevogt, iki ülkenin eğitim alanında da yakın iş birliği içerisinde bulunması gerektiğini belirterek, oda olarak bir Alman-Türk Eğitim İşbirliği başlatmaktan memnuniyet duyacaklarını dile getirdi.
Teknolojik dönüşüm alanında Türkiye ve Almanya arasında yapılabilecek iş birliğine de değinen Slevogt, Türkiye'nin iş modelinin hala teknolojiyi çekmeye çalışan bir model olduğunu, büyük sektörlerin birçoğunun yabancı know-how'ı ile ilerlediğini söyledi.
Slevogt, Türkiye'de teknoloji odaklı iş modeline geçmek için bir isteklilik olduğuna dikkati çekerek, "Türkiye ve Almanya'nın iş modelleri ve ekonomik pozisyonları göz önüne alındığında, Alman şirketlerinin Türkiye'de iş geliştirmesi için birçok farklı iş birliği fırsatları ortaya çıkabiliyor. Bu Türk ekonomisinin bir sonraki ekonomik kalkınma seviyesine ulaşmasını da sağlayacaktır. Dijitalleşme dünyasında, Nesnelerin İnterneti (IoT), Büyük Veri, artırılmış ve sanal gerçeklikle eğitim ile hayal gücünün hiçbir sınırı yok. Almanya, bu konuda Türkiye için ideal bir ortak. Almanya da tarihinin erken bir döneminde çok benzer bir süreçten geçmek zorunda kaldı." diye konuştu.
“Türkiye'nin bir iş merkezi olarak çok pozitif bir algısı var ve iş insanları çok dinamik”
Her iki ülkenin de temel doğal kaynağının beyin gücü olduğunu vurgulayan Slevogt, mesleki eğitimde Alman desteğinin Türkiye'nin iş gücünün gelecekteki istihdamını artırabileceğini ve genç işsizliği azaltabileceğini ifade etti.
Slevogt, Türkiye ve Almanya'nın gelecek iş birlikleri için çok fazla alana sahip olduğunun altını çizerek, "Her iki toplum da çalışkan, daha iyi bir yaşam için çaba gösteriyor. Türkiye'nin bir iş merkezi olarak çok pozitif bir algısı var ve iş insanları çok dinamik." dedi.